Katar: Savaş Çığırtkanlarının İyilik
Meleği
14 Temmuz 2014’te Pentagon’da ABD Savunma Bakanı Chuck
Hagel, Katar hükümeti temsilcileriyle 11 milyar dolarlık bir silâh anlaşması
imzaladı. Anlaşma, Apaçi helikopterleri, gelişmiş karadan havaya fırlatılan
füzeler ve Javelin modeli elde taşınır karadan havaya savunma sistemlerinin
dünyanın en acımasız ve gerici diktatörlüklerinden birine verilmesini
öngörüyor. 2014 yılında imza edilmiş en büyük silâh anlaşması, Ortadoğu ve
Kuzey Afrika’da ABD’nin emperyalist çıkarlarının savunulmasında Katar yönetici sınıfının
iyi bir tutum sergilemesinin karşılığında bir hediye olarak imza ediliyor.
Katar, bu ödülü ayrıca Suriye’deki isyancı gruplara silâh tedarik ettiği,
Libya’daki NATO işgalinde rol oynadığı ve Körfez’de devrime karşı kale gibi
durduğu için alıyor. Katar’ın ABD, Britanya ve Fransa ile imzaladığı bir dizi
savunma anlaşması mevcut, ülke aynı zamanda Ortadoğu’daki en büyük askerî
üssüne de ev sahipliği ediyor.
Geçen Ağustos ayında, iki yıl önce Türkiye’nin
güneyinde Nusret Cephesi tarafından kaçırılan ABD’li yazar Peter Theo Curtis,
Katar temsilcilerinin yaptığı görüşmeler sonucu serbest bırakıldı. Katar,
“Curtis’in serbest bırakılmasının Suriye’deki doğru insanlarla kurulan
iletişimin bir sonucu olduğunu” söyledi. Bu olay, 13 Rum Ortodoks rahibenin beş
ay önce serbest bırakılmasının ardından gerçekleşti. Bu “insanî yardım” amaçlı
serbest bırakma karşılığında Katar 43 milyon sterlin ödedi. Robert Fisk’in yorumuna
göre, “Bu rahibeler dünyadaki en pahalı rahibeler olmalı. Eğer öyleyse, dili
zehirli basına ve iç savaşa dair yoğun dedikodulara kulak asmamak gerek.” Bu
olaylar, Katar’ın Suriye’deki varlığının insanî yardım düzeyinde olduğunu
göstermek için planlanıyor. Ama aynı zamanda Katar, aşırı köktenci grupların
Baasçı devleti yıkmaya dönük çabalarını da destekliyor. Katar, Obama’nın
isteklerinin ötesine geçen ve isyancılara geçen yıl ısı güdümlü omuzdan
ateşlemeli füzeler gönderdi. Geçen yıl o, Sudan hükümeti tarafından bu gruplara
satılan silâhların aracısı olarak rol oynadı. Teslimat ise Türkiye üzerinden
gerçekleştirildi. Gemiler, Çin yapımı uçaksavar roket rampaları getirdiler ve
bu roketler, Suriye ordusuna ait uçaklara fırlatıldılar.
Katar, Kasım 2013’te İslamî Cephe’yi kuran ana unsur.
Cephe’nin ana programatik hedefi, Esad rejimini yıkmak. Örgüt, hem sekülerizme
hem de Kürd bağımsızlığına karşı. Katar hükümeti Cephe’nin içeriğini tayin
etti, bu noktada El Cezire’yi kullanarak grubun “adalet devletini, hukuk ve
özgürlük nizamını” amaçladığını propaganda etti. ABD Dışişleri Bakanı John
Kerry’nin Aralık 2013’te ifade ettiği üzere, “ABD, henüz İslamî Cephe ile
görüşme imkânı bulamadı. Herhangi bir tartışma olmadı. Böylesi bir görüşmenin olması
mümkün.” Katar, cephenin en büyük grubu olan, El-Kaide ile bağlantılı
Ahraru’ş-Şam grubunu destekledi. O ve diğer bileşenler mezhepçi katliamlar
gerçekleştirdiler. Bunlardan biri de Ağustos 2013’te Lazkiye’de katledilen 190
sivil. Katar’ın desteklediği grup, IŞİD ve Nusret Cephesi ile çatışmalı.
Katar’ın bugüne dek Suriye için 3 milyar dolar harcadığı tahmin ediliyor. Bir
kez daha, emperyalizmin desteklediği savaş oyunlarının bedeli sıradan
insanların çektiği çile oluyor.
General Sisi’nin Temmuz 2013’te Mısır’da
gerçekleştirdiği askerî darbeden beri Katar Müslüman Kardeşler’i desteklemeyi
sürdürdü. İhvan, kendisini ve Hamas’ı terörist örgüt ilân eden, ayrıca Gazze
kuşatmasının sürdürülmesi noktasında İsrail ordusu ile işbirliği kuran Mısır
hükümetinin yoğun baskısına uğradı. Katar’ın darbe eleştirisine cevap olarak
Mısır Katar elçisini çekti ve Mısır’ın iç işlerine müdahale etme, El Cezire
üzerinden nefret ve şiddeti kışkırtma, dedikodular yayma politikasına son
vermesini, suçluları teslim etmesini öngören bir anlaşma imzalamayı talep etti.
Mısır, El Cezire muhabirlerini hapiste tutmaya devam ediyor. Katar ise
Suriye’de yaşananın aksine, el konulan kişiler için tek kuruş ödemediği gibi,
müzakerelerin pek kolay olmadığını da biliyor.
ABD ve müttefikleri, Mısır’da Sisi rejimini yoğun
biçimde desteklediler. Öte yandan Katar’la kurdukları ilişki, onların bölgenin
istikrarsızlaştırılması politikasını kabul ettiklerinin bir delili. Obama
hükümeti Mübarek’e, Mursi’ye ve Sisi’ye silâh temin etmeyi sürdürdü. Mursi’nin
devrilmesinden sonra askerî yardımın 1,3 milyar dolarlık bir kısmını dondurdu
ama darbeden beri bu kısmın verilmesi için kimi adımlar attı. John Kerry, kısa
süre önce Mısırlı yöneticilere, “Apaçilerin geleceğinden, hatta çok kısa süre
içinde geleceğinden eminim” diyerek teminat verdi.
Katar’ın Mısır’da oynadığı rol, ülkenin diğer Körfez
diktatörlükleri ile ilişkilerini gerdi. Mart ayında, Suudilerin hâkimiyetindeki
Körfez İşbirliği Konseyi toplantısı ardından Suudi Arabistan, Bahreyn ve
Birleşik Arap Emirlikleri beklenmedik bir karar alarak, Katar’ın iç işlerine
karışmasını bahane edip elçiliklerini çekti. Mesele, Katar’daki yönetici
sınıfın Mısır’da İhvan’ı, Filistin’de Hamas’ı, Suriye’de Suudi karşıtı isyancı
güçleri ve Lübnan’da Hizbullah’ı desteklemesiydi. BAE, Kuveyt ve Suudi Arabistan
Sisi rejimini finanse ediyor, İhvan’ı ulusötesi bir tehdit olarak görüyor, onun
kendi ülkelerindeki istikrarı bozabileceğini düşünüyordu. Bu ülkelerdeki
İhvancıların faaliyetleri yasaklandı ve bu kişiler hapse atıldılar.
Hem Suudi Arabistan hem Katar, Arap Baharı’nın politik
kontrolü için belirli bir mücadele vermekte, Körfez’i ve Kuzey Afrika’nın
emperyalistlerce yağmalanması süreci ile kurdukları bağları tehdit eden her
türden gücü söküp atmaya çalışmakta.
Emperyalistler ise her iki ata birden oynuyorlar.
ABD’li ve Avrupalı liderler Batı müdahalesine yönelen uluslararası muhalefetin
ve İsrail’e güvenmenin sınırlarının farkındalar. Katar ise Taliban, İhvan veya
Hamas ile müzakere etme noktasında yegâne imkânı sunan ülke. Katar, bu aşamada
bölge genelinde tüm gerici güçlerin safında sürece müdahale etmeye gönüllü bir
ajan ve stratejik açıdan önemli bir Körfez ülkesi olarak faaliyet yürütecek.
Katar, Rusya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci gaz ihracatçısı ve Gaz
Troykası’nın bir parçası, aynı zamanda İran ve Rusya ile müttefik. Bugün AB’li
kapitalistler, Katar’ın Avrupa’yı Rus gazına mahkûm olmaktan kurtarmasından söz
ediyorlar. Ama saraylar ve futbol stadyumları inşa etmek için her ay 20 Hintli
göçmen işçinin öldüğü bir ülkede direniş de asla çok uzak bir ihtimal değil.
Louis Brehony
10 Eylül 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder