Öğrenciler,
avukatlar, Adalet Bakanlığı’ndaki hâkimler, esnaflar ve eş dostla yaptığım
tartışma ve mülâkatların da gösterdiği üzere İhvan bugün itibarıyla mütedeyyin
muhafazakâr Sünni Müslüman toplumda çok az desteğe sahip. Genelde şu tarz
ifadeler kullanılıyor: “İhvan, Libyalıların İslam ile ilgili görüşlerinden
farklı bir görüşe sahip.” “Onlar ülkemize dışarıdan gelenleri ve genel anlamda
bu ülkeye yapılan müdahaleyi temsil ediyorlar.” “Bizim devrimimiz bir otokratik
rejim yerine bir başkasını ikame etmek derdinde değil.”
Bu
ifadelere rağmen Libya’daki birçok gözlemcinin görüşüne göre, Haziran
seçimlerinin tek favorisi gene de İhvan.
İhvan’ın
bu denli güçlü bir konumda olmasının nedeni Katar’dan aldığı destek ile Mısır,
Fas, Cezayir ve Türkiye’de gayet iyi örgütlenmiş İhvan örgütlerinden gelen
yardımlar. Üniversitedeki kürsüsünü muhafaza etmeyi bilen, Kaddafi yanlısı bir
siyaset bilimci “Profesör Doktor Ali”ye göre, Mısır’dan buraya gelen tüm
uçaklar her daim dolu, uçak yolcularının bir kısmını ise İhvan casusları teşkil
ediyor.
İhvan
gayet iyi örgütlenmiş, ciddi para kaynaklarına sahip ve bugün itibarıyla
Libya’nın büyük şehirlerindeki mahallelerde üye kaydetme ve kampanyalar
örgütleme ama bir yandan da düşük bir profil sergileme gayreti içinde.
Üyelerinden sakal tıraşı olmalarını, temiz bir hükümetten söz etmelerini,
tartışmalardan kaçınmalarını ve endişeli Libyalılara “Libya’nın Afganistan
olmadığı”nı söylemelerini, kendilerinin güvenlik ve iç barış talep ettiğini,
ayrıca dış müdahaleye karşı olduklarını anlatmalarını istiyor.
Gene
de Mısır’daki İhvan Genel Rehberliği tarafından yayınlanan yeni bildirisinde
Dr. Muhammed Bedih, İhvan’ın kurucusu İmam Hasan el-Benna’nın belirlediği
ilkeler uyarınca, hareketin İslam Halifeliğini dayatma imkânından söz ediyor ki
bu ifade, Mısır’da olduğu gibi Libya’daki politik mahfillerde de ciddi
ihtilaflara sebep oluyor.
ABD,
İngiltere ve Fransa, güneydeki bir Afrika ülkesinde bulunan elçiden aldıkları
bilgilere göre gelişmeleri izlemekle ve ileriye dönük tahminlerde bulunmakla
yetiniyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Ulusal Geçici Konsey görevlilerinin,
avukatların ve hâkimlerin bile (bu hafta Libya Adalet Bakanlığı’nda iki gün
süren toplantılarda UGK’deki ve milislerin gözetimindeki kimi şahıslarla
görüşme imkânı buldum.) İhvan ile ilgili karışık hislere sahip olması nedeniyle
bu kesimlerin ABD siyasetinden pek emin olamadıklarına inanıyor. Bazı Amerikalı
yetkililer de İhvan’ın durdurulamaz gücünün Mağrib boyunca geliştiğini,
Türkiye’de bile önemli bir güce kavuştuğunu, Esad hükümeti devrildiğinde
İhvan’ın Suriye’ye hükmedeceğini rapor ediyorlar.
Washington
için İhvan’ın potansiyel faydası burada da bitmiyor. Kongre ve Obama
yönetimindeki kimi isimlerle Kongre dışındaki Siyonist lobi, ABD yönetiminin
Sünni-Şii savaşı çıkartmak için ortaya koyduğu gayretlerin sonucunda meydana
gelen tüm hataların ardından, İhvan’ın ABD’nin 1980’lerden beri güttüğü bu
hedefe (Sünni-Şii savaşı) ulaşmak için en iyi ve en beklenmedik silâh olmasını
umut ediyorlar.
Ayrıca
söz konusu güçlere, Suriye’de ileride iktidara gelecek hükümette aslan payının
kendilerine verileceği söyleniyor. İhvan Lübnan’da hızla örgütleniyor ve
kendisini Sünni topluma Başbakan Refik Hariri suikastı sonrası son yedi yıldır
ülkedeki mevcut boşluğu doldurup Şii Hizbullah’la uğraşmayı vadeden güçlü ve
etkin bir liderlik olarak takdim ediyor.
Kısacası
NATO ülkelerinin gelecek seçimleri bir seyirci gibi izlemeleri, sadece altı
aydır iktidarda olan UGK görevlileri ile ilişkilerini kesmeleri ve Libya’nın
yeni hükümetinin İhvan tarafından kontrol edilmesini istemeleri mümkün.
Libya’daki
İhvan, 1972’de Devrimci Komitelerin yasama ve yürütme ile ilgili kararları
uygulamaları amacıyla kurulduğundan beri yasak olan politik partilere nasıl
katılacaklarını ve oy kullanacaklarını bilmeyen potansiyel seçmenlerle ilgili
meselelerde gerçekten iyi bir profil sergiliyor.
Mebzul
miktardaki bu meseleler aşağıdaki hususları içeriyor:
-
Kamuoyuna karşı giderek daha da saldırganlaşan ve bu hafta yaptıkları gibi
kendi aralarında savaşan milislere bağlı olarak gelişen güvenlik eksikliği;
-
Yolsuzluklarla ilgili giderek yoğunlaşan dedikodular, hatta bu yönde ortaya
çıkan kimi kanıtlar. Buna bir örnek olarak, Merkez Bankası’nın ülke genelindeki
yerel bankaları destekleyecek paraya hâlâ sahip olamaması gösteriliyor.
Herkesin malumu olan gerçeklerin bir ânda patlamaya yol açma ihtimali de var.
Bu Yaz yaşanan ayaklanma boyunca Kaddafi hükümeti banka mevduatından bir
seferlik çekilecek meblağı aylık 500 Dinar (yaklaşık 475 Dolar) olarak
sınırlamıştı. Yeni “hükümet” bu meblağı aylık 750 Dinar’a çıkarttı ki bu,
Kaddafi hükümetinin geçen Yaz para sızdırmayı önlemek amacıyla kurallar
belirlemesinden beri ilgili meblağda yaklaşık yüzde 18’lik bir artışın
yaşandığını gösteriyor. Söz konusu kurallar artık geçerli değil ve fiyatlar
sürekli yükseliyor.
Yolsuzlukların
banka mevduatlarından para çekme işlemlerine dek sirayet ettiği bu ortamda, 15
yıldan fazla Merkez Bankası için çalışmış bir görevlinin tespitine göre, Libya
petrolünün taşınması ile ilgili olarak yapılan ödemelerin faturalarına
bakıldığında, son birkaç aydır Merkez Bankası’na tek kuruş ödeme yapılmamış.
Bunun nedeni olarak NATO ülkelerinin söz konusu taşımacılığı, rejim değişikliği
için verilen hizmetler karşısında yapılan ödeme düzenlemesine bağlı olarak,
bedelsiz yapıyor olması.
Bu
mesele hızla bir skandala dönüştü. Merkez Bankası görevlisine bu bilgiden emin
olup olmadığını sordum, o da söz konusu kayıtları tutan bayanı çağırdı, bayan
bu bilgiyi doğruladı ve Merkez Bankası görevlilerinin kendilerine tahsis edilen
750 Dinar’ı çekmek için yereldeki bankalar önünde uzun kuyruklar oluşturan
mevduat sahiplerine ödeme yapılması gerektiğinden, artık çileden çıktıklarını
söyledi. Bu hafta Yeşil Meydan’ın güneyindeki bir mahallede ve Ömer Muhtar
Caddesi’nde oldukça çirkin ve üzücü sahnelerle karşılaştım. Burada çalışan bir
ATM arayıp durdum. Günün yarısı yağmur altında parasını çekmek için bekleyen
yaşlıların hâli içler acısıydı. Bu insanlar “inşallah yarın” denilip geri
gönderiliyordu, çünkü para yoktu. Vatandaşlar, “geçen Şubat’ta kötü işaretler
alınır alınmaz keşke tüm paralarımızı çekseymişiz” diyorlar. Ama artık çok geç.
Öfke ise giderek büyüyor.
Katar’ın
favori adayı, Trablus Askerî Konsey’in başı ve militan Libya İslamî Savaş
Grubu’nun eski lideri Abdil Hâkim Belhac (Belhac, karısı ile kendisini Mart
2004’te Libya’ya teslim edilmeleri ve yedi yıl boyunca işkencelere maruz
kalmalarında aktif rol oynadıkları için İngiliz bakanları ve M-16 aleyhine dava
açmıştı.) bankacılık ile ilgili sorunu çözeceğine söz verdi. Katar’ın Haziran
seçimlerinin yaklaşması nedeniyle, konuyla ilgili olarak önemli bir rol
oynaması bekleniyor.
Diğer
bir mesele de İhvan’ın askerlerin maaşlarını ödeme, milisler için iş bulma veya
yaratmayı vaat etmesi. Milislerin önemli bir bölümü Belhac’a güvenmiyor ve
doğudaki milis güçler batıdakilerle çatışmaya hâlâ devam ediyor.
İhvan
bir yere kadar kadın haklarını da savunuyor. Savaş zararlarının tazmin
edilmesi, çöplerin toplanması, Trablus merkezindeki kimi kalabalık caddelerde
artık durma noktasına gelmiş trafiğin (çatışmalara sahne olan taşradan kaçıp
büyük şehirlere akın eden bir milyon Libyalının ve diğer milletlerden
insanların sığındıkları şehirleri terk etmek gibi bir niyetleri de yok gibi
görünüyor.) organize edilmesi de İhvan’ın, mezhebî bir diyalogun yanında,
hakkında vaatlerde bulunduğu diğer meseleler.
Milislerin
silâhsızlandırılması, gençlere evlerine dönmeleri hususunda baskı uygulanması,
onların polis teşkilâtına ya da yeni Libya ordusuna katılmaları veya gerçek bir
işe girmeleri yönünde teşvik edilmesi, İhvan’ın pek de inanmadan ele almaya
çalıştığı meseleler. Kapalı kapılar ardında İhvan’ın ve UGK’nin milisleri kısa
vadede silâhsızlandırmanın mümkün olmadığını kabul ettiği söyleniyor. Dün Yeşil
Meydan’da yapılan gösteri esnasında sohbet etme fırsatı bulduğum birkaç genç
bana savaşmayı özlediklerini ve daha fazla savaşmak istediklerini söylediler.
Bingazi’li bir çocuk ise “çoğunlukla heyecan verici ve eğlenceliydi, bu sayede
birçok arkadaş edindim!” diyor. O Trablus’ta milis kuvvetlerdeki dostlarıyla
birlikte kalmayı planlıyor.
Gelecek
Libya seçimlerinde İhvan’ın lehine olan bir diğer gelişme de geçen Pazartesi
kabul edilen Seçim Yasası taslağı. Taslak, İhvan’ın birçok güçlü muhalifini
tasfiye ediyor. Yasama, ulusal meclisin seçilmesi işlemine yeni anayasayı yazma
ve tali bir geçici hükümet kurma görevi bahşediyor.
Genel
hatlarıyla tüm toplumu kucaklayan bir dille yazılmış olan taslak, seçimlerde
“Kaddafi rejiminin eski üyeleri”nin aday olmasını yasaklıyor. Adalet
Bakanlığı’nda görüşme imkânı bulduğum hâkimler süreci dehşetle izliyorlar, zira
Adalet Bakanlığı ve birçok bakanlık kadrosunun yüzde sekseni Kaddafi rejiminde
çalışmış vatansever birer Libyalı. Yeni yasanın kapsamı ve tatbiki ile ilgili
bir yığın kafa karışıklığı mevcut. Yeni seçim yasası ayrıca Kaddafi’nin
Libya’yı “halk yığınlarının cumhuriyeti” olarak tarif ettiği toplum ve yönetim
teorisini içeren politik manifestosu Yeşil Kitap üzerine akademik
araştırma yapmış olan herkesi yasaklıyor. Ama Yeşil Kitap’ta benimsenen
yönetim teorilerine ilişkili çalışmaları içermeyen CV’ler geçmişte iyi bir
konum elde etmeye katkı sunduğundan, söz konusu yasak esasında binlerce insanı
kapsıyor. Aynı yaklaşım Çin’de Mao’nun Kızıl Kitap’ı ve bu kitapla
ilgili yapılmış çalışmaları CV’lere eklemekte de mevcut. Yeşil Kitap üzerinden
politika, ekonomi ve gündelik hayatı tartışan yazılar yazmış akademisyenler
bile yasaya göre yasaklanıyorlar.
Yasa
tasarısı kadınları da ürkütüyor, çünkü kadınlara 200 sandalyeli meclisin sadece
yüzde 10’unu veriyor ve kabilelerin kontrolünde olan bölgelerin hangisine kaç
adet milletvekili tahsis edildiğini de belirtmiyor. Bir kadın öfkeyle bana şunu
söylüyor: “Yüzde 10, İhvan’ın biz kadınlara biçtiği değer.”
UGK
yetkilileri, son altı aydır ülkede olan İhvan’ın aleyhine daha fazla engel
çıkartmamayı öngörüyorlar. Geçen ay milis güçlerin yüzde yetmişini temsil
ettiğini iddia eden bir çatı örgütü UGK’nin kendilerine mecliste yüzde 40’lık
bir yer vermesini istedi ama bu talep karşılanamadı ve bunun yerine, kimi
istisnalarla, birkaç teknokrat atandı. Mustafa Abdul Calis, Haziran’da emekliye
ayrılmayı düşünüyor. Calis, Sirte’nin düşmesi ardından istifa edeceğine ilişkin
sözünü çiğnediği için hâlâ eleştiriliyor.
Franklin Lamb
Trablus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder