Pages

08 Ocak 2012

İhvan Gelecek Libya Seçimlerinin En Güçlü Adayı

Öğrenciler, avukatlar, Adalet Bakanlığı’ndaki hâkimler, esnaflar ve eş dostla yaptığım tartışma ve mülâkatların da gösterdiği üzere İhvan bugün itibarıyla mütedeyyin muhafazakâr Sünni Müslüman toplumda çok az desteğe sahip. Genelde şu tarz ifadeler kullanılıyor: “İhvan, Libyalıların İslam ile ilgili görüşlerinden farklı bir görüşe sahip.” “Onlar ülkemize dışarıdan gelenleri ve genel anlamda bu ülkeye yapılan müdahaleyi temsil ediyorlar.” “Bizim devrimimiz bir otokratik rejim yerine bir başkasını ikame etmek derdinde değil.”

Bu ifadelere rağmen Libya’daki birçok gözlemcinin görüşüne göre, Haziran seçimlerinin tek favorisi gene de İhvan.

İhvan’ın bu denli güçlü bir konumda olmasının nedeni Katar’dan aldığı destek ile Mısır, Fas, Cezayir ve Türkiye’de gayet iyi örgütlenmiş İhvan örgütlerinden gelen yardımlar. Üniversitedeki kürsüsünü muhafaza etmeyi bilen, Kaddafi yanlısı bir siyaset bilimci “Profesör Doktor Ali”ye göre, Mısır’dan buraya gelen tüm uçaklar her daim dolu, uçak yolcularının bir kısmını ise İhvan casusları teşkil ediyor.

İhvan gayet iyi örgütlenmiş, ciddi para kaynaklarına sahip ve bugün itibarıyla Libya’nın büyük şehirlerindeki mahallelerde üye kaydetme ve kampanyalar örgütleme ama bir yandan da düşük bir profil sergileme gayreti içinde. Üyelerinden sakal tıraşı olmalarını, temiz bir hükümetten söz etmelerini, tartışmalardan kaçınmalarını ve endişeli Libyalılara “Libya’nın Afganistan olmadığı”nı söylemelerini, kendilerinin güvenlik ve iç barış talep ettiğini, ayrıca dış müdahaleye karşı olduklarını anlatmalarını istiyor.

Gene de Mısır’daki İhvan Genel Rehberliği tarafından yayınlanan yeni bildirisinde Dr. Muhammed Bedih, İhvan’ın kurucusu İmam Hasan el-Benna’nın belirlediği ilkeler uyarınca, hareketin İslam Halifeliğini dayatma imkânından söz ediyor ki bu ifade, Mısır’da olduğu gibi Libya’daki politik mahfillerde de ciddi ihtilaflara sebep oluyor.

ABD, İngiltere ve Fransa, güneydeki bir Afrika ülkesinde bulunan elçiden aldıkları bilgilere göre gelişmeleri izlemekle ve ileriye dönük tahminlerde bulunmakla yetiniyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Ulusal Geçici Konsey görevlilerinin, avukatların ve hâkimlerin bile (bu hafta Libya Adalet Bakanlığı’nda iki gün süren toplantılarda UGK’deki ve milislerin gözetimindeki kimi şahıslarla görüşme imkânı buldum.) İhvan ile ilgili karışık hislere sahip olması nedeniyle bu kesimlerin ABD siyasetinden pek emin olamadıklarına inanıyor. Bazı Amerikalı yetkililer de İhvan’ın durdurulamaz gücünün Mağrib boyunca geliştiğini, Türkiye’de bile önemli bir güce kavuştuğunu, Esad hükümeti devrildiğinde İhvan’ın Suriye’ye hükmedeceğini rapor ediyorlar.

Washington için İhvan’ın potansiyel faydası burada da bitmiyor. Kongre ve Obama yönetimindeki kimi isimlerle Kongre dışındaki Siyonist lobi, ABD yönetiminin Sünni-Şii savaşı çıkartmak için ortaya koyduğu gayretlerin sonucunda meydana gelen tüm hataların ardından, İhvan’ın ABD’nin 1980’lerden beri güttüğü bu hedefe (Sünni-Şii savaşı) ulaşmak için en iyi ve en beklenmedik silâh olmasını umut ediyorlar.

Ayrıca söz konusu güçlere, Suriye’de ileride iktidara gelecek hükümette aslan payının kendilerine verileceği söyleniyor. İhvan Lübnan’da hızla örgütleniyor ve kendisini Sünni topluma Başbakan Refik Hariri suikastı sonrası son yedi yıldır ülkedeki mevcut boşluğu doldurup Şii Hizbullah’la uğraşmayı vadeden güçlü ve etkin bir liderlik olarak takdim ediyor.

Kısacası NATO ülkelerinin gelecek seçimleri bir seyirci gibi izlemeleri, sadece altı aydır iktidarda olan UGK görevlileri ile ilişkilerini kesmeleri ve Libya’nın yeni hükümetinin İhvan tarafından kontrol edilmesini istemeleri mümkün.

Libya’daki İhvan, 1972’de Devrimci Komitelerin yasama ve yürütme ile ilgili kararları uygulamaları amacıyla kurulduğundan beri yasak olan politik partilere nasıl katılacaklarını ve oy kullanacaklarını bilmeyen potansiyel seçmenlerle ilgili meselelerde gerçekten iyi bir profil sergiliyor.

Mebzul miktardaki bu meseleler aşağıdaki hususları içeriyor:

- Kamuoyuna karşı giderek daha da saldırganlaşan ve bu hafta yaptıkları gibi kendi aralarında savaşan milislere bağlı olarak gelişen güvenlik eksikliği;

- Yolsuzluklarla ilgili giderek yoğunlaşan dedikodular, hatta bu yönde ortaya çıkan kimi kanıtlar. Buna bir örnek olarak, Merkez Bankası’nın ülke genelindeki yerel bankaları destekleyecek paraya hâlâ sahip olamaması gösteriliyor. Herkesin malumu olan gerçeklerin bir ânda patlamaya yol açma ihtimali de var. Bu Yaz yaşanan ayaklanma boyunca Kaddafi hükümeti banka mevduatından bir seferlik çekilecek meblağı aylık 500 Dinar (yaklaşık 475 Dolar) olarak sınırlamıştı. Yeni “hükümet” bu meblağı aylık 750 Dinar’a çıkarttı ki bu, Kaddafi hükümetinin geçen Yaz para sızdırmayı önlemek amacıyla kurallar belirlemesinden beri ilgili meblağda yaklaşık yüzde 18’lik bir artışın yaşandığını gösteriyor. Söz konusu kurallar artık geçerli değil ve fiyatlar sürekli yükseliyor.

Yolsuzlukların banka mevduatlarından para çekme işlemlerine dek sirayet ettiği bu ortamda, 15 yıldan fazla Merkez Bankası için çalışmış bir görevlinin tespitine göre, Libya petrolünün taşınması ile ilgili olarak yapılan ödemelerin faturalarına bakıldığında, son birkaç aydır Merkez Bankası’na tek kuruş ödeme yapılmamış. Bunun nedeni olarak NATO ülkelerinin söz konusu taşımacılığı, rejim değişikliği için verilen hizmetler karşısında yapılan ödeme düzenlemesine bağlı olarak, bedelsiz yapıyor olması.

Bu mesele hızla bir skandala dönüştü. Merkez Bankası görevlisine bu bilgiden emin olup olmadığını sordum, o da söz konusu kayıtları tutan bayanı çağırdı, bayan bu bilgiyi doğruladı ve Merkez Bankası görevlilerinin kendilerine tahsis edilen 750 Dinar’ı çekmek için yereldeki bankalar önünde uzun kuyruklar oluşturan mevduat sahiplerine ödeme yapılması gerektiğinden, artık çileden çıktıklarını söyledi. Bu hafta Yeşil Meydan’ın güneyindeki bir mahallede ve Ömer Muhtar Caddesi’nde oldukça çirkin ve üzücü sahnelerle karşılaştım. Burada çalışan bir ATM arayıp durdum. Günün yarısı yağmur altında parasını çekmek için bekleyen yaşlıların hâli içler acısıydı. Bu insanlar “inşallah yarın” denilip geri gönderiliyordu, çünkü para yoktu. Vatandaşlar, “geçen Şubat’ta kötü işaretler alınır alınmaz keşke tüm paralarımızı çekseymişiz” diyorlar. Ama artık çok geç. Öfke ise giderek büyüyor.

Katar’ın favori adayı, Trablus Askerî Konsey’in başı ve militan Libya İslamî Savaş Grubu’nun eski lideri Abdil Hâkim Belhac (Belhac, karısı ile kendisini Mart 2004’te Libya’ya teslim edilmeleri ve yedi yıl boyunca işkencelere maruz kalmalarında aktif rol oynadıkları için İngiliz bakanları ve M-16 aleyhine dava açmıştı.) bankacılık ile ilgili sorunu çözeceğine söz verdi. Katar’ın Haziran seçimlerinin yaklaşması nedeniyle, konuyla ilgili olarak önemli bir rol oynaması bekleniyor.

Diğer bir mesele de İhvan’ın askerlerin maaşlarını ödeme, milisler için iş bulma veya yaratmayı vaat etmesi. Milislerin önemli bir bölümü Belhac’a güvenmiyor ve doğudaki milis güçler batıdakilerle çatışmaya hâlâ devam ediyor.

İhvan bir yere kadar kadın haklarını da savunuyor. Savaş zararlarının tazmin edilmesi, çöplerin toplanması, Trablus merkezindeki kimi kalabalık caddelerde artık durma noktasına gelmiş trafiğin (çatışmalara sahne olan taşradan kaçıp büyük şehirlere akın eden bir milyon Libyalının ve diğer milletlerden insanların sığındıkları şehirleri terk etmek gibi bir niyetleri de yok gibi görünüyor.) organize edilmesi de İhvan’ın, mezhebî bir diyalogun yanında, hakkında vaatlerde bulunduğu diğer meseleler.

Milislerin silâhsızlandırılması, gençlere evlerine dönmeleri hususunda baskı uygulanması, onların polis teşkilâtına ya da yeni Libya ordusuna katılmaları veya gerçek bir işe girmeleri yönünde teşvik edilmesi, İhvan’ın pek de inanmadan ele almaya çalıştığı meseleler. Kapalı kapılar ardında İhvan’ın ve UGK’nin milisleri kısa vadede silâhsızlandırmanın mümkün olmadığını kabul ettiği söyleniyor. Dün Yeşil Meydan’da yapılan gösteri esnasında sohbet etme fırsatı bulduğum birkaç genç bana savaşmayı özlediklerini ve daha fazla savaşmak istediklerini söylediler. Bingazi’li bir çocuk ise “çoğunlukla heyecan verici ve eğlenceliydi, bu sayede birçok arkadaş edindim!” diyor. O Trablus’ta milis kuvvetlerdeki dostlarıyla birlikte kalmayı planlıyor.

Gelecek Libya seçimlerinde İhvan’ın lehine olan bir diğer gelişme de geçen Pazartesi kabul edilen Seçim Yasası taslağı. Taslak, İhvan’ın birçok güçlü muhalifini tasfiye ediyor. Yasama, ulusal meclisin seçilmesi işlemine yeni anayasayı yazma ve tali bir geçici hükümet kurma görevi bahşediyor.

Genel hatlarıyla tüm toplumu kucaklayan bir dille yazılmış olan taslak, seçimlerde “Kaddafi rejiminin eski üyeleri”nin aday olmasını yasaklıyor. Adalet Bakanlığı’nda görüşme imkânı bulduğum hâkimler süreci dehşetle izliyorlar, zira Adalet Bakanlığı ve birçok bakanlık kadrosunun yüzde sekseni Kaddafi rejiminde çalışmış vatansever birer Libyalı. Yeni yasanın kapsamı ve tatbiki ile ilgili bir yığın kafa karışıklığı mevcut. Yeni seçim yasası ayrıca Kaddafi’nin Libya’yı “halk yığınlarının cumhuriyeti” olarak tarif ettiği toplum ve yönetim teorisini içeren politik manifestosu Yeşil Kitap üzerine akademik araştırma yapmış olan herkesi yasaklıyor. Ama Yeşil Kitap’ta benimsenen yönetim teorilerine ilişkili çalışmaları içermeyen CV’ler geçmişte iyi bir konum elde etmeye katkı sunduğundan, söz konusu yasak esasında binlerce insanı kapsıyor. Aynı yaklaşım Çin’de Mao’nun Kızıl Kitap’ı ve bu kitapla ilgili yapılmış çalışmaları CV’lere eklemekte de mevcut. Yeşil Kitap üzerinden politika, ekonomi ve gündelik hayatı tartışan yazılar yazmış akademisyenler bile yasaya göre yasaklanıyorlar.

Yasa tasarısı kadınları da ürkütüyor, çünkü kadınlara 200 sandalyeli meclisin sadece yüzde 10’unu veriyor ve kabilelerin kontrolünde olan bölgelerin hangisine kaç adet milletvekili tahsis edildiğini de belirtmiyor. Bir kadın öfkeyle bana şunu söylüyor: “Yüzde 10, İhvan’ın biz kadınlara biçtiği değer.”

UGK yetkilileri, son altı aydır ülkede olan İhvan’ın aleyhine daha fazla engel çıkartmamayı öngörüyorlar. Geçen ay milis güçlerin yüzde yetmişini temsil ettiğini iddia eden bir çatı örgütü UGK’nin kendilerine mecliste yüzde 40’lık bir yer vermesini istedi ama bu talep karşılanamadı ve bunun yerine, kimi istisnalarla, birkaç teknokrat atandı. Mustafa Abdul Calis, Haziran’da emekliye ayrılmayı düşünüyor. Calis, Sirte’nin düşmesi ardından istifa edeceğine ilişkin sözünü çiğnediği için hâlâ eleştiriliyor.

Franklin Lamb
Trablus

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder