Obama, kazandığı zafere atıfla, Beyaz Saray’a
girişinden kısa bir süre sonra, coşa gelip şunu söylüyordu: “Artık ırkçılığın
bittiği bir dönemi tecrübe eden bir toplumda yaşıyoruz.” O dönemde birçokları
bu söze inanmak istemişlerse de herkes için boş bir laftı bu. Bugün bu lafa
inanan kalmadı. Hatta Toni Morrison bile inanmıyor. Ama on binlerce ABD’li genç
yurttaşın Ferguson’da, Cleveland’da ve New York’ta son dönemde yaşanan
zorbalıklara karşı gösterdiği tepki, başkentten yayılan boş gevezeliklerden çok
daha önemli.
Bu protestoların yüksek bir enerjisi var.
Göstericilerin ölçeği, hızı ve zekâsı herkesi şaşırtıp tüm ülkeyi sardı. New
York’ta onlar, kimseye duyurmadan, farklı noktalardan çıktılar sokaklara,
böylece ilk fırsatta kitleye saldırma eğiliminde olduğu bilinen Bay Area
polislerinin yazdığı meydan muhaberesi senaryosu da boşa düşmüş oldu.
Ferguson’ın iki mil dışında polisler kentte asayişi tesis ederlerken, beyaz
üstünlükçüler, siyahların gittiği bir kiliseyi ateşe verdiler. Bu koşullarda
polis devleti, telefon kameralarını kullanmayı illegal kılmaktan söz eder oldu.
Bu, kitlesel gözaltılar demekti.
Şikago’da tıp ve hukuk öğrencileri sokaklara çıkıp
yerlere uzandılar. Bu öğrencilerin kampusun en muhafazakâr kesimi olduğu bir
sır değil. Onları gölgede bırakan ise mühendislik fakültesi ve bol yardım alan
işletme öğrencileri oldu. Bu öğrencilerin devletin Afro-Amerikanlara karşı
yaptığı zulme karşı çıkmaları gerçekten çarpıcı bir sahneydi. Bir defaya mahsus
bir eylem ve dayanışma mı bu, göreceğiz.
ABD’de radikal politika, Obama’nın ilk yıllarına ait
hayallerin ihanete uğraması ve umutların boşa düşmesi sonrası, raydan çıktı
(imal edilmiş yalanlar ve işkenceden sorumlu Bush, Cheney ve çetesine itiraza,
savaşlara ve insansız hava uçaklarına karşın, meydanları işgal eden yüzde
doksan dokuz hareketinden az bir insan oy vermedi ona.). Bu sıcak hava nihayet
döndü mü yoksa gene bu sefer Hillary Clinton’a aynı şekilde meyil mi
göstereceğiz, bu sefer kandırılmış feministlerin peşinden mi gideceğiz? Eğer melez
bir başkan, ırkçılık sonrası topluma geçememişse, diğer bir savaş çığırtkanı,
(kürtaj hakları dâhil her şeyle ilgili hep üçkâğıtçı bir konum alan) Clinton’ın
patriarka sonrası topluma gidecek yolu açma şansı nedir? Bizim bir kopuşa
ihtiyacımız var ve belki de bu nesil bu kopuşu gerçekleştirecek. Belki de.
Son yıllarda onlarca siyah Amerikalı polis tarafından
katledildi. Geleneksel siyah liderlerinin önemli bir bölümü, utanmadan gidip
Obama’nın Beyaz Saray’ına teslim oldular. Jesse Jackson ve Al Sharpton bunların
en iyi bilinen iki ismi, Sharpton, bugün aceleyle başkente gidip en azından
yetki belgesini yeniden almaya çalışıyor. Kongre’deki siyahların grup
toplantısı, hem Beyaz Saray’a hem de Wall Street’e sadık. Aynı durum, ülkenin
geri kalan kesimi için de geçerli. Halk temsil edilmediği hissiyatı içerisinde.
Son yaşanan ölümlere dönük öfke, kimin seçildiğine bakılmaksızın, hiçbir şeyin
değişmediği bu sisteme yönelik bıkkınlığın yoğunlaştığının bir delili.
İşkencenin ifşa olması da belirli bir etkiye yok
açacak. Meselenin en berbat yönleri hâlâ kamuoyundan gizleniyor ama işkencenin
çok uzun bir zamandır devam ettiği açık. 1975’te eski CIA casusu Philip Agee
patronlarıyla bağlarını kopardı ve Şirketin İçinde isimli bir kitap yayımladı.
Kitap, Güney Amerika’da aralıksız devam eden işkence uygulamalarına dair bir
değerlendirmeyi içeriyordu. Vietnam’da ABD deniz piyadeleri, diğer tutsağın
görebileceği şekilde, onu korkutmak amacıyla, bir tutsağın karnını deşiyordu.
Bizler hâlâ Irak’ta kadın tutsakların nasıl aşağılandıkları ve nasıl işkence
gördükleri konusunda tam bir değerlendirmeye sahip değiliz. Ayrıca AB’nin imza
ettiği gizli anlaşma ile birlikte 11 Eylül’den beri nelerin yaşandığını da
bilmiyoruz. Tony Blair, Jack Straw, David Miliband nelere onay verdiklerinin
gayet farkındalardı. Tabii onların Fransız, Alman ve İtalyan mevkidaşları da
öyle. Doğu Avrupalılar da yeni efendilerine hizmet ettikleri için çok
mutlulardı o dönemde.
Belki bugün Amerika’da gösteri yapan öğrenciler ve
başkaları, sisteme birçok farklı düzeyde meydan okumak için yeni ve süreklilik
arz eden bir şeyin fitilini yakmışlardır. Umarım öyledir.
Tarık Ali
12 Aralık 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder