Lübnan Komünist Partisi bugün 88 yaşında. Özellikle
son yirmi, otuz yıldır Lübnanlıların hakları için inatla dövüşmüş olan partinin
mevcut üyeleri bugün partiyi içeriden felç eden bir ideolojik krizden söz
ediyorlar ve şu türden sorular soruyorlar: “Partinin o şaşaalı günleri geçmişte
mi kaldı?” veya “Parti hayal kırıklığına uğramış halkla yeniden bağ kurmak için
belirli planlara sahip mi?”
“Moskova’da yağmur yağsa, Arap
komünistleri şemsiyelerini açarlar.”
Bu, geçmişte Arap komünist partilerinin muhaliflerince
sıkça dillendirilen bir sözdü. O günlerde ülkedeki sendikal hareketin
öncülüğünü Lübnanlı komünistler yapıyor ama öte yandan da bu komünistler
Sovyetler Birliği’nden ideoloji ithal etmekle suçlanıyorlardı.
Bugün ise geniş bir kesim Lübnan Komünist Partisi’nin
(LKP) kriz içerisinde olduğuna inanıyor. Muhtemelen bu kriz, tabandan başlayıp
piramidin en üstüne tırmanan bir seyre sahip.
Partinin sorunlarına ve bu sorunların nasıl
tanımlanması gerektiğine ilişkin bugüne dek çok şey söylendi. Kimileri temel
sorununun örgütlenme olduğuna inanırlarken, kimileri de sorunun liderliğin
başarısız oluşundan kaynaklandığını düşünüyorlar. Bazıları ise yaşananın
ideolojideki ve politik vizyondaki bir kriz olduğu kanaatinde.
Bir LKP merkez komitesi üyesine göre, parti
kamuoyundan tecrit edilmiş durumda. Parti bağımsızlığına halel getireceğini ve
kendisini diğer hiziplere tabi kılacak bir basınç oluşturacağı düşüncesiyle,
halk desteği için gerekli kimi ittifaklara girmeyi beceremedi.
LKP üyesi, konuşmasının devamında, “bu bizim en büyük
hatamız” diye ekliyor.
Bu zihniyet, tüm politik sınıfın yozlaşmış olduğuna
ilişkin bir görüşle pekiştiriliyor. Dolayısıyla mevcut dönem için açık bir
politik söylem formüle etmeksizin bu sınıfla ilişki kurmaktan kaçınıyor.
Bir komünist liderin ifadesiyle, “bizler tepkiler
üzerine yaşıyoruz. Bir olayın gerçekleşmesini bekliyor, sonra da tepki
veriyoruz.” Bu tepkiler belirli sözcüklerle yorumlanıyorlar ve sonra da haber
bültenlerinin “en sonunda” yer verilmek üzere, medya kuruluşlarına bildiri
niyetine gönderiliyorlar.
Komünistlerin mustarip olduğu diğer bir husus da
partinin gelecekte cereyan edecek olaylara ilişkin tahminde bulunamıyor oluşu.
Bir LKP üyesi “Arap Baharı bizi şaşkına çevirdi” diyor ve ekliyor: “Bu süreçte
politik sınıfın işçi sınıfını ne ölçüde iğdiş ettiğine tanık olmak da bizi epey
şoke etti.”
Gerçek dünya ve LKP iki ayrı düzlemde ilerliyor. Bu
noktada partinin yapması gereken şey nedir? Lenin’in kitapları parti
merkezlerindeki kitaplıkların raflarında toz bağlıyorlar. Eğitim amaçlı dersler
koymak, bir seçim çalışması yürütmek kadar güç bir angaryaya dönüşebiliyor.
Üniversitelerde faal olan, önde gelen komünist
eylemcilerden birinin kanaatine göre, kendi politik vizyonunu tanıtması
amacıyla, partinin halkla doğrudan temas kurması gerek. LKP, bu eylemciye göre,
sendikaların ve savunma gruplarının tüm taleplerini benimsemeli ve bu kesimleri
politik anlamda birer ilgi odağı hâline dönüşmeye zorlamalı.
Uzun süredir parti üyesi olan bu genç eylemci, LKP’nin
11. Konferans’ının istisnaî bir nitelik arz etmesini ve ikinci konferansıyla
eşdeğerde olmasını umut ediyor. Kendisi gibi genç eylemcilerin dışlanmışlık ve
marjinalleşmeden uzakta yeni bir eylemcilik modeli geliştirebileceğini,
dışlanmışlığın ve marjinalliğin altıncı konferanstan beri parti liderliğinin
başını çektiği eylem sürecini çamura sapladığını söylüyor.
Şubat’ta yapılması gereken LKP konferansı muhtemelen
ertelenecek. Bir merkez komite üyesine göre bu ertelemenin tek bir sebebi var:
LKP, konferansa sunulması gereken politik ve örgütsel evrakı hazırlayacak
üyelerini henüz davet etmiş değil.
Bu parti üyesinin tespitine göre, komünistler
arasındaki büyük görüş farklılıkları üzerinden söz konusu konferansın zamanında
yapılması imkânsız. Bu farklılıklar tüm parti kurumlarını felç etmiş durumda ve
muhtemelen ileride daha da derinleşecek.
Komitenin bir diğer üyesine göre ise, partiyi eskisi
gibi güçlü kılmak için verilen mücadeleye katılmayanlarla partinin altını oymak
isteyenler aynı kişiler. Lübnan Dağı’ndaki Metn bölgesinde ikamet eden bu
komite üyesi diğer politik partilerle ortak bir zemin üzerinden ittifaklar
kurulması gerektiği üzerinde duruyor.
Komünist partiye ilişkin eleştirel yazılar yazanlar,
çoğunlukla beyhude internet tartışmalarına dalıyorlar. Öte yandan gelecek vaat
eden isimler olarak takdim edilenlerse en fazla bir iki ay sonra “emekli”ye
ayrılıyorlar. Üst düzey bir LKP üyesine göre, “komünist partiye katılmak
intihar etmek gibi bir şey.”
Hoşnutsuz ve hayal kırıklığına uğramış kitlelerin
içinde hâlâ partiye ve ideolojisine inananlar var. Bu insanlar iç tartışmalar
ve LKP toplantılarına ait tutanaklardaki zımnî uzlaşmalar hakkında çok az şey
biliyorlar.
Ama partiye ve ideolojisine inanan çoğunluk bir kenara
itiliyor. Bu insanlar başkenti sadece özel günlerde ziyaret ediyorlar ve arka
arkaya beş politbüro üyesinin ismini sıralamakta zorlanıyorlar.
Bunlar kendilerinin ülkedeki mezhepçiliğe boyun
eğmediklerini biliyorlar ve politika baronları ile kıyaslandığında partilerinin
mevcut sınırlarını görüyorlar, sonuçta kendileriyle barışık bir pratik
sergiliyorlar.
Bilindiği üzere, Lenin Rusya’daki devrimci süreci üç
döneme ayırır. Üçüncü dönem, çözünmüşlük, tasfiye ve bocalama dönemidir.
Lenin’e göre, bu dönem boyunca hâkim unsur, kendisinin “demokratik formlar
dâhilinde çocuk gibi oyunlar oynamak” dediği şeyle bağlantılı olan, “devrimci
bürokrasi”dir.
Bu nedenle Bolşevik lider hayatî önemi haiz dördüncü
döneme geçebilmek için adım atar ve başarılı olur. Bugün de Lübnan’daki
komünistler esasen bu “üçüncü dönem”in zehir dolu kadehini yudumlamaktan
kaçınmaya çalışıyorlar.
LKP’nin sembolü olan Kızıl Meşe Ağacı bugün 88
yaşında. Nihayetinde “kimseye herhangi bir imtiyaz vaat etmeyen” parti daha çok
çalışmak zorunda. Herkesin malumu olduğu üzere, sadece hiçbir şey yapmayan kişi
hata yapmaz. Oysa Lübnanlı komünistlerin yapması gereken daha çok şeyi var.
Elie Hanna
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder