Geçen hafta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin
Kahire’ye yaptığı ziyaret Mısır’da tartışmalara yol açtı ve Washinton’ın İhvan
ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile kurduğu ilişkinin nereye doğru evrildiğine
ilişkin kimi soruların ortaya atılmasına yol açtı.
Ziyaret, İslamcıların Mısır’da iktidara geldiğinden
beri iki taraf arasındaki uzlaşmanın altını çizdi. Analizcilere göre, ABD dış
siyasetinin ana bölgesel hedefleri ile İhvan’ın pragmatik politikaları asla
çatışmıyor.
Ekonomi işleri alanında uzmanlaşmış bir gazeteci olan
Mahmud Kâmil’in de ifade ettiği üzere, Kerry’nin Özel Endüstri Bölgeleri’ne
(ÖEB) yaptığı ziyaret esnasında yaşanan tartışmalarda da ana mesele buydu.
Yapılan sohbetlerde Mısır tarafı Özel Endüstri
Bölgeleri ile ilgili anlaşmanın tadil edilmesini talep etti ama Mısır
tekstilinin ABD piyasalarına gümrüksüz girişi ile ilgili, İsrailli tekstil
sanayicilerinin de içerilmesini öngören kilit önemdeki anlaşma hükmünün bu
tadilattan muaf tutulmasını istedi. Bunun yerine, anlaşmanın tatbik edildiği
endüstri bölgesinin mevcut sayısının artırılması yanında, İsrailli
muadillerinin payının azaltılması yönünde kimi arayışlar içine girildi.
Kâmil’e göre, son istek, mevcut Mısır hükümetinin,
devrik cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek rejimi ile bağlantılı ve söz konusu
anlaşmadan esas olarak istifade eden kesimi teşkil eden işadamlarını köşeye
sıkıştırmaya dönük arzusunu yansıtmaktaydı.
ABD’nin Mısırlı İslamcılara dönük yaklaşımı da aynı
ölçüde pragmatik.
Amerika ile ilişkiler uzmanı Amir Abdulati’nin
ifadesine göre, senato dış ilişkiler komitesi başkanı olarak Kerry demokratik
araçlarla iktidarı ele geçirmesinden beri İhvan ile ilişki kurulmasını savunan
bir isim. Kerry için İhvan, ABD’nin bölgedeki çıkarların asla tehdit etmiyor ve
İsrail ile imzalanmış Camp David anlaşmasına bağlı kalıyor.
Mısır’da iktidar İhvan’ın elinde olduğundan,
Washington bu iktidarı Filistinli gruplar üzerinde bir baskı aracı olarak
kullanmak istiyor. Bu baskı, özellikle İhvan ile bağlantılı Hamas hareketine
yönelik olarak gerçekleşiyor. Ayrıca mevcut iktidar, Amerika’nın zaman içinde
genişletilmiş olan bölgesel ajandasının uygulamaya sokulabilmesi için de
kullanılıyor.
“[ABD] Mısır aracılığıyla Arap meşruiyetini inkâr eden
ve bölgedeki İran etkisini destekleyen Şiî akımının yayılmasına karşı koymak
için ülkede Sünnî İslamcı bir cumhurbaşkanının mevcudiyetini avantaja çevirmeye
çalışıyor.” Abdulati’nin bir diğer tespiti de bu yönde.
Bu bağlamda ABD’nin Kahire üzerinde baskı uygulamak
için elinde bolca “kart” mevcut.
Bu kartların arasında ülkenin uluslararası finansal
kurumlarının kontrol edilmesi de var. Mısır’ın finansal krizini aşabilmesi için
bu kurumlara yapılacak yardıma hayli ihtiyacı var (ziyareti esnasında Kerry de
ABD’nin IMF kredisi için Mısır’ın yaptığı yeni teklifi destekleyeceğini
söyledi.); karşılıklı ekonomik yardım ve çok amaçlı krediler; hayatî önemdeki
askerî yardımlar ve insan hakları ile dinî hürriyete ilişkin soruların
bastırılması da masaya konulan kartlar arasında.
Abdulati, temsilcilerle yaptığı görüşmeler sonucu
İhvan üzerinde bir tür uluslararası meşruiyetin oluşmasını sağlayan ABD’nin
aynı zamanda bu meşruiyet konusunda verdiği desteği çekmekte olduğunu da
söylüyor.
İzb-ül Tayyib’e göre ise, Mursi’ye, yeni hükümetin
ulusal ekonomiyi liberal politikalar ekseninde sürdürmesi ve batılı şirketlerle
işadamlarının çıkarlarını tehdit edebilecek her türlü tedbirden uzak durması
karşılığında, IMF kredisi üzerinden, Amerikan desteği alacağı sözü verildi.
Aynı şekilde Washington’ın İhvan’a verdiği destek,
Mursi’nin İsrail karşıtı radikal bir pozisyon almama ve Mübarek rejimi
süresince İhvan’ın şiddetle karşı çıktığı bir şey olan Camp David anlaşmasına
bağlı kalmayı sürdürmesi ile de tutarlı. Tayyib’in ifadesiyle, Mursi bu alanda
da Kerry’ye yeniden güvence verdi.
Tayyib’e göre, Mursi, Başkan Barack Obama’nın Mısır’ın
ABD için artık stratejik bir müttefik olmadığını ima eden sözleri üzerinden
endişe duymaya başladı. Tam da bu noktada Kerry kendisine, yukarıdaki koşullar
yerine getirildiği sürece, ABD politikasında önemli bir değişikliğin olmayacağı
teminatını verdi.
Ama Tayyib’in iddiasına göre, Kerry’nin Kahire
ziyaretinin başarısına karşın Mübarek döneminde var olan ABD-Mısır ilişkisine
benzer bir ilişkinin oluşma ihtimali de gayet düşük. Mübarek’in devrilmesinden
beri Mısır ABD’nin İran gibi düşman bellediği ya da Çin gibi onun rakip gördüğü
ülkelerle birlikte yeni köprüler inşa etti.
Ancak gene de bazı konularda Mısır’ın yeni
yöneticileri Amerika tarafı ile aynı fikirde. Her iki taraf da Suriye konusunda
aynı görüşte ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’dan kurtulmanın gerektiğini
düşünüyor.
Abdurrahman Yusuf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder