Bu
mevsim Müslüman Kardeşler’in mevsimi. İhvan artık her yerde. Yükselişleri ise
kendiliğinden olmadı elbette.
Bugün
Katar, İhvan’ın tüm dünya genelindeki ortaya çıkışını ve tanıtımını resmî
planda parasal açıdan destekliyor. Katar, milliyetçi Araplığa ilişkin hak
iddialarını terk edip, İslamcılığın muhtelif eğilimleri ve akımları ile
uzlaşıyormuş gibi görünüyor (Taliban’ın bile Katar’ın başkenti Doha’da üssü
var.).
New
York Times, Mısır’da ABD hükümeti ile İhvan arasındaki alabildiğine
işveli ilişkiyi ifşa etti. Ama yeni tesis edilen bu aşk iki taraflı: Tunus’tan
Filistin’e birbirinden farklı İslamcı kesimler (örneğin Hamas) bugün ABD’ye,
hatta İsrail’e itidal ve itimat sinyalleri çakıyor. Hamas, bugün İsrail
işgaline karşı silâhlı mücadeleyi bırakıp, Filistin’in yüzde 22’si ile ilgili
taleplerini (aldatıcı ve kimi çelişkili mesajlar dâhilinde) ifade ediyor
(Hamas, bugün resmî planda El-Fetih’in adımlarını izliyor, El-Fetih ise İhvan
fikriyatından ilham alan kişilerce piyasaya sürülüyor.).
Bugün
şurası açık ki İhvan (ve onun türevleri), zorla defedilen birkaç Arap
diktatörün boşalttığı yeni politik arenaya hükmedecek. Mısır’da (Katar
destekli) İhvan ile (Suudi Arabistan destekli) Selefîler arasında bir rekabet
söz konusu. Bu iki ekip, ABD, İsrail ve defedilen rejimin kalıntıları ile
uzlaşma konusunda tüm diğer politik akımlardan daha fazla ya da en azından sağ
liberaller kadar arzulu. İşaretler artık gayet açık.
Ancak
Suriye İhvan’ı, söz konusu hareketi karakterize eden oportünizmin en uç örneği.
Geçen
gece MTV’de Suriye İhvan’ının Genel Müfettiş Yardımcısı Muhammed Tayfur’u
izledim. Kullandığı söylem, hareketi gayet açık biçimde ifşa ediyordu. Tayfur,
Suriye Toplumsal Milliyetçi Partisi (Suriye rejimi ile herhangi bir fikir
ayrılığından asla söz etmeyen bu partinin) başkanı Jubran Urayci ile idrar
yarışına giriyor. Urayci, İhvan’ın riyakârlığını açığa vurmak istiyor ve bu
konuda başarılı oluyor. O, Tayfur’a İhvan’ın Golan Tepeleri’ni kurtarmakla
ilgili bir planının olup olmadığını soruyor. Tayfur ise tereddüt ettikten sonra
veriyor cevabını. O, Golan Tepeleri’ni kurtarmak için barışçıl bir mücadele
verilmesi gerektiğine inandığını söylüyor. İşte bu noktada Suriye İhvan’ının
duruşundaki epeydir devam eden riyakârlık açığa çıkmış oluyor. Oysa İhvan,
yıllarca (ve doğru bir biçimde) Esad rejiminin Golan ile ilgili duruşunu alaya
alıp durdu: İhvan, rejimin İsrail’e dönük eylemsizlik hâlini ve İsrail ile
tereddüde mahal vermeden, barışçıl bir görüşme yapma arzusunu tutarlı bir
biçimde eleştirdi.
Böylelikle
Suriye İhvan’ı, Esad rejimi ile aynı konumda olacağını kabul etmiş oluyor.
Arap-İsrail çatışmasına dönük rejimin dış siyasetine herhangi bir itirazları
olmadığı açık (tabiî bu noktada İhvan ve onun sağ liberal müttefiklerinin
derhal son verecekleri Hamas ve Hizbullah’a dönük destek bir istisnayı teşkil
ediyor.) Aradan geçen onca zamandan sonra İhvan, temelde bugün Golan cephesine
dönük rejimin eylemsizlik hâline herhangi bir itirazının olmadığını kabul
ediyor. Sonrasında İhvan, İsrail işgali altındaki Golan’da yaşayan halkla
ilgili durumu ya kutsal müdahaleye ya da “uluslararası toplum”un egemenliğine
havale edecekmiş gibi görünüyor.
Ama
Urayci bu sözlerle de yetinmiyor: Tayfur’u mahcup etmek istiyor. Ona İhvan’ın
Filistin ile ilgili konumunu soruyor. Tayfur, anlaşılmaz bir iki kelâmı ağzında
geveledikten sonra, sanki Filistin’i işgal eden devletle Golan Tepeleri’ni
işgal eden devlet farklıymış gibi, esas olarak iç meselelere odaklanacaklarını
söylüyor.
İhvan’ın
İsrail’e karşı belirgin bir taviz siyaseti güdeceğinin işareti sadece bu değil
elbette. Bugünlerde gereğinden fazla seyahat eden Raşid Gannuşi, Siyonist
lobiye bağlılıklarını bildirmek için ABD’ye gidiyor. Mısır İhvan’ı, artık
Filistin’den neredeyse hiç bahsetmiyor ve New York Times’ın
bildirdiğine göre, hareketin kimi yöneticileri, Mısır-İsrail barış anlaşmasına
saygı göstereceklerine ilişkin olarak ABD’li yetkililere güvence veriyorlar.
Lübnan’da
Suudi parası ile satın alınmış durumda olan Cemaat-i İslamiye ise Lübnan
Güçleri’nin bir müttefiki olarak hareket ediyor bugün.
Ama
İhvan’ın söz konusu riyakârlığının ve (en azından retorik düzeyindeki) politik
dönüşümünün de bir bedeli var elbette. İhvan, muhtemelen halkın ilk politik
tercihlerini yeniden değerlendirmek amacıyla ikinci bir seçim yapma ihtimaline
sahip olmadığını varsayıyor.
Esad Ebu Halil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder