Anlaşılan, birkaç yıl da yeni Yıldırım Akbulut
fıkraları anlatarak geçirilecek. MHP’nin AKP, CHP’nin HDP ile aşındırıldığı
konjonktürde, politikanın seyrine dair herkes üç maymunu oynayacak.
Bu momentte içimizi Barış Ünlü gibilerin serin
yazıları ile rahatlatacağız. Barış Ünlü, Müslümanlık, Türklük, ilkel birikim
ile alakalı yazılar döşenecek. Biz de “devrimin imkânsızlığı”na dair notlar
devşireceğiz bu tip âlimlerden. Tayyip akademisyenlere saldıracak, küçük
burjuva da eldeki imkânlarıyla övünmeyi iş edinecek, ona imkânların
yaldızlanması düşecek. Ünlü gibiler, “siz cahil kara kafalı, geri zekâlısınız,
ODTÜ’ye giremezsiniz” diyerek ODTÜ’lünün ağzına parmak bal çalacak, sonra da o
ODTÜ’lüye “bu balla idare et” diyecek. Bize de kovboyculuktan mülhem bir
devrim’cilik; eldeki imkânların yüceltilmesine dayalı bir siyaset düşecek.
Ünlü’nün devletin temelinde gördüğü Türklüğün bir
köşesinde Mustafa Kemal’e soyadını veren Ermeni Agop Dilaçar, teorisini kuran
Kürt Ziya Gökalp, tarihi yazan Yahudi Moiz Cohen duruyor. Ünlü, bu isimleri ve
onların kardığı harcı Türk zannediyor. Entelektüeli “doğruyu söyleyen kişi”
olarak tarif ederken bile doğruyu söylemiyor. En azından eksik konuşuyor.
ODTÜ’deki askerî geliştirme projelerinden, istihbarat polis eğitimlerinden vs.
hiç bahsetmiyor. ODTÜ’yü yüceltirken, onun “yerli ve milli değil, evrensel standartlara
sadık” olduğunu söylerken, CHP’li Kemalist bir amcanın köy kahvesindeki
seviyesinde hareket ediyor, evrensel standartlara uygun sömürülmemizi ve
ölmemizi talep ediyor.
Diğer bir Barış (Terkoğlu) ise MİT içi kaynaklara
sahip bir solcu olarak, yeni MİT müsteşarı adayı için PR yapıyor.[2] Anlaşılan,
Yalçın Hoca’sı gibi, doğru yerde durunca tüm enformasyon kendisine akıyor.
Tüm tariz oklarımızı Tayyip’e fırlatalım ama bu
Barış’larla da barış olmayacağı bilinmeli. Her şeyi Tayyip’e indirgeyenler, bu
Barışlarla barış içerisindeler zira.
* * *
Rakka Berlin mi? Ya da ne vakit oldu? Tarih
tekerrürse, Berlin sonrası Stalin küfürlerinin yeni versiyonlarını beklemek
gerekecek.
Kobanê Stalingrad mı? Ortada “gazeteciyim” diye
gezenler, neden aylardır Rakka operasyonu için Kandil’in ve Rojava’nın ayak
dirediğini izah etmeli. O gazeteciler, dün “ya biz Stalingrad’ız, Rakka’ya
neden girmiyoruz?” diye yazılar yazmalılardı. Bugünse ABD ordusu yetkililerinin
Rojava-Ankara arasındaki mekiği spor olsun diye mi örülmekte, bu soruyu
cevaplamalılar.
Lazkiye ve Tartus’ta patlayan bombalar ardından Sabah
gazetesinde çıkan manşet, “Zulmün kaleleri yıkılıyor” ile Özgür Gündem’in
“Baas bölgeleri bombalandı” manşeti ne yazık ki yan yana. Dolaylı olarak
Rakka’da Türk ordusuna yoldaş olunmuştur. Gerekli yakıtın Türk sınırından,
devletin rızasıyla geçirildiği söyleniyor. Kadın, imgesel olarak eleştirinin
zırhı. Harekâta yönelik her eleştiri, bir kadının komutan yapılması ile baştan
boşa düşürülüyor. Eleştirmeye kalkışılsa, “gerilla ve kadına küfür mü
ediyorsun?” denilecek. Nasıl oluyorsa, ağza gene bir parmak bal çalınıyor,
Rakka operasyonunun başladığı gün Suruç katliamıyla ilgili bir belge ifşa
oluyor.
Madem “özle biçim bir olsaydı, bilim olmazdı” ise,
bugün bilime yer ve gerek yok. Zira herkes görünene, biçime iman etmekte, o
biçimi kâfi görmekte. Sadece biçime, görünüme önem verilmekte. Dolayısıyla
geniş planda Suriye siyaseti bağlamında Rojava, Türk devletinin gözündeki çapak
mıdır çöp müdür? Sorgulanması gereken bu.
* * *
AKP kongresinde Tayyip’in mesajını ayakta dinlemeyi
putperestlik ve Kemalizm eleştirileri ile karşılamanın bir karşılığı yok. Bir
tesbihtir çekiliyor. Süphan olan, devlettir, AKP dolayımıyla arınık, pak,
mutlak kılınmaktadır. İmamesi Tayyip zannedilmektedir. O tesbih tanelerinin
dağılmaması için azami bir gayret gösterilmektedir. Devlete hizmet için dış
görünüş önemlidir, kuyruğu dik durmak şarttır. Zahirde “Tayyip’i yüceltiyorlar”
diye eleştirenler, batında kendi süphanlarını açık etmelidirler.
Dış siyasetteki acziyet Davutoğlu; iç siyasetteki
çaresizlik Yıldırım’la örtbas edilecek. Suriye ve Kürd hattındaki gerilim bu
süreci tayin edecek. ABD ve NATO ne isterse o olacak. Anti-emperyalizmin
zihinlerden kovulduğu momentte tüm gerilimler örtbas edilecek. Savaş
bittiğinde, gözdekinin çapak mı yoksa çöp mü olduğu daha net görülecek. O
zamana kadar o bala muhtacız, açız. Devrimimizi ise açlığımız, muhtaçlığımız
yapacaksa yapacak.
Eren Balkır
24 Mayıs 2016
Dipnotlar:
[1] Barış Ünlü, “BAK Bildirisi, Entelektüellik ve Akademik Özgürlük”, 1 Mayıs
2016, Ayrıntı.
[2] Barış Terkoğlu, “Hakan Fidan Gidiyor”, 24 Mayıs
2016, Oda TV.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder