Özgür Basın Susmayacak, Direnmeye,
Mücadeleye Devam Edecek!
Milliyetçi Cephe İttifakı, ülkede muhalif olan
sosyalist, demokrat, Kürd özgürlük hareketlerine karşı oluşturdukları cadı avı
ve soykırım operasyonuna Özgür Gündem gazetesini
kapatarak ve gazetede çalışanları faşist bir biçimde darp ederek gözaltına
almıştır.
Türk militer devletinin kuruluşu ile başlayan
militer diktatörlük çeşitli dönemlerde faşist askerî diktatörlükle yer değiştirerek
devam etmiştir. Kürd ve Alevi halkına karşı soykırım operasyonları 1930’larda,
1938 Dersim katliamında ve günümüze kadar devam ederek gelmiştir.
27 Mayıs askerî faşist darbesi, ülkede gelişen
ekonomik ve siyasi kriz karşısında her türlü siyasi derneği ve Demokrat
Parti’yi kapatmış, Başbakan Adnan Menderes’i ve bakanlarını idam etmiştir.
Muhaliflerin kesimlerin gazeteleri kapatılmış, bu
kişiler cezaevine doldurulmuş, askerî sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp
cezalandırılmışlardır. Böylece “demokrasi” adı altında askerler meydanlarda
demokrasi nutukları atarak zafer kutlamıştır.
Askerî faşist darbe generali Cemal Gürsel’in
resimlerini toplum korkudan çerçeveleterek işyerlerinde gözükecek şekilde
duvarlarına asmıştır. Askerler demokrasi adına anayasa hazırlatarak ülke o
askerî darbe anayasaları ile yönetilmiştir.
1971’de 12 Mart askerî faşist diktatörlük
geldiğinde Demirel şapkasını alarak istifa etmiştir. Askerî faşist sıkıyönetim
mahkemeleri ne kadar devrimci muhalif kesim varsa vatanı kurtarmak adına
cezaevlerine atmıştır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan askerî
sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanarak 6 Mayıs 1972’de idam edilmiştir.
Devrimciler, sosyalistler, demokratlar, Kürdler
yine askerî cezaevlerine doldurulmuş, sendikalar, partiler, dernekler
kapatılırken hukuk askıya alınmış, askerî sıkıyönetim mahkemelerde
yargılanmışlardır.
Her nedense askerî darbe sonrası CHP parlatılmış,
iktidar olması için askerî darbelerin desteğini almıştır. Ecevit de 12 Mart
askerî faşist darbe sonrası sahneye çıkarak “Karaoğlan” sloganlarıyla
meydanlarda CHP’yi birinci parti yapmış ama tek başına bir türlü iktidar
olamamıştır. CHP-MSP koalisyonu kısa süreli olmuştur. İlkin Kıbrıs’a savaş ilan
edilmiştir. Yüz binlerce askerin kanını dökerek Kıbrıs adasını işgal
etmişlerdir Bu işgal ne Kıbrıs halkını memnun etmiş, ne de savaşı yapanlar
zafer elde etmişlerdir.
12 Eylül askerî faşist darbesi ile birlikte yine
sendikalar, dernekler, partiler kapatıldı. Anayasa, parlamento iptal edildi.
Askerî sıkıyönetim ilan edilerek ne kadar devrimci, sosyalist, demokrat,
Kürdler hedef tahtasına konularak onlarcası askerî faşist sıkıyönetim
mahkemelerinde yargılanarak idam edildi.
Milyonlarca insan işkence tezgâhlarından geçerek
cezaevlerine dolduruldu. Diyarbakır Cezaevi direnişin adı ve tarihidir. Kemal
Pirler, Mazlum Doğanlar ve arkadaşları direnişleri ile destan yazdılar.
Her askerî darbe sonrası olduğu gibi alanlarda
faşist Kenan Evren az demokrasi nutukları atmadı. 12 Eylül askerî faşist
anayasası hazırlandı, ülke 36 yıl askerî faşist anayasası ile yönetildi.
12 Eylül askerî faşist diktatörün devrimci ve
sosyalist hareketi ezerken yerine İslamcıları, tarikatları destekledi,
İmam-Hatip okulları, Kuran kursları açıldı, miting meydanlarında elde Kuran
dolaştılar.
Böylece ülkenin dokusunu değiştirdiler. Bugünkü
AKP kurmayları ve Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve diğer İslamcı hareketler
Şeriatçı tarikatlar 12 Eylül askerî faşist diktatörlüğünün çocuklarıdır.
Onların ellerinde büyütülmüş, geliştirilmiştir.
Bunları niye anlattım; Geçmişimize bakmadan
günümüze bakamayız. 15 Temmuz askerî darbe sonrası Erdoğan “Başkomutan benim”
diye çıktı ortaya.
Böylece Yenikapı ile başkomutanlığını pekiştirmek
ve elini güçlendirmek için FETÖ’yü hedef tahtasına koyarken, asıl amaç, geçmişteki
askerî faşist darbeler gibi, önce sağ gösterip sola, sosyalistlere,
devrimcilere, demokratlara, Kürdlere yöneldi. Bugün de aynı sahne yine
tekrarlanmaktadır, cadı avı altında hedef FETÖ değil, sosyalistler,
devrimciler, demokratlar ve Kürdlerdir.
Yenikapı Başkomutanı ve Milliyetçi Cephe İttifakı
ile on binlerce kamu emekçisi işten atıldı, cadı avı ile FETÖ operasyonu adı
altında 15 bin insan tutuklandı ve halen gözaltılar, tutuklamalar devam
etmektedir.
Askerî darbenin ertesi günü Milliyetçi Cephe ortaklığını
daha da geliştirerek ülkede OHAL ilan edildi. Ülkede ve özelikle de
Kürdistan’da darbe öncesi zaten aylardır, devam eden sokağa çıkma yasakları
halen devam etmekteydi. OHAL’e Kürdistan halkı 90 yıldır alışkındır. Anayasa,
hukuk, parlamento rafa kaldırılarak 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra kurulan
Milliyetçi Cephe İttifakı ülkedeki ve Kürdistan’daki savaşı yürüttüler.
HDP’li seçilmiş vekillerin dokunulmazlığı
kaldırılırken, Kürdistan’da katliam yapan askerlere dokunulmaması için yasa
çıkarmışlardır. Kürdistan’ı bombalayan, tanklarla top atışına tutan, yakan,
yıkan, Kürd şehirlerini, ilçelerini harabeye çeviren askerler FETÖ üyesi olma
suçuyla tutuklanmışlardır.
Ülke artık OHAL kararnameleriyle yönetilmekte,
Yenikapı Başkomutanı ne emrederse o kanun olarak yürürlüğe geçmektedir. OHAL
bünyesinde Kürdistan’da, seçilmiş belediye eşbaşkanları tutuklanırken,
kararname ile kayyum atayacaklarını söylüyorlar, yani Kürdistan halkının
iradesini elinden alamaya çalışmaktalar.
İşçi hakları geri alınmış, grev ve direniş
yasaklanmış, yirmi birinci yüzyılda köle-işçi düzeni iyice kökleşmiştir.
Sanatçılar, yazarlar, akademisyenler, gazeteler
susturularak, ötekileştirilerek kendi Milliyetçi Cephe medyasının sesi ile
topluma tek yönlü yalan haberle halkları kandırmak, uyutmak istemektedirler.
Tabii ki, duyarlı kamuoyu hariç kendi tabanlarını
bir ay boyunca alanlara çıkartıp her türlü şovu yaptırırken demokrasi oluyor.
Muhalif kesimin her türlü gösteri ve yürüyüşü ise yasadışı ilân ediliyor.
Halkı doğru ve gerçekçi haberleri ile aydınlatmaya
devam eden Özgür Gündem, gazetesi dün hiçbir uyarı ve tebligat yapılmadan,
faşist polisler tarafından basıldı. Çalışanları darp ve işkenceye maruz kaldı
ve gözaltına alındı. Devamında gazete kapatıldı.
Özgür
Gündem gazetesinin başına ilk defa
böyle bir şey gelmiyor 1990’lardan günümüze kadar sürekli baskı altında olan
gazete 1993’te bombalanmıştı. Özgür yayıncılık adına hiçbir dönem militer
devlete ve faşist yönetimlere boyun eğmeyerek, diz çökmeyerek doğruları söylemeye,
yazmaya devam etmiştir. Bundan sonra da devam edecektir.
Milliyetçi Cephe faşist ittifakına dün bir yenisi
daha eklenmiştir. “SADAT”ın sahibi baş danışman oldu. Böylece Kürdistan’da
yapılan katliamlar bizzat Yenikapı Başkomutanı tarafından üstlenilmiş oldu.
Özgür Gündem
gazetesine ve çalışanlarına geçmiş olsun. Susmak yok, direnmeye, mücadeleye
devam! Özgür Gündem yalnız değildir.
Mehmet Özcan
17 Ağustos 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder