1861’de Jeff Davis’in Amerika Konfedere Devletleri
Başkanı seçilmesinden beri belki de en şaşırtıcı seçim, Mareşal Sisi’nin
Mısır’da Cumhurbaşkanı seçildiği seçimdi.
İki seçimin ortak bir noktası var: ikisi de düzmece.
Sisi, ülkedeki ana muhalefet partisi Müslüman
Kardeşler’i (İhvan) geçen yıl 3 Temmuz’da gerçekleşen askerî darbe sonrası
yasakladı. Emrindeki silâhlı güçler, Rabiya Meydanı’nda yapılan son gösterideki
oturma eylemine saldırdı ve 1.400 İhvan destekçisini katletti.
Yasaklama sadece İhvan ile ilgili değil, tüm muhalif
güçleri de kapsıyor. Bugün Mısır’da, aralarında, bugünlerde “terörist örgüt”
ilân edilen İhvan’ın önde gelen liderlerinin bulunduğu 40.000’in üzerinde
politik tutsak var. Sadece bunlar da değil. El-Cezire’den gazeteciler, Devrimci
Sosyalistler üyeleri, demokrasi eylemcileri, blog yazarları hepsi birden
hapiste.
Sonrasında, savunma avukatları yokken 500’den fazla
göstericiye ölüm cezası verildi.
Her şeyin ötesinde, kısa süre önce “gösteri kanunu”
çıkartılarak, her türden kamusal gösteri kanundışı ilân edildi.
Elbette bu koşullarda yapılan her türden seçim
diktatörün kendisini aklamasına yarayan bir halk oylamasına dönüşür ve
meşruiyete dair paçavralarla çıplak ve kanlı karşı devrimin örtülmesini ifade
eder.
Ama sonra bu hamle bile geri teper. “Seçim” her şeyden
önce katılımcı sayısı ile ilgili bir meseledir. Eğer Sisi seçimlere
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin seçilmesini sağlayan oran olan yüzde 50’den
fazla katılım sağlayamamışsa, bu, onun yetkilerini demokratik kullandığı
iddiasını tümüyle boşa düşecektir.
Bu yüzden Sisi umutsuzca bir hamle yaptı ve hükümet
eşiği aşmak için seçim süresini tam bir gün uzattı ama kimse yüzünü sandıklara
çevirmedi. Ardından City Stars denilen alışveriş merkezini kapatıp seçmenlere
zorla oy kullandırttı. Trenleri ücretsiz yaptı. Seçimlerin son gününü ülke
genelinde tatil ilân etti. Son olarak da oy kullanmayanların 500 Mısır sterlini
ceza ödeyeceğini söyledi.
Bu hamlelerin hiçbirisi işe yaramadı ve katılım oranı
yüzde 40-45’te kaldı. Sisi’nin ağzından daha yüksek oranlar çıkabilir ama bu
söylenenlere kimse güvenmiyor. Esasında seçimlerin düzgünce, sahtekârlık
olmadan gerçekleştiğine inanan Mısırlıların oranı sadece yüzde 34.
Sisi’nin elinden, seçimin meşru olduğunu iddia
etmekten başka bir şey gelmiyor. Bu noktada da solcu Nasırcı Hamdin Sabahi’nin
karşısına çıkmasını istiyor.
İhvan ve ilk 25 Ocak devriminin merkezî örgütü
olan 6 Nisan Hareketi’nin seçimi boykot çağrısına uymayan Sabahi, Sisi
diktatörlüğü nezdinde muazzam bir itibar elde etmiş görünüyor.
Sabahi yarıştaki tek rakip aday. Eğer aday olması
sonrası çekilseydi ya da aday olmaya karşı çıksaydı, Sisi’nin adaylığı bir
diktatör manevrası olarak ifşa olmuş olacaktı. Tek adaylı seçimden yüzde 95 oy
almak anlamsızlaşacaktı.
Dolayısıyla Devrimci Sosyalistler’in ve başka solcu
ekiplerin de boykota karşı çıkmaları, farsa dönüşmüş olan bir seçimde yer alıp
Sabahi’ye destek atmaları gerçekten çok şaşırtıcı.
Üstelik bu destek de “devrimin savunulması” ve
“yeniden toplaşma için gerekli zeminin temin edilmesi” türünden ifadelerle
meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Oysa meselenin ikisiyle de alakası yok. Sabahi
şunu açıkça söyledi: “Ben İhvan ile ilgili yasağın sürmesini sağlayacağım ve
ona terörist bir örgüt olarak muamele edeceğim.” Ayrıca Sabahi, polisin ve
ordunun Rabiya Meydanı’ndaki oturma eyleminde 1.400 insanı katletmesini de
savundu. Demek ki İhvan ile ortak bir cephe oluşturup Sisi önderliğindeki karşı
devrimle mücadele etmeye itiraz etmek büyük bir taktiksel hatadır; bu hata,
karşı tarafın ifşaatını örtbas etmek için önemli bir kılıf temin etme
noktasında söz konusu unsurların Sabahi’yi desteklemelerine neden olmuştur.
Söz konusu koşullarda bu olağanüstü hata kendi
ifadesine kavuşmuş görünmektedir. Sabahi, seçimde yüzde 5’ten daha az oy aldı.
Bu, Sabahi’nin üçüncü geldiği, Mursi’nin kazandığı son cumhurbaşkanlığı
seçimlerinden beri ciddi bir düşüşün yaşandığının delilidir. Esasında o seçimde
Sabahi oylarının çoğunu Kahire ve İskenderiye’den almıştı. Mübarek’e muhalefet
etmekle geçen onca yıl Sisi’ye verilen hizmetle geriye dönülmez biçimde
lekelendi. Dolayısıyla bu leke, Sabahi’yi destekleyenlerin itibarı üzerine de düştü.
Sabahi’nin adaylığı, Avrupa Birliği gözlemcilerinin
uzun süre önce gayrimeşru ilân etmeleri gereken bu seçim oyununun sonucunu
beklemelerine neden oldu. Ama bu, aynı zamanda Batı’nın Sisi diktatörlüğüne
yolu daha da açtığını ifade ediyor. NATO’nun başındaki isim seçimlerden kısa
bir süre önce Sisi’yi ziyaret etti ki bu, Mısır tarihinde ilk kez gerçekleşen
bir olay.
Demokratik hareketin, işçi hareketinin ve solun önünde
zor ve uzun bir yol bulunmaktadır. İlk ve en önemli adım, Sisi’ye muhalif olan
herkesi yeniden biraraya getirmek olmalıdır. Evet, İhvan’ın iktidarda kaldığı
süre zarfında Mısır derin devletiyle uzlaştığı doğrudur. Evet, onun polisin ve
ordunun baskılara devam etmesine imkân verdiği, üstelik baskının düzeyinin Sisi
dönemine kıyasla niteliksel açıdan daha yoğun olduğu da doğrudur. Ama şu da bir
gerçek ki İhvan karşı devrimci derin devlet gibi değildir. Pratikte İhvan’ın
yaptığı hatalar ve gerçekleştirdikleri uzlaşmalar ilkin onun kurban olmasına
yol açmıştır. Dolayısıyla Sisi’ye karşı birleşik bir muhalefet tesis etmek tam
da bu nedenle mümkündür. Bu aşamada İhvan’ın Sisi’ye kapı araladığını asla
unutmamak gerekir. Ama eğer bu kapı bir daha kapatılacak ise bu işi yapmak için
İhvan’ı destekleyen kitlelerin yardımını almak zorunludur.
John Rees
29 Mayıs 2014
Kaynak
Thermidor: Grekçe
“ısı” anlamındaki “thermos” sözcüğünden türeyen Fransızca sözcük “thermal”a
atıfla türetilmiştir. Fransız Devrimi sonrası oluşturulan yeni takvimde 19-20
Temmuz ile 17-18 Ağustos arasındaki ayı ifade eder. Bu ay içinde, 1794’te
Robespierre devrilmiş, yerine devrimi istikrara kavuşturmak isteyen, radikal
hedef ve stratejilerden vazgeçen bir ekip geçmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder