Fransa, bugünlerde “İslamofobi son yaşanan terör
saldırılarına yönelik kabul edilir bir tepki midir değil midir” tartışması
içine sürüklendi. Bu tartışmayı tetikleyense İslam’a karşı hoşgörüsüz
yaklaşımlar gösterilmesini savunan başbakanın itirazlara yol açan kimi
yorumları.
Başbakan Manuel sekülerizm tartışması açtı ve
Müslümanların Fransız toplumundaki yerlerini sorguladı. Öte yandan
İslamofobi’nin hoşgörülebilir bir şey olduğu fikrini savundu.
Pazartesi günü Valls, muhafazakâr felsefeci Elisabeth
Badinter’ın Yahudi derneklerince örgütlenen bir konferansta dile getirdiği
sekülerizm tarifini paylaştığını ifade etti. Badinter, France Inter radyosundaki
konuşmasında, “size İslamofobik denilmesinden asla utanmayın” demişti.
Kimi yorumcular başbakanın yorumlarını sert bir
biçimde kınadılar. Bunlardan biri de sosyolog Raphael Liogier. France Info’ya
açıklama yapan Liogier, “verilen mesajın sorumsuzca olduğunu” söyledi. Bu mesaj
ona göre, “antisemit olduğunuzu söyleyemezsiniz ama İslamofobik olduğunuzu
söylemek meşrudurdan başka bir anlama gelmiyor.”
Liogier sözlerine şunu ekledi:
“Burada
da görüldüğü üzere devlet İslamofobiyi destekliyor, bunun kendileri de bizzat
terörizmden korkan Müslüman cemaatler için ne kadar ciddi bir mesele olduğunun
farkında mısınız?”
Konferansta Valls, Badinter’ı Fransa’da 2013’te
kurulan “Laiklik Gözlemevi” (Observatoire de la Laicite) isimli
kuruluşun üst düzey bir yöneticisince yapılan mülâkatın ardından Twitter’a
yansıyan eleştirilere karşı savundu.
Valls, aralarında İnsan Hakları Komisyonu başkanı
Christine Lazerges’nin, Fransa’nın başhahamının ve Ulusal Müslüman otoriteler
başkanının da bulunduğu seksen kadar ismin imzaladığı, Kasım ayındaki Paris
saldırıları sonrası benimsenen kuruma ait sekülerizm tarifini mahkûm etti.
İmzalanan metnin başlığı “Hepimiz birleştik”. Metin,
“terörizmin kör şiddeti ve kasti ayrışmaya karşı koymak” için birlik ve
kardeşlik çağrısı yapıyor.
Gelgelim Valls, kurumun başkanını diğer militanlar
yanında metne imza atmakla suçluyor. “[…] (leş gibi kokan) bu atmosferin
parçası olduğunu düşündüğüm örgütlerle birlikte, terörizmi lanetleyen bu tip
çağrıların altına imza atamazsınız.”
Yorumcular bu ifadelerde kastedilenin, rapçi Medine
veya İhvan’ın Fransız şubesine yakın olduğu iddia edilen militanların isimler
olduğunu düşünüyorlar. Liberation’a verdiği mülâkatta, “Laiklik Etme”
isimli, tartışmalara yol açan şarkının yazarı ve kendisini seküler bir Müslüman
olarak tarif eden Medine şunları söylüyor: “Ben, kurumların dinî tarafsızlığını
ve dinlere hoşgörü gösterilmesini güvence altına alan bu metne hâlâ sadığım”.
Laiklik Gözlemevi isimli kuruluşun başkanı Jean-Louis
Bianco Perşembe günü Valls’ın saldırılarına cevap verdi ve “onun köktenci
sekülerizm anlayışı”nı eleştirdi. Başkan, kendi sekülerizmini ise “inanıp
inanmama özgürlüğü, bağımsız yurttaşlara ve dinlere sahip bağımsız bir devlet”
olarak tarif etti.
Fransa kamuoyu bu tartışma üzerinden bölünürken,
ulusal ve uluslararası insan hakları uzmanları seslerini yükseltip Paris
saldırıları sonrası Kasım 2013’te ilan edilen olağanüstü hâlden beri ülkede
durumun giderek kötüleştiğine dair uyarılarda bulundular.
“Fransa’nın dünyadaki terörist saldırıların ilk
kurbanı olmadığını” anımsatan Ulusal İnsan Hakları Komisyonu, terör
saldırılarından sonra “Fransa’nın değerlerini kurban etmemesi gerektiği, aksine
onun demokrasiyi pekiştirmek zorunda olduğu” üzerinde durdu. Çifte vatandaş
olan Fransız yurttaşlarını bu haklarından mahrum bırakmaya dönük tedbiri
eleştiren komisyon bildirisi, bu hamlenin “Fransız halkı içerisinde ayrımlara
yol açacağını, iki milliyetli olup Fransız vatandaşı olanlarla Fransa doğumlu
yurttaşları ayıracağını ve tüm cumhuriyetçi ilkelerle çelişeceğini” söyledi.
Valls’ın da kabul ettiği üzere bu tedbir esasen
sembolik. Terörizmle mücadelede hiçbir etkisi olmayacak. Komisyon üyeleri
ayrıca kamu düzenini bozan insanlara karşı kullanılabilecek belirli yasaların
zaten mevcut olduğuna işaret ettiler.
Bu uyarının yanısıra beş BM özel insan hakları
raportörü Fransa’daki duruma dair bir bildiri kaleme aldı. Her bir ağızdan tek
bir ülke için nadiren kalem oynatan bu insanlara göre, Fransa’nın terörizme
karşı mücadele adı altında benimsediği yasalar uluslararası hukuku ihlal
edecek.
Raportörler hukukî güvence ihtiyacı duymaksızın tüm
dijital verilerin kopyalanması ile sonuçlanan polis baskınlarına ve özel
hayatın gizliliğine yönelik ciddi bir saldırıyı temsil eden uluslararası
gözetleme yasasına dair endişelerini ifade ettiler.
Bağlam: Fransa’da Sekülerizm
Sekülerizmin hoşgörü ilkesi ilkin 1905’te tatbik
edildi. Burada amaç “Fransız yurttaşların o güne dek Fransız devletinin dini
olarak tarif edilen Katoliklik hariç her dini uygulaması”na imkân sağlamaktı.
Ama bir yüzyıl sonra Fransız siyasetçiler sekülerizmi
sadece kamu görevlilerinin her türden dini bireysel planda uygulama özgürlüğünü
güvence altına alması gereken dinî bir tarafsızlık olarak değil, ayrıca işte,
okulda her yerde bireylerin dinlerini kamusal alanlarda uygulama özgürlüğünün
azaltılması şeklinde yorumlamaya başladılar.
Bu yorum ilkin Müslüman azınlıklara karşı aşırı sağ
eliyle teşvik edildi, zira sekülerizm ilk hâliyle Fransız Cumhuriyeti’ni kuran
ilerici ve hoşgörülü bir ilkeydi ve ondaki hoşgörüye dair kökleri zaman
içerisinde terk eden Fransız solu dâhil her akımdan politik liderce
savunuluyordu.
Öte yandan Müslüman azınlıklar ise bu ilkeyi giderek
Fransızların dinlerine yönelik hoşgörüsüzlüğünün bir tür cisimleşmesi olarak
algılamaya başladılar.
Marion Deschamps
21 Ocak 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder