Mustafa Koç’un ölümü ardından taziye kuyruğuna sol da dâhil
oldu.[1] Önce “zengin ayrı, burjuva ayrı” diyerek, solun müstakbel içişleri
bakanı İsmail Saymaz çıktı ortaya. Ardından da HDP. Dolayısıyla İsmail
Saymaz’ın bir dönem belediye başkanı adayı, bir dönem yönetici olan, “tek
tweet’imle Gezi’yi başlattım ben” diye poz kesen Ahmet Saymadi ile mideye
kokoreç indirmesinde şaşılacak bir yan yoktu.
Ahmet Saymadi, Gezi günlerinde tinerci çocukların
kaldığı binayı işgal ettikten sonra “hırsızlık” bahanesiyle o çocukları tekme
tokat kovan solcuydu.[2] Demek ki “Berkin Elvan” ismini verince bir yer, solcu
ve devrimci olmuyordu. Aynı Saymadi, Çayan Mahallesi’ndeki çatışmaları tek
tweet’iyle körüklemek isteyen, bu sebeple oradan çekilen Şırnaklı Kürdleri
kışkırtmak için “Ölen İbrahim isimli genç, Şırnaklı!” diyen şahıstı. Oysa ölen
genç Karabüklüydü.[3]
* * *
Bu hâl dâhilinde, Marksizm hakkında ve ona dair kalem
oynatmak da kimseyi solcu, devrimci kılmıyor. Taner Timur, Mustafa Koç ve
burjuvazi övgüsüyle dolu yazısını bu boşlukta yazabiliyor.[4] Bu abdurrahman
çelebiler, bizi burjuvaziye mecbur, kul ve hayran kılmak için varlar.
Burjuvazinin hayat hikâyesini mitolojikleştirmek, bir
efsane misali, kuşaktan kuşağa aktarmak da Timur gibi solculara düşüyor. O,
“her sınıf kendi ölüsüne ağlar” [Lenin] sözüne inat, Koç için ağıt yakıyor,
karalar bağlıyor. Kişisel hikâyesinde bir kez tanışmış olduğu şahıs için
üzülüyor. Her öznelliği burjuvadan öğrenmiş birey gibi, siyaseti kendisinden
kuruyor, kendi öznel varlığını yaldızlamayı teori zannediyor. Kendisini öne
çıkartıyor, önemsiyor. O burjuvazinin inşa ettiği öznelliği savunmak için
herkese asker olabileceğini dolaylı olarak söylüyor.
Taner Timur’un esas derdi, burjuvazinin laikliğin
güvencesi, teminatı olduğuna vurgu yapmak. Eskiden orduya güvenen solcular, bu
çürümüş, içi geçmiş yaşam tarzlarını savunması için burjuvaziyi göreve
çağırıyorlar. Tersten, kitleleri burjuvaziye bağlıyorlar. Tayyip’in sopası,
bizi burjuvazinin ağılına toplamak için demek ki. Timur gibiler, bu sopadan
korkan ve hemen öne atılan ürkek çoban köpekleri.
Oysa bugün Timur’un öve öve bitiremediği burjuvazi,
Suriye’de at koşturmak, Ortadoğu’ya hamle yapmak istediği için kan akıyor. O
yüzden zırhlı araçlar üretiyorlar. Bu solcular için ölmeden bir gün evvel
Mustafa Koç’un Tayyip’in huzuruna neden çıktığının bir önemi yok. Onun
kendisine yoldaş olduğuna iman ediyorlar. Sadece kendilerine bu gericilik
meselesine odaklanma emri verildiği için, bu emir uyarınca hareket ediyorlar,
doğal olarak, Mustafa Koç’un ölümünü burjuvaziye övgüler dizme fırsatı olarak
kullanıyorlar. Bu sarhoşluk ve gerçekten kopukluk içerisinde AKP rejiminin ve
Erdoğan’ın en az kendileri kadar laik olduğu, bu devlete ait aparatlar olarak
iş gördüğü gerçeğini görmüyorlar.
Taner Timur, kendisindeki solculuğu Koç ailesine
ilişkin anlattığı masalda faş ediyor. Vehbi Koç’un “dinî fanatizmden ve dar
milliyetçilikten uzak” olduğu için yükseldiğini söylüyor. Sola da bunu
öğütlüyor. Ona “ancak burjuvazinin ilerlemesine katılırsanız, onun kuyruğuna
tutunursanız, kazanırsınız” diyor. Üstelik bu yazısını “solun, halkın,
özgürlüğün kalesi” olan, “Kavala beslemesi” Birgün gazetesi
yayınlıyor. Din ve millet eleştirisi üzerine kurulu bir sol ise burjuvazinin
kuklasından başka bir şey olmuyor.
* * *
Timur, devletin burjuvasından memnun. Ermeni ve Rum mallarının
üzerine çöreklenmiş zenginliğin karşısında ağzının sol kenarından suyunu
akıtıyor. Yazının mürekkebi, bu su.
O mürekkep, Vehbi Koç’un muhteşem başarı öyküsüne
aldanan cümlelere dönüşüyor. Devletin Amerika’nın güdümüne girmesiyle onun
ABD’ye gönderildiğini, her daim emek ve sol düşmanı faaliyetler içerisinde başı
çektiğini gizlemeye çalışıyor. 12 Eylül paşalarına, “yakalanan anarşistlerin ve
suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis
teşkilatını teçhiz edecek ve kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli
kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek
olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır” diye mektup yazan Vehbi Koç’u,
hapishanede Mehmet Ağar’ı ziyaret eden torununu kendisine yoldaş belliyor. Sırf
bugün Tayyip alerjisi üzerinden, kendisine doğal müttefik bulmak için.
Laik diye göğe çıkarttığı Vehbi Koç, Kenan Evren'e
yazdığı 3 Ekim 1980 tarihli mektupta darbeci paşaların “ülkenin ümidi” olduğunu
söyledikten sonra onlara tavsiyelerini iletiyor. Ordu gerekli düzenlemeleri
yaptıktan sonra kışlasına dönsün, Batı ürkütülmesin, halkın elindeki silâhlar
toplansın, militan sendikacılar tasviye edilsin, Özal desteklensin vs. diyor.
Son kısımda da Taner Timur’un laik önderi Vehbi Koç şunu söylüyor: “Dinsiz
millet olmaz. Din işleri, bu defa, siyasi partilerin istismar edemeyecekleri
şekilde düzene sokulmalıdır.”[5]
Son cümle olarak da Koç, “kibirlenmeyin, bize kulak
verin” diye ordunun kulağını çekiyor. Taner Timur da bu kudrete tapıyor.
Yazısının bir yerinde ağzındaki baklayı çıkartıyor. Timur, millete diyor ki “bu
Tayyip gelip geçicidir. Aslolan güç, Koç gibi laik burjuvazimizdir. Taktik de
stratejik derinlik de onlarda. Enseyi karartmayın!” Tam da Evren’e mektup yazan
Koç gibi konuşuyor. Bir solcu, bir burjuvaya değmeye görsün, hemen solculuğunu
onun hizmetine sokuyor.
* * *
Gezi günlerinde kaçacak delik arayınca böylesi
müttefikler bulunmak zorunda kalınıyor. O gün sahada, gerçekte mücadele
edenler, Divan Otel’in oranın çalışanlarının iradesiyle açıldığını
söylüyorlardı. Ama Taner Timur gibi solcular, bu emekçi dayanışmasını küçük,
zavallı ve kıymetsiz gördüğünden, bu “kalender” yani “gösterişsiz, sade
yaşamaktan yana olan” burjuvaya övgüler düzüyor. O, emekçilere “burjuva
iktidarının gölgesinden ayrılmayın” diyor. Kendisindeki dinden ve milletten
ari, saf, rahat solculuğuna halel gelmesin diye burjuvazinin kudretine teslim
oluyor. Ağzında, zihninde kırıntı niyetine biraz “sosyalizm” kalmışsa, onun da
burjuvaziyle, onun sayesinde geleceğine inanıyor. Bizim buna inanmamızı
istiyor. Mustafa Koç’un cenazesinin kaldırılacağı camiin neden son anda
değiştirildiğini, Osmanlı sancağı ile uğurlamanın ne anlama geldiğini hiç
sorgulamıyor.
Ve “birgün” elbette ayrı yazılıyor. İki takada iki
sınıf çarpıştığı için bu hep böyle.
Eren Balkır
24 Ocak 2016
Dipnotlar:
[1] Eren Buğlalılar, “Ya Burjuvazinin Başı Sağ Olacak Ya Proletaryanın”, 25
Ocak 2016, Proleteren.
[2] “Siyasi Haber’de Çıkan İbra Yazısına İtiraz Var”,
2 Mayıs 2015, Kontra Salvo.
[3] Eren Balkır, “İbrahim’iz, Öksüzüz”, 2 Ağustos
2014, İştirakî.
[4] Taner Timur, “Koç Ailesinin ‘Saga’sı ve Bir Koç’un
Ölümü”, 24 Ocak 2016, Birgün.
[5] Sol Hafıza, “Vehbi Koç’un Mektubu”, 12 Eylül 2018,
Twitter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder