Görünmez İmparatorluklar, Devlet İktidarı
ve Yirmi Birinci Yüzyıl Sömürgeciliği
“Bir metafor olarak futbol kimi zaman gerçek bir
savaşa dönüşür.” diye yazıyor Uruguaylı yazar Eduardo Galeano. Brezilya’da
birçok insan için hâlihazırda gerçekleşen Dünya Kupası etrafında gerçek bir
savaş çoktan kopmuş durumda. Fukara halk toplulukları, stadyum inşaatları ve
bağlantılı altyapı için yerlerinden edildiler, yüksek güvenlik düzeyi polis
şiddetini artırdı ve Dünya Kupası’nın muazzam ekonomik maliyeti ülkenin en
fakir insanlarının haklarına karşı bir saldırı olarak görülmeye başlandı. Bu
karşıtlıkların bir sonucu olarak söz konusu uluslararası spor etkinliği yaygın
bir dizi protesto eylemleriyle karşılandı.
Bu gösterileri bastıran Brezilya güvenlik güçleri
eğitimlerini, eskiden Blackwater şimdilerde Academic olarak bilinen, ABD’li bir
özel askerî ve güvenlik şirketinden alıyor. Bu eğitim, Brezilya basını ve
ABD’li spor yazarı David Zirin tarafından açığa çıkartıldı. “Blackwater Dünya
Kupası Güvenliğine Neden Yardım Ediyor?” başlıklı bir makale kaleme alan Zirin,
2009’da açığa çıkan bir Wikileaks belgesine atıfta bulunuyor. Bu belgeye göre,
Washington Brezilya’da Dünya Kupası ile bağlantılı olarak ortaya çıkabilecek
krizlerin ABD’nin ülkenin iç işlerine çeşitli yollardan karışma fırsatları
sunması beklentisi içerisinde. Zirin’e göre, Washington “Brezilya’nın içine
düştüğü sefalet koşullarının oportünizm için gerekli alanı açacağını
düşünüyor.”
Kapitalizmin mermileri Dünya Kupası’nın başlamasıyla
çıkıyor namlusundan. Tıpkı ABD ile Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın
imzalanmasında olduğu gibi. Beş yıl önce Haziran ayında Peru’da sayısız
protesto gerçekleştirilmiş, binlerce yerli Awajun ve Wambi Amazon arazisinde
petrol-gaz çıkartılmasına ve ağaç kesimine karşı yolları kapatmıştı. ABD ile
serbest ticaret anlaşması imzalayan Peru hükümeti protestolarla nasıl başa
çıkacağını bilememişti, zira STA şartlarını karşılamak için ihtilaflı kimi
imtiyazların verilmesi kararının altına imza atmıştı. 21 Temmuz 2009 tarihli
Wikileaks belgesine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı Lima’daki ABD
Büyükelçiliği’ne bir mesaj gönderdi: “Kongre ve Peru Cumhurbaşkanı Garcia
protestoları bastırmak zorunda, Peru-ABD arasında imza edilmiş serbest ticaret
anlaşmasının böylesi sonuçları olması kaçınılmaz.” Dört gün sonra Peru devleti
protestoları şiddetle bastırdı, çatışmalarda 24 polis, 10 sivil, toplam 34
insan öldü. Çatışma sürecinin ABD eliyle derinleştirilmesi işe yaradı ve serbest
ticaret anlaşması planlandığı gibi açılan yolda ilerlemeye başladı.
ABD, bölgedeki emperyalist tarihinden ötürü, kötü
şöhretli bir ülke. Ama Washington kendi arka bahçesinde at koşturan yegâne
imparatorluk değil. Kapitalizmin, emperyalizmin ve günümüz sömürgeciliğinin
küresel ve yerel güçleri, futbol stadyumlarından bakır madenlerine, tüm Latin
Amerika genelinde iş başında.
Çin, bölgenin en zengin ülkeleriyle kurduğu aslî
ticaret ortaklığı üzerinden ABD’yi geride bıraktı, Çin’in bölgedeki işlerinin
önemli bir bölümü doğal kaynakların çıkartılması ile ilgili. Güney konisindeki
birçok millete kıyasla, altıncı en büyük ekonomi olmakla Britanya’yı geride
bırakan bir dünya süper gücü olarak Brezilya da emperyalist bir güç hâline
geldi ve bölgenin doğal zenginliği, toprakları ve hidroelektrik enerjisini
patlama yaşayan endüstrileri ve kendi nüfusunu beslemek amacıyla kullanıyor.
Kapitalizm birçok yüze ve müttefike sahip; bunlar
sadece dünyanın kuzeyine ya da söz konusu ekonomi devlerine dayanmıyor.
Sosyolog William Robinson’ın da yazdığı biçimiyle, “Latin Amerika’daki küresel
kapitalizmin yeni yüzü ulusötesi kapitalist sınıfın safları kadar ulusötesi
şirketler ve finansal sermayeyle de bütünleşmeye çalışan yerel kapitalist
sınıfların güdümünde.” Meksika’dan Arjantin’e uzanan hat dâhilinde söz konusu
yerel kapitalist sınıf, küresel düzeyde rekabet edebilme becerisine sahip yetmiş
ulusötesi şirket tesis etmiş durumda.
İmparatorluğun ve sermayenin dostlarını Latin
Amerikalı politik liderler arasında bulmak mümkün. ABD’nin uzun yıllar Latin
Amerika’da casusluk faaliyeti yürüttüğü bilinen bir gerçek. Edward Snowden’in
sızdırdığı belgelerin de açık biçimde ortaya koyduğu hâliyle, Şili’deki
Michelle Bachelet yönetimi iktidara geldiği ilk dönem süresince toprak hakları
için mücadele yürüten Mapuche yerlileriyle ilgili casusluk faaliyeti yürütmesi
için ABD hükümetinden yardım talep etmişti. ABD 2012’de Paraguay’ın başındaki
Fernando Lugo’ya karşı gerçekleştirilen darbeye destek olurken, Lugo görevinden
uzaklaştırılmazdan önce, kendi topraklarına yönelik soya fasulyesi işleyen
şirketin saldırılarına göğüs geren köylülerin bastırılması için kırsal
bölgelerde olağanüstü hâl ilân etmişti.
Latin Amerika’daki birçok yerli halk için, çoğunlukla
ulusötesi şirketlerle ittifak hâlinde olan devlet, yirmi birinci yüzyıla
sömürgeci bir dünya görüşünü taşıyan aslî güç. Devlet bu görüşü özellikle
madencilik, petrol ve gaz endüstrileri alanında doğal kaynakların çıkartılması
noktasında yürürlüğe koyuyor. Ekvador’daki Quito San Fransisko Üniversitesi
profesörü Manuela Picq’in ifadesiyle, “Toprağın madencilik için tek taraflı
sömürüsü bugün Keşif Doktrini’nin bir devamıdır. Bu doktrin, Yeni Dünya’yı kimseye
ait olmayan toprak (terra nullius) olarak kavramsallaştırmış, sömürgeci
güçlere Amerika’daki arazilerin fethedilip sömürülmesi yetkisini vermiştir. […]
Bugün ‘boş’ arazilere dair fikir, doğal maddelerin işlenmesine dönük
uygulamalarda varlığını sürdürmektedir.”
Esasında madencilik alanında Kolombiya’nın kanunen
tanınan yerlilere ait bölgelerin yüzde seksenine kimi imtiyazlar verilmiştir;
Amazon kuşağındaki madencilik bölgelerinin 407.000 kilometre karelik kısmı
yerli arazileri üzerindedir. Picq’e göre, doğal maddelerin işlendiği bu
bölgelerle ilgili olarak, Peru’da 2006-2011 arası dönemde 200 eylemci
katledildi, Ekvador’da doğal kaynakların özelleştirilmesini protesto ettikleri
için 200 insan suçlu ilân edildi, 2010’dan beri Arjantin’de madencilik
faaliyetlerine karşı çıkan 11 eylemci katledildi.
Madencilik endüstrisi ister devlet isterse özel sektör
eliyle işletilsin, çevreyi de tahrip eden bir güç. Picq’in tespitiyle,
Guatemala’daki Kanadalı Goldcorp şirketine ait Marlin Madeni 22 yıl boyunca bir
ailenin kullandığı su miktarını bir saat içinde tüketiyor. Dünyadaki en büyük
bakır üretimi yapan şirketin devletin elinde olduğu Şili’deki madencilik
endüstrisi ülkedeki elektrik üretiminin %37’sini kullanıyor.
Kapitalizm, imparatorluk ve yirmi birinci yüzyıl
sömürgeciliği Latin Amerika’ya çok uzaklardan geliyor ve kurbanlarının üzerine
günbegün çullanıyor. Ancak bu güçler ayrıca Dünya Kupası’nda Brezilya güvenlik
güçlerinin kullandığı biber gazı kapsülleriyle gerçekleştiriyor saldırılarını.
Söz konusu saldırıda yerlilerin elindeki bölgelerde bulunan doğal kaynaklar
sömürülüyor, serbest ticaret anlaşmaları kanla imzalanıyor.
Benjamin Dangl
12 Haziran 2014
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder