Pages

25 Ocak 2016

Joe Biden Türkiye'de


Joe Biden’ın ABD’deki politik itibarı sert bir kişilik olmayı da içeren bir izlenim sunar. O sıklıkla kentli işçi sınıfına mensup olan, büyük ölçüde ülkedeki polis memurlarında ve itfaiyecilerinde temsil olunan İrlanda kökenli Amerikalılarla bağlantılı bir kamusal kişilikmiş izlenimi verir. Ancak Türkiye’ye yaptığı son ziyaretin IŞİD’e karşı mücadeleyi güçlendirmek amaçlı gerçekleştirildiği iddia edilse de Biden’ın fiilî davranışı bu inşa edilmiş kamusal imajla çelişmektedir.

Joe Biden Türk hükümeti ile Suriye’yi “tartıştı” ve IŞİD’in yenilmesi için gerekli “askerî çözüm”ün masada olduğunu söyledi. O, Suriye hükümetiyle Suudi Arabistan’ın para akıttığı şiddetten gözleri dönmüş aşırıcılara anlaşmaya varmaları konusunda kibarca telkinde bulundu. Ancak Türk devletinin IŞİD’e artık aşikâr olan desteğinden zerre bahsetmedi, bu desteği kesmek için tek bir adım bile atmadı.

Joe Biden kibar, diplomatik ifadelerle konuşurken, ona ev sahipliği yapan Türk devleti Suriye sınırını kapatmaya karşı çıkıyordu. IŞİD petrolü hâlâ Türk sınırından geçiyor ve uluslararası piyasalara satılıyor. Diğer yandan silâhlar Türkiye-Suriye sınırından geçip IŞİD’in eline geçiyor. Eğer Türk devleti işbirliği yapmaya başlamışsa, o vakit Suriye sınırını kapatması, örgütün istifade ettiği kaçakçılık şebekelerini kapatması gerekiyor. Bu teröristler ancak bu sayede mağlup edilebilir.

Eğer Joe Biden, en azından o oynadığı karakter bağlamında gerçekten sert bir adamsa ve IŞİD’i sahiden yenmek istiyorsa yaptıkları toplantıların başında Erdoğan’a “kapat lan şu sınırı!” diye bağırması gerekiyordu. Ama Biden bunu yapmadı.

Dahası eğer Biden IŞİD’i yenmeyi sahiden istiyorsa Erdoğan’ı Rusya’yla yaşadığı o aptalca çatışmadan dolayı fırçalamalıydı. Mesela Erdoğan’a “geri çekil dostum! Bırak Ruslar işlerini yapsın! Neden düşürdün şu uçağı?” diyebilirdi.

Esasında Türk devleti sadece IŞİD’in para kazanma ve silâh taşıma konusunda sınırlarını kullanmasına izin vermekle kalmıyor, ayrıca ona karşı gerçek zaferler elde eden bir ülkeye karşı giderek daha fazla düşman hâle geliyor. Rusya Suriye hükümetine IŞİD tehdidini yenmede yardım ettikçe Türkiye’nin Rusya karşıtı retoriği ve provokasyonları da sürüyor.

Biden’ın şunu söylemesi de mümkündü: “Hey Tayyip ya da ismin ne haltsa, Suriye’deki Kürdlerle neden savaşıyorsun? IŞİD buradaki bir numaralı düşman değil miydi?” Esasında Türkiye’nin Suriye’ye dönük askerî müdahalesi temelde IŞİD’le mücadeleye değil Kürdlerle savaşmaya odaklı.

Biden ziyareti esnasında Türkiye’ye yönelik ifade özgürlüğü ile ilgili yumuşak kimi eleştiriler dile getirdi. Oysa şu anda 27 akademisyen ülkede Erdoğan’ın politikalarını eleştirdiği için gözaltında. Yüzlercesi de soruşturmalarla karşı karşıya. Biden’ın yumuşak eleştirisine karşı Erdoğan savunmasını sundu. Bunun üzerine Biden tabii ki “profesörleri sırf seninle aynı fikirde değiller diye hapse atamazsın. Şimdi serbest bırak onları! İnsan haklarından bahsediyorum, çok ciddiyim.” diyemedi.

ABD-NATO Liderlerinin Amacı Daha Fazla Kaos

Pazartesi günü başlayan Cenevre görüşmeleriyle birlikte şu artık açık olmalı: Biden’ın Türkiye ziyaretinin IŞİD’in yenilmesi ile bir alakası yok. Biden Erdoğan’dan gayet memnun. Son adımları konusunda özelde onu tebrik etti. Oysa bu adımlar dünya barışı için çok zararlı.

ABD’nin Suriye politikasının amacı insan aklına aykırı. Burada ABD IŞİD’i yenmeyi değil, meşru Suriye hükümetini devirmek istiyor. Biden’ın IŞİD’e yol veren ve onu güçlendiren bir liderle dostça bir araya gelmesi ve IŞİD’e karşı gerçek yenilgiler yaşatanlara karşı düşmanlıkların giderek artması bunun bir kanıtı olmalı.

Cenevre görüşmeleri ilerledikçe NATO liderleri içinden IŞİD’in çıktığı Suriye hükümeti karşıtı, dış destekli isyana dönük desteği artırmayı konuşuyorlar. Suriye’ye bir de Ürdün’den silâh akmaya devam ediyor.

Savaş sahasında IŞİD’i fiilen yenen güçler, Ruslar, İranlılar, Lübnanlılar, bağımsız milisler ve Suriye Arap Ordusu şeytanileştiriliyor ve Türkiye ile NATO’dan fiilen düşmanlık görüyor. ABD’li liderler bugün IŞİD’le mücadele için kendi “müdahaleler”ini gerçekleştirme ihtimalini tartışıyorlar. Böylesi bir hamleye herkes karşı çıkmalı, zira IŞİD tam da bu güçlerin gerçekleştirdiği “müdahale”nin doğrudan bir sonucu.

Eğer batılı liderler hükümet karşıtı savaşçılara para ve silâh akıtmayı sürdürmemiş olsalardı ve kaosu derinleştirmeselerdi, Suriye hâlâ barışın hâkim olduğu bir ülke olabilirdi. ABD ve Körfez ülkeleri para, silâh ve yabancı savaşçıları Suriye’ye boca etmemiş olsaydı savaş bir hafta içinde biterdi. Bugün itibarıyla ölü sayısı 250.000, zira batılı liderler kaç masumun canına mal olacağına bakmaksızın “rejim değişikliği” için yanıp tutuşuyorlar. Eğer Irak hükümeti zorla yıkılmamış olsaydı durum daha iyi olabilirdi. IŞİD tam da Suriye ve Irak’ta batılı liderlerin kasten yarattıkları kaosun içinden çıktı. Şimdi bir de bu liderler IŞİD’i daha fazla kaos yaratmak için kullanmayı umuyorlar.

Terörizme karşı mücadelesinde dışarıdan yardım talep etmek, halkın yüzde sekseninin yaşadığı toprakları hâlâ kontrol altında tutan meşru bir hükümet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin hakkı. Bu karışıklığı yaratanlar olarak batılı liderlerin Suriye’den çıkmaları gerek. Onların geri adım atması ve vatansever Suriyelilerle güvendikleri müttefiklerinin işlerini yapmalarına izin vermeleri şart.

Caleb Maupin
25 Ocak 2016
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder