Siyonist işgal devleti, 51 gün boyunca, uçakları,
tankları ve savaş gemileri ile Gazze’ye havadan, karadan ve denizden geniş ve
vahşet dolu bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda 2.143 Filistinli şehit
düşerken 11 bin Filistinli yaralandı. Saldırı, on binlerce ev ve sosyal yaşam
merkezini yok ederek on binlerin evsiz kalmasına neden oldu. Filistin halkı,
saldırılara ve bu büyük acıya rağmen sergilediği onurlu direniş ile tarihsel
bir dönüm noktası yarattı.
İsrail işgal devleti, askerî üstünlüğüne rağmen,
Filistin direnişinin altyapısını çökertme, Gazze’yi silahsızlandırma, güvenlik
izolasyon bölgesi uygulama, füzelerin ateşlenmesini engelleme amaçlarının
hiçbirini gerçekleştirememiştir. Filistin halkının sergilediği toplumsal ve
siyasal direnişin yanında uluslararası BDS ve Filistin ile dayanışma
hareketinin emeği, İsrail’in tek bir güç olma denklemini altüst etmiştir.
Uluslararası yalnızlığa ve direnişe uygulanan baskıya
rağmen Filistin halkı, son noktada talep ettiği hayatî koşulların bir bölümünü
gerçekleştirmiştir. Balıkçılar için uygulanan abluka 3 milden 6 mile çıkmış,
sınır çiftçileri için İsrail’in belirlediği 2-3 km.lik güvenlik hattı 50
metreye inmiştir. İnsanî ve maddî geçişlere uygulanan koşullar
hafifletilmiştir. Mısır, İsrail ile 1979’da imzaladığı Camp David anlaşması
maddelerini bozarak Refah kapısını İsrail’in komutası altında değil, Mısır ile
Filistinliler arasında bir mesele olarak tanımlamıştır. Bu maddî kazanımların
yanında, Filistin halkının başka bir kazanımı, Filistin'in nihaî özgürlüğü
yolundaki temel mücadele hattının direniş hattı olduğunun yeniden gösterilmesi
olmuştur.
ABD değil, Mısır aracılığı ile yapılan müzakerelerde,
daha önce Oslo anlaşmaları gereği İsrail işgal devletinin kabul ettiği ama
pratik olarak izin vermediği liman ve havaalanı bir ay sonraya ertelenmiştir.
Filistin halkının da belirttiği gibi, İsrail bu koşulları geçiştirmeye devam
edecektir. Bizler de Filistin halkının bu taleplerinin takipçisi ve destekçisi
olacağımızı belirtiyoruz.
Filistin’de Direniş Filistin Halkının Bütünlüğüdür
İsrail saldırganlığı ve bitmeyen işgal acısına karşı
Gazze’de, Batı Şeria’da, 48 Topraklarında, Kudüs’te ve diasporada yaşayan
Filistin halkının tamamının katıldığı direniş süreci, işgale karşı Filistin
halkının ortak iradesini ve kaderini göstermiştir. Gazze’deki direnişi yürüten
Hamas, FHKC ve İslamî Cihat örgütleri, direnişin politik birliğini gösterirken,
direnişin temel unsuru Gazze, Batı Şeria ve İsrail zorunlu vatandaşı 48
Filistinlilerinden müteşekkil Filistin halkının bütünü olmuştur.
Batı medyası içinde kimi mecralar, İsrail
saldırganlığına doğrudan destek vermenin zorluğu karşısında İsrail saldırısının
tüm Filistinlilere değil, sadece Hamas’a yönelik olduğu yönündeki İsrail
propagandasına başvurdu. İsrail yanlısı Batı medyasının çizdiği Filistin
tablosu, neredeyse tıpkısı ile, İslamî bir ideolojiden yola çıkarak Filistin’i
destekleyen Türkiye hükümeti perspektifli medyada da görüldü. Filistin
direnişini Hamas’tan ibaret gösteren bu iki medya anlayışı İsrail
propagandasını desteklemiş ve Filistin halkı ve toplu direnişini yalnızlığa
mahkûm etmiştir. Aynı zamanda Türkiye’de muhalif basın da nesnel bilgi kaynağı
eksikliğinden dolayı aynı propagandayı pekiştirmiştir.
Şunu hatırlatmak isteriz: Filistin direnişi Hamas,
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, İslamî Cihad, el-Fetih, Filistin Demokratik
Halk Kurtuluş Cephesi gibi farklı politik eğilimler taşıyan ve İsrail işgaline
ve saldırganlığına karşı birlikte hareket edebilme yeteneğine sahip olan
çeşitli örgütlerden oluşuyor. Aynı zamanda, Filistin ve Filistin direnişi
sadece Gazze ile sınırlı olmadığı gibi İsrail’in saldırganlığı da sadece Gazze
ile sınırlı olmamıştır. Medya çalışanlarını bu saptırmalara karşı gerçek ve nesnel
bir Filistin haberciliğine çağırıyoruz.
Öte yandan, direnişin tamamı İslamî temelde hareket
etmediği gibi, bütün Filistinliler Müslüman da değildir. Örnek vermek
gerekirse, Türkiye’de her kesimden entelektüelin büyük saygı duyduğu Edward
Said Hıristiyan’dır, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin kurucularından Corc
Habeş Hıristiyan’dır, Abnaa Balad Hareketi’nin önemli isimlerinden Yoav Bar
Filistinli bir Yahudi’dir. Ayrıca, bütün dünyada, ta en başından beri Filistin
direnişini ve kurtuluşunu destekleyen Uluslararası Dayanışma Hareketi sadece Müslümanlardan
oluşmaz. Son saldırı sırasında da, dünyanın birçok ülkesinde sokağa
dökülenlerin ezici çoğunluğu Hıristiyan ve Yahudi inancından ya da Hıristiyan
ve Yahudi kökenliydi, özellikle ABD’de İsrail saldırganlığına karşı çıkan
entelektüellerin önemli bir kısmı Yahudi inancından ya da Yahudi kökenli. Bunun
yanı sıra, dünyanın pek çok yerinde Yahudiler İsrail karşıtı gösteriler
düzenledi. Filistin davası, yansıtılmaya çalışıldığı gibi bir din savaşı değil,
emperyalizmin bölgemizdeki süreğen saldırganlığı karşısında bir halk
direnişidir.
AKP Hükümetinin Filistin ile Dayanışması Şovdan
İbarettir
İsrail; uluslararası hukuku hiçe sayarak sürdürdüğü bu
saldırganlıkta cesaretini, uluslararası alanda kendine tanınan dokunulmazlıktan
alıyor. Bu dokunulmazlık yalnızca ABD’den değil, Türkiye gibi sözde
Filistin’den yana tavır alan, ancak İsrail ile askerî ve ekonomik ilişkileri
ilerletmekten geri durmayan bölge ülkelerinden de kaynaklanıyor. İsrail işgal
devleti, işlediği aleni suçlarından dolayı cezalandırılmak yerine Filistin
halkı üzerinde denediği silah teknolojisi karşılığında ödüllendiriliyor.
Gazze saldırısına karşı propaganda seçime kadar devam
ederken, AKP hükümeti seçim sonrası adeta bir suskunluğa bürünmüştür. AKP’nin
sözel tavrı, tıpkı BM’nin 70 küsur yıldan beri aldığı, İsrail karşıtı olup da
hiçbir yaptırımı olmayan kararlara benziyor ve söylemden ibaret olduğu da
aşikâr. FHKC ve İslamî Cihat liderleri gibi Filistinli kimi örgütlerin yaptığı
açıklamalar, Filistinlilerin Türkiye’nin rolüne nasıl şüphe ile baktığını
gösterirken, Türkiye hükümetinin, İsrail ve Mısır koşullarını kabul etmesi için
Hamas’a baskı uygulaması da gündeme gelmiştir.
BM’nin sahte tavrına benzer şekilde davranan Türkiye
hükümeti, boş sözlerin ardından Gazze’ye maddî yardım götürmekle görüntüsünü
temizlemeye çalışmıştır. 1948’den bu yana (BM, ABD, AB, Arap Körfezi vb.
taraflardan), İsrail’e gerçek bir yaptırım uygulamaksızın Filistin’e gönderilen
maddî yardımın Filistin’deki işgale karşı mücadeleye stratejik bir faydası
olmamasının yanında Türkiye’de Gazze için toplanan yardımların nasıl ve ne
kadar toplandığı ve Gazze’ye ulaşıp ulaşmadığı konusunda birçok soru işareti de
uyandırmıştır.
İsrail’e Boykot Girişimi Türkiye’de
İsrail’i Tecrit Kampanyası’nın Öncülüğünde
2009 yılında kurulan Filistin İçin İsrail’e Karşı
Boykot Girişimi bugün tarihsel bir dönemden geçiyor. 5 yıl boyunca Filistin’le
gerçek bir dayanışma ilkesiyle verdiğimiz emek, inşa ettiğimiz şeffaf ve nesnel
bilgiye dayalı çalışmalarımız ve uluslararası BDS ilkeleri doğrultusunda
yürüttüğümüz mücadele ile kurduğumuz bağlantılar sayesinde Boykot Girişimi bu
yıl yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Bu yıl gerçekleştirdiğimiz eylem, basın
faaliyetleri, TBMM görüşmeleri, kurum ve örgütler ile ortak çalışmalarımız, Türkiye-İsrail
ilişkilerini Türkiye gündemine ilk defa ciddi bir şekilde oturmuştur. Filistin
ile gerçek bir dayanışma hattının örülmesi için çaba gösteren birçok taraf ile
bağ kurmaya çalışan Girişim bu dönemde gerçek temaslar kurmayı da başarmıştır.
Bu çizginin söylemi, Filistin ile gerçek dayanışmanın,
İsrail’in tecrit edilmesi ve İsrail’le askerî ve ekonomik ilişkilerin
kesilmesiyle olacağı düşüncesi etrafında toplanmaktadır. Bu söylem Türkiye’de
bu kadar yaygınlaşmış ve AKP’yi ilk defa bir savunma tavrına itmişse (bkz.
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün 23 Temmuz tarihli açıklaması)
bunu önemli ölçüde, 2009’da Türkiye sol hareketinin ve işçi sendikalarının
emeğiyle geniş bir koalisyon olarak kurulan “Boykot Girişimi”nin bu söylemi gerekli
argümanlarla temellendirmesine ve bu çizgiyi benimseyen hareketlerin medya ve
diplomatik taraflarla temas kurarak yaygınlaştırmasına, bu ortak emeğe
borçluyuz. Boykot Girişimi’nin, İsrail’in son saldırısında, ancak hükümet
tarafından yönlendirilerek harekete geçen hükümet ideolojisine yakın
kurumlardan önce harekete geçmiş olması da Türkiye’deki Filistin ile dayanışma
dengelerinin değişmekte olduğuna da işaret ediyor.
Hükümet ve hükümet ideolojisine yakın olduğunu
düşündüğümüz, sözde Filistin’le dayanışma söylemine sahip başka çevrelerin
yaygınlaştırmaya çalıştığı boykot söyleminin, Girişim’in savunduğu ve birçok
siyasi tarafın da benimsediği gerçek boykot ilkeleri ve anlayışını arka plana
atmak için yaratıldığı aşikârdır. Filistin ile dayanışmayı neredeyse dua etmeye
ve Coca Cola’yı boykot etmeye indirgeyen bu perspektifle askerî ve ekonomik
ilişkilerin örtbas edilmesi bekleniyor. Bizler bu çalışmaların takipçisi olacağımızı
ve Türkiye’de gerçek ve ilkesel bir Filistin’le dayanışma hareketi yaratmak
için tüm imkânlarımızı seferber edeceğimizi belirtiyoruz.
Mücadeleye Devam
Kuşkusuz Filistin davası, dünya ezilen halklarının
tarihsel bir simgesidir ve birçok coğrafyada Filistin meselesi kimin hangi
safta olduğunun bir göstergesi olarak, Arap halkı başta olmak üzere Ortadoğu
halkları gözünde turnusol kâğıdı işlevi görmektedir. Bu nedenle sadece
Türkiye’nin değil, birçok başka ülkenin de iç gündemi olarak görülmektedir.
Türkiye hükümetinin de Filistin davasının bu konumlanışından faydalanarak
İsrail’e fevri sözlü tepkiler göstermesi, hem Türkiye kamuoyu hem Arap ve İslam
dünyasına yönelik propagandasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Filistin davasının bu anlamda, gerçek bir dayanışma
gösterilmeden bir rant meselesi olarak görülmesine karşı mücadele eden Boykot
Girişimi, hem bu perspektife karşı ilkeli bir dayanışma söylemi oluşturmaya hem
de işgal devleti ile çeşitli düzeylerde süren ortak askerî teknoloji gelişimi
çalışmalarını ve ticarî ilişkileri hedef alan kampanya ve teşhir sürecine devam
edecektir.
Filistin halkına 2008 yılındaki ve Mavi Marmara
saldırıları ardından Türkiye’nin İsrail’den Heron uçakları alımına karşı
çeşitli kampanyalar yürüten Boykot Girişimi; hâlâ iptal edilmemiş askerî
ilişkilerin ve aynı zamanda, MAN, THY, İTÜ, OTOKAR, Bankpozitif ve Zorlu Grubu
gibi kamu ve özel kurumların İsrail ile yaptığı askerî teknoloji ve ticarî
ilişkilerin takipçisi olacaktır. Bu çizgide, İsrail ile askerî ilişkilerin
kesilmesi için başlattığımız imza ve eylem kampanyamız önümüzdeki dönemde hız
kesmeden devam edecektir.
İsrail işgal devleti, geçtiğimiz günlerde ateşkes
anlaşmasını ihlale devam etti. Aynı zamanda Batı Şeria’da el-Halil ve
Beytullahim kentlerinde 4 bin dönüm araziye el koyarak 30 yıldan beri en büyük
Filistin toprağı parçasını aldı. Uluslararası hukuku hiçe sayarak
yerleşim-işgal bölgeleri inşa etmeye ve Gazze ablukasını devam ettirirken
Filistinli bedevilerin evlerini yıkmaya devam ediyor. Filistin halkı ise Batı
Şeria ve Kudüs’te işgale karşı mücadelesini sürdürüyor. Irkçı apartheid
devletinin saldırganlığını durdurmak için en sahici uygulama İsrail devletini
abluka altında tutmaktır.
Son olarak Boykot Girişimi olarak, Filistin halkının,
başta Filistinli mültecilerin toprağına geri dönmesi, işgale son verilerek
bağımsız bir Filistin devleti kurulması ve ırk ayrımcı apartheid sisteminin
sona ermesi için yürüttüğü mücadeleye destek vermekten gurur duyduğumuzu
belirtmek isteriz. Aynı zamanda, İngiltere ve ABD’de yakın bir zamanda, İsrail
ile işbirliği devam eden askerî üretim yerlerini işgal eden ve İsrail
gemilerinden malların indirilmesini engelleyen ve hızla büyüyen uluslararası
BDS hareketinin bir parçası olmaktan da gurur duyuyoruz. Bu onurlu mücadelede,
Türkiye’de örülmesi gereken Filistin ile gerçek bir dayanışma hattını
pekiştirmeyi, halkların kardeşliği ilkesi üzerinden kurulacak kalıcı Ortadoğu
barışı için önemli bir mücadele stratejisi olarak görüyor ve hayata geçirmeye
devam edeceğimize söz veriyoruz.
İsrail’e kalkan olan, İsrail ordusu ile kârlı ticaret
peşinde koşan, bu ticarete göz yuman, İsrail’le tatbikat yapan bir iktidar
Filistin’e dost olamaz;
Bu askerî anlaşmalara, bu kanlı ticarete, bu kanlı
işbirliğine son verin!
Türkiye İsrail arasındaki ekonomik, diplomatik,
askerî, akademik ve kültürel ilişkilere son!
Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot!
Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi
04 Eylül 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder