Şu an Hollanda yolundayım. Hollanda ve Fransa
gazetelerinden belirli bir hükme varabildiğim kadarıyla Almanya bugün çamura
batıyor ve giderek daha da dibe vuracak. Seni temin edebilirim ki Hollanda’da
bile olsa, bir insan ulusal gurur konusunda bir duyguya sahip olmasa da gene de
ulusal düzeyde bir tür utanmaya sahiptir. En beş para etmez bir Hollandalı bile
en mükemmel Alman’a kıyasla hâlâ bir yurttaş olma vasfına sahiptir.
Yabancıların Prusya Hükümeti ile ilgili kararları bu yöndedir! Bu konuda herkes
tam bir oydaşma içerisindedir. Prusya’daki sistem ve bu sistemin sahip olduğu
temel nitelik artık kimseyi aldatamamaktadır. Bu nedenle orada kurulan yeni
okul belli ölçüde kullanılabilmiştir. Liberalizmin yüzündeki peçe düşmüş, o en
mide bulandırıcı despotizm tüm çıplaklığı ile bütün dünyanın gözü önünde faş
olmuştur.
Her ne kadar olumsuz bir nitelik arz etse de bu önemli
bir ifşaattır. Bu hakikat en azından vatanseverliğimizin boş olduğunu görme
konusunda bizleri eğitmiş, devlet sistemimizin anormalliğini göstermiş, büyük
bir utançla yüzlerimizi saklamaya itmiştir. Bana bakıp gülüyor ve şunu
soruyorsun: Bu bize ne kazandırdı? Utanç devrim yapamaz ki. Benim cevabımsa şu:
Utanç zaten bir tür devrimdir. Utanç, Fransız Devrimi’nin 1813’te Alman
vatanseverliği karşısında kazandığı zaferdir. O insanın kendi içine dönen bir
tür öfkedir. Eğer tüm bir millet gerçekte utanma nedir bilirse, sıçramaya
hazırlanmak için yere çöken bir aslan hâline gelir. Kabul ediyorum, Almanya’da
utanmanın izine bile rastlanmamaktadır. Aksine bu sefil halk hâlen
vatanseverdir. Ama yeni şövalyenin [IV. Frederick William] kurduğu bu saçma
sapan sistem olmasaydı, hangi sistem bu vatanseverliği devre dışı kılmaya mahir
olacaktı ki? Despotizmin bizi sahnelemeye mecbur ettiği komedi bu şövalye için
tehlikelidir, geçmişte İskoç ve Fransız Krallığı'nda sergilenen trajedi kadar
tehlikelidir. Uzun süre bu komedi fiiliyatta gerçekleşen bir şey olarak görülmese
bile, o pratikte bir devrime varacaktır. Devlet, bir tür palyaço oyunu hâline
gelen, ciddi bir meseledir. Aptallarla yüklü olan bu gemi, muhtemelen rüzgârın
inayetiyle bir süre daha yol alacaktır, ama esasta o kadere inanmadığından halk
illaki o kaderiyle yüzleşecektir. Bu kader yaklaşmakta olan devrimdir.
Karl Marx’tan Arnold Ruge’ye
Hollanda’ya giden kanal teknesinde
Mart 1843
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder