Pages

26 Ocak 2014

Doğu Halkları Kurultayı Manifestosu


Resim yazısı: “Fehle [işçi] ve kendliler [köylüler] mukhem [sağlam] ittifâklarıyla zâlimleri mahv itdiler. Fehle ve kendliler ittifâkını daha da muhkemlendirmek bizim borcumuzdur! Bütün dünya işçileri birleşiniz!


Azerbaycan’ın başkenti Bakû’de 1 Eylül 1920 tarihinde Doğu halkları temsilcilerinden oluşan bir kurultay toplanmıştır. Kurultayımıza aşağıdaki ülkelerden 1891 delege katılmıştır: Türkiye, İran, Mısır, Hindistan, Afganistan Belucistan, Kaşgar, Çin, Japonya, Kore, Arabistan, Suriye, Filistin, Buhara, Hive, Dağıstan, Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcüstan, Türkistan, Fergana, Kalmuk Özerk Bölgesi, Tatar Cumhuriyeti ve Uzak Doğu Bölgesi.

Doğu Halkları Kurultayı, Komünist Enternasyonal’in çağrısı üzerine yapılmıştır. Her köylünün ve emekçinin Komünist Enternasyonal’in ne olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. O, amacı zenginlerin iktidarını yıkmak ve herkes için eşitlik getirmek olan, işçilerin, köylülerin ve komünistlerin oluşturduğu bir birliktir. Ağustos 1920’de Moskova’da toplanan Komünist Enternasyonal İkinci Dünya Kongresi’nde şu ülkeler temsil edilmiştir: Amerika, Britanya, Fransa, Avusturya, İtalya, İspanya, Polonya, Bohemya, Yugoslavya, Macaristan, İsviçre, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Bulgaristan, Türkiye, İran, Hindistan, Çin, Japonya, Kore, Hintçini, Gürcüstan, Azerbaycan, Ermenistan, Hive, Buhara, Afganistan, Arjantin, Rusya, Ukrayna.

Komünist Enternasyonal, sadece zenginin fakir üzerindeki iktidarına değil, bazı halkların başka halklar üzerinde tesis ettiği iktidarlara da son vermek istemektedir. Bu amaçla, Avrupa ve Amerikalı işçiler köylüler ve Doğu halklarına ait diğer emekçi unsurlarla birleşmelidir.

Doğu Halkları Temsilcileri Kurultayı, sömürüye ve zulme maruz kalan herkesin kurtuluşu için, bu birliğin gerçekleşmesi yönünde çağrıda bulunur.

Doğu Halkları! Altı yıl önce Avrupa’da korkunç bir katliam yaşanmış, üç buçuk milyon insanın öldürüldüğü savaşta yüzlerce büyük şehir ve binlerce yerleşim merkezi yok edilmiş, Avrupa ülkeleri yıkıma sürüklenmiş, tüm halklar eşi benzeri görülmemiş bir açlığa mahkûm edilmiştir.

Avrupa’da bu büyük çatışma bugüne dek gelmiş, Asya ve Afrika’yı kısmî olarak etkilemiştir. Savaş, Avrupalı halklar arasında yaşanmış, Doğulu halklar bu savaşa asgarî düzeyde dâhil olmuşlardır. Hükümdarları tarafından aldatılan yüz binlerce Türk köylüsü, Alman emperyalizminin çıkarları adına hareket etmiş, iki-üç milyon Hintli ve Zenci, İngiliz ve Fransız kapitalistler tarafından köle olarak satın alınmış ve kendilerine yabancı ve ırak olan Fransa topraklarında hiç anlamadıkları, kendileriyle ilgisi olmayan Fransız ve İngiliz banker ve sanayicilerin çıkarları adına ölüme gönderilmiştir.

Fakat Doğu’daki ülkeler bu devasa çatışma ortamından uzak dursalar da önemli rol oynamış ve savaş her ne kadar Avrupa ülkeleri arasında cereyan etmişse de Batılı ülke ve halklarla ilişkili olmaktan çıkmış, Doğulu halkları ve ülkeleri de içine çekmiştir. Savaşın esas hedefi, Dünya’nın, özellikle Asya’nın, yani Doğu’nun paylaşılmasıdır. Savaşın asıl amacı, Asya ülkelerine kimin hâkim olacağına ve Doğu halklarını kimin köleleştireceğine karar vermektir. Savaş, temelde İngiliz ve Alman kapitalistlerinden hangisinin Türkiye, İran ve Mısır’daki işçi ve köylüleri soyup soğana çevireceği ile ilgilidir.

Dört yıl süren vahşetin ardından zafer Fransa ve Britanya’nın olmuştur. Alman kapitalistleri yıkıma uğramış ve onlarla birlikte Alman halkı da eziyet çekmeye başlamış ve açlığa mahkûm olmuştur. Yetişkin nüfusunun neredeyse tamamı yok olan, tüm sanayisi zarar gören muzaffer Fransa, savaş sonrasında kan kaybetmiş ve güçsüzleşmiştir. Bu muazzam katliamın ardından sadece Britanya, Avrupa ve Asya’nın tek efendisi olarak yeniden doğmuştur. Avrupa’da sadece Britanya, Hintli ve Zenci halklar gibi köleleştirilmiş halkların ellerini kollarını kullanmak suretiyle savaşı sürdürebildiğinden, sürecin sonunda güç toplayarak çıkmış, zulmettiği sömürgeleri kullanarak muzaffer olabilmiştir.

Savaşın tek galibi ve Dünya’nın yarısının tek efendisi olarak Britanya, savaşı başlatmasındaki asıl hedefleri uygulamaya koymuş, Asya ülkelerindeki hâkimiyetini pekiştirmek ve tüm Doğu halklarını bütünüyle ve nihaî olarak köleleştirmek amacıyla hareket etmeye başlamıştır.

Hiçbir engelle karşılaşmayan ve kimseden korkmayan bir avuç açgözlü bankerin-kapitalistin tepesinde durduğu İngiliz Devleti, ar namus nedir bilmeden, Doğu ülkelerinde yaşayan işçi ve köylüleri açıktan köleleştirmeye çalışmaktadır.

Doğu halkları! Britanya’nın Hindistan’da neler yaptığını, milyonlarca işçi ve köylüyü dilsiz yük hayvanına dönüştürdüğünü biliyorsunuz.

Hint köylüsü, kendi hayatını sürdürmek için yeterli olmayacak bölümü aldıktan sonra kalan kısmı İngiliz hükümetinin eline teslim etmek zorunda kalıyor. Hintli işçi, İngiliz kapitalistlerinin fabrikalarında sefil koşullara rağmen çalışıyor ve eline bir avuç pirinç bile geçmiyor. Her yıl milyonlarca Hintli açlıktan ölüyor, milyonlarcası, daha fazla zengin olmak isteyen İngiliz kapitalistleri tarafından sürüldükleri orman ve bataklıklardaki ağır iş koşullarında telef oluyor.

Milyonlarca Hintli, oldukça zengin ve verimli anavatanlarında bir lokma ekmek bulamadığı gibi bir de İngiliz Ordusu’na kaydedilip ülkelerini terk ediyor, Dünya’nın dört bir ucunda tüm halklara karşı Britanya safında savaşmaya zorlanıyor. İngiliz kapitalistlerinin bitmek tükenmek bilmeyen zenginliği için kanlarını ve hayatlarını veriyor, onların devasa kârlarını arttırıyor, ama hiçbir insan hakkından istifade edemiyor: onlara hükmeden İngiliz subaylar, ölü Hintliler üzerinden et bağlayan İngiliz burjuvazisinin küstah veletleri onlara insan muamelesi yapmıyor.

Bir Hintli, İngiliz’le aynı masaya oturmaya cesaret edemiyor, aynı semtte oturamıyor, aynı trene binemiyor, aynı okula gidemiyor. İngiliz burjuvazisi, onları insanî hiçbir duyguya sahip olmayan ve herhangi bir talepte bulunamayacak birer parya, köle ya da yük hayvanı olarak görüyor. Hintli işçi ve köylülere ait her türlü talep ve öfke ifadesi acımasız bir kitlesel kıyımla cevaplanıyor. Ayaklanan Hint köylerinin sokakları yüzlerce cesetle kaplanmış, sağ kalanlar ise alay konusu yapmak amacıyla karınları üstünde sürünmeye zorlanmış, köle sahiplerinin çizmelerini yalamaya mecbur edilmiş.

Doğu Halkları! Britanya’nın Türkiye’de neler yaptığını biliyorsunuz. Britanya, Türkiye’ye büyük ölçüde Osmanlı Türklerinin ikamet ettiği Anadolu’nun üçte birini bırakan, ülkenin sanayi kentlerini kendisi de dâhil, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın mülkiyetine geçiren, öte yandan da Türkiye’yi Osmanlı’nın evvelden Britanya’ya olan borçları bağlamında sürekli ödeme kıskacı içinde boğan bir barış anlaşması önerdi.

Türk halkı, kendisini yok edecek böylesi bir barış anlaşmasını reddedince İngilizler, Müslümanlar için kutsal olan İstanbul’u işgal etti, Türk Parlamentosu’nu dağıttı, en iyi üyelerini öldürdü, halk liderlerini tutukladı ve yüzlercesini de Malta Adası’na, oradaki eski büyük kalenin karanlık ve rutubetli zindanlarına hapsetti. Şimdi İstanbul’a İngilizler hükmediyorlar: Türklerden alabilecekleri her şeyi, bankalarını, paralarını, fabrikalarını, tren yollarını ve gemilerini aldılar, Anadolu’ya tüm girişleri kapattılar, bunun yanı sıra, Türkleri kendi fabrikalarından mahrum edip onları Avrupa’dan ürün tedarik edemez hâle getirdiler. Tüm Anadolu’da tek parça mal bulunmuyor, herhangi bir ürüne rastlanmıyor. Türk köylüsü, gömleksiz yaşamaya ve toprağı tahta bir sabanla sürmeye mecbur ediliyor.

İngilizler, Yunanistan’ı İzmir’i işgal etmek için kullandılar, Fransızlar Adana’yı ele geçirdiler ve sömürgeci birlikler Bursa ve İzmit’e girdiler. Onlarca yıldır aralıksız süren savaşlar yüzünden eziyet çeken ve harap olan Türk halkı her taraftan kuşatılarak tüketilmeye çalışılıyor.

İngilizlerin işgal ettiği bölgelerde Tük halkı olağan biçimiyle aşağılanıyor, onlarla alay ediliyor. İstanbul’da İngilizler, tüm okulları ve üniversiteleri ele geçirdiler ve onları kışla olarak kullanmaya başladılar, tüm Türk eğitimini iptal ettiler, tüm gazeteleri kapattılar, tüm işçi örgütlerinin kapısına kilit vurdular, zindanları Türk yurtseverleri ile doldurdular ve şehri İstanbul sokaklarında fes giyen herkesin kafasına gördükleri yerde vuran İngiliz polisinin yetkisine teslim ettiler.

Eğer bir insan fes giyiyorsa ve o kişi bir Türk ise, o zaman o kişinin aşağılık bir yaratık olduğuna kanaat getiriliyor ve onun köpek muamelesi görmeyi hak eden bir parya, köle ya da yük hayvanı olduğu düşünülüyor.

Türkiye’de işgal ettikleri bölgelerde İngilizler Türklere köpek gibi davranıyor, onları zorla çalıştırıyor, gerektiğinde cezalandırıyor, her türlü hileye başvuruyor, Türkiye’nin fethedilmiş bir ülke olduğunu göstererek, Türklerin İngilizlerin zenginleşmesi için çalışan yük hayvanlarına dönüşmesini istiyorlar.

Doğu Halkları! Britanya, İran’a neler yaptı? Köylülerin Şah’a ve toprak ağalarına karşı başlattığı ayaklanmayı bastırıp binlerce İranlı köylüyü asarak ya da vurarak öldürdükten sonra İngiliz kapitalistleri Şahın ve toprak ağalarının elinden alınmış olunan hâkimiyeti onlara geri iade etti, köylülerin elindeki toprak ağalarına ait toprakları ele geçirerek köylüleri yeniden serfliğin içine gömdü, onları tekrar mülkdar haklarından mahrum olan birer rayata dönüştürdü.

Ardından, rüşvetçi Şah Hükümeti’ni satın alan İngiliz kapitalistleri, ihanet yüklü bir anlaşma sonucunda İran’a el koydular ve tüm İran halkının mallarını mülkiyetine geçirdiler. Ellerini İran’ın bütün zenginliğine uzattılar, aldatılmış Hintli askerlerin (sepoy) oluşturduğu garnizonlar kurdular ve köleleştirdiği İran’a işgal toprağı, sözde bağımsız olan İran halkına da köle muamelesi yapmaya başladılar.

Doğu Halkları! Britanya Mezopotamya ve Arabistan’a ne yaptı? Bu Müslüman ülkelerini alelacele sömürge ilân etti, yüzyıllardır bu topraklara sahip olan Arapları ülkelerinden sürdü, Dicle ve Fırat’ın en verimli vadilerine, halkın yaşamak için muhtaç olduğu geniş otlaklara, Musul ve Basra’daki zengin petrol yataklarına el koyarak Arapları tüm hayatî araçlardan mahrum bıraktı ve onları açlığa zorlayarak kendisi için çalışan kölelere ve işçilere dönüştürdü.

Britanya, Filistin’e ne yaptı? Orada ilkin İngiliz-Yahudi kapitalistlerinin çıkarları adına hareket ederek Arapları topraklarından attı ve bu toprakları Yahudi yerleşimcilere verdi, sonra da Araplardaki hoşnutsuzluğu yatıştırmak adına onları Yahudi yerleşimcilere karşı kışkırtarak toplumlar arası anlaşmazlıkların, düşmanlıkların ve nefretin ilk tohumlarını atmış oldu ve bu sayede de ülkeyi yönetmek için her ikisine hükmederek onları zayıflattı.

Britanya, Mısır’a ne yaptı? Orada tüm yerel nüfus, seksen yıl boyunca, köle emeği kullanarak devasa piramitler inşa eden Mısırlı firavunlarınkinden daha ağır ve yıkıcı olan İngiliz kapitalistlerinin ağır boyunduruğu altında inleyip durdu.

Britanya, Çin’de ne yaptı? Britanya, diğer ortağı emperyalist Japonya ile birlikte, bu muazzam ülkeyi sömürgeleştirdi, 300 milyon insanı afyonla zehirledi ve onlara zulmetti (İngiliz Hükümeti 1840-42 arasında yaşanan Afyon Savaşı’nın sonucunda elde ettiği zaferi, afyonun yasak olduğu Çin’i İngiliz Hindistan’ından ilâç ihraç etmeye zorlamak ve çeşitli ekonomik haklara kavuşmak için kullandı. -çn.) Japon birliklerinin uyguladığı emsalsiz vahşet, devrimciliğin mayalanmasını sağladı. Halkın söküp attığı eski müstebitleri yeniden güçlendirerek, milyonlarca Çinlinin hürriyetlerine kavuşmalarını önlemek için çabaladı ve onları istibdadın boyunduruğu altında tutmak suretiyle, zulüm ve sefaleti sürdürme imkânı bulmuş oldu.

Britanya, bin yıllık kültürü ile ışıldayan Kore’ye ne yaptı? Japon emperyalistlerinin eliyle ülkeyi parçaladı, bugün ülke ateş altında ve Kore halkı, kılıç zoruyla İngiliz ve Japon kapitalistlerine teslim olmuş durumda.

Britanya, Afganistan’a ne yapıyor? Emir’in hükümetine rüşvet vererek halkı azamî köleliğe, sefalete ve cehalete mahkûm ediyor, ülkeyi çölleştirmek için uğraşıyor, bu çölün Britanya’nın zulmettiği Hindistan’ı her türlü saldırıdan korumasını istiyor.

Britanya, Ermenistan ve Gürcüstan’a neler yapıyor? Satın aldıkları altının verdiği güçle Taşnak ve Menşevik Hükümeti, esaret altına aldığı işçi ve köylüleri terörize ederek onlara zulmediyor, onları burjuva esaretinden kurtulmuş olan Azerbaycan ve Rusya halklarına karşı savaşmaya zorluyor.

Emperyalist Britanya, Türkistan, Hive, Buhara, Azerbaycan, Dağıstan ve Kuzey Kafkasya içlerine kadar nüfuz edebiliyor ve ajanları her yere saldırarak, mazlum halkların kanı ve teri pahasına elde edilen İngiliz altınını cömertçe dağıtıyor. Bu ajanlar, her yerde henüz yeşermekte olan devrimci hareketlerle mücadele etmek için tiranların, müstebitlerin, hanların ve toprak ağalarının safını tutuyorlar, ne pahasına olursa olsun halkları zulme, yokluğa, sefalete ve cehalete mahkûm etmek için uğraşıyorlar.

Zulüm ve yıkım, yokluk ve cehalet, Doğu halkları arasında emperyalist Britanya’nın zenginleşmesine hizmet ediyor.

Doğu Halkları! En geniş, en zengin ve en verimli topraklar size ait; tüm insanlığın beşiği olan bu topraklar sadece kendi insanını değil, tüm Dünya nüfusunu besleyecek niteliktedir. Ancak tam tersine her yıl on milyon Türk, İranlı ve Hint işçi ve köylüsü bir lokma ekmek ya da bir iş bulmak için geniş ve verimli vatanlarından çıkıp yabancı ülkelerde yaşama imkânları bulmaya çalışıyor.

Bunu yapmalarının nedeni, toprak, para, bankalar, fabrikalar ve atölyeler dâhil her şeyin İngiliz kapitalistlerinin mülkiyetinde olmasıdır. Halklar kendi vatanlarının efendileri değildirler, hiçbir şeyi yönetmeye cesaretleri olmadığı gibi, yabancılar, yani İngiliz kapitalistleri tarafından yönetilmektedirler.

Bugüne dek yaşanan budur. Savaştan önce emperyalist Britanya neyse savaştan sonra da odur. Alman, Fransız ve Rus emperyalist yağmacıları kılığında çeşitli rakipleri olduğu dönemde, av hayvanından tepki göreceğinden korktuğu için Doğu ülkelerinin sırtına pençesini geçirmeye çekiniyordu. Ancak şimdi tüm rakiplerini yenip onları güçsüz bırakan emperyalist Britanya, Avrupa ve Asya’nın tek efendisi olur olmaz, Britanya’ya hükmeden kapitalistlerin iştahları kurtlar gibi kabaracak ve sınır mınır tanımadan, utanma nedir bilmeden, obur dişlerini ve pençelerini Doğu halklarının kanayan gövdesine geçirecektir.

İngiliz sermayesi, Avrupa’da kısılıp kaldığını, yeterince büyümesine rağmen yatırım yapacak yer bulamadığını düşünmektedir: bunun yanında devrimci bilinç aracılığıyla aydınlanan Avrupalı işçiler kötü birer köle hâline gelmişlerdir: hiçbir şey için çalışmak istememekte, sadece iyi ücret talep etmektedirler. Sermayenin geniş bir hareket alanı bulabilmesi, daha iyi kâr elde edebilmesi, Avrupalı işçilerin ağzına bir parmak bal çalarak onlardaki devrimci ruh hâlinin yok edilebilmesi ve eğer mümkünse, emekçi kitleleri yönlendiren liderlere rüşvet verilmesi için İngiliz sermayesi taze topraklara, taze işçilere, yani oy hakkı gibi haklardan mahrum olan kölelere ihtiyaç duymaktadır.

Dahası, İngiliz kapitalistleri, bu taze toprakları Doğu’daki ülkelerde bulduklarını ve bu haklardan mahrum, sesi çıkmayan işçi kölelerin Doğulu halklar olduğunu düşünmektedirler.

İngiliz kapitalistleri, Türkiye, İran, Mezopotamya, Arabistan ve Mısır’ı ele geçirmek, bu sayede de borç batağına batmış, fukara köylülerden cüzî miktarda paralar karşılığında toprakları satın alıp herkesi bu topraklardan sürmek niyetindedirler. Tek amaçları, bu toprakları malikâne ve plantasyonlara dönüştürmek ve topraksızlaştırılan Doğulu köylüleri işçi köleler olarak çalıştırmaktır. Türkiye, İran ve Mezopotamya’da açlık ve sefalet içindeki Türk, İranlı ve Arap emekçilerin ucuz emeğini sömürerek fabrikalar kurmak, demiryolları inşa etmek ve madenleri işletmek istemektedirler. Fabrikaların ürettiği ucuz ürünler aracılığıyla, Doğu’daki şehir nüfusunun büyük bir bölümünü teşkil eden zanaatkârları ve yereldeki milyonlarca el işçisini yok etmek ve onları işsiz bırakmak suretiyle sokaklara fırlatıp atmak niyetindedirler. Ticaretle uğraşan büyük şirketler kurarak yereldeki küçük ticareti yok etmek, onları sokaklara, emek-gücünü satmaktan başka tercihi olmayan proletaryanın saflarına fırlatıp atmak istemektedirler.

İngiliz kapitalistleri, tüm köylülerin, zanaatkârların ve tüccarların ekonomik faaliyetini yıkıma sürüklemek ve onları kendi plantasyonlarında, fabrikalarında ve madenlerinde aç köleler olarak çalışmaya mecbur etmek için Doğu halklarını proleterleştirmek niyetindedirler. Bunu gerçekleştirerek insanların sağlığını tahammül ötesi emek koşulları ile mahvedip onları ölüme mahkûm etmek ve Doğu’nun köleleştirilmiş halk kitlelerinin kanını ve terini emmek istemektedirler. İşçilerin teri ve köylülerin kanı onlar için artık değer, kâr ve ışıl ışıl yanan altın anlamına gelmektedir. İşte budur, Britanya’nın Doğulu halklar için hazırladığı gelecek.

Sadece kırk milyonluk bir nüfusa sahip olan Britanya’da zalimler, nüfusun sadece kırkta biri ve geriye kalan 39 milyonu ise mazlum, sömürülen işçi ve köylüler oluşturuyorlar, oysa bu ülke, Dünya’nın neredeyse yarısından fazlasını teşkil eden ve 800 milyonluk nüfusa sahip olan Doğu’yu köleleştirmek istiyor. Bir İngiliz burjuvazisi 39 İngiliz işçisini, buna ek olarak, İran, Türkiye, Mezopotamya ve Mısır’da 2.000 işçi ve köylüyü kendi adına çalışmaya zorluyor. Sonuç olarak 2040 aç ve cefalı insan, hayatın hiçbir güzelliğinden istifade edemeden, bir asalak, yani bir İngiliz kapitalisti için çalışıyor. Bu türden bir milyon sömürücü, İngiliz banker ve sanayici utanma, vicdan ve korkudan mahrum olarak bu amaç doğrultusunda hareket ediyor. Ellerinde daha fazla kâr için sınırsız bir susuzluk ve açgözlülükten başka bir şey yok! 800 milyon insanın yaşadığı yıkım, açlık, kan, ölüm ve zulüm onlar için bir şey ifade etmiyor. Tek mesele kâr, tek hedef daha fazla kazanç! Bu kâr ve kazanç uğruna İngiliz emperyalistleri, Doğu halklarının boğazına sıkı sıkıya sarılıyorlar ve yeniden onlar için karanlık bir gelecek tasarlıyorlar. Tam bir yıkım, sürekli kölelik, haksızlık, zulüm ve sınırsız sömürüden oluşan bir gelecek; Britanya’daki hükümet iktidarda kaldığı, emperyalist Britanya gücünü muhafaza ettiği ve Doğu ülkelerindeki hâkimiyetini sabitleştirdiği takdirde Doğu halklarını böylesi bir gelecek bekliyor. Bir avuç sefil İngiliz banker, Doğu’nun milyonlarca işçi ve köylüsünü mahvetmek için uğraşıyor.

Ancak bu gerçekleşmemelidir!

İngiliz kapitalistleri, emperyalist Britanya’nın efendileri karşısında, tüm Dünya’yı ve insanlığı her türlü sömürü ve zulümden kurtarmayı amaç olarak belirlemiş Komünist Enternasyonal’e ve devrimci işçilerin birliğine ait kızıl bayrak altında birleşen Doğu’nun işçi ve köylülerinin örgütlü gücü yükseliyor.

Birinci Doğu Halkları Temsilcileri Kurultayı, tüm Dünya’ya ve Britanya’nın kapitalist efendilerine şunu ilân ediyor: bu olmayacak! Siz köpekler, Doğu halklarını mahvedemeyeceksiniz, siz bir avuç zalim, yüz milyonlarca Doğulu işçi ve köylüyü kör olası köleliğe mahkûm edemeyeceksiniz. Yutabileceğinizden daha büyük bir parçayı kopardınız, ama bu lokma sizi boğacak!

Doğu halkları, uzun bir zamandır cehaletin karanlığı içinde kendi baskıcı efendilerinin ve yabancı kapitalist işgalcilerin esareti altında ilerleme kaydedemediler. Fakat Dünya genelinde yaşanan çelişkinin gümbürtüsü ve Rusya’daki Doğulu halkları yüzyıllık kapitalist köleliğin zincirlerinden kurtaran Rus işçi devriminin sebep olduğu fırtına, halkları yüzlerce yıllık uykudan uyandırarak onların ayağa kalkmalarını sağladı.

Onlar uyanıyorlar ve cihada, gazavata kulak veriyorlar: bu çağrı bizim çağrımızdır! Bu çağrı, Komünist Enternasyonal’in bayrağı altında toplaşan Batı devrimci proletaryası ile birleşen Birinci Doğu Halkları Temsilcileri Kurultayı’nın çağrısıdır. Bu nedenle, tüm Doğu halklarına mensup emekçi kitlelerin temsilcileri olarak bizler: Hindistan, Türkiye, İran, Mısır, Afganistan, Belücistan, Kaşgar, Çin, Hintçini, Japonya, Kore, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Dağıstan, Kuzey Kafkasya, Arabistan, Mezopotamya, Suriye, Filistin, Hive, Buhara, Türkistan, Fergana, Tataristan, Başkırtistan, Kırgızistan vd. aramızda kurduğumuz, kırılması mümkün olmayan birlik dâhilinde, bizim halklarımızı cihada çağıran Batı devrimci işçileri ile birleştik. Şimdi diyoruz ki:

Doğu halkları! Hükümetlerinizden sık sık cihat çağrısı duydunuz ve sizler de bu çağrılara kulak asarak Peygamber’in yeşil bayrağı altında bir araya geldiniz, ancak sadece kendisi için yol arayan efendilerin çıkarlarına hizmet eden tüm o cihatlar hileliydi; sonuçta siz, işçi ve köylüler söz konusu savaşların ardından daima kölelik ve yokluk içinde kaldınız. İyi şeyleri hep başkaları için elde ettiniz, ama onların hiçbirisinden kendiniz için tat alamadınız.

Şimdi biz, sizi Komünist Enternasyonal’in kızıl bayrağı altında, ilk kez kendi varlığınız, hürriyetiniz ve kendi hayatınız için gerçekleştirilecek gerçek bir cihada çağırıyoruz!

Avrupa’daki son güçlü emperyalist yırtıcı hayvan olan Britanya, karanlık kanatlarını Doğulu Müslüman ülkelerin üzerine doğru açıyor, Doğu halklarını kölelere ve ganimete dönüştürmek istiyor. Kölelik! Korkunç bir kölelik, yıkım, zulüm ve sömürü Britanya tarafından Doğu halklarına taşınıyor. Doğu halkları kendinizi bundan kurtarın!

Kafanızı kaldırın ve bu av hayvanına karşı dövüşün! Tek bir beden olarak işgalci İngilizlere karşı cihada katılın!

Ayağa kalkın, Hintliler açlıktan ve tahammülü zor köle emeğinden bıkıp usandılar!

Ayağa kalkın, Anadolu köylüsü vergiler ve tefecilik yüzünden yıkılmış durumda!

Ayağa kalkın, İranlı köylüler (rayat) mülk sahipleri (mülkdar) tarafından eziliyorlar!

Ayağa kalkın, Ermeni emekçi kıraç tepelere sürülüyor!

Ayağa kalkın, Araplar ve Afganlar çölün kumları içinde kayboluyorlar ve İngilizler tarafından Dünya’nın geri kalan kısmı ile ilişkileri kesiliyor!

Ayağa kalkın ve ortak düşmanımız olan Britanya emperyalizmine karşı savaşın!

Cihat bayrağını yükseltin!

Bu, Doğu halklarının kurtuluşu, insanlığın zalim ve mazlum halklar biçiminde ayrışmasına son verilmesi ve konuştuğu dil, sahip olduğu deri rengi ve inandığı din ne olursa olsun, tüm halk ve ırklar arasında gerçekleşecek tam eşitlik için verilen bir cihattır.

Ülkelerin gelişmiş-geri kalmış, bağımlı-bağımsız ya da metropol-sömürge olarak ayrışmasına son vermek için cihada!

Tüm insanlığı kapitalist ve emperyalist boyunduruktan kurtarmak, bir halkın diğeri üzerinde uyguladığı her türlü zulüm ve insanın insana uyguladığı her türlü sömürü biçimine son vermek için cihada!

Avrupa’daki kapitalizmin ve emperyalizmin son kalesine, deniz ve karadaki korsan ve haydut ağına ve Doğu halklarına zulmeden yaşlı İngiliz emperyalizmine karşı cihada!

Tüm Doğu halklarının, Britanya’nın köleleştirdiği milyonlarca Doğulu işçi ve köylünün hürriyeti, bağımsızlığı ve mutluluğu için cihada!

Doğu halkları! Bu cihatta Doğu’nun tüm devrimci işçileri ve tüm mazlum köylüleri sizinle birliktedir. Onlar, sizinle birlikte kazanacak, sizinle birlikte savaşıp, sizinle birlikte öleceklerdir.

Bunu ilk defa Doğu Halkları Temsilcileri Kurultayı söylüyor. Yaşasın Doğulu ve Batılı işçi ve köylülerin birliği, yaşasın sömürüye ve zulme maruz kalan tüm emekçilerin birliği! Yaşasın birleşik hareketin savaştaki kurmay heyeti, Komünist Enternasyonal!

Emperyalist Britanya’ya karşı Doğu halklarının ve tüm Dünya emekçilerinin başlattığı cihat söndürülemez bir yangına dönüşsün.

Başkanlık Kurulu Onur Üyeleri

Radek (Rusya), Béla Kun (Macaristan), Rosmer (Fransa), Quelch (Britanya), Reed (Amerika), Steinhardt-Gruber (Avusturya), Jansen (Hollanda), Şablin (Balkan Federasyonu), Yoşiharo (Japonya).

Kurultay Başkanı Zinovyev.

Başkanlık Kurulu Üyeleri

Ruskulov, Abdürraşidov, Kariyev, (Türkistan); Mustafa Suphi (Türkiye); Wang (Çin); Karid (Hindistan); Mollabekcan, Rahmanov (Hive); Muhammedov (Buhara); Korkmazov, (Dağıstan); Digürov (Terek Bölgesi); Aliyev (Kuzey Kafkasya); Kotsanyan (Ermenistan); Nerimanov (Azerbaycan); Yenikeyev (Tatar Cumhuriyeti); Amur-Sanan (Kalmuk Cumhuriyeti); Maharadze (Gürcistan); Haydar Han (İran); Ağazâde (Afganistan); Narbutabekov (Taşkent); Mahmudov (Fergana); Tahsin Bahri, Hafız Mehmet (Anadolu); Kuleyev (Transkafkasya); Niyaz Kulu (Türkmenistan); Kara Taci (Semerkant); Nazır Sıtkı (Hindistan); Sedadceddin Kardaşoğlu (Dağıstan); Elçiyev, Musayev (Azerbaycan); Azim (Afganistan); Abdülayev (Hive).

Ostrovski, Kurultay Sekreteri.

[Kommunistichesky Internatsional, (“Komünist Enternasyonal”), Sayı: 15, 20 Aralık 1920. Giriş mahiyetindeki ilk beş paragraf Sorkin’in çalışmasından alındı: G. Z. Sorkin, Pervyy s’ezd narodov vostoka (“Birinci Doğu Halkları Kurultayı”) Moskova, Doğu Edebiyatı Yayınevi, 1961, s. 57-8: Bu paragraflar, manifestonun Narody Vostoka’daki (“Doğu Halkları”) ilk baskısında yer alıyor ama Komünist Enternasyonal dergisinde yer almıyor.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder