Pages

24 Ocak 2016

Tövbe

Tövbe, “başa dönmek” demek. Solun öntarihinde “sırttan düğmeli gömlekler” giyen Sensimoncular var. Marksizm, artık bu ilkel, nahif, romantik hâli aşma imkânı olarak istismar ediliyor. Küçük burjuvaları rahata erdiren bir tür Marksizmden kurtulmak gerek.

Onlar, Marx döneminde “hepimiz insanız, kardeşiz” diyorlar. Marx ve Engels de tokadı savuruyor: “İki sınıf var, ya birinden ya da diğerinden yanasınız.”

Marksizm içinde bir tövbe hareketi hep var. “Başa dönelim, ilkel hâlimizi, öfkemizi ısrarla muhafaza edelim” diyen bir hareket bu. Söz konusu hareket cılızsa “iki sınıf var” lafı da derhal küçük burjuva lehine kullanılabiliyor. Marx diyor, “sizler küçük burjuva çıkarlarınızı işçi sınıfı kılıfıyla satmaya çalışıyorsunuz.”

Ayıraç, işlemeye devam ediyor. “Tarihin ve toplumun yasalarını biliyoruz, bu ikisi artık bize bir şey yapamaz. O dalgaya binerek yükselebiliriz. Devlet ve burjuvazi gibi olabiliriz. Onların başarısını taklit edebiliriz. Kurtuluşumuz onlardadır” diyenler Marksizmi, özellikle Almanya’da, yukarıya, üst siyasete ait bir meze hâline getiriyorlar.

Sıra Lenin’in tokadında: “O yüksek siyasetinizde örtüştüğünüz devleti de burjuvaziyi de yıkacağım. Onların elindeki sömürgeleri alacağım. Sizin ‘işçi’niz de sizin olsun! Bana devrimci işçiler lazım” diyor.

O hâlde Marksizmde politika tarihin üzerinde değil. Politika yüksekte hiç değil. “Leninizm aşağıdan tarih yapılamayacağının kanıtıdır” diyenler, küçük burjuva ağalar. Onlar, tarihin yüksek siyasetlerine yükselmesini, politikanın tarihi meslekî ideolojiler uyarınca yönetmesini istiyorlar. Burada, aşağıda, çilede, dertte yoğrulmayı hiç mi hiç istemiyorlar. Tam da bu sebeple yukarıya kaçıyorlar.

Marksizm, egemenlerce böyle yumuşatılıyor. Bu ağalar, on beş sene önce “devrim çağı bitti” diyorlardı, “devrimcilik sonrası bir dönemdeyiz, yenildik” edebiyatı yapıyorlardı. Şimdi namlunun ucundaki ateşi görünce fazla acul ve fazla cüretkâr pozlarla yeniden kendilerini pazarlamanın yollarını arıyorlar.

Lenin, bunlarda başarılı bir şirket yöneticisi, girişimci bir ruh, kendisini pazarlamasını bilen bir lider. Oysa Lenin, bir çentik, bir kılıç. Yukarıya çıkanın balonuna fırlatılan bir ok.

“Yüksek siyasete örgütlenelim, elimizde çokça işçi var nasılsa” diyen Alman solcularına mesafe koymak, Leninizm. Aşağıdan, temelden, ilkel hâlden kopana yöneltilen köklü bir eleştiri. Bu eleştiri, kendi toprağının çatlaklarından çıkan Narodnik gözelerin suyuna bu yüzden karışıyor. Bu, Narodnizm, küçük burjuva bir pratik olarak yüksek siyasetin dehlizlerinde kaybolduğunda gerçekleşiyor. Yeraltı, Leninizm için basit bir giz, sıradan bir mecaz değil. Her daim halkla nefes almaya dair.

Kendi nefesini asıl, halkın nefesini tali görenler Leninizme küfrediyorlar. Onu küçük burjuvanın çıkarları uyarınca egemenlere hizalayanlar, onların nefesine uygun bir koku hâline getirenler, ihanet içerisindeler.

Lenin, Almanya’nın işçici Kautsky’sini eleştiriyor, bugünün Lenin’cileri, buranın “ezilen halk”çı Kautsky’leri oluyorlar. Kafa aynı, tıynet aynı.

İhanet, burjuvazinin ve devletin aklıyla, hayata yukarıdan bakmakta. Mücadelenin tüm mevzilerini birer mevkiye dönüştürmekte. Ol müşterek nefesi kendi çıkarı için kullanmakta.

Siyasetini yükseğe, kendisini yüceye yerleştirenlerin yıllarca herkesi “idealistsiniz” diye eleştirmesinin sebebi buymuş demek ki. Herkes fazla aşağıdaymış, fazla aşağılıkmış, o yüzden eleştiriliyormuş. Yerden, aşağıdan çekilen Allah’ın AKP’de ideolojik bir karşılık bulması gibi, bunlar da bu dönemin Madde’cileri. Allah’ın yerine Madde’yi koyunca içerik devrimcileşmiyor. Maddî olan, Madde karşısında talileşiyor, hava cıva hâline geliyor. Tek Madde kendisi, geri kalanlar ona tabi ruhlar oluyor.

Bu Madde, kendisinden başka bir mite, söylenceye ve efsaneye asla izin vermiyor. Taburesini burjuvazinin koltuğu yanına atanlar için her şey işçiyi oraya çağırmak oluyor. Taburesini devletin koltuğu yanına atanlarsa sadece ezilenleri çağırıyorlar. Gelmeyenler eziliyor, “ezik” sıfatıyla karşılanıyor.

Esasında bu küçük burjuvalar, tek Madde’nin devlet veya burjuvazi olduğuna biz fanileri inandırmaya çalışıyorlar. Onca afili cümlenin ardında bu gerçek gizleniyor. Sırf bir örgütün tepesinde, MK’sında rol kapmak için söz iğdiş ediliyor, eylem sakat.

Sırttan düğmeli gömlek giymek artık sol için ayıp, zûl. Müşterek bir işe işçi olmaksa Madde denilen tanrının dini adına, günah. Ortak bir faaliyete amele ve hamal olmak utanç verici.

Aşağıdan, alttakilerden kopunca, siyaseti yukarıda kurunca, egemenler konuşuyor. Bu siyaset, bizlerin aşağıda egemenlerin hamlelerini engellememize, onların alanını daraltmamıza, kudret biriktirmemize mani olmak için gene egemenlerin telkin ettikleri bir pratik. Egemenlerin fısıldadıkları şey bu: “Benim gibi olmazsan başaramazsın!” Tek kurtuluşumuzsa, kavgalı hayatın ortak maddesine, kavganın canlılığındaki diyalektiğe kulak kesilmek. Yukarıdakilerin tüm payandalarını, sütunlarını yıkmak, yerle yeksan etmek, düzlemek, eşitlemek.

Eren Balkır
23 Ocak 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder