Babil halkı, Allah’ın yolundan saptığından, her sene
putlar için ayin düzenlerdi. Bu ayinde bir yere toplanır, bayram yapar ve sonra
puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir
bayram günü, Hz. İbrahim puthaneye girip, bir balta ile bütün küçük putları
kırdı. Baltayı da en büyük putun boynuna astı ve oradan uzaklaştı.
§
“Sosyalist
tarikatların gelişim sistemi ile hakikî bir işçiler hareketinin gelişim
sistemi, birbirlerine nazaran daima ters orantılı seyretmiştir. İşçi sınıfı,
bağımsız bir tarihsel hareket için yeterli olgunluğa erişene dek tarikatlar
(tarihsel açıdan) haklıdırlar. İşçi sınıfı söz konusu olgunluğa eriştiğinde,
hastalıklı tarikatlar, esas olarak gerici hâle gelirler. Gene de tarihin her
yerde gösterdiği şey, Enternasyonal içinde de tekrarlanmıştır. Modası geçmiş
olan, yeni elde edilmiş biçim dâhilinde kendini tekrar tesis edip varlığını
sürdürme gayreti içindedir.” [Karl Marx]
§
Bugünkü Çayan Mahallesi üzerinden açığa çıkan kavgada
bir tarafa yakışan, “milliyetçilik” eleştirisi yapmak değil, devrimci hat açıp
mazlum halkın mücadelesine yoldaş olmaktır; diğer tarafa yakışan ise,
devrimciye değil, vatana saldırana kurşun sıkmaktır.
§
Masa başında dönen, kapalı kapılar ardında süren
siyaset oyunlarına kurban edilecek tek evladımız, tek kardeşimiz yoktur.
§
Kolektif faaliyet, geçmiş husumetlere, kişisel-öznel
duygulara alet edilemez. Geçmişin defterini mülk edinmiş olanlar, onların
kapanmasına da izin vermemektedirler. Her sayfasında solun rekabetçiliğinin ve
mülkiyetçiliğinin döktüğü kan izleri vardır. Sol, burjuvaziyle dövüştükçe
rekabetçilikten, devletle mücadele ettikçe mülkiyetçilikten kurtulacaktır. Geçmişe
ve geleceğe konulan ipotek, kolektif hareketi engellemektedir. O özgürleşirse,
bugüne daha güçlü vurulacaktır.
§
“Komünizm bir doktrin değil,
harekettir.” [Engels]
§
Seçim gibi bir çalışma ile bir mahalle halkının
kolektif direncini terazide tartmak, her şeyden önce ayıptır. Bugün lazım
gelen, devrimci bir hukuk ve ahlâktır. Dövüşen, direnen bir halkın
gerçekliğinde, terazinin hangi kefesinin ağır basacağı bellidir. Mesele, bu
esnaf-zanaatkâr kafasından kurtulmaktır. Mazlumların ve sömürülenlerin,
pazarcıların yaptığı ucuz pazar yeri kavgalarından kazanabileceği bir şey
yoktur. Devletin başına geçmek isteyenle, o devleti yıkmak isteyen asla bir
tutulamaz.
§
Özel doktrin sahipleri, puthaneler inşa etmiş
olabilirler. Sömürülenlerin, mazlumların adsız, kolektif seli o puthaneleri
yıkacak güçtedir. Bu hareket teoriye de yedirilmeli, gerçeğe karşı
konumlanışımız değişmelidir.
§
“Ben istediğim yerde istediğim çalışmayı yaparım”
lafı, sol liberal bir düsturdur. Bu laf, esasında mahallede saldırıya uğrayan
özneye değil, saldıranların kışkırttığı özneye söylenmektedir. Mesaj
dolaylıdır. Kimi yapılar, gizli mesajlarıyla, yanlarına aldıkları gücü iğdiş
etme derdindedirler. Tasfiye edilmek istenen, A örgütü değil, kolektif devrimci
iradedir. “Stalinizm”, “merkeziyetçilik”, “tahakküm”, “baskı” eleştirileri
bahaneden ibarettir; mesele, söz konusu gücün sahneden inmesi, eleştiri sahiplerinin
huzurlu küçük burjuva oyunlarının hâkim olabilmesidir.
§
Elli yıldır solun adım atmadığı onlarca mahalle
varken, zaten sol kolektif bir iradenin yükseldiği yere zorla girmek istemek,
aymazlıktır. İşbölümü, disiplin ve hiyerarşi anlayışı, yaşanan çatışmada bir
kez daha darbe almıştır. Çatışma, mahallenin başka mahalleleri, mazlum milletin
başka mazlum milletleri örgütleme imkânını sıfırlamak içindir.
§
IŞİD’in ilkin keseceği Alevîlere, “şu solcu
IŞİD’cilerden uzak durun” diyerek, onları örgütleyeceğini zannetmek, saflıktır.
Düşmanla savaşmak, ondaki halk gücünün toplumsal-tarihsel içeriğini anlamayı da
gerektirir. Demek ki IŞİD’le dövüşmek, sadece kendi dünyasına gömülmekle,
Alevîlerin kaygılarını ciddiye almamakla sonuçlanmaktadır.
§
İktidar partisiyle çeşitli düzeylerde pazarlık
yürütmek meşrudur. Ama o pazarlığın öznesinin, söz konusu pazarlığın dışında da
bir dünya olduğunu kabul etmesi gerekir. “Kritik günlerden geçiyoruz, herkes
bize omuz versin, vermeyen ölsün” demek, bencilliktir. Zaten pazarlık sürecini
havada asılı, kendinden menkul kılacak olan da dış dünyada olan bitene
körleşilmesi, dış dünyada olan bitenin sadece pazarlık malzemesi olarak
görülmesidir. Pazarda süren yaşama “yeni”, dışındakine “eski” demek,
anlamsızdır.
§
Salt kitle manipülasyonu ve mobilizasyonu için girilen
çatışma süreçleri, iki tarafı keskin kılıç gibidirler, tutanın elini de
keserler. Gerçeklik yitimi burada başlar. Kitleye sahip olmak isteyenlerle, ona
ait olmayı zorunluluk görenler ayrışırlar. Bu, kolektif mücadeleyi katleder.
§
“Gerçekliğin kendisi kadar radikal
olmak gerekir.” [Lenin]
§
“Her şeyin başı da sonu da benim” diyenlerin
arasındaki rekabet, gerçekte sadece, mülkiyetin fiilî sahiplerinin işine yarar,
onlar için gerekli serbestiyet alanını açar. Gerekli olan, araya, arada olana,
ortak olana bakmak, ona ait olmaya çalışmaktır.
§
Mahallelerde fuhşa ve uyuşturucuya karşı mücadele, on
yıl öncesinden itibaren burjuvazinin rant hattını iç kesimlere çekmesiyle
ilişkilidir. Halkçı sol, bu eksen kaymasına, mahalleleri temizleme iradesiyle,
cevap vermiştir. Kimileri ise bu eksen kaymasını pazarlık masasında koz olarak
değerlendirmiş, kimileri ise onu devrime doğru sivriltmiştir. Söz konusu
çalışmayı yürüten özneye saldırmak, bu eksen kaymasının kalıcı sonuçlar
üretmesi için gereklidir. Mahallenin burjuva rantiyeciliğine karşı direnci kırılmak
istenmiş, bu, sol liberaller eliyle gerçekleştirilmiştir.
§
Son çatışmanın tetikçileri, sol liberal yapılardır.
Sokak çocuklarının evlerini işgal edip, sonra onları dövüp evden atanlar (Ahmet
Saymadi vs.), “yiğit twitter’cılar” olarak, yangına benzin taşımışlardır. Ne
pahasına olursa olsun, devrimci kalana dönük hasetlerini pervasız bir
yalancılığa ve saldırganlığa tahvil etmişlerdir. Bu sol liberaller samimilerse,
polis bugün “Hasan Ferit”e saldırırken kendilerine de ateş ettiğinde, “bize
niye saldırıyorsunuz, onlara saldıracaksınız” diyen unsurlarını derhal temizlemelidir.
Saldırının mevzide açtığı çatlaktan çetelerin ve polisin sızmasını görüp
utanmalıdır.
§
Bu koşullarda kolektif ve nesnel düşünmek gereklidir.
Kolektif ve nesnel planda, eksiği, gediği, günahı, vebali ne olursa olsun,
devrimi ve devrimci mücadeleyi dik ve diri tutana sahip çıkmak farzdır.
Kurtuluşumuz liberalleşmekte değil, devrimcileşmektedir.
§
Devrimci olan, her hareketi, eylemi kendisinin
açmadığı bir paranteze (Kemalizme) almamalıdır. Mazlum milleti kendi varlığında
kuran özne ise, ait olmadığı topraklarda, her şeye kendi parantezini
dayatmamalı, kendisini bir anda ait kılan gücü eleştirebilmelidir. İlki
devletin; ikincisi burjuvazinin saldırısı olarak cisimleşmekten kurtulamaz.
§
Bugün devrimci özne için “onun devri kapandı”
diyenler, aslında üyesi oldukları partinin (HDP’nin) ana bileşenine
söylemektedirler bu lafı. Onun biteceği, kitlesinin kendilerine kalacağı günü
iple çekmektedirler. Ama hakikatin ipine tutunmak yerine başkalarının ipini
çekenler, yanıldıklarını kısa sürede anlayacaklardır.
§
İslam ve Kürd’ün solda yerleşik mülkiyetçiliği ve
rekabetçiliği tasfiye etmesine iştirak etmek zorunludur. Solun İslam ve
Kürd’deki mülkiyetçiliğe ve rekabetçiliğe karşı geliştirdiği direncin parçası
olmak şarttır.
§
Bir kesimin genel algısına göre, masa başında
konuşulan şudur: “CHP’nin ve tüm solun alanını daralt.” Saldırı ve çatışma, bu
emrin ifa edilmesinden başka bir şey değildir. Mahalle, dolaylı olarak, bu
fısıltıyı duymuş, fısıltının sahibi olan iktidara karşı dolaylı bir direniş
geliştirmiştir. Direnişi “Kemalistlik” veya “Cehepecilik” olarak okuyup karşıya
atmak şu an için apolitik bir tutumdur.
§
Mahallenin kuruluşunda kullanılan harçta kimin teri ve
kanı varsa, mahalle onun öznelliğinde politikleşip devrimcileşir. Orası artık
her türden çalışmanın, istenildiğinde yapılabildiği bir yer değildir. Allame-i
cihan olunsa, en öz teorik ve politik birikime sahip bile olunsa, mahallenin
olup olabileceği özneliği ve politikliği o kadardır. Dolayısıyla, “yeni yaşam”,
terini ve kanını başka mahallere akıtmalıdır.
§
“İbrahim
onlara dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı
bırakıp birtakım putlar edindiniz.” [Ankebut:25]
§
Çatışmada 16 yaşında bir tekstil işçisi vefat
etmiştir. Önce “Şırnaklı” olduğu söylenip Kürdler kışkırtılmak istenmiş,
sonrasında “gencin cenazesi memleketi olan Karabük’e gönderilmiştir.” Sol
liberal yapı, olaylar süresince yürüttüğü provokatif faaliyeti ölen genç
üzerinden de devam ettirmiştir. Burası kavgalı bir turabdır, İbrahim’in ayetini
elbette duyanlar vardır.
§
“Öksüz” sözcüğü “ök”ten türer. “Ök” ise “bağ, ip”
demektir. Zamanla anlamı genişlemiş, “göbek bağı” ve “anne”yi içeren bir anlama
kavuşmuştur. “Öksüz”, anasız demektir artık.
§
“Anamız amele sınıfıdır.” [Avusturya
İşçi Marşı]
Eren Balkır
2 Ağustos 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder