1.
İslamî hareket ve Kürd hareketi sol hareketi
sıkıştırıyor. Sol hareket, Gezi ile birlikte nihayet ruhuna kavuştuğunu
düşünüyor. Kendisini ruh, Gezi’yi beden olarak görenler var ve bunlar
ayrışıyor. Gezi İslam’a ve Kürd’e karşı olanların eline koz oluyor.
2.
Sol hareket, Gezi ile birlikte steril, kendinden
menkul ve bu anlamda “özgür” olma imkânına kavuşuyor. Gezi Parkı, bir metafor
olarak, solun İslam’dan ve Kürd’den kaçıp sığındığı bir yer hâline geliyor.
Gezi, temel olarak, Kürd ve İslam karşıtlığının ana yatağına dönüşüyor. İslam’ı
ve Kürd’ü boşa düşürmek, parçalamak, değersizleştirmek için uğraşılıyor.
Zahirde değil, batında, İslam ve Kürd’de katledilene bakmak gerekiyor.
3.
Gezi, solun içinde bastırılmış İslam ve Kürd
düşmanlığının dışavurumudur. Bu açıdan Kürd hareketi ile Gezi hareketini
birleştirmenin imkânı bulunmuyor. Sol, kendisini bu birleştirme pratiği
üzerinden tanımlayınca, öznelliğini Gezi’deki kitlenin üzerine çıkartmak
zorunda kalıyor. Onu matematiksel bir işlemin parçası kılıyor. Soyut bir ezilen
ya da işçi figürü, tam da gerçek Müslüman’ın ve Kürd’ün ezilmesi için
dillendiriliyor.
4.
İslam ve Kürd, mecazen, sola, “sende devlet konuşuyor”
diyor. Sol da İslam’da ve Kürd’de burjuvazi ve kapitalizm bulmaktan başka bir
şey yapmıyor. Devlete ve burjuvaziye karşı verilen mücadeleler ayrı
kompartımanlara yerleştiriliyor. Devlete karşı mücadelede kurulan ezilen,
burjuvazinin; burjuvaziye karşı mücadelede kurulan işçi, devletin kucağına
itiliyor. Ezilen Müslümanlardan ve işçileşmiş Kürdlerden söz edip durmanın bir
anlamı bulunmuyor.
5.
İşçinin ve ezilenin karşı karşıya getirilmesi,
siyasetin devlet ve burjuvazi arasındaki tarihsel-toplumsal açıya
kilitlenmesiyle ilgili bir meseledir. Teorik olarak burada madde ile diyalektik
düşman olmak zorundadır. Diyalektiksiz madde teslimiyetçi; maddesiz diyalektik
uzlaşmacıdır. İşçinin ve ezilenin karşıt unsurlar olarak görülmesi, teslim olma
ve uzlaşma meselesidir. Marksist devrimcilik için maddîlik kadar diyalektik de
gereklidir. İkisinin tarihsel-toplumsal geçişmesine bakmadan yol almak mümkün
değildir.
6.
Türkiye’de saf bir marksizm, sosyalizm, kemalizm,
devrimcilik vs. tam da İslam ve Kürd düşmanlığı için vardır, başka bir varlık
gerekçesi yoktur. Bunların bütünlüklü, yekpare, metafizik olgular olarak
formüle edilmesinin nedeni, teoride, İslam’dan ve Kürd’den kaçışın, pratikte,
onlara karşı mücadelenin bizatihi kendisidir. Saf teori ve siyaset, “saf ırk”
gibidir. Düşmanlık ve düşmanlaştırmak içindir.
7.
İslam, solun mülkiyetçiliğinin; Kürd, solun
rekabetçiliğinin önündeki temel engeldir. Engellerin aşılması, solu dolaylı
olarak tanımlayan şeydir. Aşma ihtiyacı, solun kendi öznelliğini mülkiyetle ve
rekabetle kuruyor olması ile ilgilidir. Sol, kendisinde ne eksikse İslam’da ve
Kürd’de onu görmektedir.
8.
İslam için bu ülke mülktür, Kürd için bu ülke
rekabetin konusudur. İslamcı Kürdler için Kürdistan mülktür. Komünistler için,
ezilerek işçileşenler, işçileşerek ezilenler mühimdir. Ezilencilik ve işçicilik
bu geçişleri, gerilimleri, çatışmaları görmemektir. Rekabetin öznesi olan sol
için ezilencilik saf, mutlak, geçişsiz, bütünlüklü, dikişsiz bir devlete karşı
olmanın ideolojisidir. Bu ideoloji, eşcinsel ile işçi arasında fark görmez.
Mülkiyetin öznesi olan sol için işçicilik, saf, mutlak, geçişsiz, bütünlüklü,
dikişsiz bir burjuvaziye karşı olmanın ideolojisidir. Bu ideoloji, subay ile
ezilen arasında fark görmez.
9.
İslamcılığın mülkiyetçiliği ve Kürd’ün rekabetçiliği
eleştirilmelidir. Rojava devrimci bir eleştiridir, olmalıdır.
10.
Gezi’nin tetiklediği bir politik yaklaşım,
“böl-yönet”tir. Bu yaklaşım, burjuva öznellik anlayışının bir ürünüdür ve
esasında özünde bir’likçidir ve çatışmaların derinleşmesine mani olur. Sadece
başkalarını kendisine mecbur bıraktırmayı düşünen küçük burjuvalara seslenir.
“Böl-yönet” politikası, kütlesel, bütünsel, köklü bir dönüşümün önünü almak
içindir.
11.
İslam’ın ve Kürd’ün solla kurduğu negatif ve pozitif
ilişki, devletin ve burjuvazinin sızdığı kimi yarıklar açmaktadır. Sola değen
yerler, hemen birey olmayı, liberalleşmeyi, muhafazakârlaşmayı getirmektedir
beraberinde. Devlete ve burjuvaziye karşı mücadelenin ana bileşeni değilse,
kurulan ilişkilerin de bir anlamı yoktur.
12.
İslam ve Kürd, kendisine Karşı olan solun,
sahip oldukları kütlesel varlığı likide ettiğini görmemektedir. Karşı olunan,
İslam ve Kürd’ün siyasete geçirdiği dişlerdir. Kent, demokrasi, insan, özgürlük
gibi kavramlar üzerinden yapılan, bu dişleri sökmekten ibarettir. İslam ve Kürd
başlı başına şiddettir; sol, bu şiddete tahammül edemeyenlerin, onu yeryüzünden
silmek isteyenlerin sahte cennetidir. Dolayısıyla, rahata, huzura, esenliğe
dümen kıran Müslümanlar ve Kürdler solculuğa haset edecek, amelini solun
cennetine girmek doğrultusunda biçimlendireceklerdir.
13.
Genel siyaset alanında İslam’ın ve Kürd’ün içinde
olduğu tasfiye süreci, solu da tasfiye etmektedir. Gezi’nin sığınak hâline
gelmesinin nedeni buradadır. O, ideolojik planda, Haziran Kıyamı’nın geri
çekilme biçimidir. Geri çeken, soldaki mülkiyet ve rekabettir.
14.
Tasfiye sürecinin içinde olmak zorunludur. Ancak
İslam’ın ve Kürd’ün tasfiye için soldan aldığı liberalizmle hesaplaşmak da
gereklidir. İslam’ın ve Kürd’ün solun misakımilliciliğiyle ve kemalizmle
dövüşmesi meşrudur, ama bu dövüşün örtük olarak solda, kırık dökük de olsa,
varolan tüm sınıf, devrim ve iktidar imkânlarını tasfiye etmesine izin
verilemez. Misakımillicilik karşıtlığı, özünde devrimciliğin düşmana karşı
sınır çekmesine karşıt olmanın kılıfı olabilir; aynı şekilde, kemalizm
karşıtlığı, özünde devrimci siyasetin tabandaki sınıflar mücadelesinin
yansıması olan devlet ve burjuvaziye ait kirin-pasın temizlenmesi pratiğine
karşı düşmanlığın bir bahanesi olabilir.
15.
İslam’ın ve Kürd’ün solda yerleşik mülkiyetçiliği ve
rekabetçiliği tasfiye etmesine iştirak etmek zorunludur.
16.
Solun İslam ve Kürd’deki mülkiyetçiliğe ve
rekabetçiliğe karşı geliştirdiği direncin parçası olmak şarttır.
17.
Eskiden sadece kitleyi gören ve ona saldıran polis,
bugün kitleyi önce bireyler üzerinden parçalamayı hesaplamaktadır. Polisin
artık hedef gözeterek ateş açmasının nedeni budur. Kitle içinden birilerinin
isimlerinin öne çıkartılması, vitrine konulması bu tasfiyenin parçasıdır.
Bireyliğinin saldırıya uğradığını görenler, kitleyi bireysel çıkarlarına âlet
etmekten başka bir şey yapmazlar.
18.
Olmayan, oldurmaz; yapmayan, yaptırmaz. Sol
olamadığından, İslam’ın ve Kürd’ün bir şey olmasına izin vermez. Sol, bir şey
yapamadığından, bu iki dinamiğin de bir şey yapmasını istemez. Sol, olmamak ve
yapmamaktır. Huzur, esenlik ve rahat için bu şarttır.
19.
Sol, İslam’ın ve Kürd’ün evrensel hümanist birey
denilen öznelci, idealist kurgu üzerinden tasfiye edilmesinden başka bir şey
değildir. Komünist hareket, bir yönüyle, İslam’ın ve Kürd’ün vurduğu yerde
olmak ve hareket etmek zorundadır.
20.
Solun sahada gündelik varoluş mücadelesi veren
Müslüman’ın ve Kürd’ün tekil hatalarını, günahlarını ve eksikliklerini
genelleştirip kendi kültür âlemine servis etmesi nafile bir uğraştır. Bu uğraş,
kendisine sadece gündelik politik varoluş mücadelesinden kaçanları
örgütleyebilir. Söz konusu yaklaşım, kısa sürede her türden tekilliğe düşman
olmakla sonuçlanacaktır.
21.
Sol, kapalı, su sızdırmaz bir birey kurgusu üzerinden
olmak ve yapmaktır. Kolektif, geçişli, kırılgan, sıçramalı, parçalı bir seyir
içerisinde bu olmanın ve yapmanın hiçbir hükmü yoktur.
22.
İslam’ın ve Kürd’ün sola dönük hasedi ve kini
törpülenmelidir. Bu haset ve kin, solun yerine oynamaktır ki ilgili yaklaşım,
İslam’ın ve Kürd’ün içerisinden sadece müstakbel solcuların dizginleri
kavramasına neden olur.
23.
Müslüman’ın CHP kitlesine sızması ile Kürd’ün CHP ile
ittifak görüşmesi içine girmesi aynıdır. Varlığını CHP’ye borçlu olan, kendi
öznelliğini ona göre tanımlayan solcunun bu iki eylemden rahatsız olması
doğaldır.
24.
Sol, bugün AKP’ye karşı CHP-MHP-Fethullah koalisyonuna
tavdır. Kürd’ün içindeki solculuk, en fazla, bu koalisyonun parçası olmayı
önerebilmektedir.
25.
Komünist hareket, belirli bir gerilimde olmalı,
İslam’ın ve Kürd’ün gerçekleştirdiği tasfiye işlemi içinde bulunmalı, aynı
şekilde solun içindeki direniş hattının başat parçası hâline gelmelidir.
Eren Balkır
12 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder