Eğer Arap solu, yönetmek veya iktidarı alıp ona
katılmak amacıyla seçimlerde rekabet edebilecek bir düzeye çıkmasını sağlayacak
örgütlü bir ideolojik, kurumsal ve kamusal güç inşa edemezse, bölgesel ve
uluslararası alanda ciddi bir değere sahip olamayacaktır.
Burada önemli olan, kenara itilmişlikten kurtulup
ülkelerimizde merkezî bir politik role sahip olmak için solun ihtiyaç duyduğu
ideolojik ve stratejik yapının kimi unsurlarını belirlemektir.
Arap solu, yedi temel ideolojik ve stratejik güçlükle
yüzleşmektedir:
1. İdeolojik güçlük: Arap solunun yeniden
inşası, o liberal ideolojinin hâkimiyetinden tam manasıyla kurtulup
neoliberalizme ve kapitalizme muhalif bir sosyalist ideoloji dâhilinde yeniden
konumlanmadan mümkün değildir.
Arap solunun toplumsal programını komprador tipi
iktidar kategorileri etrafında dönen ve sürgit devam eden bir mücadele ve öncü
nitelikte solcu bir ajanda olarak yeniden tarif etmesi gerekmektedir. Bu
bağlamda bence gerekli olan, toplumlarımıza sunmak üzere, alternatif demokratik
formüller geliştirmek için bir tartışma yürütülmesidir.
2. Kültürel güçlük: Bugün bu güçlük, kitledeki
gerici dindarlıkta karşılığını bulmaktadır. Ulusal ve sosyal düzeyde kurtuluşla
bağlantılı olmayan her türden dindarlık biçimi, gericidir.
Arap dünyasındaki mevcut dinî dalga, Sünni-Şii ayrımı
etrafında dönmektedir. Dinî olana çıkar amacı güdüp yaltaklanmak veya söz
konusu ayrımı göz ardı etmek yerine, Sol’un ana görevi, üç adet karşılıklı
pekiştirici rol üzerinden söz konusu dalgayla yüzleşmektir.
Bu noktada ilk pekiştirici rol, şehid Hüseyin
Mürüvvet’in deneyimi ve Arap Marksistlerinin eleştirel İslam bilgisine ait
miras dâhilinde kopan bağın yeniden tamir edilmesidir. İkinci rol, politik
İslamî güçlere ciddi manada meydan okumak ve onların programlarının özünü,
bilhassa toplumsal düzeyde ifşa etmektir. Üçüncüsü ise, on dokuzuncu ve
yirminci yüzyılda Arap dirilişine ait rasyonel, seküler ve aydınlanmacı yazın ve entelektüel başarılarla ilgilidir.
3. Körfez kaynaklı güçlük: Bu güçlük, Körfez
krallıklarının yeni emperyalist işleviyle ilgilidir. Bu krallıklar alabildiğine
zengin ve gericidirler, Arap dünyasında karşı devrimin ana üssünü teşkil
etmektedirler. Arap solu, Körfez sisteminden, onun oynadığı rolden, sahip
olduğu hükümetlerden, medyadan ve kültürel faaliyetlerden tam manasıyla
kopmadan kendisini kuramaz ve var olduğunu iddia edemez.
Bu noktada esas olarak üzerinde durulması gereken,
Körfez’in ifşa ve boykot edilmesi, buna bağlı olarak kuşatılması, aynı zamanda
orada yükselen devrimci güçlere her türden desteğin verilmesi olmalıdır.
4. İsrail kaynaklı güçlük: İsrail’in bölgedeki
askerî hâkimiyeti ve bu düşmanla bir arada barış içerisinde yaşama ile ilgili
fikirlerin yaygınlığı, İsrail denilen canavarın barbarlığını ufaltmak
suretiyle, statükoyu muhafaza etmeye çalışan kontrol rejimlerine kitlelerin
“gerçek manada teslim” olmalarını koşullamaktadır.
Kimi politik İslamî güçlerin içine girdiği yönelim,
bugün geniş Arap kitlelerinin bilincine hükmeden, İsrail’in barışa muhtaç
olduğu kanaatine boyun eğmekle ilgilidir. Bu ise, direniş kültürüne acı ve
beklenmedik bir darbe indirmiştir.
Bu sebeple Arap solunun yeni teslimiyet sürecini ifşa
etmek suretiyle ona karşı çıkması, İsrail ile uzlaşma içine girip aradaki
ilişkilerin normalleştirilmesine dair tüm faaliyet biçimlerini ve programları
çöpe atması, ideolojik, politik ve silâhlı direnişe dair sol bir kültür ve
pratiği geliştirip teşvik etmesi zorunludur.
5. Yeni emperyalizm kaynaklı güçlük: “Arap
Baharı” denilen süreç boyunca emperyalizm, rejimlere ait organları kontrol
etmenin ötesine geçip, Arap kamuoyunun önemli bir kesimi üzerinde politik ve
ideolojik hâkimiyet kurma noktasına gelmiştir.
Bu, “demokratik değerler”e katılım denilen yanılsama
ya da İran ve Şiiler üzerinden temsil olunan “ortak düşman”a karşı koymak için
ittifaklar kurma hayali üzerinden gerçekleşmiştir.
Liberal demokrasilerin tesis edilmesi için Arap
ülkelerine emperyalist müdahale talep eden halk gösterilerine tanık olacak
kadar çok yaşadık. Gördük ki bu gösterilerde sömürgeci devletlerin bayrakları
sallandı, sömürgecilik dönemine ait semboller yeniden diriltildi.
Arap solu, eğer Arap kitleler arasındaki gerici
kesimlerin “kalpleri ve zihinleri” dâhilinde emperyalizmin süregiden
başarılarına derhal karşı koymayı gündeminin başına almazsa, hem varlık
imkânlarını hem karakterini hem de mevcut yapısını yitirecektir.
Emperyalizmin bu başarısının kaynağı, özelde liberal
ideolojidir. Bu ideoloji, emperyalizmle yürüttükleri muhabbeti, anlaşmalar
yapmak ve ittifaklar kurmakla sonuçlandırmış politik İslamî güçlerce
pekiştirilmiştir. Söz konusu bağlam, kısa süre sonra mezhepsel bir seferberliğe
yol açacak, Körfez ülkelerinin gerici rolünü güçlendirecek, İsrail ile
anlaşmalar imzalanacak, kompradorların mevcut kontrol mekanizmaları
pekiştirilecektir.
Bu nedenle Arap solunun dirilişini ketleyen güçlükler,
tek bir sistemin parçasıdırlar ve karşılıklı bağlantılara sahiptirler. Bu da,
ilgili sistemin tek bir entelektüel/politik sistem üzerinden alt edilmesini
gerekli kılmaktadır.
6. Jeopolitik güçlük: Bu güçlük, merkezî ve
medenî Arap ülkelerindeki (güçlerini ve rollerini yeniden kazanmak için bugün
epey bir zamana muhtaç olan Mısır, Irak ve Suriye’deki) bölgesel iktidarın
çöküşüyle ilgilidir. İki Arap olmayan iktidar olarak Türkiye ve İran sahneye çıkmakta,
ikisi de dinî bağlar temelinde Arap kitleleri ve güçleri üzerinde hegemonya
kurmaya çalışmaktadır.
Biz burada iki ülkeyi emperyalizme ve İsrail’e karşı
yürütülen mücadele dâhilinde aldıkları konum üzerinden ayrıma tabi tutuyoruz.
Politik İslam’ı destekliyor oluşları, Sünni-Şii ayrımını derinleştirmeleri ve
Arabizmi marjinalleştirmeleri gerçeğini görmezden gelmiyoruz.
Eğer İran’la kurulacak bir politik ittifakın
yükümlülükleri, Arap solunun İran’la anlaşmasını ve onunla işbirliğine
girmesini gerekli kılarsa bu, Irak’ın yeniden doğuşu ve birliğinde İran’ın
oynadığı engelleyici rol karşısında sessiz kalmak anlamına gelmeyecektir. Bu
birliktelik, “politik Şii İslam’ına ideolojik ve kültürel manada karşı
çıkmaktan kaçınılması gerekir” demek değildir.
Türkiye cephesi ile ilgili olarak, Arap solu
Osmanlılaşmaya, mezhepçi seferberlik politikalarına ve bölgesel genişleme
yaklaşımına karşı çok boyutlu bir saldırı gerçekleştirmelidir. Esasında Arap
solu, bizatihi, baştan sona Arap varlığına düşman olduğunu somutta göstermiş
olan Türk devletine karşı olmalıdır.
Bu da söz konusu yapının gücünü, Türkiye Kürdlerinin
davasını destekleme, onların ayrılma haklarını savunma, Türklerce gasp edilmiş
Suriye topraklarını kurtarmaya dair meselelerin gündeme getirilmesi suretiyle
parçalanmasına ciddi biçimde katılma görevini dayatmaktadır.
Arap solu, “kendi kaderini tayin hakkı” ile Kürd
milleti için bir devletin kurulması sürecini destekleyen bir konum almak
suretiyle, Arap milli güvenlik çıkarlarıyla ilgili ilkelerine uygun yeni bir
yaklaşım geliştirebilir.
Araplar, pratikte Irak Kürdistan’ını kaybetmişlerdir.
Bu, Arap solunu Ortadoğu’daki dört millet arasında yeni bir bölgesel denge
kurabilecek tüm Kürd toprakları üzerinde bağımsız bir Kürd devletinin teşkil
edilmesini destekleme noktasında elini rahatlatan bir gelişmedir.
7. Yerel güçlük: Yerelin özelliklerini ve
önceliklerini göz ardı eden sahte milliyetçilik tuzağına düşmeksizin Arap solu,
sahadaki koşullar ve gerçeklere göre, yaşanacak muhtelif yakınlaşma ve
etkileşim yollarına dair sınırları aşma becerisini gösterebilir.
Örneğin Bereketli Hilâl [bir ucu İran Körfezi’ne diğer
ucu Mısır’a uzanan hilâl şeklindeki bölge] içindeki önemli solcuların ülkeleri
arasındaki karmaşık coğrafî, demografik, ekonomik ve politik bağlar üzerinden,
bir birlik süreci içerisine girmeleri gerekmektedir.
Diğer yandan Mısırlı solcular farklı imkânlara kapı
açmıyor, açmayı zorlamıyorsa, Arap yoldaşları ile etkin bir dayanışma içinde
olmaya bir son verebilirler.
Ürdün solu ile ilgili olarak, son on yılın gelişmeleri
ve olayları, Ürdün, Irak, Suriye ve tabii ki Filistin arasında yaşanan ve üst
üste binen sorunların varlığı ve gücü, yerel meseleler lehine, göz ardı
edilemez.
Bugün Suriye ve Lübnan’daki solcuların kendi
ülkelerine tek bir politik saha olarak bakmalarının ve buna uygun olarak
hareket etmelerinin tam zamanıdır.
Iraklı solcular için bugün ufkun açık olması, onların
levanttaki komşularıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarına bağlıdır.
Özellikle kendi tekil durumlarına sadık kalan
Lübnanlılar ve Filistinlilerin dar görüşlü zihniyetlerinden kurtulmaları,
devrime çağıran politik bir faaliyet ve düşünceyi gerekli kılmaktadır.
Onların Iraklı, Suriyeli ve Ürdünlü yoldaşları, Arap
Maşrık’ında yeni bir toplumsal ve millî hareket inşa etme bağlamında bir araya
gelmeye artık hazır olabilmelidirler.
Nahid Hattar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder