Eycaz Ahmed Söyleşisi
Prabir Purkayastha
30 Kasım 2011
Suriye neden bir mesele hâline geldi?
Tek bir nedenden ötürü. Suriye, tarihsel açıdan
anlaşılageldiği biçimiyle, Arap milliyetçiliğinin artakalan son temsilcisidir.
Kendisini sosyalist olarak nitelendirir. Neoliberal reformlar uygulamış olsa da
devlet sektörü hâlâ hâkim. En azından sözel manada dini devletten ayırır. Dinî
politik partilerin varlığını tanımaz. Çeşitli nedenlere bağlı olarak İsrail’in
düşmanıdır. Suriye’yi çıkartırsanız sahneden, İsrail’i kuşatan sağlık kordonu
tamamlanmış olacaktır. İsrail’e muhalif tek bir güç kalmayacaktır geriye.
Sadece İran kalır, onun da sınırı yok ve Arap dünyasının parçası değil. Suriye
giderse İran iyice tecrit olur. Genel algıya göre Hizbullah ve Hamas büyük bir
güç kaybedecektir. Bu nedenle Suriye stratejik bir duruma sahiptir. Eskiden
sosyalist bloğun safındaydı ve bu yandaşlık hâlâ kısmen devam ediyor.
Seküler ama pek demokratik olmayan bir Arap
milliyetçiliğinden söz ediyoruz; seküler, cumhuriyetçi, antisiyonist, kraliyet
karşıtı bir milliyetçilik (sosyal ekonomik politikası bağlamında gayet ilerici,
bu Arap milliyetçiliği örneğin Mısır’da tüm feodal kalıntıları yok etmeyi
bildi.). Suriye bu geleneğin son mirasçısı. Bu nedenle Suudiler, Katarlılar,
monarşik Körfez Konseyi, tüm bu insanlar Suriye’den (yani sözü edilen
milliyetçilik akımından) ve İran’la birlik olmasından nefret ediyorlar.
Truman Doktrini’nden beri İslam, Ortadoğu’daki bu
türden direnişçi (milliyetçi ve komünist) güçlere karşı bir kale duvarı olarak
görüldü. Müslüman Kardeşler’in önemli liderlerinden biri ve tüm yönetim
kademesi Eisenhower tarafından Beyaz Saray’da ağırlandı. Müslüman Kardeşler ile
ilişkinin geçmişi bayağı eski. Aynı süreçte Afganistan’a mücahidler taşındı.
İslam, Arap milliyetçiliği ve komünizme karşı mücadele etti. Emperyalistler, bu
düşmanlarını ilgili ittifakla bir bir yendi. Suriye bu düşmanlardan biriydi
(yani yenilmesi gereken son düşman o).
Bu sebeple ABD Kongresi’nden Suriye Sorumluluk Yasası
geçti. O günden beri Suriye hükümetinin rejim değişikliği ile altının oyulması
süreci ABD yönetiminin bir hedefi hâline geldi.
Evet, çeşitli nedenlere bağlı olarak Libya ve
Suriye’de kimi hoşnutsuz unsurlar mevcut. Ama özellikle Suriye’de bunlar sayıca
çok az. Müslüman Kardeşler’in tabanı tarihsel açıdan oldukça küçük. Altmışlarda
ve yetmişlerin başında epey güçlülerdi. Ama rejim bunları baskı altında tutmayı
bildi. Böylelikle elimizde sadece Suriye’deki Müslüman Kardeşler ve Paris gibi
şehirlerde yaşayan sürgündeki aydınlar kalıyor. Amerikalılar ve Batı ta
başından beri biliyor ki, Suriye’deki tek şansları tercihen Türkiye sınırında,
Bingazi’dekine benzer, sözde bir “kurtarılmış bölge” tesis etmelerine bağlı.
Burası muhtemelen bir müdahale alanı olacak. Ülkede Mısır türünden bir halk
ayaklanmasının gerçekleşmediğini biliyorlar. Suriye’de Müslüman Kardeşler’den
ürken çok kesim var. Suriye genel anlamda gerçek bir seküler ülkedir. Nüfusun
%25’i bir dizi azınlıktan oluşur. Bu nedenle ilgili hareketin kullanabileceği
herhangi bir zemin bulunmamaktadır. Ta başından beri sadece imal edilmiş alan
mevcuttur. Devlet görevlileri uzun süredir öldürülmektedir. Öldürülenlerin
sayısı bini aşmıştır.
Bu, Suriye’de yaşanan kayıpların neredeyse %30’u.
Evet, bunları ana akım medyadan duymazsınız. Olayların
başından beri bu tip öldürme vakaları yaşanıyor. Tunus, Mısır, Yemen ya da
Bahreyn gibi ülkelerde yaşanan halk ayaklanmalarının bu ülkede alan bulması çok
zor. Yüz binlerce insanı sokaklara dökemezsiniz burada. Bunun nedeni Esad
rejiminin diğerlerine nazaran daha otoriter olması değil. Suriye ile ilgili
dezenformasyon görüşümce Libya’dakinden daha büyük.
Reform önerileri meselesine ilişkin bir dizi gelişme
yaşanıyor. Bu arada hayli kapsamlı reformlar yapılıyor. Tek mesele, Müslüman
Kardeşler ile ilgili olarak bir tür inatçı tavır geliştirmiş olmaları. Türkiye
ile görüşmelerin tıkanması da başka bir mesele. Türkiye geçiş dönemi için
kurulmuş şemsiye örgütün %50 ilâ 60’ının Müslüman Kardeşler’e tahsis edilmesini
istedi. Suriye rejimi de anayasal olarak dinî bir partiye mecliste yere
veremeyeceklerini söyledi. Böylelikle reformlar, rejimin değiştirilmesi hedeflendiğinden,
reddedildi.
Beşar Esad bu süreçten sağ salim çıkabilecek mi sizce?
Şu ân itibarıyla görünen o ki ilk krizi atlattı, Humus ve birkaç nokta dışında
ülkeyi kontrol altına aldı. Sizce bu özel aşama geçici mi?
Rejimin kontrolü şüphe götürmez bir gerçeklik artık.
Rejim, muhaliflerin biraraya gelip Bingazi gibi bir sığınak kurmasına mani
olabildi. Suriye’ye devlet karşıtı unsurların eliyle giren silâhların kalitesi
olağanüstü. Devlet bunları “silâhlı çeteler” olarak nitelendiriyor. Hayli
gelişkin silâhlar giriyor ülkeye. Bunlar Lübnan üzerinden İsrail’den ve
Türkiye’den geliyor. Parasını Suudi Arabistan ve benzeri ülkeler ödüyor. Bu
nedenle rejimin muhaliflerin ordunun giremeyeceği bir alan teşkil etmelerine mani
olması önemli bir başarı. Bugüne kadar ellerinden gelen bu. Sözkonusu hamlenin
ömrünün ne kadar süreceğini ise bilmiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder