1. Polis teşkilâtını ve hapishaneleri reforma tabi
tutmak değil, onları ilga etmek için çalışın:
Başkan Obama, polis memurlarının üzerlerine vücut
kameraları konulmasını öngören bir kanun çıkarttı ama bu, polislerin siyahları
katletmesine mani olmayacaktır. Eric Garner’ın katli, diğerleri gibi kameraya
kaydedilmiş ve bu, onun hayatını kurtarmamıştır. Daha da kötüsü, söz konusu
reform, halk aleyhine kullanılacak bir reformdur, bu noktada halkın korunması
gerekecektir: vücut kameralarıyla ilgili yapılan son çalışma, bu kameraların
mağdurlardan çok polise yardım ettiğini göstermektedir.
Polis ve hapishane sistemi asla reforma tabi
tutulamaz, çünkü bunların asli rolü, ırkçı, adil olmayan, eşitliğe karşı
kapitalist toplumu muhafaza etmektir ki söz konusu rol şiddet uygulamaya
muhtaçtır. Kristian Williams’ın Maviler İçindeki Düşmanlarımız: Amerika’da
Polis ve İktidar isimli çalışmasında gösterdiği üzere polis, firari
köleleri yakalamak, grevleri bastırmak ve aç yığınların yaşamak için ihtiyaç
duyduğu şeyleri almasına mani olmak için geliştirilmiş bir güçtür. Sistem Mike
Brown gibi birisini katlettiğinde “parçalanmaz”, aksine o amaçlandığı biçimiyle
işliyordur.
Reformlar peşinde koşmak yerine bizim, polis
teşkilâtının ve hapishanelerin ilga edilmesi için çalışmamız gerekmektedir. Bu,
bir anda sonuç alınacak bir çalışma değilse de, bizim tüm gayretimizi şu
herkesin bildiği sloganla hareket etmemiz zorunludur: Yetkisiz Kıl,
Silahsızlandır ve Dağıt. Sokaklarda polisi, onun tacizlerine cevap üreten
mahalle grupları eliyle yetkisiz kılabilir ve polisin bizi terörize etmesine
mani olabiliriz. Polisin silahsızlanmasını talep edebilir, askerî tertibatını
ve ateşli silâhlarını elinden alabiliriz. Ayrıca en saldırgan olanlarından
başlayarak, polis birimlerini tek tek dağıtabiliriz.
2. İçerisinde kendi liderlerimizi yarattığımız
demokratik gruplar kurun:
Eski dönemde faaliyet yürütmüş insan hakları
mücadelesi liderleri geride kaldı. Ağustos’ta Ferguson’da Jesse Jackson, bağış
çanağı almak için çıktığı sahneden yuhalanarak indirildi. Al Sharpton da
herkese Demokratlara oy vermesini söylediği anda yuhalandı. Bu değişim uzun
süredir ertelenmiş bir süreçti: söz konusu liderler, yetmişlerdeki hareket
yenildiği noktada şöhret kazanmış isimlerdi, onlar bu şöhreti temsil ettikleri
iddiasında oldukları insanların çıkarları yerine kendi çıkarlarını koyup hep
spot ışıkları önünde kalmak suretiyle elde etmişlerdi.
Bugün elimizde, fakirlerin ve emekçi halkın müştereken
öncülük edebileceği demokratik grupları, eylemleri ve faaliyetleri doğrudan
inşa etme fırsatı var. Evet, hareket liderlere muhtaçtır. Ama gerçek liderler,
iktidar ve ünlü olmak için var değildirler. Aksine onların hareketin gelişimine
katkı sunmaları ve yeni sorunlarla uğraşmak için yeni liderlerin ortaya
çıkmasına yardım etmesi gerekir. Bize gerekli olan, sokaklarda bizimle dövüşen
ve kendi varlıklarını zaman içerisinde gereksiz kılan, bizim mahallelerimizden
ve işyerlerimizden çıkmış liderlerdir.
3. İnsanlar hakkında kimlikleri veya söylemleri değil,
önerdikleri ve yaptıkları üzerinden hüküm verin:
Bu hareket, siyah halkın maruz kaldığı zulme karşı
mücadele etmekle ilgilidir. Ama aynı zamanda bu hareket, herkes için ümit vaat
etmektedir: ırkçılığı ve polisi ezmek, tüm fakirlere ve emekçi halka yardım
edecek, müşterek insanî varlığımızı güçlendirecektir. Hareketin bu noktada söz
konusu hedefler peşinde koşan herkesi, mümkün olabildiğince aynı seviyede,
kendi içerisinde konumlandırması gerekmektedir.
Ancak herkes bu şekilde düşünmüyor. İyi niyetli birçok
insan, hareket içerisindeki ırkçılık ve kapitalizme ait eşitsizlikleri
düzeltmeye çalışmak için “müttefik” veya “imtiyaz” politikasına başvuruyor.
Çoğu zaman bu tip yaklaşımlar, ilgili mücadelelerin merkezinde olanların
(çoğunlukla beyazların) suça iştirak etmesine ya da kendi arzularının esiri
olmasına yol açıyor. İnsanlar, birlikte çalışma yollarını aramak ve kazanmak
için yapılması gerekenler yerine, sürekli kendi kimliklerini ve birlikte
çalışmanın nasıl mümkün olmadığını düşünüyorlar. Kapitalizmi ve ırkçılığı ezmek
suretiyle birlik olmaktansa, bu yöntemler fiiliyatta bizi ilgili sistemler
dâhilinde olduğumuz hale kapatıyor. Son dönemde yayınlanan elektronik dergiler
ve blog kayıtlarında da tartışıldığı üzere, bu bizi nevrotikleştiriyor, bölüyor
ve ayrıştırıyor.
Daha da kötüsü ise insanları yanlışa sevk eden kimi
muhafazakâr ve orta sınıf liderlerin bu suçu, kimliğe göre aralara sınır çekmek
ve sokaklarda dövüşen bizleri bölmek için kullanıyor olmaları. Suç, kafası
karışık “ittifak” denemeleri, radikal siyahların isyanının desteklenip
desteklenmeyeceğine dair kanaatten mahrum. Söz konusu liderler, esasında
halktaki militanlığı boğup tartışmaları sonlandırıyorlar. Birisinin tek başına
kimlik temelinde haklı olup olmadığına karar verirken, hareketin deneyim ve tartışma
üzerinden büyümesini sağlamış oluyoruz. İnsanları bu şekilde yargılamak yerine,
bizim, bu insanların önerilerini ve eylemlerini, ilgili öneri ve eylemler
fakirlerin ve siyah emekçi halkın, dolayısıyla hepimizin özgürleştirilmesine
fiiliyatta katkı sunup sunmadığına göre, değerlendirmemiz gerekiyor.
4. Yıkıcı gösteriler aşamasından kolektif dikkat ve
güç aşamasına geçelim:
Sokakları ve otoyolları ele geçirmek hareket nezdinde
büyük bir sıçramaya neden oldu ama tüm taktiklerin de belirli sınırları vardır.
Eğer dövüşme ve varlığımızı sürdürme kapasitemizi teşkil etmeye bir son
verirsek, otoyol işgalleri militan bir reformizm biçimi alabilir ki bu da
yıkıcılığın bizi yönetenlerin dikkatini üzerine çekmesine neden olur. Hareketin
kudretini inşa etmek için bizim kolektif gücümüzü ortaya koymamız ve kendi
hayrımıza olacak şekilde, giderek daha fazla sayıda, farklı mekânın kontrolünü
ele geçirmemiz gerekir.
Mücadele ettiğimiz noktada birbirimize destek sunacak
en küçük adımlar atılmalıdır. Bazı insanlar, göstericilerin polisle
çatışmasına, mülkiyete zarar verilmesine, arkadaşlarının gözaltından
kurtarılmasına veya sokaklardaki nesnelerin taşınmasına mani olmak suretiyle,
hareketi zayıflatıp tehlikeye sokuyorlar. Ama sistem her gün bize şiddet
uygulamaktadır. “Şiddet dışılık” ve “barışçıl gösteri” çağrıları, sadece bu
gerçeği süreklileştirir ve bunu da bize karşı şiddetin sadece kapitalist devlet
tarafından uygulanabileceği konusunda ısrar ederek yapar. Birbirimize karşı
polislik yapmak yerine, bizim her birimizin arkasını kollamamız gerekir.
Bize lazım gelen diğer bir husus da, kapitalizme ve
devlete vurup hayatlarımızın ve direnişin sürmesi için gerekli araçları ele
geçirmektir. Tahrir Meydanı’ndan Oakland’i İşgal Et’e dek dünya genelindeki tüm
kamp alanları, bu işi minyatür düzeyde de olsa yapmışlardır. Bugün bizim daha
büyük düşünüp daha büyük işler yapmamız gerekmektedir. Polisi, beyaz
üstünlükçülüğünü ve kapitalizmi alt etmek için devlet kurumlarını, belediye
binalarını ve karakolları işgal etmeli; okulları, işyerlerini ve ulaşım sistemlerini
ele geçirmeli; tüm halka eğitimi, sağlık hizmetlerini, ulaşımı, mal ve
hizmetleri ücretsiz temin etmeliyiz. Bu işe, çalıştığımız, eğitim aldığımız ve
yaşadığımız yerlerdeki insanlarla ve gösteri yapan başkalarıyla birlikte
gruplar oluşturarak başlayabiliriz.
5. Irka, kapitalizme ve devrime dair bilginizi
derinleştirin:
Eğer polis cinayetlerinin sebebi “birkaç kötü elma” ya
da “parçalanmış” bir sistem değilse bu cinayetler sistemin mantıkî bir sonucu
ise, o vakit bizim bu sistemin nasıl işlediğini anlamamız gerekmektedir.
Siyahların, kadınların ve eşcinsellerin, toplamda tüm işçi sınıfının ortaya
koyduğu deneyimleri temelden biçimlendiren, kapitalizm ve devlettir. Bu
dünyanın nasıl çalıştığını öğrenmek için Marx’ın ve devrimler tarihindeki diğer
birçok ismin fikirlerini keşfetmek mümkündür. Dünyayı nasıl dönüştüreceğimizi öğrenme
noktasında, dünya devrim tarihinden istifade edebilir, otoriteryanizme ve
devlete karşı koyan komünistlere ve diğer birçok büyük devrimciye bakabiliriz.
Geçmiş devrimler, bize kapitalizmin nasıl alt
edilebileceğine ilişkin genel özellikleri gösterir. Rusya 1917, İspanya 1936,
sömürgecilik karşıtı devrimlerin zirve noktaları ve 2011’deki son Mısır devrimi
iyi ve kötü birçok dersle yüklüdür. Biz, iktidar karşıtı güç biçimlerinin önce
küçük tohumlar hâlinde, sonrasında da kriz momentlerinde büyük ölçekler
dâhilinde ortaya çıkma eğilimi içerisinde olduğunu biliyoruz. Biz biliyoruz ki
mazlumlar arasındaki iç bölünmeler, hareketin devam eden büyüme seyri içinde aşılması
gereken engellerdir. Biz biliyoruz ki hareketler, devrimi durdurmaya ve sınıf
iktidarını pekiştirmeye çalışan yeni muhtemel yönetici grupları üretebilir. Biz
biliyoruz ki yeni toplumsal hayat ve yaratıcılık biçimleri, mücadelenin ateşi
içerisinde ortaya çıkmaktadır.
Her biri farklı olsa da geçmiş devrimlerden genel
dersler çıkartmak mümkündür. Peki, bizim devrimimiz neye benzeyecek?
Unity and Struggle
11 Aralık 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder