İç Savaş İçinde İç Savaş
Uluslararası kamuoyunun dikkatlerinin İsrail’in
Gazze’ye yaptığı bombardımana çekildiği bir sırada, IŞİD savaşçıları, doğu
Suriye’nin önemli bir bölümünü ele geçirdiler. Irak’ta ele geçirilen tankları
ve ağır silâhları kullanan örgüt, petrol zengini bir bölge olan Deyrizor’un
neredeyse tamamını ele geçirdi, bugünse Suriye Kürdlerinin direnişini kırmaya
çalışıyor.
IŞİD, diğer muhalif gruplar, 10 Haziran’da Musul’un
ele geçirilmesi sonrası IŞİD lideri Ebubekir Bağdadî’nin ilân ettiği hilâfete
biat etmesi ya da kaçması sonucu, Beşar Esad’a muhalif olan kesim üzerinde
belirli bir hâkimiyet kurmuş durumda. Pazartesi günü cihadcılar, Fırat Nehri
kıyısındaki Deyrizor’un yarısını aldı, şehre siyah bayrağını çekti ve öncesinde
şehri kontrol eden, El-Kaide uzantısı Nusret Cephesi’nin komutanını idam etti.
Geçen ay Irak’ta elde edilen zaferlerin ardından IŞİD
Suriye’de ciddi bir ilerleme kaydetti. Bu durum, tüm bölgedeki güç dengesini
değiştirdi. Suriye devleti ya da IŞİD yanında durmayan muhalif askerî güçlerin
belirli bir varlık göstermelerinden söz etmek mümkün değil bugün; bu da, ABD,
Britanya, Suudî Arabistan ve Türkiye’nin Esad’a ve IŞİD’e düşman olan grupları
destekleme siyasetini tümüyle geçersiz kılıyor.
IŞİD, Aynu’l-Arab ya da Kobani olarak bilinen Suriye
Kürdlerinin bulunduğu bölgeyi ele geçirmeye çalışıyor. Burada 500.000 civarında
Kürd yaşıyor. Bunların önemli bir bölümü, kuzey Suriye’nin diğer bölgelerinden
gelen mülteciler. Independent gazetesini telefonla arayan ve Kobani’de
mücadele eden İdris Nasan isimli bir politik eylemci şunları söylüyor: “IŞİD,
son 13 gündür bize 5.000 civarında savaşçı ile saldırıyor. Saldırılarda Irak’ta
ele geçirilen tanklar, roketler ve (çok amaçlı, dört çekerli, yüksek
performanslı bir askerî araç olan) Amerikan Humvee’lerini kullanılıyor.
Çatışmalar çok zorlu geçiyor, üç köy kaybettik ama geri alacağız.”
İdris’in ifadesiyle, Kobani bölgesinin olağan nüfusu
200.000 fakat bu sayı, sınır bölgesinden ve Halep’ten gelen mültecilerle
birlikte, epey artmış. Özel olarak endişe verici diğer bir husus da, aralarında
13-14 yaşlarında 133 çocuğun bulunduğu 400 kadar Kürd rehinenin kaderi.
İdris’in söylediği kadarıyla, IŞİD mensubu tutsaklarla bu insanların takas
edilmesine ilişkin müzakereler, IŞİD’in daha fazla rehine ele geçirmek istemesi
sebebiyle, sonuçsuz kalmış.
UNICEF Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölge müdürü Maria
Calivis’in ay başında kaleme aldığı bir bildiriye göre, tüm bu çocuklar,
kaçmayı başaran dördü hariç, hâlâ tutsak durumunda. “Bu çocuklar, Halep’te lise
final sınavlarına girdikten sonra Aynu’l-Arab’a (Kobani’ye) gidiyorlar ve
burada kaçırılıyorlar. Kaçırılmaları üzerinden bir ay geçmiş.”
Çocuklarla ilgili herhangi bir tanık bilgisi mevcut
değil ama bir Kobani gazetesindeki habere göre, bu çocukların bir kısmı IŞİD
tarafından kaçırılmış. Sonrasında çocuklara işkence edilmiş. Ayrıca habere
göre, çocuklar iki okulda tutuluyorlar, okulların yakınlarında oturan aileler,
çocukların işkence görürken attıkları çığlıklar ve ağlama sesleri yüzünden
uyuyamadıklarını söylüyorlar. Bu insanlar, okullardan birine ateş edildiğini ve
çocukların öldürülmüş olabileceğinden korktuklarını ifade ediyorlar.
Kobani’deki saldırı altında olan Kürd yerleşim
bölgesi, Suriye’deki 2,5 milyonluk güçlü Kürd azınlığa ev sahipliği yapan
birkaç bölgeden biri. Kürdlerin önemli bir bölümü, ülkenin kuzey ve
kuzeydoğusunda yaşıyorlar. Kobani’nin kaderi, Kürdler, özellikle sınırın öte
tarafındaki Türkiye Kürdleri için millî bir dava hâline gelmiş durumda. “halk
savunma birlikleri”nin bölgenin savunulması için ellerinden gelenin fazlasını
yaptığı Kürdistan Demokratik Birlik Partisi’nin kaleme aldığı bir bildiride
şunlar söyleniyor: “Tüm Kürdler Kobani’ye gidip direnişe katılmalıdırlar.”
İdris de “IŞİD’e istihbarat ve lojistik destek sağladığı” için Türk hükümetini
suçluyor. Diğer Kürd kaynakları da bunun pek mümkün olamayacağını ifade
ediyorlar ama Türkiye’nin geçmişte IŞİD ve Nusret Cephesi’ne yardım ettiğine
dair tespiti bir biçimde kabulleniyorlar.
Doğu Suriye’de IŞİD’in esas olarak saldırdığı bir
diğer yer de Deyrizor. Burada örgüt Nusret Cephesi ile Ahrarü’ş-Şam örgütlerini
mağlup etti. Bu örgütler, kendilerinin IŞİD’den daha fazla silâha ve savaşçıya
sahip oldukları iddiasındalar. Bir tahmine göre, IŞİD’in savaşçı sayısı 10.000.
örgütün morali yüksek, bankaları yağmalayıp kuzeydoğu Suriye’deki petrol
kuyularını ele geçirdiğinden, finansal durumu da gayet iyi. IŞİD, ayrıca
Deyrizor ve Rakka şehirlerinde güçlü olan kabilelerin desteğini kazanma konusunda
da başarılı. Örgüt, bu kabileleri karaborsada satışa çıkartmak üzere farklı
kuyulardan petrol çıkartma işinde kullanıyor.
IŞİD, ister cihadcı olsun ister olmasın, Suriye’deki
silâhlı muhalefetin geri kalan kısmıyla savaşmaya başladığı bu yılın başından
beri, “iç savaş içinde iç savaş” veriyor. Bu savaşta 7.000 civarında
savaşçısını kaybetti. Askerî açıdan gayet iyi yönetilen IŞİD, yılın ilk
aylarında Halep, İdlib ve Kuzey Halep’i terk etti ki bu ricat, diğer isyancı
gruplarca yanlış biçimde, zafiyet alameti olarak yorumlandı, oysa aslında söz
konusu ricat güçlerini yoğunlaştırmaya dönük taktiksel açıdan kurnazca bir
manevraydı.
Irak’ta yakınlarda başarı kazanan IŞİD, bugün karşı
saldırıya geçmiş durumda. Deyrizor’u alan örgüt, Doğu Halep’teki El-Bab’da
bulunan üssünden çıkıp Halep’e yeniden taşınmanın yollarını arıyor. Bu esnada
Halep’teki devlet güçleri ise isyancıların direnişini kırmak için hamle yaptı,
bu hamle, isyancıların elindeki mahallelerin kısa süre içinde tecrit edilmesine
neden olabilir. Suriye ordusu ve IŞİD o vakit çatışabilir, zira iç savaşta
geriye kalan tek en önemli oyuncu o.
Suriye muhalefeti, IŞİD ve Suriye devleti güçlerinin
fiilî bir ateşkes imzaladıklarını ve bunların arasında gizli bağların
bulunduğunu iddia etti hep. Bu, Washington, Londra ve Paris kaynaklı bir
propagandadan başka bir şey değildi aslında. Ama IŞİD’in, geçen Yaz, Halep’in
kuzeyindeki Minnih hava üssünün alınmasına yardım ettiği ve esas olarak diğer
isyancı gruplarla çatıştığı doğru. Cumhurbaşkanı Esad ile Bağdadî karşı karşıya
geldiği vakit, Batı ve müttefikleri Suriye devletini zayıflatmaya dönük gayretlerini
sürdürüp sürdürmeyeceklerine karar vermek zorunda kalacaklar.
Patrick Cockburn
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder