Ruhani Bir Gorbaçev Momenti’nde mi?
İran ve Birleşik Devletler nükleer meselesiyle ilgili
bir anlaşma yaptı. Bu tarihsel olayla ilgili çok sayıda görüş ve analize tanık
olmak mümkün: İsrail anlaşmanın korkunç bir hata olduğunu düşünüyor, ABD ve
İran ise anlaşmayı doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyor, olan biteni
izleyen dünyanın geri kalan kısmında ise yorumcular ve uzmanlar, politik
duruşlarına bağlı olarak, mutluluk veya mutsuzluklarını dile getiriyorlar.
Bugün ABD ile İran arasında imza edilen nükleer
anlaşmasının iyi ya da kötü olduğuna dair bir hükümde bulunmak için erken.
Ancak artı ve eksileri bir yana konulacak olursa, bir şey kesin: yeni Ruhani
hükümetinin işbaşına gelmesiyle İslam Cumhuriyeti herkesçe fark edilebilecek
önemli değişikliklere tanık oluyor.
Küçük Bir Kıyaslama
1991’de Mikhail Gorbaçev, SSCB’deki politik sistemi
dışarıya açmaya ve onu yeniden düzenlemeye çalıştı. Bu açılımın sonuçları bugün
bile hâlâ tartışılıyor. Soru şu: Ruhani de aynı işi İran’da mı yapmaya
çalışıyor? İran’ın ABD ile imzaladığı nükleer anlaşmasını bu açıdan ele almak
mantıklı mı ya da en azından böylesi bir yaklaşım muhtemel mi?
Elbette Gorbaçev ile Ruhani arasında çok sayıda fark
mevcut. Örneğin Gorbaçev, SSCB’deki politik iktidarın başında oturuyordu ancak
Ruhani teknik açıdan seçilmiş bir lider olsa da, “yüksek” otoriteye sahip
değil. Esasında Ruhani, geçen seçimlerde İran’daki sağcıların parçalı bir hâlde
olması sebebiyle iktidar gelmişti.
Ama tıpkı SSCB gibi bugünün İran’ı da bir devrimden
doğdu. İslam Devrimi birçok yönden Bolşevik Devrim’e benziyordu, İran Devrimi
çözümü politik İslam’da, Sovyet Devrimi ise komünizmde bulmuştu. Hayatta
kaldığı süre boyunca SSCB’nin sırtını yasladığı “müttefikler” kümesi
İran’dakine çok benziyordu. Beşar’ın Suriye’sini Sovyet dönemindeki Küba ya da
Yemen ile kıyaslamak mümkün. Her iki vakada da iç savaşa tanık olundu. Ayrıca
İran’ın sırtını yasladığı jeopolitik ve stratejik durum SSCB’ninkinden pek farklı
değil.
Ancak Suudi Arabistan ve İsrail gibi iki hasım komşuya
cevap üretmek için eldeki strateji hüneri veya ideolojik beceri yeterli
olmuyor. Küçük bir reform ya da değişim İslam Cumhuriyeti için faydalı
olacaktır.
Günün İhtiyacı
Gorbaçev SSCB’de reformları nasıl dayattı? Cevaplar
muhtelif: bir kesime göre, Sovyet bürokrasisinin Ronald Reagan’ın oynadığı role
karşı sahip olduğu verimsizlik reformları mümkün kıldı, başka bir kesime göre
ise Gorbaçev’in yapıp ettiklerinin sistemin lehine olduğu konusunda yaptığı
vurgulara dayanan ana taktik reformlarda belirleyici bir rol oynadı.
İran’da Ruhani de aynısını yapabilir mi? Şunu söylemek
mümkün: Ruhani bugün ülkesindeki muhafazakâr kesimleri bölmeye çalışıyor.
Ayrıca ABD ile imzalanan son nükleer anlaşması ile Tahran Washington’u salt bir
düşman değil, muhtemel bir müzakereci olarak görebileceği bir konuma doğru
yürüyor. Ruhani’nin tek ihtiyaç duyduğu şey, ülkede birkaç reform
gerçekleştirmek. Büyük olasılıkla mollaların hâkimiyetini belli ölçüde
frenleyecek ya da Devrim Muhafızları’nın oynadığı rolü artıracak.
Ancak SSCB ile İran arasındaki farkın ortaya çıktığı
yer de burası. Gorbaçev, o günün ihtiyacı olduğu için iç reformlara yönelmişti
ancak Ruhani için reformların nedeni, ülkeye yönelik muhtemel tedbirler veya
uluslararası planda İran’ın tecrit edilmesi. İran’ın içişleri her ne kadar
harika olmasa da yukarı doğru bir seyir içerisinde (bu eğilim dâhilinde
içişleri iyi görünüyor.). Bu nedenle eğer ülke ağır tedbirlerden ve diğer dış
tehditlerden kurtulabilirse, fethedilmesi güç bir kaleye dönüşür. ABD ile anlaşma
yaparak Ruhani ve takımı en azından bugün, ülkesinin Kuzey Kore’nin içine
girdiği güzergâha girmemesini sağladı.
Son Bir Yorum
1989-91’de Gorbaçev, cesur olmanın her soruya
verilecek tek cevap olmadığını keşfetti. Maalesef SSCB ve Gorbaçev için bu
keşif, sonrasında bölgesel tasfiye süreci için gerekli yolu açmış oldu.
Ancak Gorbaçev esasında komünizmi öldürmek niyetinde
değildi. Sosyalist iktidarın çözülmesine, sivil derneklerin kurulmasına, seçim
reformlarının yapılmasına ve sansürün kaldırılmasına dönük karar neden oldu.
Gorbaçev’in Sovyet ekonomisine ait makinenin ıskartaya çıkartılması gibi bir
derdi yoktu. Ama uygulamaya koyduğu piyasa reformları SSCB’deki ekonomik modele
nihai darbeyi indirdi.
İran’ın bu yolu tutmasına gerek yok. Ülkenin tek
ihtiyaç duyduğu şey uluslararası planda az da olsa kabul görmek. Bu da Sam
Amca’nın açıktan düşman olmaması durumunda mümkün. Başka bir deyişle, İran’da
köklü politik ya da ekonomik reformların yapılmasına gerek yok, tek ihtiyaç
duyduğu şey, diplomasi alanında yeniden geliştirilecek bir düşünce biçimi.
Ruhani ve takımının da ABD ile nükleer anlaşması imzalayarak yapmaya çalıştığı
da bu.
Bu anlaşma, Suudi Arabistan ve İsrail’in İran’a
yönelik tavırlarını yeniden gözden geçirmeye zorlamakla kalmayacak, ayrıca
İran-ABD ilişkilerinin yeni bir döneme girme ihtimallerini de ortaya çıkaracak.
Bu noktada şu soru gündeme geliyor: bu anlaşma, İran için daha fazla rağbet
görecek bir diplomatik aşı mı temin edecek yoksa kontrol edilemeyen bir dizi
yan etkiye mi yol açacak?
Süfyan bin Üzeyir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder