Hacı Misbah’ın Endonezya tarihinde özgül bir yeri
vardır. Onun ismi Semaun, Tan Malaka ve diğer solcuların yanında
anılır. İslamî hareket onun ismini hiç anmaz, zira o, zihniyet olarak
komünisttir. İslam ve komünizmi rakip birer unsur olarak görmeyen Misbah’a göre,
İslam dini zulme ve adaletsizliğe karşı mücadelenin bir parçası olmalıdır.
Misbah, 1876’da Kauman, Surakarta’da dünyaya geldi.
Bir batik tüccarının oğluydu. Küçükken ismi Ahmed olan Hacı Misbah evlendikten
sonra Darmodiprono ismini aldı. Hac vazifesini ifa ettikten sonra ise Hacı
Muhammed Misbah olarak tanınmaya başladı.
Misbah’ın doğduğu yer olan Kauman, Surakarta’da
Kasunanan sarayının önündeki meydanın kuzey batısına düşen bir köydü. Burada
eski bir hanedanlık olan Sunan ailesine bağlı din adamları ikamet ediyordu.
Misbah’ın ailesi bu din adamları sınıfına mensuptu. İçinde olduğu dinî ortam
sebebiyle okulda sosyal derslerden çok dinî derslere ağırlık verdi.
Gençlik yıllarında babasının izinden giderek, batik
ticaretine girdi. İşinde başarılı oldu ve batik atölyesi açtı. 1912’de
Surakarta’da İslam Birliği’ne (Sarekat İslam) katıldı. Etrafında âdil,
eşitlikçi ve saygın bir kişi olarak tanındı. Hac sonrası türban kullanmaya
başladı. 1914’te Cava’da olduğu dönemde harekete aktif olarak katıldı. Bir süre
Endonezya Gazeteciler Birliği’nde çalıştı. 1915’te Kuzey Sumatra’nın başkenti
Medan’da, 15 Ocak 1915 Müslüman Medan ismiyle bir gazete çıkarttı.
1917’de çıkartacağı gazetenin ismi ise İslamî Hareket’ti. Gazeteler,
hareketin medya ayağını hayli güçlendirdi ve Surakarta ile civar bölgelerde
yaygın bir okuyucu kitlesine ulaştı.
Kartodikromo Marco, Misbah hakkında şunları söylüyor:
“Görüntü
itibariyle Misbah, Araplar gibi yüzünü kapatan, Cavalılar gibi türban takan,
bazen de Türk usulü fes kullanan sıradan birisiydi. Bu kılığı kıyafeti ile halk
ona hacı derdi.”
Marco’nun yazdıklarında Misbah ile ilgili halka ait
kanaatler yansımaktadır.
Ticarî faaliyet yürüten bir hacı olarak Misbah,
Hollanda’nın sömürgeci zulmünün farkındaydı ve o günlerde Doğu Hint Adaları’nın
kıyılarını da dövmeye başlayan devrimci fikirlere ilgi duyuyordu.
Süreç içinde Misbah, taban örgütlenmesinin içinde
aktif olarak çalışmaya başladı. Grevler ve yürüyüşlerin örgütlenmesinde aktif
olarak yer aldı. Bulan şehrinde minberleri kapitalizme karşı mücadelenin birer
kürsüsü olarak kullandı. 1919’da çiftçilerin eylemine önderlik etmesi
sebebiyle, Surakarta’da tutuklandı.
16 Mayıs 1920’de bir kez daha hapse atıldı.
Pekalongan’da 2 yıl 3 ay hapis yattı. 22 Ağustos 1922’de Kauman’a geri döndü.
1923’te Endonezya Komünist Partisi ile İslam Birliği-Kızıl'ın bir propagandisti
olarak faaliyetlerine kaldığı yerden devam etti. O, komünist ve İslamî
fikriyatın birliğinden dem vuruyordu. Temmuz 1924’te tutuklanıp Manokvari’ye
sürgüne gönderildi. Suçu, Surakarta ve civarında grevlere önderlik etmek ve
terör/sabotaj faaliyetlerinde bulunmaktı.
Kyoto Üniversitesi’nde profesör olan Takaşi Şiraişi’ye
göre, Yogyakarta ve Surakarta’da İslam farklı sosyal dinamiklere yaslanıyordu.
Muhammediye hareketinin lideri Ahmed Dahlen ve ortodoks, mütedeyyin bir
Müslüman olan Misbah, Surakarta’da yaşayan önemli isimlerdi.
1912’de Yogyakarta’da kurulan Muhammediye hareketi,
dindar Müslümanları kısa sürede örgütledi. İslam’ın yenilenip saflaştırılması
ve ülkenin Hollanda sömürgesi olmaktan çıkması gerekliliğine inanan Dahlen,
önemli bir güç elde etti. Şiraişi’ye göre, din o dönemde dinî bürokrasi için
salt bir araçtan ibaretti. Derin bir bilgiye sahip değillerdi. Köylülük,
devlete buradan bağlanmıştı. Hacı olup dinî çalışmasını pekiştiren Dahlen,
henüz köylüler üzerinde etkili değildi.
Gene de Muhammediye hareketi, Müslümanları birleştirme
konusunda başarılı oldu. Tebliğ çalışmalarında Kur’an’dan alıntılar yaparak
sure ve ayetlerin anlamlarını açıklıyorlardı. Bu hususta ülkede faaliyet
yürüten Hristiyan misyonerlerine epey güçlükler çıkarttılar.
Ancak hareketin Surakarta’da pek gücü yoktu. Bunun
nedeni, şehrin ülkenin ilk modern din okuluna ev sahipliği yapıyor olmasıydı.
İlim Medresesi ve Sarekat İslam, İslamî hareketin iki ayrı tartışma platformu
olarak faaliyet yürütüyordu. Surakarta’da ise ilerici din adamları ve batik
tüccarları hâkimdi. “Müslüman Medan” çatısı altında birleşen ve kendisine “Genç
Müslümanlar” ismini veren grup, diğerleri ile kimi fikir ayrılıklarına düştü.
İslamî hareket, Surakarta’da ve Yogyakarta’da iki
farklı kanaldan akıyordu. Surakarta’daki hareket, modernist ve reformist iken,
Yogyakarta’daki hareket modernist değilse de reformistti. Buralardaki gençlik,
önemli ölçüde Arfah ve Adnan gibi isimlerin önderliğindeki ilerici ve ortodoks
hareketin etkisi altındaydı. Ortodoksi geri plana çekilince hareket 1918’de
ikiye bölündü.
Hareketteki ayrılığı, Martodharsono tarafından kaleme
alınan bir yazı tetikledi. Yazı Surakarta’daki gazetede çıktığında, İslam’ın bu
türden tacizlere karşı savunulması gerektiğini söyleyen, Tjokroaminoto imzalı
başka bir yazı yayımlandı. Bu çağrıya Surakarta’daki İslamî gençlik cevap verdi.
Misbah, ayrılan grubun kurduğu Hz. Muhammed’in Ordusu isimli örgütün vaizi oldu.
Zamanla Muhammediye hareketi, Yogya şehrindeki dinî
cemaat içinde stratejik bir konuma kavuştu. Din adamlarının kendilerine ihanet
ettiğini düşünen dindar halk, hareketle birleşti. Halka göre din adamları,
kapitalist gayrımüslimlerin oyuncağı olmuştu. Militan bir tarz edinen hareket,
kendisine katılımın hakiki Müslüman olmanın bir aracı olduğuna inandırdı halkı.
Hareketin gücünün kaynağı, İslamî inancın eyleme dökülmesine dönük arzu ve
kararlılıktı. Hareketin gözünde onun eylemlerine ihanet etmiş bir kişi sahte
Müslüman mertebesindeydi.
Dindar elitlere ve otoritelere saldıran hareket,
hakiki İslam çağrısı yaptı. Misbah, “İslam’ı eyleme geçirdi.” Misbah’ın önemli
bir isim olarak faaliyetlerine katıldığı hareket, çeşitli yerlerde gazeteler
çıkarttı, okullar kurdu, israfa, her türden sömürüye ve zulme karşı mücadele etti.
“Korkmayın, Endişelenmeyin!”
Antikapitalist olan Misbah, yazılarında bu yola girmiş
olanları halkın gözünde kötü duruma düşürecek noktalara temas ediyordu. İslamî
örgütlerde aktif olması hiç sorun değildi. Ona göre, Hollanda ile imzalanan
barış anlaşması tehlikeliydi ve bu anlaşmaya şiddetle karşı çıkılmalıydı.
Politik çalışmaları ve grevleri engelleyen her şey adaletin tecellisini
geciktiriyordu.
20 Nisan 1919’da Misbah, gazete için bir karikatür çizdi.
Karikatürde Hollandalı kapitalistler köylünün kanını emiyor, ona çok az ücret
veriyor, vergi yükü ile onu eziyordu. Karikatürün altındaki yazı ile Misbah
köylülere şu şekilde seslendi: “Korkmayın, endişelenmeyin!” Bu cümle köylülere
cesaret verdi ve onların greve çıkmalarını sağladı. Bu gelişme üzerine Misbah,
7 Mayıs 1919’da tutuklandı. Köylüler onun için çok sayıda eylem yaptılar. 22
Ekim’de serbest bırakıldı, bu, Sarekat İslam için büyük bir zaferdi.
Misbah, esasında bu sözleri ile köylülere
“cezalandırılmaktan, sürülmekten ya da asılmaktan korkmayın, zira Hz.
Muhammed’in yolu güçlüklerle doludur” diyordu. Kapitalizme karşı mücadele veren
Misbah komünistlere de bağlıydı. Karl Marx’a duyduğu hayranlıkla, sürgünde “İslamcılık ve Komünizm” isimli makalesini
yazdı. Onun gözünde Marx, fukaranın övgüye değer müdafisiydi. O, kapitalizmi
insanî değerlerin yıkımına sebep olan bir sistem olduğu için mahkûm etmiş
kişiydi. Din, kapitalizm tarafından yozlaştırılmış olduğundan, kapitalizmin
karşısına tarihsel materyalizm çıkartılmalıydı.
Misbah, dinî kurumların foyasını meydana çıkartarak
onların fukarayı ve mazlumu asla savunmadıklarını gösterdi. Ona göre
kapitalizme karşı mücadele, İslam’ı bir kenara itmeyi gerektirmiyordu. Çünkü kapitalistlere
ve onların yandaşlarına karşı mücadele şeytana karşı mücadeleydi.
Misbah, hem İslam Birliği-Merkez’den kopan EKP/İslam
Birliği-Kızıl üyesiydi hem de Endonezya Komünist Partisi’nin bir parçasıydı.
Hatta o, Surakarta’daki komünist faaliyetin de önemli bir kurucu unsuruydu.
Cava’da tertiplenen bir terör faaliyeti ardından
Misbah, eylemin beyni olduğu düşünülerek, tutuklandı. Aleyhindeki delillere
rağmen suçlu bulundu ve Manokvari’ye sürgüne gönderildi. Yanına karısı ve üç
çocuğunu aldı. Ziyaretine gelenler her seferinde engellendiler. Sadece Kur’an
okumasına izin verildi. Bu süre zarfında “İslamcılık ve Komünizm” başlıklı bir
dizi makale kaleme aldı.
Medan gazetesi
makaleleri yayımladı:
“Dinin
temeli eşitliktir. Yüce Allah, sosyal hayatta tüm insanlara eşit olma hakkı
bahşetmiştir. İnsanın soylu ya da soysuz olması insanlığın terbiyesine
tabidir.”
O zor koşullarda Misbah sıtmaya yakalandı ve 24 Mayıs
1926’da vefat etti. Naaşı Penindi, Manokvari’de, karısının mezarının yanına
gömüldü.
Kaynak: Liberation V / Th II / Şubat 2003
Katkı Sunanlar: Liberation Yayın Kurulu, Ocak 2004
İnternet versiyonu: indomarxist.net, 3 Şubat 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder