Hakikat, mazlumların safında ise hak söz de ol
mazlumlara dairdir. Bu cihette, Haksöz sitesinin[1] “Fransa polisi bu videoyu
gizlemeye çalışıyor” haberi, içten içe zalimden yana durmanın semeresidir. O,
“bizi eleştiriyorsunuz ama siz de zulmediyorsunuz” diyerek kendi devletini
aklamakta, kendi tarafına da zımnen “Fransa olmak istiyorsak, bu tip ufak tefek
hatalara göz yummak lazım” diyerek AKP’nin yolunu temizlemektedir. Tahrir’i ilk
günlerinde “devrim değil ihtilal, burada yoksulların sesini duyan yok” diyerek
sahiplenen Haksöz, Gezi’yi “darbe girişimi” olarak damgalayandır. Bugün de
Zonguldaklı maden işçilerine karşı ondaki dil lâl, kalb mühürlüdür.
O Haksöz ki Gezi’de katledilen gençleri görmemiş,
edilen hakaretleri işitmemiştir. Bahsini ettiği video, Fransız polisinin son iş
yasası protestolarında eylemcilerin üzerine sıktığı gaz kapsülü ile alakalıdır.
O kapsülü haber yapanlar, Kızılay’ın orta yerinde genç bir işçinin başına
sıkılan kurşunu görmemiştir. Görmek için iman lazımdır.
Zira o Haksöz, iddiasının aksine, maddecidir. Mutlak,
yüce bir maddiyat olarak kudretli devletine kuldur. Ancak ve sadece kendi
gördüğüne inanabilen, görmediğini maddeden saymamaktadır. Haksöz’ün Fransa
polisini göstermesi, milleti kendi polisine karşı körleştirmek içindir. Ona
göre Türkiye emperyalist olmalı, o emperyalizm zemzem dolu kaba daldırılmalı,
fetvalarla korunmalıdır. Kap da fetva da Kemalisttir, bu bilinmelidir.
Haksöz’ün Fransa hassasiyeti ile İran düşmanlığı yan
yanadır. Sola ait olduğunu düşündüğü “emperyalizm” kavramını kullandığında o
solu boşa düşüreceğini, o kavramı manadan arındıracağını zannetmektedir. Boşa
düşen de manasızlaşan da bizatihi kendisidir. Allah önce Haksöz gibileri
iddialarından vurmuştur. Zira onlarda ideoloji, efendilerin avuçlarında şekil
almıştır.
Küçük burjuva bir pratik olarak Haksöz mazlumun,
Müslüman’ın kudret arayışını egemenler adına istismar etmenin adıdır. O kendi
tağutuna bileylenecek kılıcı Suriye’ye fırlatıp atmak için özel odalarca
görevlendirilmiş bir memurdur. En cevval kardeşi Adem, bugün TRT ellerinde yeni
Acun olma yolundadır. Rota, “yeni” burjuva” iktidarının saldırganlığına ve
hayal kırıklıklarına dairdir.
Haksöz’ün bir görevi de gerilimleri AKP lehine
yumuşatmak olmalıdır. Son Davutoğlu geriliminde Davutoğlu’ndan yana tavır
alırmış gibi görünen Haksöz, bir yandan “Erdoğan gibi bir İslamcı siyasetçi
gelmedi” derken bir yandan da Davutoğlu gibi bir ismin gidişinin AKP’yi
zayıflatacağını iddia etmektedir.[2] Hakan Albayrak da bu dairenin
içerisindedir. Burada her şeye olduğu gibi, Erdoğan muhalefetine de ipotek
konulmakta, tekelleştirilmektedir. Paratoneri sabitleyecek bir cıvataya her
daim ihtiyaç vardır.
Öyle ya, bugünkü İsrail dostluğunun van minütle örtbas
edilmesi şarttır. Önceleri Yusuf, şimdilerde Ferhat olarak takdim edilen için
milletin ikinci sınıf, köleleştirilmiş bir nesneye dönüştürülmesi zorunludur.
Erdoğan’a biat, kendisini yüzlerce yıl Peygamber ve ashabını model alarak kurup
yaşatan bir milletin bu hasletten artık mahrum kalmasının bir sonucudur.
Hatırda kalan İslam, kemalizmin izin verdiği kadarıyladır. Bu devlet, bekası
için o fıkha mecburdur.
Muktedir azınlığın kendisini çok ve kudretli gösterme
telaşıdır, AKP’yi var eden. Bu açıdan “Kemalizm öldü, mirası bize kaldı” diyen
bir tür solculukla, “bir miras olarak Kemalizm ancak bizde yaşayabilir” diyen
bir tür sağcılık arasındaki kayıkçı dövüşünün mazlumlara-sömürülenlere bir
hayrı yoktur, olmayacaktır.
“Kurtuluş Savaşı” denilen dönemde Müslüman köylü, yeni
bir savaşa karşı isteksizdir. Onu cepheye sürmek için devreye sokulan şeyi
İslam zannedenlerin İslamcılığı buraya kadardır. O köylü hainlerinden, iç
ajanlarından, posadan kurtulmaktadır. “Hayye ale’l felâh!” Artık onun şiarı
budur.
AKP’nin ANAP’laşma ihtimali üzerinden güya eleştiri
oklarını sivrilten Haksöz’ün bu eleştirileri o AKP’nin çıkar ve rant ağına bir
sinek gibi yakalandığı için manasızdır. ANAP, elde kılıç Türkî illere akınlar
düzenlemeyi hayal edenleri dişsiz köpeğe çevirmiştir. O ağa düşenlerin akıbeti
de bundan başka bir şey olmayacaktır. Kemalistlerin sahillerinde güneşlenmek,
saraylarında keyif çatmak, imkânlarından istifade etmek, devletin son darbeden
önceki hamlesidir. Sap saman ayrılmıştır. Fukara Müslüman, bilediği dişi
göstermeyi gene bilecektir. O vakit söz hakikileşecek, hakikat dil bulacaktır.
Eren Balkır
27 Mayıs 2016
Dipnotlar:
[1] “Fransız Polisi Bu Videoyu Gizlemeye Çalışıyor”, 28 Mayıs 2016, Haksöz.
[2] Mustafa Siel, “Erdoğan’ı Kim Yıkabilir?”, 06 Mayıs
2016, Haksöz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder