Hayranlığı hak edecek bir cüret ve ruh ile Türkler, o
iğrenç Sevr Anlaşması’nı paramparça edip bağımsızlığını yeniden elde ettiler.
Türkler, emperyalizmin fesadını mağlup edip sultanların tahtını devirdiler.
Yorgun, dağınık, ayaklar altında ezilen milleti birleşik ve güçlü bir
cumhuriyete dönüştürdüler. Artık kendi devrimine sahipler. Ama tıpkı diğer tüm
burjuva devrimleri gibi Türk devrimi de sadece tek bir sınıfa, zengin sınıfa
yarar sağladı.
Milli bağımsızlık mücadelesine muazzam bir katkı
sunmuş olan Türk proletaryası, bugün başka bir mücadeleyi, sınıf mücadelesini
benimsemeye mecburdur.
Bu mücadelede Türk işçi sınıfı birçok engelle
karşılaşmaktadır. Türkiye’de Batı’da varolana benzer sendikalar
bulunmamaktadır. Orada sadece dernekler ya da arkadaş gruplarına dayalı, aynı
kasabada aynı işi yapan işçi çevreleri mevcuttur. Aynı kasabada yaşayan farklı
iş kollarına mensup işçiler ya da farklı kasabalarda yaşayıp aynı iş kollarında
çalışan işçiler arasında herhangi bir bağ mevcut değildir. Bu da etkili bir
ortak eyleme mani olmaktadır.
Bu durumdan bağımsız olarak, yeni sona eren yıl
içerisinde işçilerin yol açtığı birçok huzursuzluğa tanık olunmuştur.
Konstantinopol, Haliç, Aydın gibi birçok yerde bir dizi grev
gerçekleştirilmiştir. Matbaacılar, demiryolu işçileri, gemi işçileri ve bira
fabrikalarında çalışan işçiler greve gitmişlerdir. On bin işçi harekete
katılmıştır. Bu deneyimi müteakip Türk işçiler, örgütün ve disiplinin zafer
kazanmak için gerekli olduğunu anlamışlardır.
Konstantinopol Kongresi Birlik Kuruyor
Son günlerde Konstantinopol’de [İstanbul’da] İşçi
Kongresi toplandı. Kongrede iki yüz elli delege vardı. Bu delegeler 19.000
Konstantinopol işçisini, 15.000 Zonguldak kömür madeni işçisini ve
[Balıkesir’in Balya İlçesindeki, 1908’de ilk işçi grevine tanık olan]
Balya-Karaaydın’daki kurşun madeninden 10.000 işçiyi temsil ediyordu.
Kongrede mevcut 34 derneğin birlik ya da federasyon
çatısı altında birleştirilmesine karar verildi. Bu cüretkâr karar, birliği
tanımayı reddeden hükümetin gözünü korkuttu. Burada şu hususu not etmek gerek:
Hükümetin işçilere yönelik tavrı, savaşın sona ermesinden beri önemli ölçüde
değişti. Hükümet, yabancıların ülkeden kovulması meselesi söz konusu olduğunda
işçilerin yanındaydı ama işçilerin örgütlenmesi bir mesele hâlini alınca o, tüm
diğer kapitalist hükümetler gibi, gerici olduğunu gösterdi. Dolayısıyla
hükümetin işçilerin birliğine karşı çıkışı kimseyi şaşırtmıyor. Ayrıca herkes
Lozan vak’asından beri Türk kapitalizminin yabancı sermaye ile flört ettiğini,
Türkiye’nin sömürgeleştirilmesi noktasında herhangi bir başarı kazanmaksızın
binlerce fukara Rum’un ve Türk’ün ölümüne sebep olan bu yabancı sermayenin
bugün Hilâl Ülkesi’ne barışçıl yollardan nüfuz ettiğini biliyor. Hükümetin
birliği tanımayı reddetmesi, beşte üçü Fransız olan, ülkedeki yabancı sermayeye
atılmış zarif bir gülücükten farksız.
Ama Türk proletaryası ilk adımını attı artık. Bu yola
devam edecektir.
Ho Chi Minh
l'Humanité
1 Ocak 1924
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder