Sevgili Yoldaş Nikita Sergeyeviç Kruşçef, SBKP Merkez
Komitesi’nden yoldaşlar, Bakanlar Kurulu’ndan yoldaşlar, diplomatlar heyeti
üyeleri, Sovyet yurttaşları: dilini bilmediğim böylesi bir dinleyici kitlesine
ilk kez hitap etme şansı buluyorum. (Alkışlar) Büyük bir Kübalı öğrenci grubu
görüyorum burada. (Tezahürat) Galiba ilkin onlar anlayacak beni. (Gülüşmeler)
İlk alkışlayan, ilk gülen, yani genel manada ilk tepki veren onlar olursa
yoldaşlarımızın kafası karışacak, bu yüzden durumu koordine etmemiz lazım.
(Gülüşmeler, alkışlar). Sanırım tercümanımız da kötü değilse, kolayca çözeceğiz
bu sorunu. (Gülüşmeler)
Bizim için bu yolculuk, Sovyetler Birliği’ne
yaptığımız bu ziyaret, zaten kendi içinde heyecan verici bir faktör, ama ayrıca
bizim için ekonomik, politik ve tarihsel açıdan büyük öneme sahip bir olay.
Sizin ülkenize elbette size meyilli bir kalple gelmiş bulunuyoruz. Sizin
hayatınızı görmek ve sizden bir şeyler öğrenmek arzusuyla geldik buraya.
Muhtemelen düşmanlarımız bakış açımızın nesnel olmadığına inanıyorlardır ama
hata ediyorlar. SSCB topraklarına ayak basalı 24 saatten fazla bir zaman oldu.
Sovyet halkıyla ilk temasımızı çoktan kurduk bile.
Bahsedeceğim izlenimler pek düşmanlarımıza göre değil.
Eğer düşmanlarımız kendilerini kandırmak istiyorlarsa, bu, onların bileceği bir
iş. Ben Sovyet halkına hitap ediyorum, ben kendi halkımla konuşuyorum. Biz
Kübalıların ve Sovyet halkının birbirlerini anlaması gayet mantıklı bir durum.
Sovyet halkı bizi anlıyor çünkü bizim devrimimiz, gayretlerimiz, başımızdan
geçen tehlikeler ve yaşadığımız güçlükler ona kendi devrimini anımsatıyor. Biz
Kübalılar Sovyet halkını anlıyoruz çünkü biz onların başarılarını, zaferlerini
ve anlayışının ulaştığı sonuçları herkesten daha iyi takdir ediyoruz, çünkü biz
gerçek bir devrimin ilerlerken kaç düşmanla, ne kadar güçlükle ve engelle karşı
karşıya kaldığını biliyoruz.
Sovyetler Birliği’nin elde ettiği başarıları
biliyoruz. Bu başarılar, ancak bu büyük ülkedeki halkın sarsılmaz inancı,
inatçılığı ve ısrarı sayesinde mümkün olabilirdi. Bizim gördüğümüz ve bizi en
derinden etkileyen şeyse, hatırladıklarımız üzerinden, tüm bunların zengin bir
halk, “kodamanlar”, imtiyazlı sınıflar ya da burjuva aydınlar eliyle gerçek
kılınmamış olması. Tüm bunları yapan, ülke yönetme konusunda tecrübesi olmayan,
üniversitelerden mezun olmamış, gene de baştan aşağı yeni bir ülke yaratmış,
yeni bir toplum kurmuş, sindirilmiş insanları Komünist Parti’nin, o öncülerinin
liderliğinde Sovyet işçilerine ve köylülerine dönüştürmüş basit işçi ve
köylülerin, sömürülen sınıfların elleri. (Alkışlar)
Onlar bugün Sovyetler Birliği’nin içinde olduğu
gerçekliği yarattılar; bu ülke, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen çok sayıda
mühendisin ve diğer tekniker işçilerin yüksek eğitim kurumlarındaki kurslara
gittiği, bilimin büyük bir gelişme kaydettiği, yönetim, planlama ve ekonominin
geliştirilmesi alanında zengin bir tecrübenin biriktiği bir ülke. Biz
devrimcilerin bunu açık biçimde görüyor olması ve bu yaşananlardan memnuniyet
duyması, gayet doğal. Ama bu, Sovyetler’in tek meziyeti değil. Eski Rusya’nın proletaryası,
dünyanın önüne yeni imkânlar sundu. O, tarihin tüm gelişim sürecini değiştirdi
ve eskiden akla bile getirilemeyen şeyleri mümkün kıldı. Mesele, sadece gerçek
hayatla ilgili bir mesele değil, bu anlamda bizler zaten söz konusu gerçekliğin
canlı örnekleriyiz. (Alkışlar)
Sovyetler’de birçok insan şunu soruyor: Küba’da devrim
nasıl yapılabildi? Böylesine küçük, ekonomik açıdan geri kalmış, Amerikan
çizmesi altındaki bir ülkede bu türden radikal bir değişim nasıl
gerçekleştirilebildi? Sovyetler’de birçok insanın tam da bu sebeple Küba’ya
hayran olması, gayet muhtemel. Belki de tam da bu, ülkemize karşı her yandan
bize ulaşan o sıcak beğeni ve cana yakınlığın sebebi. (Alkışlar)
Gene de şu koşulu asla unutmamamız gerekiyor: Küba
Devrimi, 1917 Rus Devrimi uzun süre önce başarı kazandığı için mümkün olabildi.
(Alkışlar) Sovyetler Birliği olmasaydı, Küba’da sosyalist devrim imkânsızdı.
Ancak bu, Küba Devrimi’nin Sovyetler Birliği eliyle gerçekleştiği anlamına
tabii ki gelmiyor. Sovyetler Birliği’nin düşmanları birçok yalan söylediler,
sayısız iftira attılar ama bunu iddia edecek kadar daha henüz ileri gitmiş
değiller. Benim sözüm şu anlama geliyor: Sovyetler Birliği olmasaydı, emperyalistler,
Latin Amerika’daki her türden ulusal kurtuluş devrimini boğarlardı. Hatta daha
da ileri giderler, eğer burjuva devrimleri emperyalist çıkarlarına dokunsa,
onları bile ezerlerdi; sosyalist devrimleri ezmek için adeta can atarlar, bunu
büyük bir nefretle yaparlardı. Sovyetler Birliği olmasaydı, emperyalistler
silâha bile başvurma ihtiyacı duymazlardı. Bu türden bir devrimi açlıkla
boğarlardı. Sadece ekonomik abluka ile böylesi bir devrimi tasfiye etmeye
yeterdi. Ama Sovyetler Birliği var ve bu da, bizim devrimimizin tasfiye
edilmesinin imkânsız olduğunun kanıtı.
Emperyalistler, bizden aldıkları şekerin kotasını
pervasız ve keyfî biçimde sınırladıklarında, bu bile tek başına devrimi sona
erdirmeye yetecek bir hamleydi. Bu saldırıyla ülkede kıtlık meydana gelecek,
ülke mahvolacaktı. Sonrasında Sovyetler Birliği yardımımıza koştu ve bizden
şeker satın aldı. Emperyalistler, petrol arzını kestiklerinde, bu da ülkemizin
ulusal ekonomisine ölümcül bir darbe indirmeye yetecek güçte bir saldırıydı.
Sonra Sovyetler Birliği bize petrol gönderdi. Ekonomik tedbirler gerekli etkiyi
yaratmadığında, müdahale planları üzerine çalışmaya başladılar. O noktada bize
silâh satmak isteyen sadece bir tek kapitalist ülke mevcuttu. O vakitler
Sovyetler Birliği’nin başını çektiği sosyalist kampa mensup ülkeler, ihtiyaç
duyduğumuz silâhları edinmemiz konusunda bize yardım etmeye karar verdiler. Bu
yardım ve silâhlar sayesinde Girón Sahili’ndeki (Domuzlar Körfezi) saldırıyı
mağlup etmeyi başardık. (Alkışlar)
Eğer Sovyetler Birliği olmasaydı, emperyalistler
ülkemize doğrudan askerî bir saldırı gerçekleştirme konusunda zerre tereddüt
etmezlerdi. Emperyalistlerin ülkemize saldırmalarına mani olan, Sovyetler
Birliği’nin ve tüm sosyalist kampın gücüdür. Sovyetler Birliği’ne karşı
duyduğumuz minnettarlığın içten ve ebedî olması gayet doğaldır. (Alkışlar)
Bu yaşananlar bizlere iki önemli şey öğretti: Ne kadar
küçük olursa olsun her halk, ne denli uzakta yaşanacak olursa olsun, daha iyi
bir hayat için mücadele verebilir ve emperyalistlerin kendisini ezemeyeceğinden
emin olabilir. Aynı zamanda bu yaşananlar, bize Sovyet halkının faziletlerinin
muazzam olduğunu, Sovyet işçilerinin, onların muhteşem lideri Lenin’in ve
kurduğu partisinin faziletlerinin çok fazla olduğunu (Alkışlar) öğretiyor.
Biz, Sovyet halkının insanlık için yaptığı her iyi
şeyin farkında olduğunu biliyoruz. Biz, devriminizi koruyup savunmanın pek de
kolay olmadığını biliyoruz. Biz, yaptığınız fedakârlıkların, maruz kaldığınız
onca saldırının farkındayız. Biz, sizin devriminizin tarihini biliyoruz. Biz,
emperyalist gerici fesatlardan haberdarız. Biz, faşist saldırıyı geri
püskürtmek için ne büyük bir fedakârlıkta bulunduğunuzu biliyoruz. Dökülen
kanı, yaptığınız fedakârlık zihnimizde kazılı.
Dün Murmansk’tayken, baştan aşağı yeni kurulmuş,
binlerce yeni binadan oluşan bir şehir gördük. Bize bir de Murmansk’ın savaştan
hemen sonraki hâlini veren fotoğraflar gösterdiler. Şehrin bomba düşmemiş tek
noktası bile yoktu. Biz biliyoruz ki, Sovyet halkı, kendi hayatını bir kez daha
yeniden kurmaya mecbur edildi.
Ama biz, Sovyet halkının bu iradeyi her seferinde tam
bir bilinçlilikle sergilediğini de görüyoruz. Bu gerçeği toprağa ayak basar
basmaz anladık, Sovyetler Birliği’nde kaldığımız ilk günün bize verdiği ilk
izlenimleri asla unutmayacağız. Sömürülen bir sınıfın olmadığı, sömürücü bir
sınıfın bulunmadığı bir toplumla ilk kez karşılaşıyoruz. Burada tanış olduğumuz
halk, kurucu bir halk, anlıyoruz ki böylesi bir halk, böylesi bir toplum
olağanüstüdür. (Alkışlar)
Sosyalizmin tam anlamıyla muzaffer olduğu bir ülkenin
yurttaşlarının cesareti, yurtseverliği ve sağlıklı ruh hâli, SBKP programının
eksiksiz uygulanacağı (Alkışlar), mevcut Sovyet kuşağının komünizmde yaşayacağı
(Alkışlar) ve ileri doğru giden hareketinizi kimsenin durduramayacağı konusunda
insanda en ufak şüpheye mahal vermiyor. Üstelik onlar, sizin işçileriniz ve
köylüleriniz pratikte hiçbir şeye sahip değilken, endüstri toplumunun gerekli
temelinden ve bugünün tecrübelerinden mahrumken başaramadılar sizi durdurmayı.
Tüm dünya halkları, bütün dünya, kalplerinin ta derinliklerinden, sizin
başarınızı kendi başarısı addetmelidir. (Alkışlar)
Zira sizin devriminiz tüm insanlığın hayrına olan bir
devrimdir, emperyalistlerin ne dediğinin hiçbir önemi yok. Onların iftiraları
önemli değil. (Alkışlar) Biz bu iftiraların hiçbir kıymeti olmadığını
biliyoruz, onlar bize de iftiralarını hiç esirgemediler ama bunların hiçbir
önemi yok. Tüm bu iftiralar gerçeğe değdiği yerde tuz buz olacaktır. Ben her
daim buna inandım. Sovyet halkını tanıdığımızdan beri bu inancımız bin kat
arttı. (Alkışlar)
İnsanlık muzaffer yolunda ilerleyecektir. O, iyimser
olmak, gerici güçleri alt edecek ilerici güçlerin kudretine inanmak, savaş
isteyen tüm o gerici güçlere karşı muzaffer olacak barış güçlerine inanmak için
her türden sebebe sahiptir. (Alkışlar)
Sovyetler Birliği’nin başarısı, başkalarının da
muzaffer bir biçimde ilerlemesine katkı sunacaktır. Bizim gibi tüm halklar,
bugün emperyalistlerin hilelerine ve saldırılarına karşı kendilerini korumaya
mecburdurlar. Her zaman Lenin’in büyük birer hayranı olmuşuzdur. (Alkışlar) Ama
onun halkının neleri başardığını gördükten, Sovyetler Birliği’ni tanıdıktan
sonra, Lenin imajı gözlerimizde devasa boyutlarda büyümüş ve o bizim için daha
da ölümsüz biri hâline gelmiştir. Eğer benden sizinle ilgili kanaatimi tek kelimede
ifade etmemi isterseniz, fikri sorulduğunda, bizim delegasyondan bir arkadaşın
söylediği şu sözü söylerim: “burası tam bir devler ülkesi!” (Alkışlar)
Bugün Yoldaş Kruşçef, Küba Devrimi’nin zaferine dönük
güvenini ifade etti, biz de onun muzaffer olacağına eminiz. (Alkışlar)
Halkımızın yenilmeyeceğinden eminiz. Elde edilecek zafer için kesinlikle
vazgeçilmez olan iki koşul var: ilki, halkımızın devrimci ve yurtsever ruhu,
diğeri de başında Sovyetler Birliği’nin bulunduğu sosyalist kampın sergilediği
dayanışma. (Alkışlar) Ayrıca bir de bunlara emperyalizmin ve sömürgeciliğin
manasını bizzat tecrübe eden tüm dünyanın emekçi halklarının devrimci dayanışmasını
da eklemek gerek.
Sovyet halkı, komünizm ve sosyalizmle ilgili olarak,
anavatanımızda kullandığımız şu cümleye başvurabiliriz: “Biz kazanacağız!”
(Alkışlar) İnsanlığın geleceği, sosyalizmin ve komünizmin geleceğidir.
(Alkışlar)
Burada, Kızıl Meydan’da, Yoldaş Kruşçef’in bahsettiği
tarihin derinliklerine uzanan bu meydanda, sizlerle tanışma fırsatı üzerinden,
yeni dünya tarihinin ilk sayfalarının yazıldığı bu tarihsel meydanda bize
bahşettiğiniz onurdan dolayı size sonsuz şükranlarımı sunmama, en içten
teşekkürlerimi iletmeme lütfen izin veriniz. Buradan, o büyük insana, Lenin’e
en derin şükranlarımızı sunmak isterim. “Yaşasın Lenin!” (Alkışlar)
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi! (Alkışlar!)
Yaşasın Sovyet ve Küba halklarının dostluğu! (Alkışlar) Yaşasın Sovyetler
Birliği! (Alkışlar) Ya vatan ya ölüm! Biz kazanacağız! (Alkışlar)
Fidel Castro
28 Nisan 1963
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder