IŞİD içerisindeki Sünni aşırıcılar nereden geliyor?
Bu konuda muhtelif teoriler mevcut, en zayıf ihtimal,
IŞİD’in sosyal medya üzerinden yaptığı propaganda ve yayınladığı tanıtım amaçlı
videolar üzerinden adam devşirdiği. Tüm “IŞİD reklâm kampanyası”, gerçekte olup
biteni gizleyen dezenformasyon amaçlı bir hileymiş gibi geliyor bana. Muhtelif
batılı Intel acenteleri de bu türden şakacı insanları Afganistan, Libya,
Çeçenya, Kosova, Somali ve Irak’taki hapishaneler gibi sıcak noktalardan
devşirmiştir geçmişte. IŞİD, internette boş saatlerini adam avlayarak geçiren
ve hilafet arzusu ile yanıp tutuşan devrimcilerin kendiliğinden kaynaşmasından
ibaret bir yapı değil, yakın bir zamanda görevini ifa etmek için titizlikle bir
araya gelmiş eski Baasçıların ve mutaassıpların bir toplamıdır. Burada
bahsedilen görev, baş kesmek, kargaşa ortamını genişletmek ve ABD’nin vekâlet
savaşı için bir bahane teşkil etmektir. Bu noktada Ahbar English’te yayınlanmış “ABD askerî
hapishanesi Bucca Kampı ve IŞİD liderleri arasındaki gizemli bağlantı” isimli
aydınlatıcı makaleye bakılabilir. Makale, perde arkasında gerçekte nelerin
döndüğünü izah etme noktasında, epey katkı sunmaktadır:
“İslam
Devleti, eski adıyla Irak-Şam İslam Devleti liderlerinin ekseriyetinin neden
Güneydoğu Irak’taki Umm Kasr kenti yakınlarında bulunan ABD işgal güçlerince
kullanılan Bucca Kampı’nda kalmış insanlar olduklarını sormak zorundayız. (…)
Öncelikle İD liderlerinin önemli bir bölümü, Irak’taki Bucca Campı’nda bulunan
hapishaneden geçmiş isimlerdir. Bu mahkûmlar arasında en çok öne çıkan isimler
şu şekilde sıralanabilir:
İD
lideri Ebubekir Bağdadî listenin başındaki isimdir. Bağdadî 2004’te bu hapse
atılmış, 2006 ortalarında serbest kalmıştır. Hapisten çıktıktan sonra Sünni
Ordusu’nu kurmuş, bu ordu, sonrasında Mücahidin Şûra Konseyi örgütüyle
birleşmiştir.
Bugün
önemli bir diğer İD lideri de Ebu Eymen Irakî’dir. Irakî, Saddam Hüseyin
döneminde görev almış eski bir Irak ordusu subayıdır. Bu adam da Bucca Campı
mezunlarındandır ve hâlihazırda İD’in askerî konseyi üyesi olarak iş
görmektedir.
Bucca’da
bulunmuş askerî konseyin diğer bir üyesi de Adnan İsmail Necm’dir. Necm Oca
2005’te Bucca Hapishanesi’ne atılmıştır ve o da Saddam’ın ordusunda görev
yapmış eski bir subaydır. Necm İD içindeki şûra konseyinin başındaki isimdir ve
4 Haziran 2014’te Musul yakınlarında Irak ordusu tarafından öldürülmüştür.
Bucca’da
bulunmuş askerî konseyin diğer bir üyesi de Adnan İsmail Necm’dir. Necm Ocak
2005’te Bucca Hapishanesi’ne atılmıştır ve o da Saddam’ın ordusunda görev
yapmış eski bir subaydır. Necm, İD içindeki şûra konseyinin başındaki isimdir.
Hapishanede
çalışmış olan ABD’li subayların tanıklıklarına bakılırsa, Bucca Kampı idaresi
mahkûmları ideolojilerine göre ayrıştırmak dâhil, kimi tedbirler almıştır. Bu,
uzmanlara göre, doğrudan ve dolaylı olarak adam toplamayı mümkün kılan bir
taktiktir.
Eski
mahkûmların televizyonlarda yayınlanan belgesellerdeki röportajlarda
söylediklerine göre, Bucca bir ‘El-Kaide okulu’dur, burada üst düzey bir
militan, patlayıcılar ve intihar saldırıları üzerine, genç mahkûmlara dersler
vermiştir. Adil Casım Muhammed isimli eski bir mahkûmun ifadesiyle, ‘bu
militanlardan biri hapiste sadece iki hafta kalmış ama bu kısa sürede hapiste bulunan
34 mahkûmun 25’ini örgütlemiştir.’ Muhammed, ayrıca ABD askerlerinin diğer
mahkûmlara bu türden militanların akıl hocalığı yapmalarına mani olmadıklarını
söylemektedir.
Bucca’da
kalmış grup içerisinden daha çok liderin çıkmış olacağının ileride
anlaşılacağına şüphe yok. Zira burası bir hapishaneden ziyade, bir ‘terörist
akademisi’ gibi çalışıyor.” [Muhammed Mahmud Murtaza, Ahbar English]
ABD dış siyaseti, ABD’nin stratejik hedeflerine
ulaşmak amacıyla teşkil edilmiştir. Bu noktada hedef, Suriye’deki rejimi
değiştirmek, Şam’da ABD’nin kuklası olan bir rejim tesis etmek, mevcut
sınırları silmek, ülke genelinde ileriye dönük faaliyet yürütecek üsler kurmak,
Katar ve Akdeniz arasında hayatî önemde olacak bir boru hattı açarak batılı
enerji devlerinin AB pazarına yönelik gaz satışlarından muazzam kârlar elde
etmesini sağlamak ve Suriye’yi “daimî sömürgesel bağımlılık” (Chomsky)
koşullarına mahkûm etmektir.
ABD, cihadist mezunlarının ABD çıkarlarına hizmet
edecek şekilde hareket edeceklerini düşünmüşse, “terörist akademi” kurmayı
düşünmüş olabilir mi?
Düşünmüş olması muhtemel. Esasında ABD bugün,
muhtemelen böylesine zekî bir fikri üretmiş olduğundan dolayı kendi sırtını
sıvazlıyordur.
Mike Whitney
6 Ekim 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder