Gilan Cumhuriyeti, İran tarihinde ideolojik ve
örgütsel yakınlaşmanın ilk örneğidir. Cumhuriyetin ömrü iki yıl sürmüş, hem
Marksist hem de Müslüman olan birçok lideri ya katledilmiş ya da hapse
atılmıştır. Liderlik kadrosu, “Cengelî Hareketi”[1] adındaki bir harekete
mensup Müslümanların ve İran Komünist Partisi’ni kuran Marksistlerin
oluşturduğu bir koalisyondan oluşuyordu.
İngiltere ve Fransa üzerinden İran’da yapılan ani bir
değişiklikle bu işbirliğine cevap geliştirildi. Yirmiler ve otuzlar boyunca
batı düşüncesinin gerçekleştirdiği modernleşme, İranlılar ve İranlı politik
eylemciler için gerekli politik söylemi belirledi.
Müslümanların başında 1906 Anayasa Devrimi’nden beri
Tahran’daki merkezî hükümetle süren mücadeleye katılmış, önemli bir isim olan
Mirza Küçük Han bulunuyordu. İlk başlarda “Fırkaye Demokratik”
(Demokratik Fırka) isimli bir grubun içinden çıkan Marksistlerin liderliğini
ise Haydar Han (Haydar Emmioğlu) ve Sultanzade yapıyordu. Bu, örgütlü
politik-askerî güç olarak Marksistlerle Müslümanlar arasında kurulan ilk
işbirliğiydi. Yirmilerin sonunda “Sosyalist Gilan Cumhuriyeti” olarak bilinen
bu hareket, Kızıl Ordu’nun desteği ve 1.500 gerillası ile bağımsızlığını ilân etti,
sonrasında ise Tahran’daki merkezî hükümeti ele geçireceğini duyurdu. Her iki
hareket, 1917 Rus Devrimi’nden önce de aktifti.
Her ne kadar Marksistler ve Müslüman örgütlerinin hedefleri
birbirine pek benzemese de merkezî hükümetin askerî yoldan ele geçirilmesi
hedefi ortak kabul gören hedefti. Bu eşi benzeri görülmeyen ittifakın ömrü
yaklaşık iki yıl sürdü. Cumhuriyetin yaşadığı yenilginin muhtemel nedeni,
Katuzyan’a göre, askerî yenilgiden çok yeni İran hükümeti ile yeni doğan
Sovyetler Birliği arasında imzalanan politik anlaşma ve iç çatışma süreciydi.[2]
Bu görüşe göre yenilginin sorumlusu, merkezî hükümetle işbirliği kuran
Müslümanlardı. Oysa Rus araştırmacı Moises Persits’in de ifade ettiği biçimiyle,
Müslümanlarla Marksistler arasında açığa çıkan savaşın nedeni, Sovyetler’in
yanlış komünistlere destek sunmasıydı. Sovyetler, Sultanzade yerine Emmioğlu’na
destek sunsa muhtemelen cumhuriyet yenilmeyecekti.[3]
Müslümanlarla Marksistler arasındaki çatışmanın
ardındaki sebepleri incelemeden önce işbirliğine yol açan olayları ve ortak
noktaları inceleyeceğiz. Bu ortak faaliyeti derinlemesine incelemek çok
önemlidir, zira bu, Marksistlerle Müslümanlar arasındaki yakınlaşmayı mümkün
kılan tarihsel açıdan ilk sosyalist olaydır. Böylesi bir yakın ilişkiye katkı
sunan ana faktör, ABD veya Britanya gibi bir yabancı gücün varlığı ve hükümetin
yabancı işgalcileri desteklemesidir.
Kuzey’deki
şehirlerin Rusya, Güney’dekilerinse Britanya tarafından işgal edilmiş olması
kitle gösterilerine katkı sunan en önemli faktördür.[4] Bazı yazarlara göre,
çelişkinin kökleri derindir ve bu çelişki yabancıların işgaline itiraz eden
milliyetçi bir hareketten bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Bu yazarların
iddiasına göre, asıl mesele 1906 Anayasa Devrimi’nin yenilgisidir.[5]
Kaçar
Hanedanı’na mensup Muhammed Ali Şah’ın başında bulunduğu merkezî hükümete dönük
hoşnutsuzluk ve hükümetin başarısızlıkları Britanya ve Rusya’nın ülkeyi işgal
etmesine neden oldu. Bu işgal, kitle gösterilerini yoğunlaştırdı, bilhassa
ülkenin kuzeyinde Hazar Denizi kıyısında bulunan Gilan bölgesi, en yoğun kitle
gösterilerine tanık oldu. Halkın burada Rus askerleriyle girdiği çatışmalarda
yüzlerce insan öldü ve yaralandı. Cengelî Hareketi’ne mensup gerillalar Rus
güçlerini büyük bir bataklığın içine çektiler. Hareket, çoğunlukla küçük toprak
sahiplerinden oluşuyordu. Hareketin başında ise toprak sahibi Mirza Küçük Han
vardı.
1917 Rus Devrimi sonrası birçok gönüllü Cengelî
Hareketi’ne katıldı. Bu gönüllüler, Rusları askerî manada geri çekilmeye
zorlamayı umuyorlardı. Rus güçlerinin geçici geri çekilmesi ile birlikte
Britanya kuzeydeki ana güç hâline geldi. Bu dönemde Müslüman olmayan örgütler
ve bireyler kavgaya katıldılar. Rusya’daki devrimin cesaret verdiği Marksistler
sürece daha fazla katkı sundular, hatta daha iyi bir örgütlenme gerçekleştirdiler.
Cengelî Hareketi ile işbirliği kurmalarındaki ana faktör, Marksistlerin
Britanya ve İran merkezî hükümetine karşı duydukları hoşnutsuzluktu. Sonrasında
Komünist Parti’yi kuran Marksist hareketten birçok lider, doğrudan
Bolşeviklerin etkisi altındaydı. Hareketin liderleri Sultanzade, Gaffarzade,
Cevadzade ve Haydar Han’dı.[6] Ermeni olan Sultanzade, politik hayatının önemli
bir kısmını Rus Azerbaycan’ındaki Bolşevik yeraltı örgütünde geçirmişti.
Eskiden beri devrimci faaliyet içerisinde olan
Gaffarzade, Rus Komünist Partisi yayın organı Iskra’nın sorumlusuydu ve
gazetenin Avrupa’dan getirilip İran’da dağıtılması işini yürütüyordu. İran
Azerbaycanı’nda doğan Cevadzade (Pişevari), Azerbaycan’ın başkenti Bakû’de
öğretmenlik yapıyordu. Bakû’de iken Bolşeviklerle doğrudan temas kuran
Cevadzade, Hürriyet isimli solcu gazetenin genel yayın yönetmeni oldu.
Bir de tabii Haydar Han’dan bahsetmek gerek. Haydar
Han, Anayasa Devrimi sonrası son Kaçar kralı Muhammed Ali Şah’ı meşru kabul
etmediği için yeraltına çekilmiş bir Marksistti. Diğer üç liderden oldukça
farklı Marksist eğilimlere sahip olan Haydar Han, hükümete karşı muhalefetini
sürdürdü. Bu dört lider, sonrasında zayıf merkezî hükümeti ele geçirmek
umuduyla İran Komünist Partisi’ni kurdu.
1920’nin sonunda Sosyalist Gilan Cumhuriyeti, merkezî
hükümeti tehdit eden bir güç hâline geldi. Koalisyon, hem Britanya güçleriyle
hem de merkezî hükümetle savaşabilmekteydi. John Foran’ın tespitiyle:
“Başında
Haydar Han Emmioğlu’nun bulunduğu İran Komünist Partisi ile liderliğini Mirza
Küçük Han’ın yaptığı Cengelî Hareketi, bir sosyalist şura cumhuriyeti inşa
etmek için ittifak oluşturdu. Bunun yanında, Lenin’e ‘bizi ve tüm mazlumları
İranlı ve İngiliz zalimlerin zincirlerinden kurtaracak yardımı göndermenizi rica
ediyoruz’ diyen bir mektup gönderdiler. Ayrıca Tahran’a gönderdikleri mektupla
da monarşik hükümetin gayrimeşru olduğunu ilân ettiler.”[7]
Görünüşe göre Gilan, bir süre ülkenin geri kalanı için
bir model şehir olarak iş gördüğü için halktan ve politik kesimlerden epey
destek aldı. Bu çok önemli bir husus, zira ideolojik açıdan zıt iki bakış açısı
güçlerini birleştirmiş ve stratejik bir demokrasi görüşüne vurgu yapmıştır.
Ancak aralarında Marksist ve Müslüman liderlerinin de bulunduğu Gilan halkının
arzularına rağmen, hayaller hızla suya düştü.
İki örgüt, politik ve ekonomik hedefler konusunda
ortaklaşıyor, gelgelelim, kültürel kimi meselelerde ayrışıyordu. Kadınların
örtünmesi, İslam ahlakı ve İslamî ilkeler ayrışmaya sebep olan meselelerdi, ama
öte yandan, toprak reformu ve merkezî hükümete yönelik hoşnutsuzluk birleşmeye
katkı sunan ana hususlardı.[8]
Ama Mirza Küçük Han’ın İslamî kültürel inançları
İranlı Marksistlerle ve Sovyetler’le mevcut güçleri birleştirme politikasına
mani değildi. Ona göre, ülkede kimsenin hoş karşılamadığı işgalci güç olarak Britanya’yı
yenmek veya zayıflatmak daha önemliydi. Küçük Han, Sovyetler’le neden işbirliği
kurduğunu şu şekilde izah ediyordu:
“Rusya’da
Çar hükümetinin devrilmesinden ve Sovyet Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra
İranlı devrimciler, ağırlıklı olarak Rus sosyalistlerinin dostane
dayanışmalarına bel bağladılar. […] Hepimizin tek düşü (Çar Rusya’sından sonra)
en kötü düşmandan, yani Britanya’dan kurtulmaktı. […] Ben Bolşeviklerle, onlar
zaferlerini taçlandırmak için İran Azerbaycanı’na girmeden çok önce temas
kurmak istiyordum. Bu nedenle Bolşeviklerle temas kurmaları için arkadaşlarımı
gönderdim.”
19 Mayıs 1920’de üst düzey Sovyet subayı Abukof,
Sovyet savaş gemilerinin demirlediği ünlü liman kenti Enzeli halkına şunları
söylüyordu:
“Sovyet
ordusunun Enzeli’ye girmesinin sebeplerinden birisi de İranlı devrimci Mirza
Küçük Han’ın yaptığı davettir.”[9]
Haziran 1920’de Küçük Han 8.000 asker topladı,
bunların 5.000’i Sovyet askeriydi.[10] Britanya limanda düşük düzeyde bir
direniş sergiledi ve sonrasında kenti terk etti. Britanya’nın yenilgisini
Moskova’daki Lenin’e aktaran Bolşevikler, Sovyet ordusunun meseleye dönük
politik bir ilgi göstermemesini, dikkat çekmeyecek şekilde hareket etmesini
söyledi. Persits’e göre, Sovyet ordusuna Trotskiy’nin doğrudan gönderdiği
emirde şunlar ifade ediliyordu:
“Radyodan
yayınlanan haberler üzerinden Enzeli’nin Küçük Han ve askerî birlikleri
tarafından fethedildiğini, bizim kentte kalmamızı isteyenin ve buna izin
verenin o olduğunu duyurmalısınız.”[11]
Sovyetler’in barışçıl bir tarzda kentte varoluşunu
güvence altına almak amacıyla Trotskiy şu isteğini dillendirdi:
“İlk
olarak, Sovyet bayrağı taşıyan Sovyet askerî birlikler hiçbir çatışma içine
girmemelidirler. İran’ın iç meselelerine müdahale etmediğimiz konusunda ısrarcı
olun. İkinci olarak, Küçük Han’a tüm gönüllülerimiz, uzmanlarımız, paramızla
yardım etmeliyiz ve onun askerlerinin işgal ettiğimiz topraklara taşınmasına
izin vermeliyiz. Üçüncü olarak, Küçük Han ileride savaşın seyri itibarıyla
savaş gemilerine ihtiyaç duyacaktır. Bu gemiler Azerbaycan Cumhuriyeti
bayrağını çeksinler, Küçük Han’a yönelik destek genel manada bu cumhuriyet
aracılığıyla sunulmalıdır.”[12]
Bu konumlanış, Küçük Han’ın ve Cengelî Hareketi’nin
Sovyetler’le yürütülen işler dâhilinde elini rahatlattı. Sovyetler’den gelen
yardımla birlikte Küçük Han, programını tüm kamuoyuna duyurma imkânı buldu. İlk
kez bu duyuru dâhilinde Devrimci Savaş Komitesi’nin kurulduğunu ilân etti.
Ardından Britanya’nın kovulacağını söyleyerek, ilerleyip Tahran’ı aldıktan
sonra toprakların köylüler arasında dağıtılacağı vaadini aktardı. Sonrasında
Tahran ele geçirilir geçilmez ülkenin adını İran Sosyalist Cumhuriyeti olarak
değiştireceklerini söyledi.
Persists’e göre İranlılar, Sovyet modelini takip
etseler bile o dönemde saflarında tek bir komünist bile yoktu. Cumhuriyetin
programı ile Kral’a ve Britanya’ya karşı süren silâhlı mücadelenin ana talebi
“özel toprak mülkiyeti ve İslam’a destek sunmak, tüm insanlığa katkı yapmak ve
yabancı güçlerin İran’a dayattığı tüm anlaşmaları yırtıp atmak”tı.[13] Bu
minvalde kırk kilometre karelik Gilan’da Gilan Demokratik Cumhuriyeti ilân edildi.
Temmuz 1921’de Sovyetler askerlerini İran’dan
çıkartmaya karar verir; tüm askerlerin çıkartılması aynı yılın Aralık ayına dek
sürdü. Persits’e göre, esas olarak Gilan Cumhuriyeti başka bir sovyet
cumhuriyeti olmayı reddettiği için yenilmişti.[14] Sovyetler’in İran’dan
çekildiği dönemde Küçük Han’ın İranlı komünistlere yönelik güvensizliği de arttı.
Bu iki gelişme, Gilan Cumhuriyeti’nin çöküş sürecinin ilk aşamaları ardındaki
temel nedendi. Persits’in tespitine göre, Küçük Han birçok sebepten ötürü
“komünistlerin liderliği ele geçirmesinden” korkuyordu.[15] Sonuçta süreç
içerisinde en önemli liderlerden biri hâline gelmiş olan Haydar Han
Emmioğlu’dan kurtulmaya karar verdi.
Küçük Han’ın askerleri Komünist Parti merkezine
saldırıp Emmioğlu’yu tutukladılar. Marksistlerin vereceği tepkiden korkan Küçük
Han ve Cengelî Hareketi, onlar hamle yapmazdan önce bu gücü yok etmeye karar
verdi. Sovyetler’le uzlaşmayan politikalarına karşın Haydar Han, Küçük Han’ın
askerlerince katledildi.
Çatışmalar, 23 Ekim 1921’ye dek devam etti. Küçük Han,
küçük bir destekçi grubu ile orduya karşı artık direnemeyeceğini anladı.
Hükümet güçlerinden kaçan Küçük Han, Gilan dağlarında donarak öldü. Cesedi
bulundu, başı kesilerek, Gilan Cumhuriyeti’nin sona erdiğinin bir ispatı olarak
Tahran’a getirildi.[16] Her iki örgütteki önemli liderlerin ölümü, koalisyonun
dağılmasına ve İran’daki ilk sosyalist-Müslüman hareketin aniden bitmesine
neden oldu. Birbirinden farklı iki düşünce okulu arasındaki bu fikrî
yakınlaşmaya 1979 Devrimi’ne dek tanık olunmadı.
İran konusunda uzman İki Sovyet tarihçisi M. Pavloviç
ve Teria S. Iranski’ye göre, 26 Şubat 1921’de Sovyetler, İran hükümeti ile bir
anlaşma imzaladı. Anlaşma, Sovyetler’in İran’dan çekilmesini öngörüyordu.[17]
Sovyetler’in pratikte İranlılara yardım etmek için mi
yoksa Cengelî Hareketi ile İran Komünist Partisi’nin bir halk cumhuriyeti
kurmasına yardım etmek için mi bu ülkede olduğu konusunda ihtilaf söz
konusudur. Pavloviç ve Iranski, Sovyetler’in niyetinin hem İran’ı işgal hem de
terk etmekle ilgili olduğunu net bir dille ifade ediyor. 1921 Anlaşması’na
göre, Sovyetler askerlerini Britanya İran’a yönelik müdahalelerinden vazgeçip
ülkeden çekilmesi kaydıyla çekecekti.
Gilan Cumhuriyeti’nde Marksist-Müslüman işbirliğinin
ortaya koyduğu deneyimin izleri varlığını uzun süre muhafaza etti. Bu melez
görüşün en önemli etkisi, Reştli seküler bir Müslüman’da görülmektedir.
Muhammed Nahşab, politik kariyerine gençlik yıllarında
başladı. Hüdaperver Sosyalist Hareketi (nehzat-e hodaperastan-e sosyalist)
isminde, sosyalist eğilimleri olan bir Müslüman örgüt kurar. Bu örgüt, ilk
başta Milli Cephe’yi meydana getiren altı örgütten birisiydi. Nahşab, ayrıca
Kurtuluş Hareketi’nin dört liderinden biriydi. İbrahim Yezdi, Mustafa Çamran ve
Abbas Emir İntizam diğer isimlerdi.[18]
Bir Müslüman olan Nahşab, aynı zamanda sosyalist
görüşlere dayanan seküler bir hükümetin kurulmasını istiyordu. Söz konusu örgütteki
en yaşlı isimdi. 1944’te lise öğrencisi iken milliyetçi muhalefet grubu İran
Partisi’ne (hizb-e İran) katılarak politika alanına adım atmıştı.[19]
Kurulmasından kısa bir süre sonra İran Partisi’nin birçok üyesi Tude Partisi’ne
katılma önerisi getirdi. İran Partisi’nin Tude’ye katılmasını protesto eden
Nahşab, kendi örgütünü kurdu. İlkin Hüdaperver Sosyalist Hareketi’ni (conbeş-e
hoodaparastan-e sosyalist) ardından da İran Halk Partisi’ni (hizb-e
merdum-e İran) örgütledi. Abrahamyan’ın dile getirdiği biçimiyle, iki örgüt
da politik alanda yeterli güce sahip olamadı.[20] Ancak Nahşab, Şii İslam’ı ile
Avrupa sosyalizmini bir araya getirmek için çabalayan ilk İranlıydı.
İlginç bir not olarak ifade etmek gerek. Ali
Şeriati’nin babası da Hüdaperver Sosyalist Hareketi’nin sempatizanlarından biriydi.
Babasının eğilimlerini benimseyen ve Nahşab’ın görüşlerinin nüfuzu altında olan
Şeriati, seküler İslam’a dair benzer görüşler savunuyordu. Esasında Şeriati,
Nahşab, Talegani[21] ve Bezirrgan[22] ile çıkış alan aynı ilkeleri
mükemmelleştirmişti.[23] Bu, Pazar’a mensup geleneksel tüccarları veya İslam’a
inanan İranlı kitleleri rahatsız etmeyecek seküler dinî bir inançtı. Söz konusu
yaklaşım, yeni solcu birçok aydını milliyetçilik ve sekülerizm bayrağı altında
topladı. Sonrasında ortaya çıkacak olan milliyetçi hareketi koşulladı.
Hareketin liderlerinin İslamî eğilimleri bulunmasına karşın pratikte seküler
bir ajandayı yürürlüğe koydu. Bu tür milliyetçi örgütler arasında Milli Cephe (cephe-ye
milli) ve Kurtuluş Hareketi (nehzat-e azadi) gibi örgütler bulunuyordu.
Abdurrahim Cevadzade
[Kaynak: Marxists into Muslims: The Iranian
Irony, Doktora Tezi, Florida International University, 2007, s. 130-139.]
Dipnotlar:
[1] “Orman” ya da “Cangıl” anlamına gelen “Cengel”, bu örgüte bağlı
savaşçıların yaşadıkları yerdir. Grubun üyeleri “Cengeliye” olarak bilinir.
1900’lerin başında da aynı isimle bir direniş hareketi kurulmuştur. Bunlar,
toprak reformu için Gilan’da savaşan Müslümanlardır.
[2] Houmayoon Katouzian, 1987, Eghtesad-e Siasi
modern dar Iran: Estebdad va Shebh-e Modernism, 1305-1357 (“Modern İran’ın
Politik Ekonomisi: Despotizm ve Sahte Modernizm, 1926-1979), Tahran: Pariroos.
[3] Moises Persits, 1999, A Shame faced
Intervention: The Soviet Intervention in Iran, 1920-1921, Russian Center
for Strategic Researches and International Studies, Moskova.
[4] Ervand Abrahamian, 1982, Iran between Two
Revolutions, Princeton, NJ: University Press, s. 137.
[5] A.g.e., s. 118.
[6] Abrahamian, s. 145.
[7] John Foran, 1999, Fragile Resistance: Social
Transformation in Iran from 1500 to the Revolution, Çev.: Ahmad Tadayyon.
Tahran: Rasa Cultural Services, s. 298.
[8] A.g.e.
[9] Persits, s. 28.
[10] A.g.e.
[11] A.g.e., s. 29.
[12] A.g.e., s. 32.
[13] A.g.e.
[14] A.g.e., s. 36.
[15] A.g.e., s. 99.
[16] A.g.e.
[17] A.g.e., s. 10.
[18] M. Pavlovich ve T.S. Iranski, 1939, enghelab-e
Iran va risheha-ye ejtemaee va eghtesadi-e an (“İran Anayasa Devrimi:
Toplumsal ve Ekonomik Kökleri”), Çeviren ve İran’da Yayınlayan: M. Hooshyar
(1940). s. 207.
[19] Abrahamian, s. 569. İran Partisi 1941’de kuruldu.
Kuran örgüt, kendisine “Mühendisler Komitesi” adını veriyordu. Sosyalizme ve
modernizme yandaş olan örgüt, yabancıların hâkimiyetine karşıydı, ayrıca bazı
Müslümanları ve milliyetçileri kendisine çekmişti.
[20] Abrahamian, s. 569.
[21] Bezirgan, 1962’de kurulan Kurtuluş Hareketi’nin
kurucularından birisiydi. 1979 Devrimi’nin ilk başbakanıdır.
[22] Talegani, devrim öncesinde ve esnasında halkın en
çok sevdiği, en önemli radikal mollalardan birisidir. Talegani, Müslüman din
adamları ile değil milliyetçilerle ve bazı Marksistlerle birlikte de çalışmıştır.
[23] A.g.e., s. 575.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder