Pages

20 Haziran 2014

Liberal Direniş'çiler ve Hizbullah


Hizbullah’ın İsrail’e karşı direnişi terk ettiği ve “dost Müslümanlar”la dövüştüğü iddiasıyla, kendi hayal kırıklıklarını dillendiren (sahte) solcu Arapların çocuksu tavırlarından bıktım usandım artık. Neymiş efendim, Hizbullah Suriye’de oynadığı askerî rol sebebiyle, “mezhepçi” bir sapma içerisindeymiş, Irak’taki kutsal mabetleri koruma niyeti ile Şam’daki Seyyide Zeynep Türbesi’ni koruması bu sapmanın deliliymiş, üstelik bir de Bush’un “teröre karşı savaş” söylemini benimsiyormuş.

İlk husus şu: Hizbullah’ın gerçekte İsrail’e karşı verdiği mücadeleyi terk ettiğine dair tek bir belirti bile mevcut değil. Bu zevata, İsrail’in Suriye’de savaş başladığından beri Lübnan’a hiç saldırıp saldırmadığını, saldırmışsa, Direniş’in bu saldırıya cevap verip vermediğini sormak gerekir. Bu kişiler, ayrıca İsrail Savunma Güçleri Generali Amos Gilad’ın “tüm İsrail bölgesini bugün tehdit etmekte olan roketlere mani olamadıklarını” ikrar eden cümlelerini de okumalılar. Bu aşamada, görece daha basit bir düzeyden şunu sormak da mümkün: bir kişinin kendi varoluşu için dövüşmesini doğası gereği şerefsiz ve kişiliksiz kılan nedir? Modaya uyup İntifada’dan yana saf tutanlar, gerçek bir direniş hareketinin herhangi bir grup veya yapının İsrail ile birlikte kendisine saldırdığında ve halkını, bölgesini tehdit ettiğinde diğer yanağını çevirmesi gerektiğine mi inanıyorlar? Ya da bilinçleri hâlihazırda dumura uğradığından, bu kesim, İsrail tarafından kullanılan, petro-dolarla beslenen tekfircilere geçit verse, ortada İsrail ile dövüşecek bir direniş hattının kalabileceğine mi inanıyorlar?

İkinci husus şu: Bu liberal Direniş’çilerin çocuksu Marksist hayallerine karşın, Hizbullah kendisinin seküler ya da sosyalist bir hareket olduğunu hiçbir zaman ilân etmedi. Hizbullah, kökleri İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi ile Velayet-i Fakih denilen Şii İslamî kavrama dayanan İslamî Şii bir harekettir. Bu itibarla, Hizbullah için Şiilerce kutsal kabul edilen mabetlere saygısızlık edilmesi önemli bir meseledir, tıpkı İslamî sembollere yönelik saygısızlığın yüz milyonlarca Müslüman için dert teşkil etmesi gibi. Bu, Hizbullah’ı mezhepçi bir örgüt kılmaz, zira dindarlık ve mezhepçilik, tekfirciler elinde sık sık üst üste binse de, birbirlerini karşılıklı dışlayan iki kavramdır.

Son husus da şu: Hizbullah İsrail’e “terörist” diyor ama bunu tekfirciler gibi yapmıyor. Bu sebeple örgütün “terörist” demesini yeni muhafazakâr ABD başkanının kullanımına benzetmek anlamsız. Ayrıca Hizbullah “terörizm” terimini kullanırken, bilerek ya da bilmeyerek, ABD’nin kullandığı söyleme başvurmuyor, zira bu söylem bütünlüklü, ideolojik açıdan sınırlandırılmış bir düşünce ve dil sistemini ifade ediyor, farklı aktörler için farklı kullanımlara sahip bir kelimeyi değil. Hizbullah tekfircilere “terörist” derken, bu terimi Direniş Ekseni’ne ait söylem çerçevesinde kullanıyor, onu kesinlikle Amerikan emperyalizmine ait bir senaryodan alıntılamıyor.

Emel Saed Gureyb

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder