Pages

23 Mayıs 2015

Türkiye'de İşçi Hareketi

Hayranlığı hak edecek bir cüret ve ruh ile Türkler, o iğrenç Sevr Anlaşması’nı paramparça edip bağımsızlığını yeniden elde ettiler. Türkler, emperyalizmin fesadını mağlup edip sultanların tahtını devirdiler. Yorgun, dağınık, ayaklar altında ezilen milleti birleşik ve güçlü bir cumhuriyete dönüştürdüler. Artık kendi devrimine sahipler. Ama tıpkı diğer tüm burjuva devrimleri gibi Türk devrimi de sadece tek bir sınıfa, zengin sınıfa yarar sağladı.

Milli bağımsızlık mücadelesine muazzam bir katkı sunmuş olan Türk proletaryası, bugün başka bir mücadeleyi, sınıf mücadelesini benimsemeye mecburdur.

Bu mücadelede Türk işçi sınıfı birçok engelle karşılaşmaktadır. Türkiye’de Batı’da varolana benzer sendikalar bulunmamaktadır. Orada sadece dernekler ya da arkadaş gruplarına dayalı, aynı kasabada aynı işi yapan işçi çevreleri mevcuttur. Aynı kasabada yaşayan farklı iş kollarına mensup işçiler ya da farklı kasabalarda yaşayıp aynı iş kollarında çalışan işçiler arasında herhangi bir bağ mevcut değildir. Bu da etkili bir ortak eyleme mani olmaktadır.

Bu durumdan bağımsız olarak, yeni sona eren yıl içerisinde işçilerin yol açtığı birçok huzursuzluğa tanık olunmuştur. Konstantinopol, Haliç, Aydın gibi birçok yerde bir dizi grev gerçekleştirilmiştir. Matbaacılar, demiryolu işçileri, gemi işçileri ve bira fabrikalarında çalışan işçiler greve gitmişlerdir. On bin işçi harekete katılmıştır. Bu deneyimi müteakip Türk işçiler, örgütün ve disiplinin zafer kazanmak için gerekli olduğunu anlamışlardır.

Konstantinopol Kongresi Birlik Kuruyor

Son günlerde Konstantinopol’de [İstanbul’da] İşçi Kongresi toplandı. Kongrede iki yüz elli delege vardı. Bu delegeler 19.000 Konstantinopol işçisini, 15.000 Zonguldak kömür madeni işçisini ve [Balıkesir’in Balya İlçesindeki, 1908’de ilk işçi grevine tanık olan] Balya-Karaaydın’daki kurşun madeninden 10.000 işçiyi temsil ediyordu.

Kongrede mevcut 34 derneğin birlik ya da federasyon çatısı altında birleştirilmesine karar verildi. Bu cüretkâr karar, birliği tanımayı reddeden hükümetin gözünü korkuttu. Burada şu hususu not etmek gerek: Hükümetin işçilere yönelik tavrı, savaşın sona ermesinden beri önemli ölçüde değişti. Hükümet, yabancıların ülkeden kovulması meselesi söz konusu olduğunda işçilerin yanındaydı ama işçilerin örgütlenmesi bir mesele hâlini alınca o, tüm diğer kapitalist hükümetler gibi, gerici olduğunu gösterdi. Dolayısıyla hükümetin işçilerin birliğine karşı çıkışı kimseyi şaşırtmıyor. Ayrıca herkes Lozan vak’asından beri Türk kapitalizminin yabancı sermaye ile flört ettiğini, Türkiye’nin sömürgeleştirilmesi noktasında herhangi bir başarı kazanmaksızın binlerce fukara Rum’un ve Türk’ün ölümüne sebep olan bu yabancı sermayenin bugün Hilâl Ülkesi’ne barışçıl yollardan nüfuz ettiğini biliyor. Hükümetin birliği tanımayı reddetmesi, beşte üçü Fransız olan, ülkedeki yabancı sermayeye atılmış zarif bir gülücükten farksız.

Ama Türk proletaryası ilk adımını attı artık. Bu yola devam edecektir.

Ho Chi Minh
l'Humanité
1 Ocak 1924
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder