Pages

24 Mayıs 2016

Tesbih


Anlaşılan, birkaç yıl da yeni Yıldırım Akbulut fıkraları anlatarak geçirilecek. MHP’nin AKP, CHP’nin HDP ile aşındırıldığı konjonktürde, politikanın seyrine dair herkes üç maymunu oynayacak.

Bu momentte içimizi Barış Ünlü gibilerin serin yazıları ile rahatlatacağız. Barış Ünlü, Müslümanlık, Türklük, ilkel birikim ile alakalı yazılar döşenecek. Biz de “devrimin imkânsızlığı”na dair notlar devşireceğiz bu tip âlimlerden. Tayyip akademisyenlere saldıracak, küçük burjuva da eldeki imkânlarıyla övünmeyi iş edinecek, ona imkânların yaldızlanması düşecek. Ünlü gibiler, “siz cahil kara kafalı, geri zekâlısınız, ODTÜ’ye giremezsiniz” diyerek ODTÜ’lünün ağzına parmak bal çalacak, sonra da o ODTÜ’lüye “bu balla idare et” diyecek. Bize de kovboyculuktan mülhem bir devrim’cilik; eldeki imkânların yüceltilmesine dayalı bir siyaset düşecek.

Ünlü’nün devletin temelinde gördüğü Türklüğün bir köşesinde Mustafa Kemal’e soyadını veren Ermeni Agop Dilaçar, teorisini kuran Kürt Ziya Gökalp, tarihi yazan Yahudi Moiz Cohen duruyor. Ünlü, bu isimleri ve onların kardığı harcı Türk zannediyor. Entelektüeli “doğruyu söyleyen kişi” olarak tarif ederken bile doğruyu söylemiyor. En azından eksik konuşuyor. ODTÜ’deki askerî geliştirme projelerinden, istihbarat polis eğitimlerinden vs. hiç bahsetmiyor. ODTÜ’yü yüceltirken, onun “yerli ve milli değil, evrensel standartlara sadık” olduğunu söylerken, CHP’li Kemalist bir amcanın köy kahvesindeki seviyesinde hareket ediyor, evrensel standartlara uygun sömürülmemizi ve ölmemizi talep ediyor.

Diğer bir Barış (Terkoğlu) ise MİT içi kaynaklara sahip bir solcu olarak, yeni MİT müsteşarı adayı için PR yapıyor.[2] Anlaşılan, Yalçın Hoca’sı gibi, doğru yerde durunca tüm enformasyon kendisine akıyor.

Tüm tariz oklarımızı Tayyip’e fırlatalım ama bu Barış’larla da barış olmayacağı bilinmeli. Her şeyi Tayyip’e indirgeyenler, bu Barışlarla barış içerisindeler zira.

* * *

Rakka Berlin mi? Ya da ne vakit oldu? Tarih tekerrürse, Berlin sonrası Stalin küfürlerinin yeni versiyonlarını beklemek gerekecek.

Kobanê Stalingrad mı? Ortada “gazeteciyim” diye gezenler, neden aylardır Rakka operasyonu için Kandil’in ve Rojava’nın ayak dirediğini izah etmeli. O gazeteciler, dün “ya biz Stalingrad’ız, Rakka’ya neden girmiyoruz?” diye yazılar yazmalılardı. Bugünse ABD ordusu yetkililerinin Rojava-Ankara arasındaki mekiği spor olsun diye mi örülmekte, bu soruyu cevaplamalılar.

Lazkiye ve Tartus’ta patlayan bombalar ardından Sabah gazetesinde çıkan manşet, “Zulmün kaleleri yıkılıyor” ile Özgür Gündem’in “Baas bölgeleri bombalandı” manşeti ne yazık ki yan yana. Dolaylı olarak Rakka’da Türk ordusuna yoldaş olunmuştur. Gerekli yakıtın Türk sınırından, devletin rızasıyla geçirildiği söyleniyor. Kadın, imgesel olarak eleştirinin zırhı. Harekâta yönelik her eleştiri, bir kadının komutan yapılması ile baştan boşa düşürülüyor. Eleştirmeye kalkışılsa, “gerilla ve kadına küfür mü ediyorsun?” denilecek. Nasıl oluyorsa, ağza gene bir parmak bal çalınıyor, Rakka operasyonunun başladığı gün Suruç katliamıyla ilgili bir belge ifşa oluyor.

Madem “özle biçim bir olsaydı, bilim olmazdı” ise, bugün bilime yer ve gerek yok. Zira herkes görünene, biçime iman etmekte, o biçimi kâfi görmekte. Sadece biçime, görünüme önem verilmekte. Dolayısıyla geniş planda Suriye siyaseti bağlamında Rojava, Türk devletinin gözündeki çapak mıdır çöp müdür? Sorgulanması gereken bu.

* * *

AKP kongresinde Tayyip’in mesajını ayakta dinlemeyi putperestlik ve Kemalizm eleştirileri ile karşılamanın bir karşılığı yok. Bir tesbihtir çekiliyor. Süphan olan, devlettir, AKP dolayımıyla arınık, pak, mutlak kılınmaktadır. İmamesi Tayyip zannedilmektedir. O tesbih tanelerinin dağılmaması için azami bir gayret gösterilmektedir. Devlete hizmet için dış görünüş önemlidir, kuyruğu dik durmak şarttır. Zahirde “Tayyip’i yüceltiyorlar” diye eleştirenler, batında kendi süphanlarını açık etmelidirler.

Dış siyasetteki acziyet Davutoğlu; iç siyasetteki çaresizlik Yıldırım’la örtbas edilecek. Suriye ve Kürd hattındaki gerilim bu süreci tayin edecek. ABD ve NATO ne isterse o olacak. Anti-emperyalizmin zihinlerden kovulduğu momentte tüm gerilimler örtbas edilecek. Savaş bittiğinde, gözdekinin çapak mı yoksa çöp mü olduğu daha net görülecek. O zamana kadar o bala muhtacız, açız. Devrimimizi ise açlığımız, muhtaçlığımız yapacaksa yapacak.

Eren Balkır
24 Mayıs 2016

Dipnotlar:
[1] Barış Ünlü, “BAK Bildirisi, Entelektüellik ve Akademik Özgürlük”, 1 Mayıs 2016, Ayrıntı.

[2] Barış Terkoğlu, “Hakan Fidan Gidiyor”, 24 Mayıs 2016, Oda TV.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder