15 Temmuz askerî darbe girişimin üzerinden 22 gün
geçti. Böylece AKP hükümeti ve reisi, ABD, AB ve diğer ülkeler nezdinde
yitirdiği prestijini, itibarını yeniden kazanmak için fırsatı lehine çevirmeye
başladı. “Meclisin” hazırladığı bildiriye dört partinin imza atmasıyla birlikte
isteğine kavuşmuş oldu.
“Darbe tiyatrosu”nu dış kamuoyuna karşı kullanırken,
diğer yandan iç kamuoyunu da alanlara reisin çağrısıyla birlikte AKP, MHP
tabanı ve FETÖ dışındaki cemaat örgütlerini de davet ederek alanlara
topladılar.
Alanlarda ulaşım bedava, döner dürümü, çorba bedava,
içecekler bedava, panayır gibi demokrasi nöbeti yapılıyordu. Reisin eli
güçleniyordu. Osmanlı Ocakları’na, AKP gençlik örgütüne arabalarına benzin
bedava AK Gençlik kartı ile her şey bedava dağıtılıyordu.
Alanlarda faşist, ırkçı, şoven sloganlarla beraber
salâlarla alana gelen cemaatlerin zikirleri kitleleri motive etmek için bol,
bol dualar okunuyor, sözde demokrasi adına AKP’yi, reisi koruyorlardı.
Yüzlerce içlerinde askerlerinde olduğu insan hayatını
kaybederken, linçle askerlerin boğazını kesen IŞİD ve El Nusralı “Cihatçılar”a
gün doğmuş oldu.
Sivil darbe hükümeti AKP’ye ve reise askerî darbenin
parsasını toplamaya gelmişti. 14 yıldır AKP hükümeti için torba yasa çıkarmak
için zor bir şey değildi, çoğunluk partisi olduğu için kolayca çıkarıyorlardı.
Daha önce muhalefet ne kadar karşı çıkarsa çıksın
kimsenin ruhu duymadan, çoğunluk gücüne dayanarak torba yasalarını çıkarıyordu.
Askerî darbe ile birlikte OHAL ile işler daha da rayına oturmuş oldu.
Önceden hazırladıkları ordu içerisinde FETÖ örgütü
diyerek ne kadar general ve üst rütbeli subay varsa FETÖ örgütüne bağlı diye 13
bin üzerinde insanı tutukladılar. Kamuda bir çırpıda 100 bine ulaşan kamu
çalışanı FETÖ örgütüne bağlı diyerek görevden alındı, bir kısmı tutuklandı.
Kimisini kapı dışarı koydular.
Askerî darbe ardından sivil darbe diktatörlüğü hâkim
kılınmış oldu. Böylece istediği ne kadar kanun, yasa varsa OHAL bahane edilerek
ne kadar güvenlikçi ve faşist yasa varsa çıkardılar. AKP sivil darbe
hükümetinin ve reisin elini bir kez daha güçlendirmiş oldu. Artık muhalefetin
sesini kolayca OHAL yasası ile önlemiş oldular.
Askerî Darbe öncesi ve sonrası HDP her daim meclis
dışına atılmak istenmiştir. HDP Türkiye coğrafyası içinde yaşayan emekçilerin,
ezilen, sömürülen, Kürd, Alevi, Ermeni, Rum, Çerkez, Laz, Ezidi, Keldani,
Süryani, Hristiyan, Yahudi tüm inançların sesi olmayı hedefleyen bir partidir.
Böyle çoğulcu demokrasi partisi olması diğer sistemin partilerin işine
gelmiyordu.
CHP ulusal militer devletin ilk kurulan partisi olması
itibarıyla her zaman militer devletin bekasını korumak için şiarı tek devlet,
tek dil, tek bayrak, tek millet olmuştur. Her zaman Kürdlerin varlığını inkâr
ve imha etmeyi ideolojik ve teorik olarak benimsemiş bir partidir.
MHP ise, milliyetçi, faşist, ırkçı, şoven bir parti
olması ile Alevi ve devrimci, demokratları öldüren, katleden partidir. Maraş
Katliamı’nda, Malatya Olayları’nda, Çorum Olayları’nda, Sivas Madımak’ta
ozanları, Aydınları yakan, kanla beslenen sosyalist ve demokratlara, Kürdlere,
Alevilere karşı kurulmuş kafatasçı, faşist bir partidir.
AKP ise, Fazilet Partisi’nden ayrılan ekip eliyle, ABD
emperyalizmi tarafından kurulmuştur. ABD emperyalizminin Ilımlı İslam partisi
olarak Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için hazırlanmıştır.
İktidar olurken, Nâzım’dan şiirler okuyan sözde askerî
vesayete karşı olan, “demokrasi” sözcüğünü ağızlarından düşürmeyen, mağdur
edebiyatı yapan AKP bu amaç doğrultusunda kuruldu.
İktidar olduktan sonra devletin bekasına sadık kalmaya
devam etti. İşçi ve emekçi sınıfları hiçe saydı, hızla devlet kurumlarını ele
geçirdi, ortakları FETÖ ile birlikte İmam Hatip mezunları, Kuran kursları,
başörtüsü edebiyatı üzerine kurulu bir siyaset yürüttü.
Medreselere önem vererek ülkeyi gericileştiren eğitimi
İslamcı bir yapı içine soktular. Kendi yandaşlarını kadrolaştıran bir parti
oldu. Yanardöner, bir gün söylediğini, ertesi gün inkâr eden bir parti olarak
bugünlere geldi.
Kürd sorunu konusunda diğerleri gibi imha ve inkârdan
başka bir şey düşünmeyen, kendinden olmayan herkese karşı bir yapısı vardır.
14 yıldır ülkenin satmadık bir karış toprağını
bırakmayan, ülke halklarını soyup soğana çeviren, hırsızlar çetesi bir
partidir. Kanun, yasa, anayasa tanımayan, her şeyi kendine bağlayan reis “tek
bayrak, tek millet, tek dil, tek devlet” diyen ırkçı, faşist, diktatöre bağlı
bir partidir!
7 Haziran 2015 seçimleri ile birlikte AKP, CHP, MHP
ittifak yapmışlardır. Seçimlerde HDP’nin %13,1 oy alarak parlamentoya girmesi
karşısında Milliyetçi Cephe ittifakını gerçekleşmiştir. HDP’ye ve Kürdlere
karşı topyekûn savaş ilan ederek, aylarca sokağa çıkma yasakları ile Kürd
halkını ve demokrasi güçlerine karşı çökertme politikası uygulamışlardır.
7 Haziran seçimlerini meşru saymayarak, parlamentoyu
tatil ederek çalıştırmamışlardır. Kasım erken seçimlerinde ise, HDP’yi baraj
altında bırakarak parlamento dışına atmak istediler. Kanunsuz ve hukuksuz
olarak her türlü hileye rağmen HDP yine barajı aşarak meclisin üçüncü parti
olmasını başarmıştır.
Bu defa HDP’li ve DTP’li seçilmişlere karşı iftira
kampanyası ve linç kampanyaları baskı yaparak DTP’li eşbaşkanları tutuklarken
HDP vekillerin de dokunulmazlığını kaldırmak için CHP ile ittifak yaparak
dokunulmazlık yasasının geçmesini sağlamışlardır.
Kürdistan şehirleri ve ilçeleri, mahallelerini topla,
tankla, uçaklarla bombalayarak yakılıp, yıkılırken, bodrumda toplu katliamlar
yapmışlardır. Tüm bunlar 7 Haziran seçimlerinden sonra 15 Temmuz darbe akşamına
kadar devam etmiş ve halen de sokağa çıkma yasakları sürmektedir.
Bugün bu konsept 7 Haziran seçimleriyle birlikte
kurulup askerî darbe senaryosuyla perçinleşmiştir. Askerî darbe sonrası reis
elini güçlendirerek iç ve dış kamuoyuna muhalefetle birlikte hareket ettiğinin
resmini sunmaktadır. Meclisin üçüncü partisini yok sayarak milliyetçi cephe
ittifakı ile HDP’ye ve Kürdlere, demokrasi güçlerine karşı topyekûn savaşın
devam edeceğinin işaretlerini vermektedirler.
OHAL yasası çerçevesinde devrimci, sosyalist,
demokrat, aydın, sanatçılara karşı cadı avı sürecektir. Reise ve AKP faşist
hükümetine karşı muhalefetin sesini yok etmeye çalışacaklardır.
Kürdistan’da ve batı metropollerinde her gün
gözaltıların, tutuklamaların ardı arkası kesilmemektedir. Tüm bunlar
yapılırken, CHP’nin tabanındaki, Kürd, Alevi, ilerici, demokrat kesimlerin
duyarlı olması gerekir, bu ateşin bir gün kendilerini de yakacağını
düşünmelidir.
CHP’nin ve merkez yönetiminin oynadığı oyunu
bozmalıdırlar, AKP faşist hükümetinin ve reisin ittifakının CHP tabanına hiçbir
yararı yoktur ve olmayacaktır. Reisin faşist diktatörlüğüne, başkanlık
sistemine geçiş hızlanacak, gelecek çok karanlık olacaktır.
Devrimci Demokrasi Cephesi’ne büyük görevler
düşmektedir; ülkedeki, tehlike geçici değildir. Milliyetçi Cephe ortaklığını
bozmak için, demokrasi ve toplumsal mücadeleyi yaşamın her alanında emekçi
kitlelerin, demokrasi güçlerinin duyarlı hale getirilmesi gerekmektedir.
Yenikapı’da yapılan miting, Milliyetçi Cephe’nin
faşist diktatörlüğe geçişin resmidir. Türkiye halkları devrimci Demokrasi
Cephesi ile faşizmi tarihe gömecek ve Demokrasi Cephesi Kazanacaktır.
Mehmet Özcan
7 Ağustos 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder