Bugün
batıda HDP bürolarına yağan, Ankara’nın taşıdır.
Faşizm
muhtelif versiyonlarıyla Kürd’e karşı gövde gösterisi yapmaya soyunmuştur.
Yerel seçim gündeminde Türklüğün hıncı, hasedi ve öfkesi sandığa örgütlenmeye
çalışılmaktadır. “Türk”, zulme, gadre uğramış göçer ve yerleşik kavimleri
anlatmaz, onlara “idraksiz” diyen Osmanlı’dan miras kalan devletin başına
çöreklenmiş bir avuç seçkinin, subayın, zenginin ve akademisyenin masa başında
ürettiği bir kurguyu ifade eder. Kavganın ortasında olanın kalbi ve aklı anlar
Kürd’ün derdini ama o devletin Türk’ü, Ermeni, Arnavut ve sonrasında Kürd’ün
şuurlanmasına karşı bir kılıç olarak dövülmüştür.
“Türk”,
bu topraklarda yaşamış kadim milletlerden çalınan mülke ucundan ortak olmak
için alınan giriş biletidir. Kendisine “Türk” demek, o mülke manen-maddeten
sahip olmayı ifade eder. Dolayısıyla, bugün milletten çalındığı söylenen milyon
dolarların peşine düşenler, önce geçmişte Anadolu ve Mezopotamya’nın mazlum
milletlerinden çaldıkları malın-mülkün hesabını vermelidirler.
Müslüman
halk, yanlış bilinçle, Tayyip’in kendisinden çalınanı kendisi adına aldığını
düşünmektedir. Müslüman’a dönük öfke, daha yoğun biçimde, bu sefer Kürd’e
yöneltilmektedir.
* * *
Göçer
ve yerleşik kavimler dikkate alındığında, bu devletin asla ve kesinlikle Türk
olmadığı açıktır. İbrahim Halil Baran gibi isimler,
Fethiye’deki saldırının batıda HDP’nin popülerleştirilmesi için MİT tarafından
tertiplendiğini iddia etmektedir. Kürd’cü kurgunun da dağlarda bedel ödeyen
fukara Kürd’le alâkası yoktur. Devletin Türk’üne karşı muhayyel bir devletin
Kürd’ünü çıkartmak anlamsızdır.
Lübnan’da
Hizbullah, verdiği mücadeleyle ülkesindeki vatanseverleri, Hristiyanları ve
Sünni Arapları kendisine örgütleyebilmektedir. Mücadelenin kolektif niteliği,
esas olarak o mücadelenin öznesinin başka dinamiklerle buluşması ile ilgilidir.
O özneyi diğer dinamiklerden tecrit etmeye çalışmak, küçük burjuva bir
reflekstir. Kürd’ün kavgası Fars’ı, Arab’ı, Türk’ü örgütleyecek güçtedir.
Kürd’ü şahsileştirmek, onu kavgasından ayırmak, Kürd’ün o kavgada yeniden
kurulduğunu görmemek, bu gücü kıracaktır.
Bugün
Mustafa Kemal’in askerleri HDP’ye saldırmaktadır. Ağızlarından düşürmedikleri
“Ankara’nın Taşına Bak” marşı konusunda İbrahim Halil Baran şunları
yazmaktadır:
“Türk milliyetçiliğinin
meşhur ‘Ankara’nın Taşına Bak’ marşının notalarının
rahmetli Hesen Zîrek’in 1946 Kürdistan Cumhuriyeti (Mahabad) anısına yazıp
bestelediği yarı ağıt bir şarkıdan çalındığını biliyor muydunuz?
Hesen Zîrek, Kürdistan
Cumhuriyeti’nin 1947’de yıkılmasıyla başlayan korku döneminde, kimsenin
Kürdistan ve pêşmerge diyemediği günlerde gizlice doldurduğu kasetlerinden biri
için yazıp okumuş bu parçayı. Şarkının sözlerinin bir kısmının tercümesi şöyle:
"Ey vatan, güzel vatan, Aryan’ın
toprağı, Kürt’ün vatanı,
Direniyorum canım ve ruhumla,
Özgürlüğün için ey Kürdistan’ın toprağı.”
Ve
Baran şu notu düşmektedir:
“Eldeki Hesen Zîrek kaydı,
1947 yılına aittir. Ankara’nın Taşına Bak’ın ilk kayıtları ise Vanlı Ruhi Su
tarafından ilk olarak 1970’lerin ortasında okunmuş.
Bestesi Zîrek’e mi aittir
bilinmez ama bu tını Kürtler arasında yaygın bir ağıt formudur.
Rakel Dink’in kocası için
okuduğu şu ağıda bakmanızda fayda olacaktır: (Rakel’in
Okuduğu Ağıt)
Ayrıca Hekîm Zîrek’in
uyarısıyla şu kaydı dinlemekte de fayda var. Seîd Axayê Cizîrî’nin okuduğu Ew Milkê Kurda (“O Kürt Vatanı”).
Hakîm Zîrek’in notunda
belirttiği gibi, kaydın 1920’ler olması biraz zor çünkü Seîd Axa, 1905 doğumlu.
Kaydın kalitesi göz önüne alınırsa en erken 1930’larda kayıt altına alınmış
olabilir. Fakat arkadaki düzenlemeler Bağdat Radyosu orkestrasının işine benziyor,
bu da 1950’lere denk gelecektir.”
* * *
Bugün
HDP bürolarını taşlayanlar, emekçinin terini, kadınların canını, gençlerin
geleceğini, köylülerin toprağını-suyunu, Kürd’ün vatanını çalanlara hizmet
etmektedirler ve bu hizmetkârlar Tayyip’in çaldıklarının hesabını asla
soramazlar.
Ankara’nın
taşını savuranlar, Ankara’nın hırsız olduğunu bilmelidir. O, cepheye mermi
taşıyan, dağlarda çetecilik yapan, canını namluya süren, anasının-yârinin
başındaki örtü, elindeki Kur’an yırtılmasın diye direnen bir halkın
kanına-terine çöreklenenlerin saltanatıdır.
Eren Balkır
9 Mart 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder