Bugünlerde Hizbullah için hiçbir şey yolunda gitmiyor.
Lübnan’daki ve bölgedeki politikanın güçlü girdabına
kapılmanın yol açtığı basınç, Hizbullah liderliğindeki Lübnan Millî
Direnişi’nin aleyhine seyrediyor, özellikle Dahiye mahallesinde yaşananlar, bu
durumu gayet iyi örnekliyor.
Geçen hafta sonu yaptıkları toplantı sonrası Clinton
ve Erdoğan, hem Hizbullah hem de Suriye’ye tatbik ettikleri baskıyı daha fazla
yoğunlaştırabilmenin yolları üzerinde çalıştılar. İlk yol, Lübnan Meclisi’ndeki
14 Mart hareketine (Hariri liderliğindeki bloğa) mensup müttefiklere, meclisin
ülkenin kuzeyindeki Suriye sınırına uluslararası askerî birliklerin
konuşlanmasına izin vermesi yönünde baskı yapması talimatı vermekti.
14 Mart hareketine mensup kimi politikacılar, Lübnan
ve Suriye arasındaki sınırda bu türden birliklerin konuşlandırılması yönünde
açıktan çağrılar yaptılar. ABD-Suudî destekli bu güçler, 2007’deki 33 günlük
Temmuz savaşı sonrası yaşadığı yenilgi ardından İsrail’in ricası üzerine ortaya
atılan Welch Kulübü-Jeffrey Feltman projesinin de yeniden devreye sokulmasını
öngörüyor. Hizbullah’ın iç ve dıştaki muhalifleri, Kuzey Lübnan’daki Trablus’a
yakın bir noktada bulunan Sunni Kleiat havaalanının “modernize” edilmesi
gerektiğini söylüyorlar. Bir milletvekiline göre, “Amerikalılar ve ülke
içindeki bazı yandaşları, Sunni Kleiat Havaalanı’nın yeniden kullanıma
açılmasına ilişkin dosyayı raftan indirdiler.” Havaalanı, uluslararası askerî
birliklerin “eğitim, depolama ve tedarik” amaçlı olarak konuşlandırılması için
devreye sokuluyor.
Dört yıl önce kamuoyuna deklare edilen ve bölgedeki
askerî operasyonlar için Suriye ile diğer güçlere baskı uygulamak amacıyla
“özgürleştirilmiş bir coğrafî bölge” öngören Feltman düşüncesi, hiçbir vakit
hükümsüz kılınmamıştı. Aksine bu düşünce, ileride doğacak fırsatlardan istifade
etmek için rafa kaldırılmıştı sadece. Suriye’deki kaos ve krizle birlikte
ortaya çıkan fırsatlar, Pentagon uzmanları ve Amerika’nın müttefikleri
üzerinden, Clinton ve Erdoğan eliyle değerlendirmeye alındı. Dolayısıyla söz konusu
havaalanı bugün bir hava üssüne dönüşme imkânı buldu. Bu noktada 2008’de
havaalanını inceleyen Amerikan askerî delegasyonunun Beyrut’taki ABD
Büyükelçiliği’ne ilettiği raporu da hatırlamakta fayda var: “Havaalanı, Lübnan
Ordusu ile kurulacak işbirliği doğrultusunda lojistik amaçlar dâhilinde
kullanılabilir.” Kongre’deki beyanı üzerinden Pentagon da şu tespiti yapmıştı:
“Kleiat’taki mevcut pist, askerî ekipman nakleden uçaklar için gayet uygundur.
Ancak sivil havaalanı olarak kullanılma noktasında gerekli niteliklere sahip
değildir.” Lübnan Millî Direnişi’nin bu türden bir girişime itiraz edeceğine
şüphe yok. Hizbullah yetkilisi Şeyh Naim Kasım, bu girişimin “ülkeyi yok etmek
için devreye sokulan bir yöntem” olduğunu söylüyor. Kasım’a göre,
“Hizbullah
Suriye meselesine müdahale etmesine asla izin vermeyecek ve kuzey sınırlarına
uluslararası güçlerin konuşlanmasına kati surette karşı çıkacaktır. Bu, tıpkı
Suriye’de yaşandığı gibi, Lübnan’ın yok edilmesi için üretilmiş bir Siyonist
projedir. Suriye denklemine etki etme becerisinden yoksun kaldıkları noktada bu
güçler tampon bölgeyi desteklemek için kuzeye uluslararası güçleri
konuşlandırmak gibi şüpheli bir dizi proje önermeye başlamışlardır. Eğer 14
Mart grubu, Lübnan’ın kuzeyini silâhlarla, kaçakçılıkla ve milis faaliyetleri
ile sabote etmeyi keserse, istikrar hâkim hâle gelecektir. Genel anlamda
Trablus’ta, Akkar’da ve kuzeyde halkımıza zarar veren gerilimlerden esas olarak
14 Mart sorumludur.”
ABD ve ABD’nin Lübnan’da destek verdiği gruplarla uyum
içinde çalışılsa da Filistin’deki sömürgeci, işgalci gücün Lübnanlılar arasında
korku salma amacıyla uyguladığı baskı, savaş ve keşif uçaklarının artan
sayısında karşılığını bulmaktadır. Bu uçaklar, ülkenin hava sahasını ihlal
etmekte, bu ihlaller özel olarak Trablus ve Kleiat havaalanı bölgesinde
yoğunlaşmaktadır. Geçen hafta Lübnan’ın güneyi, doğusu ve kuzeyindeki uçuşlarda
İsrail, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını (İsrail-Lübnan
çatışmasını çözüme kavuşturmak için 2006’da kabul edilen karar) 8000’den fazla
kez ihlal etti, üstelik bu ihlaller, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü
(UNIFIL) Tire yakınındaki Nakurya’da bulunan üssünde gözlem yapıp notlar
alırken gerçekleşti.
Bir UNIFIL kaynağına göre, İsrail ayrıca Direniş’i
güneyde kıstırmaya ve bu güçlerin kendisinin yeni bir duvar ördüğü Kfar Kila
yakınındaki konumlarını ifşa etmeye zorlamaya çalışmaktadır. İsrail’in bir
diğer niyeti de ileride gerçekleşmesi muhtemel İsrail-Hizbullah savaşı için
Direniş’in yaptığı hazırlık faaliyetlerini engellemektir.
Hizbullah, El-Kaide ve Yeni Müttefiklerinin Hedefinde
Lübnan ve Suriye’de aktif olan, El-Kaide’ye yakın
Abdullah Azzam Tugayları tarafından Hizbullah ve Şiilere karşı yönelik
tehditlerdeki artış, Hizbullah kaynaklı desteği engellemeyi ve Lübnan içinde
mezhebsel bir çatışmayı tetiklemeyi amaçlıyor. Son günlerde dile getirilen
tehditlerden biri, 14 Mart muhalefeti tarafından desteklenen, ABD-Suudi menşeli
bir internet sitesinde 17 Temmuz’da dile getiriliyor. Yayınlanan ses kaydında
Şiiler şu hususta uyarılıyor:
“Hizbullah
ve Emel Hareketi’nin Suriye devrimine dönük konumları sizin çıkarlarınıza asla
hizmet etmiyor. […] Eğer mevcut kibirli yaklaşımınızı sürdürecek olursanız,
cezalandırılacaksınız ve bu desteğin bedelini ödeyeceksiniz. Bu noktada
suçlamanız gereken biri varsa o da bizzat kendinizsiniz.”
Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde siyaset bilimi
profesörü olarak çalışan ve politik İslam konusunda uzman olan Dr. Ahmed
Mussalli’ye göre, “Bu El-Kaide birimi, geçmişte ulaşması güç olduğu hedefleri
vurma noktasında, Lübnan ve Suriye’deki mevcut koşulları altın bir fırsat
olarak değerlendirmektedir. Sınırdaki mevcut duruma bakan hareket, Hizbullah ve
destekçilerine karşı saldırılar tertiplemek amacıyla Suriye’den Lübnan’a artık
militan nakledebiliyor.”
14 Mart içindeki bazı gruplarla birlikte iş tutan bu
güçler de Hizbullah kontrolündeki mahallelerde karışıklık çıkartmaya çalışıyor.
Bu güçler, Hizbullah, Arap Baharı ve İslamî uyanışı desteklemesine karşın, onun
Suriye krizindeki rolünü kavrama noktasında kafa karışıklıklarına sebep
oluyorlar.
Bir Hizbullah kaynağına göre, Lübnan ve bölgedeki
karmaşık durum iç ve dıştaki düşmanlar yüzünden daha da içinden çıkılmaz bir
hâl alıyor. Bir dostumun tespitine göre, Hizbullah’ın ve Lübnan’ın yüzleştiği
bir diğer tehlike de uluslararası direnişin lideri olarak bu hareketin basit
anlamda yerel bir Şii partisi olarak görülmesi.
Lübnan Güçleri lideri Samir Geagea şu suçlamayı
sürekli yineliyor:
“8
Mart ittifakı (Hizbullah liderliğindeki blok) ülkede giderek bozulan güvenlik
durumunun arkasındaki aslî fail. Bu ittifak, Suriye rejimine dönük baskının
azaltılması amacıyla mümkün olabildiğince çok sayıda gerilim noktası yaratmaya
çalışıyor.”
Hizbullah’a doğrudan atıfta bulunan Geagea’ya göre,
“Devlet
içindeki devletçiğin mevcudiyetinden muazzam bir dizi stratejik tehlike ortaya
çıkmaktadır. Devletin bu devletçik üzerinde herhangi bir otoritesi mevcut
değildir, zira devletçiğin sahipleri ile onun müttefikleri devleti felç
etmektedirler.”
Geagea ve müttefikleri, Hizbullah’ı Lübnan’daki
Suriyeli ve Arapların kaçırılması karşısında “kör bir sessizliğe” gömülmekle
suçluyor:
“Etkisi
altındaki bölgelerde yaşanan bu türden olaylarla ilgili olarak Hizbullah’ı
kınıyoruz. Öte yandan Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrallah ise bu olayları
kınamak yerine sadece hiçbir şeyin kendi kontrollerinde olmadığını iddia
etmekle yetiniyor. Bu da onun yaşanan olaylara rıza gösterdiği anlamına
geliyor.”
New York Times’da yazan
Hanin Ghaddar’a göre,
“bir
şeyler köklü bir biçimde değişti. Suriye’nin Lübnan’da uzun süredir güçlü bir
vekili olarak faaliyet yürüten Şii militan grubu Hizbullah yaralı bir aslan
gibi. Elindekini korumak ile yanı başında çöken rejimi korumak arasındaki ince
çizgide yürümeye çalışıyor.”
Normalde kendi partileri bünyesinde faaliyet yürüten
14 Mart gençlik örgütleri artık Hizbullah liderliğindeki Direniş’e ait
unsurlara karşı ortak çalışmalar yürütmeye başlamış durumdalar. Geçen hafta
Saint Joseph Üniversitesi’nde Lübnan Güçleri, Gelecek Hareketi, Katib
(Maruniler), Cemaatü’l İslamiye ve Millî Liberal Parti mensubu yüzlerce genç
Dışişleri Bakanı Adnan Mansur’un istifası ile Suriye büyükelçisi Ali Abdulkerim
Ali’nin ülkeden kovulması için bir yürüyüş tertiplediler. Yürüyüş boyunca
atılan sloganlarda ayrıca Hizbullah da hedef alındı.
Direniş hareketine ve Esad’a yakın bir isim olan eski
İstihbarat Bakanı Michel Samaha’nın 9 Ağustos’ta tutuklanmasından ve Suriye
Millî Güvenlik Başkanı General Ali Memlük ile birlikte “terör saldırıları”
yapmakla suçlanmasından beri aralarında Cumhurbaşkanı Süleyman’ın ve Başbakan
Mikati’nin bulunduğu, hükümetin kilit dayanakları Esad rejiminden bir miktar
uzaklaşmaya başladılar. Dahası ortalıkta dolaşan kimi dedikodulara göre,
Hizbullah içinde de partinin Esad rejimi ile ilişkilerine dönük bazı şüphelerin
açığa çıkmaya başladı.
Hizbullah, Lübnan’ın esas olarak İsrail’in ileride
gerçekleştirebileceği işgal hareketinden kurtulması ile Arap coğrafyasında
yaşananlara dönük konumu arasında hassas bir denge tesis etmesi gerektiğinin
gayet farkında. Büyük ihtimalle Hizbullah’ın araştırma merkezi ve diğer düşünce
kuruluşları, attıkları ilk adımları gözden geçiriyorlar ve bazı konularla
ilgili olarak Lübnan ve diğer bölgelerdeki değişen gerçeklerle yüzleşebilmek
amacıyla, alınan ilk konumları değiştirme yoluna gidiyorlar.
Partiye ve Şii cemaatine Lübnan’ı muhafaza etmek için
açıklık, diyalog ve ortaklık politikasını savunmaya devam etmesi öneriliyor.
Gelecek yıl ülkede oldukça önemli bir meclis seçimi
yapılacak. Seçim, elektrik kesintileri, güvenlik, kamusal güvenlik, su
sıkıntısı, enflasyon ve zayıf altyapı imkânları gibi birçok sorun karşısında
Hizbullah’ın ve Şii cemaatinin sorumlu bir konumda tutulmasını isteyen iç ve
dış güçlerin hâkim olduğu berbat bir politik atmosfer içinde gerçekleşecek.
Örneğin mahallemde birçok insan elektrik kesintilerini protesto etmek için son
birkaç aydır sokaklarda gösteri düzenliyor.
Önümüzdeki birkaç hafta, Suriye krizini kullanarak
Hizbullah’ı parçalama noktasında, Direniş karşıtı iç ve dış güçlerin başarılı
olup olamayacağını ortaya koyacak.
Franklin Lamb
Beyrut
3 Eylül 2012
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder