19 Mayıs Perşembe günü devrimci kardeşimiz Hacı Malik
Şabaz’ın 91. doğum gününü kutladık. O, 19 Mayıs 1925’te doğdu, 21 Şubat 1965’te
Audubon Balo Salonu’nda katledildi. Ayrıca Malcolm’ın ricasını yerine getirerek,
onun gibi Yuri Koçiyama, Lorraine Hansberry ve Ho Chi Minh’in ismini de sevgi
ve saygı ile anmalıyız.
Bence o da isterdi, tüm bu isimlerin yoksulların ve
mazlumların mücadelelerine yaptıkları katkıları anlamamızı. Zira o, şunu
söyleyendi: “Ben, bu sefil koşulları değiştirmek istediği sürece, derisinin
rengi ne olursa olsun, herkesle bir olacağım.”
Yoldaşlar, maalesef bu sefil koşulları hâlâ
yaşamaktayız. Bugün Malcolm’ın 1964/65’te bahsini ettiği aynı koşullarda
yaşıyoruz. Irkçılık ve Jim Crow yasaları, polislerin siyahları katletmesi,
kiliselerin ateşe verilmesi, kitlesel tutuklamalar, evsizlik, üçüncü sınıf
yaşam koşulları tüm varlığıyla devam ediyor. Tamir Rice’ın katledilmesi, elli
yıl önce Emmett Till’in katlinden hiç farklı değil. O gün de sefalet vardı,
bugün de. Emperyalizm, gene aynı. Aynı polis devleti hüküm sürüyor.
Aynı koşullarda yaşıyoruz. Malcolm geride bu koşullara
dair bir kılavuz bıraktı. Dikkat edilsin, “zaferin garanti olduğu bir zafer
yolu değil, bir kılavuz bıraktı” diyorum. Kılavuzlara göre hareket etmek gerek.
Çalışma ve kolektif mücadeleyle bir plan hazırlamak şart.
Bence içinde yaşadığımız dönem yenilenmiş bir çalışma
ve mücadele dönemi. Genç özgürlük savaşçılarına ait yeni bir nesil çıktı öne.
Bunlar, 18, 20, 21 yaşlarında. Geçen ay bizimle Baltimore’a gelen bir genç kız
kardeşimiz 16 yaşındaydı ve tüm yüreğiyle dövüşmeye hazırdı. Sizin kadar
keskindi. Şaşırtıcı olan ne biliyor musunuz? Malcolm X, tüm o yaşananların
üzerinden, mezarından çıkıp tekrar ön cephedeki yerini alıyor.
İster inanın ister inanmayın yoldaşlar, bugün siyahî
gençlik hareketinde Malcolm X’ten daha çok incelenen, daha fazla saygı gören
bir isim yok. Beyoncé bile bu sürece dâhil (gülüşmeler). Komik ama ilginç
gerçekten. Beyoncé bile tüm dünyada yayınlanan albümünün kapağına Malcolm X’in
resmini koyuyor.
Henüz işitmemiş olanlara söyleyeyim, albümün adı
“Limonata” (siyahların Amerikan limonlarını alıp kendi hayatlarından limonata
yapmalarına atıfla). Albümde Malcolm X’in kendi sesine
yer veriliyor. Malcolm X, orada şunları söylüyor:
“Amerika’da
en fazla saygısızlığa maruz kalan insan, Siyahî kadındır. Amerika’da en az
korunan kişi, Siyahî kadındır. Amerika’da en fazla ihmal edilen insan, Siyahî
kadındır.”
İnsanı hayrete düşüren sözler bunlar ve bugün hâlâ
geçerli. Albümde bu konuşmayı dinlediğimde aklıma, uykudayken Detroit polisi
tarafından katledilen yedi yaşındaki Aiyana Stanley-Jones, Renisha Mcbride,
Rekia Boyd ve Teksas’taki hapishanede hücresindeyken polis eliyle katledilen
Sandra Bland geldi. Beyoncé’nin Malcolm X’e albümünde yer vermesi devrimci bir
eylem. Beyoncé değil ama yaptığı şey devrimci.
Bu meselenin önemini anlamak lazım. Son bir ay içinde
çokça Siyahî genç kız, tüm dünya genelinde Google’da Malcolm X’i araştırıyor,
onunla ilgili yazıları okuyor, ona dair yazılar kaleme alıyor, onu öğreniyor,
konuşmalarını dinliyor. Bu, sadece devlet okullarında değil, bağımsız, hür
düşünce dünyalarında gerçekleşen bir süreç.
Burada, Manhattan’da 12 yaşında Siyahî kızlar,
birbirlerinin saçlarını örüp Malcolm X’in politik teorisini tartışıyorlar. Bu,
bugün 2016’da gerçekleşiyor! Malcolm’a yönelik böylesi bir coşkuya ve ilgiye
maalesef son kırk yıldır rastlanmadı.
Duke Üniversitesi’nde doktorasını yapan dostum Dr.
Ashley Farmer, Malcolm X ile ilgili bir makale kaleme aldı. “Malcolm X’in Kadın
Akıl Hocaları” isimli bu yazı kesinlikle okunmalı. 3 Mayıs’ta Afrikalı-Amerikalıların
Düşünce Tarihi Derneği’nce yayımlandı.
Olan biteni anlamak gerek. Devletin kimseye göz
açtırmadığı, herkesin işsiz kaldığı, koşulların daha da beter bir hâl aldığı,
beyaz üstünlükçülüğünün gene tüm o çirkin yüzüyle Trump Kampanyası ve Ku Klux
Klan’ın yeni üyelik çalışması üzerinden galebe çaldığı bu gerçeklikte, siyah ve
mazlum gençlerin bu eski dostun kılavuzluğuna başvurması çok mühim. Ferguson,
Baltimore ve Filistin’deki gençler Malcolm X’i bir kez daha keşfediyorlar.
Onun yeniden ortaya çıkışı bence çok yönlü bir
gelişme. Malcolm, sadece kadınların rolüyle ilgili olarak kendi döneminin
ilerisinde olan bir isim değil, sosyal medyadan ve internetten çok önce,
altmışların başında uluslararası planda düşünen, seyahat eden ve örgütlenen bir
kişi.
Bugün elimizde Facebook ve Twitter var. 2014
ayaklanması esnasında Filistinli yoldaşlarımız, Ferguson’daki mücadeleye bu
sayede destek oldular. Malcolm, bu imkânlardan mahrumdu ama o, Küba, Gana,
Mısır ve Cezayir’deki dostları, müttefikleri ve yoldaşlarından oluşan benzer
bir ağı örgütleyebilmişti.
Geçen yıl Uluslararası Filistin’de Adalet Forumu için
Lübnan’a gitmiştim. Orada Cezayirli ve Tunuslu gençlerin Malcolm’ı tanıdığını
görmek ilginçti. Orada ilk elden onun hâlâ uluslararası işçi sınıfı
mücadelesine ait bir köprü olduğunu öğrendim. 1964’te Malcolm şunları
söylüyordu:
“Siyahların
isyanını basit manada Siyahlarla Beyazlar arasındaki ırksal bir çelişki ya da
sadece Amerika’ya has bir sorun olarak sınıflandırmak doğru değil. Aksine,
bugün tanık olduğumuz, mazlumların zalimlere, sömürülenlerin sömürenlere karşı
tüm dünya genelinde gerçekleştirdikleri bir isyandır.”
Bence gençliğin o günlerde dikkat kesildiği, işte bu
mesajdı. Bugün de gençler bu sözlere önem veriyorlar. Bu kendisini yenilemiş
olan enternasyonalizmin ilham kaynağının Malcolm olduğuna şüphe yok. Malcolm’ın
ilham verdiği yeni bir başka olgu daha var.
Siyahların Hayatları Önemlidir hareketinin en güzel
yönlerinden biri de “Siyah” olana yönelik yeni vurgu. Sadece bu hareket değil,
tüm siyahî gençlik kitlesi bugün siyah olduğundan asla pişman değil, Siyah
Gücü’nün manasını yeni bir nesil bağlamında yeniden tanımlıyor.
Bilmem fark ettiniz mi, Siyahî gençler doğal saç
tasarımlarına başvuruyorlar. Genç kız kardeşlerimiz saçları düzleştirenlere
lanet okuyorlar. Saçlarını örüyorlar artık. Bu, tüm ABD’de görülen bir durum.
Söz konusu zihinsel değişim, salt bir estetik meselesi değil. Politik ve
kültürel değişimin bir dışavurumu.
Kimileri, bu tip şeylerin önemsiz olduğunu söylüyor.
Bence önemli. Bugün gururunuz yoksa nasıl iyi bir özgürlük savaşçısı
olacaksınız? Sahip olduğunuz özü ve güzelliği, halkınızı, geldiğiniz yeri
sevmiyorsanız, daha başlamadan kaybetmişsiniz demektir. Halkı sevmiyorsanız,
ona nasıl hizmet edebilirsiniz ki?
Önce kendinizi ve halkınızı sevmelisiniz. Sonra da
kıymetli, asil ve haklı bir dava uğruna dövüşmelisiniz. Bu, bir sonraki nesil
için kendinizi aşkla, gururla ve dayanışmayla feda edeceğiniz bir dava olmalı.
Bize bu davayı öğreten insandır Malcolm X! O, günbegün bu davayla yaşadı.
Geçen yıl Cleveland, Ohio’da Siyahların Hayatları
Önemlidir Hareketi dâhilinde bu hissi gerçek manada yaşadık. Şahsen ben, daha
önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Oradaki herkes, Siyah’tı ve mağrurdu.
Orada mağrur ve Siyah olan bir tek ben olurum diye düşünmüştüm, ama hiç de öyle
olmadı (gülüşmeler).
Mağrur derken kastım kibirli olmak değil. Sizi ayağa
kaldıran, sizin teslim olmak ve dilenmek yerine dövüşmenizi sağlayan gurur,
benim bahsini ettiğim. Kendinizi savunmanızı, direnmenizi, tanklara, biber
gazlarına rağmen başınızı dik tutmanızı sağlayan bu gurur. Sizi öfkelendiren,
örgütleyen, yollara dökülüp, üniversiteleri fethetmenizi sağlayan bir gururdan
bahsediyorum.
Bu gururu bize sadece elli yıl önce de bugün 2016’da
da bahşeden isimdir Malcolm X. Gençler bu gururu yüklendiler ve yollara döküldüler.
O gururla menzile dek koşmalarına yardım edelim. İstihbarat, Malcolm’ı
katlettiğini zannetti ama gençlik onu yaşatıyor. Ne güzel bir mücadeledir bu!
Onların arkasında toplaşalım yoldaşlar ve içinde bulunduğumuz dönemin
gereklerini yapalım.
Hacı Malik Şabaz’ın sözüyle, “gelecek ona bugünden
hazırlananlarındır. Tüm eylemlerinizde zamana uygun değeri vermek ve gerekli
saygıyı göstermek başarılı olup olmayacağınızı tayin edecektir.”
Tüm iktidar halka!
Lamont Lilly
25 Mayıs 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder