Yeni muhafazakârlar geri döndüler, hem de büyük bir
güçle. Tunus, Mısır, Yemen ve diğer Arap ülkelerindeki halk ayaklanmaları yeni muhafazakârları bölgede sahnenin dışına itmiş olmasına karşın batının Libya’ya yönelik müdahalesi onlar için yeni bir fırsat kapısı açtı. Şimdi ise Suriye, neokonların Ortadoğu’daki savaş gerçeğine tam anlamıyla duhul
edebilmelerine dönük ciddi bir vaatte
bulunuyor.
Amerikan Teşebbüs Enstitüsü’ndeki dış siyaset ve savunma çalışmaları başkan yardımcısı Danielle Pletka şunları söylüyor:
“Washington,
Suriye politikası ile ilgili taşeronluk işlerini Türklere, Suudilere ve Katarlılara vermeyi bırakmalıdır. Bunların Esad karşıtı çabanın bir parçası oldukları açık ama Birleşik Devletler, gene de
Suriye’nin başka bir bölgesel gücün vekil devleti hâline gelişine müsamaha gösteremez.” [Washington Post, 20 Temmuz]
Diğer birçok İsrail yanlısı neokon “düşünce kuruluşu” üyesi gibi Pletka da
Arap gazetecilerin aşina olduğu bir isim. Ortadoğu’daki yıkım düzeyinin bizatihi neokonların irfan ve siyasetleri sonucu gerçekleştiğinin o da çok açık farkında. Bölgenin jeopolitika haritalarının yeniden çizilmesinden sorumlu temel güçler sanki hiç önemli değilmiş gibi, bu tarz ünsüz isimler, Suriye’de sürüp giden çatışmanın haber yapıldığı noktada nadiren de olsa akla geliyorlar.
Pletka, kendisinin “CIA’in güvenilir bir dostu ve
doksanlarda Saddam Hüseyin’e karşı tertiplenen başarısız darbe girişiminin kilit oyuncusu” [LA Times, 4 Haziran 2004] olarak tanımladığı, bir süre sürgünde yaşamış Iraklı siyasetçi Ahmed Çelebi’nin en önemli destekçilerinden. Çelebi, bir zamanlar
yanlışlıkla Irak’ın özgün ulusal inisiyatifi olarak önerilen Irak Ulusal Kongresi’nin lideriydi. Neticede önemli bir bölümü CIA ve diğer batılı istihbarat
servisleri ile bağlantılı Iraklı sürgünlerden oluşan konsey üyeleri, süreci kendi
lehlerine çevirdiler ve Irak yıkıldı.
Bir Arap ülkesinin yıkımı, neokonlar nezdinde ahlâkî
bir mesele olarak asla görülmez. 2003’teki savaşı müteakip yaşanan kaos ve şiddet, savaşta Amerikan yanlısı tutum sergileyen “aydınlar”ın kendi fikirlerini eskinin diliyle birlikte takdim
etmelerine imkân verdi. Yeniden icat edilmiş kimi fikirler şimdi çok gerekli. İtibarsızlaşmış örgütler kapatıldı ve alelacele yenileri kuruldu. Bunlardan biri,
neokonlar eliyle kurulmuş ve eski sloganları yeni kelimelerle
zekice ifade edebilme becerisine sahip Dış Siyaset İnisiyatifi. Matt
Duss, bu kurumun Mart 2009’da Afganistan’da tertiplenen açılış konferansı ile ilgili olarak şunları söylüyor:
“Söylenen
üç beş kelimenin de tartışmalı oluşu beni çok şaşırttı. […] Herkesçe ve doğru bir biçimde sorumlu
tutuldukları Irak hezimeti sonrası neokonlar, Amerika’nın askerî yayılmacılığını övme konusunda kıllarını kıpırdatmayacaklar. Bu
konularda usta olan bir kişi, zaten böyle bir şey yapmaz. Bu adamlar
da usta değilseler eğer, hiçbir şeyler.”
Evet, gerçekten de ustaca davranıyorlar ve Suriye’deki
sürecin son deminde sinsice hareket ediyorlar. Tüm gayretleri, esas olarak,
belli bir noktaya yoğunlaşmış durumda, gayet koordineli çalışıyorlar ve İsrail lobisi, ABD’deki ana akım medya ve sürgündeki Suriyeli
liderlerle kurdukları bağları etkin bir biçimde kullanıyorlar. Neokonlar her
yerde “dış siyaset uzmanları” olarak anılıyorlar, oysa “uzmanlık”ları sadece ülkeleri yıkıma sürüklemek ve onları kendi istedikleri
gibi yeniden inşa etme becerisi ile sınırlı ki bu çabaları
bile ciddi hatalarla yüklü.
CNN’in
internet sitesinde yazan Elise Labott, Amerika’nın Suriye’deki sürece dahlinin
güncellenmesine ilişkin neokonların yaptıkları son müdahaleden bahsediyor: “Dış siyaset uzmanları Çarşamba günü (1 Ağustos) Obama yönetimine silâhlı muhalefete verilen
desteğin artırılması yönünde baskı yaptı.” Burada bahsedilen “uzmanlar” ifadesi, Washington’daki İsrail yanlısı diğer bir kanal olan Washington Yakın Doğu Siyaseti Enstitüsü’nden Andrew Tabler gibi isimleri içeriyor. Bu enstitü, 1985’te AIPAC (Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) denilen etkin İsrail lobi grubu için çalışmalar yürüten bir araştırma departmanı olarak kuruldu. O günden beri tek başarısı, kendisini “Ortadoğu’daki Amerikan çıkarlarının dengeli ve gerçekçi bir biçimde anlaşılmasına yönelik olarak gayret gösteren Amerikalı bir örgüt” olarak satabilmesi.
Elbette Obama, bu uzmanlardan gelen baskıya boyun eğdi. CNN’e göre, Obama istihbarî bir “bulgu” olarak anılan gizli bir emri imzalayarak, “CIA ile diğer istihbarat kuruluşlarının gizlice desteklenmesine izin verdi.”
Ama neokonlar, bundan daha fazlasını istiyorlar.
Suriye’deki kan banyosu sadece Suriye toplumunu harap etmekle kalmıyor ayrıca
Arap toplumlarında kendi tercihlerine göre demokrasi lehine talepte bulunan
kolektif tüm kampanyaları da sekteye uğratıyor. Suriye’deki uzun soluklu çatışma süreci ve muhtelif bölgesel oyuncuların dahli, neokonların yeni makyajlarının ardında daha fazla
saklanamamalarına neden oluyor. Neokonlar sahneye gizliden gizliye
tekrar çıkmanın yollarını arıyorlar. Zira bu onlar için bir ölüm-kalım meselesi artık.
31 Temmuz’da AIPAC, Ileana Ros-Lehtinen ve Howard
Berman tarafından sunulan bir yasa tasarısının imzalanması için Kongre’ye
yönelik bir yazı yazdı. “İran Tehdidinin Azaltılması ve Suriye’de İnsan Hakları
Yasası” (H.R.1905) ismini taşıyan tasarı eğer geçerse, Ulusal Çıkar Konseyi’ne
göre, İran’a karşı fiilî savaş durumunun oluşmasına neden olacak. Suriye, İran
ve diğer müttefikleri arasındaki önlenemez bağı irdeleyen neokon irfanı tüm
yönleri ile iş başında.
Birkaç gün önce, 27 Temmuz’da, 56 önde gelen
“muhafazakâr dış siyaset uzmanı” Obama’ya Suriye’ye müdahale etmesi için baskı
yaptı. “ABD tek başına ya da kendisi gibi düşünen diğer ülkelerle öne çıkıp
harekete geçmezse binlerce Suriyeli sivil ölecek ve Suriye’de zuhur edecek bir
iç savaş Ortadoğu’da daha kapsamlı bir istikrarsızlık sürecini
tetikleyecektir.”
Kısmen Dış Siyaset İnisiyatifi tarafından tertiplenen
mektubun zamanlaması elbette ki tesadüfî değil. Mektup, Amerika’nın Suriye ile
ilgili gündemini tanımlama konusunda katkı sunduğunu varsayan, Tunus’taki
“Suriye Dostları” temas grubunun ilk toplantısından bir gün önce kaleme alındı.
İmzacılar arasında Irak Savaşı’ndan tanıdığımız, Paul Bremer, Elizabeth Cheney,
Eric Edelman, William Kristol ve elbette Danielle Pletka gibi tanıdık isimler
var.
Suriye ile ilgili açık bir ABD stratejisinin
yokluğunda, her ne kadar olumsuz bir nitelik arz etse de, en açık stratejiye
sadece herkesten daha örgütlü olan neokonlar sahip. Örneğin Washington Post’taki
yazısında Pletka müdahale noktasında ülkeleri, halkları, mezhepleri ve her
türden grubu yan yana getiriyor ve esas olarak Ortadoğu’yu kuruntularla yüklü
ama bir yandan direşken bir azmin güdümündeki bir oyunun sergilendiği bir
satranç tahtası olarak görüyor. Yazısında Pletka, tek paragrafta, İran’dan,
Hizbullah’tan, İran Devrim Muhafızları’ndan, Irak’ı istikrarsızlaştırmak
isteyen teröristlerden, “Beyrut’taki kukla hükümetler”den ve “kendilerini
İsrail’in yıkımına adamış Filistinli terör grupları”ndan bahsediyor.
Son yirmi yıldır ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik dış
siyasetini yöneten “politik uzmanlık” işte bu. Bir süre önce verilmiş olan mola
artık sona eriyor ve neokonlar ellerindeki tuhaf haritalarla, kafalarındaki iç
karartıcı vizyonlarla ve önerdikleri ebedi çatışmaya dayalı reçeteleri ile geri
dönüyorlar.
Remzi Barud
8 Ağustos 2012
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder