Arap
solu, kendi özgül dinamikleri üzerinden çökmedi, çöküşü de ani ve çabuk olmadı.
Bugünkü Arap nesli, Irak ve Sudan’da komünist partilerin sunî bir askerî
desteğe yaslanmaksızın, büyük birer Arap partisi olabildiğini unutmuş durumda.
Irak
genelinde toprağa kök salmış komünistler vardı, Necef’teki dinî okullar,
gençliği Irak Komünist Partisi’ne kaybetmenin acısını çok çektiler. Ama artık
her şey değişti. Solun çöküşüne ait kimi unsurlar yerel, bazıları bölgesel,
bazıları ise küresel nitelikteydiler. Fransız Komünist Partisi kadar güçlü olan
Lübnan Vaat Partisi[1] ve İtalyan Komünist Partisi, o ihtişamını yitirdi. Pek
ama değişen neydi?
Başlangıç
aşamasına geri dönüp bakmak mümkün. Komintern’e seçilen bir heyetten bahseden,
Arap dünyasında komünizmin başlangıcı üzerine çalışan Hanna Batatu’nun[2] (Arap
dünyasında pek bilinmeyen bu büyük insanın) Irak’taki sınıf tarihi ile ilgili
kitabından ya da komünist partinin derin köklerini inceleyen Muhammed
Dakrub’dan[3] söz edilebilir. Amerikan propagandası ve hatta batılı akademik
çalışmalar, komünizmin Arap dünyasında yayılma sürecinde Komintern’in oynadığı
rolü belli ölçüde abartırlar: bu abartı, Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve onun
propaganda sistemlerinin izini taşıyan kimi fesat teorilerinden kaynaklanır.
Sovyetler
Birliği’nin komünizmi yaymak için çalıştığı elbette ki doğrudur, ancak aynı
zamanda ABD’nin de dün dünya genelinde gericiliği, bugün de olduğu gibi, yaymak
istediği de doğrudur. Komünist hareketin köklerinin ve koşullarının yerel bir
nitelik arz ettiğini tespit etmek gerekir. Geçen yüzyılın başlarında, özellikle
politik ve edebî alanda hüküm süren devrimci ve solcu kabarışlar sözkonusudur.
Komünist hareket, ta başlangıcından itibaren gelecek vaat eden bir harekettir,
ama hareket, Sovyetler Birliği’nin ölümünden sonra ciddî bir çöküş yaşamıştır.
Solun
çöküşünün nedenlerini analiz etmek mümkündür, ancak bu çöküşü, sadece
komünizmle değil, ayrıca aydınlanma, ilerleme ve özgürlüğe karşı, bunların
ortaya çıktığı her yerde, yürütülen mücadelede devreye sokulan başarılı
Amerikan müdahalelerinin gizli yöntemleri ile ilişkilendirmek gerekir. Arapçada
da yayımlanan Kültürel Soğuk Savaş kitabı, bu dönemle ilgili birçok
malzeme içermekte, ancak şu basit nedenden ötürü Ortadoğu’yla ilgili gerçek
malumatı vermemektedir: Amerikan arşivleri Ortadoğu ile ilişkili belgeleri
gizlemekte, zira o günkü yönetici aileler bugün de yerlerini korumakta, Amerikan
hükümeti, Muhammed Dahlen’in[4] Arabbiya televizyonunda görünmesiyle
açığa çıkan skandallara rağmen, bu ittifaklarını ve müşterilerini ifşaattan
korumaktadır.
Müteveffa
Hanna Batatu gibi kimi şarkiyatçılar, Arap komünist partilerinin lider
kadroları içinde yer alan sekter ve ırkçı azınlığın geçmişte şöhretli
olduklarından söz ederler. Bu isimler, komünist parti üyelerinin sol partiler
içindeki sektercilikten muaf olduklarını unuturlar. Esasta son zamanlarda
Lübnan Komünist Partisi’ni içten içe yiyip bitiren şey hiziplerdir, aynı
şekilde bu hizipler, geçmişte solcu ve milliyetçi partileri de tüketmiştir,
ancak bu süreç, büyük ölçüde dışsal müdahalenin bir sonucu olarak
gerçekleşmiştir. Kırklarda ve ellilerde bu partiler, Cemal Abdünnasır’ın
(dindar Ürdün Kralı’na atıfla söylediği) “dinî gasp” gibi bir etkinin altında
değildirler. Seküler düşünce yaygınlaşmış ve batılı şarkiyatçılık şaşırıp
kalmış, incir yaprağı arkasına saklanan Amerikan emperyalizmi, gençliği
kutuplaştırma konusunda o günlerde başarısız olan gerici dinî hareketleri
finanse edip beslemiştir.
Çöküşün
nedenlerini şu şekilde özetlemek mümkündür:
1.
Amerikan fesadı, dünya genelinde solcu ve komünist düşünceyle mücadele etmek
için camileri, hükümetleri, kültür ofislerini ve medyayı kullanmıştır. Örneğin
Amerikan hükümeti, Afganistan’da komünizmi yenmek için Şahbut kralları ile
ittifak kurmuş, gerici çeteleri finansal açıdan desteklemiştir: Bin Laden ve
grubu, bu terörist karanlığın içine doğmuştur. Eski Papa’nın hayat hikâyesini
yazan Carl Bernstein, kilisenin Doğu Avrupa’da komünizme karşı mücadelede
Amerikan istihbaratı ile kurduğu işbirliğini ifşa etmiştir. Ayrıca ABD, İtalya
gibi ülkelerdeki hükümetleri tehdit etmiş ve solu iktidardan uzak tutmak için
seçimlere doğrudan müdahale etmiştir. Aynı şeyi bugün İslâmî hareketler içinde
hoşlanmadığı unsurlara yönelik olarak da yapmaktadır.
2.
Arap Bektaşçılığı solun belini kırmıştır. Şüphesiz ki yirmili yılların
başlarında ve otuzlarda Arap komünizmi, kırklı yıllar ve sonrasındaki dönemden
farklı olarak, romantik bir hedeftir ve bu dönemde hüküm süren Arap
Bektaşçılığıdır. Halid Bektaş’ın[5] kişiliği, o dönemin komünist hareketin
niteliğini biçimlendirir: Stalin döneminde Stalinist bir eğitim alan Bektaş,
ülkeye geri döndüğünde komünizmi ya da solcu düşünceyi yaymaktan çok Sovyetler
Birliği’nin etkisini genişletmek için çabalar. Narsist bir kişiliğe sahiptir
(Bektaş’ın Suriye ve Lübnan’daki komünist faaliyetleri ile ilgili kitabında
Maxime Rodinson bu yorumu yapmaktadır, ayrıca Kadri Kalaci de benzer bir
tespitte bulunsa da bu çalışma güvenilir değildir. Günümüz Arap medyasının ve
yaşadığı çürümenin hikâyesini kaleme alan İbrahim Selami de Bektaş’ın Arap
dünyasında faaliyet yürüten bir tür solcu olarak ateşli bir komünistlik ve işçi
sınıfı destekçiliğinden, Lübnan’da gazeteler satın almak için Kuveyt parası
dolu çantalar taşıyan bir kişiye dönüşmesini anlatır.) Kendine has seçkin Leninizmi,
örgütlenme planında, Arap komünist örgütlenmesi içinde takip edilen bir modele
bağlıdır ve bu model, Fas’tan Lübnan’a ayrımsız tatbik edilir. Arap
Bektaşçılığı, bir dizi niteliği kendi içinde toplamıştır:
Halid
Bektaş, kendisini komünizmin evi ile bağlantı kanalı olarak görmüş, Arap
komünistleri içinde tek yetke olarak kabul etmiştir.
Yerele
ilişkin en ufak bir yorumu, ekleme gayretini ya da değişim niyetini bile kabul
etmeyen katı bir Marksizm-Leninizm-Stalinizmde ısrarcı olmuştur. Marksist
geleneğin Moskova çevirileri sadece kötü çevirilerden değil, ayrıca kimi
anlamsal değişim niyetlerinden mustariptir. (el-A’fif el-Ahdar’ın liberalizme
dönmeden önce Komünist Manifesto’nun takdim bölümü çevirisine
bakılabilir.) Bektaşçılık, Troçkizmin, Maoizmin, Korsch’un, hatta yeni solcu
akımların mirasını asla kabul etmemiş ya da bunlardan istifade etmemiştir. Tek
takip edilecek program, Moskova’da kararlaştırılmış olan programdır ve yön
değiştirme gayreti içine girenler, dönek olarak görülmüş ya da Selam[6] gibi
hatasını kabul etmeye zorlanmışlardır.
Bektaşçılık,
Sovyetler Birliği’nin yerel ve uluslararası çıkarlarının, Arap komünizminin
çıkarlarının üzerinde olması gerektiğini düşünmüştür. Buna en güzel örnek,
Mısır Komünist Partisi’nin 1965’te itiraz kabul etmeyen Sovyet talimatları
uyarınca Abdünnasır’a saygı göstermesidir. (Joel Benin, Mısır komünizmi tarihi
ile ilgili kitabında bu durumu inceler.) Bu çözüm, Sovyetler Birliği’nin
çıkarlarına tabi olmanın en kötü örneğidir, ek olarak ilkeler hususunda da
ciddî kaymalar yaşanır. Bu görüş uyarınca parti, kendisini feshetme konusunda
nasıl ikna edilebilir? Partiyi Moskova’ya ipotek etmek, özellikle Filistin’in
taksimi yönünde alınan o adaletsiz karar sonrası onun itibarını da
zedelemiştir. Mısır ve Irak’ta olduğu gibi yereldeki komünistlerin çıkarları, hatta
hayatları pahasına Sovyetler Birliği kendi çıkarlarına ve komünizme düşman
baskıcı rejimlerle kurduğu ittifaklara öncelik vermiştir.
Arap
Bektaşçılığı, Lenin’in merkezî hedeflerine dayalı bir modele sırtını yaslar:
burada lider, parti liderliğini tek başına elinde bulundurur ve bu, üyeleri
aşarak sıradan yurttaşlarla ilişkili Sovyet istihbaratının kararlarının
geçirilmesini kolaylaştırır. Eğer parti içindeki farklılıklar kontrolden
çıkacak olursa, yüzler Bektaş’a çevrilir, çelişki ciddî bir hâl alıp
yaygınlaşırsa, Suriye Komünist Partisi’nde olduğu gibi (bkz.: kaynak kitap,
“SKP’deki Ayrışmaların Sırları”) Sovyet liderliğine tekrar başvurulur.
Arap
Bektaşçılığı, İsrail’e karşı mücadeleyle bağlantılı komünist partiler içinde
gelişen her türden devrimci eyleme muhaliftir ve zamanla bu muhalefetin
bedelini öder. Lübnan Komünist Partisi, yetmişlere kadar İsrail’e karşı silâhlı
mücadele vermeye karşı çıkmış, güneyin ve öğrenci tabanının baskısı ve
Filistinli devrimci örgütlerle girilen rekabet sonucu bu karar alınabilmiştir.
Arap
Bektaşçılığı, Bektaş’ın partinin ürünler vermesi konusunda engelleyici bir
tutum içinde olduğu Suriye komünist hareketi ile sınırlı bir olgu değildir.
Bektaş, Arap komünist partilerindeki atamalara bile müdahale etmiştir, örneğin
Lübnan’da iki Bektaşçı (Nikula) Şavi[7] ve (Corç) Havi[8] 1972’deki üçüncü
konferansta parti içinde yükselmiştir.
3.
Yaşanan zulmün ve sürgünün liderleri halktan uzaklaştırması sonucu, Arap
komünist parti liderlerinin Arap dünyasına mesafe alması da çöküşün bir diğer
nedenidir (Bektaş, ellilerde ülkeyi terk edip Prag’a yerleşmiştir.). Saddam
Hüseyin’in muhbiri olarak Irak Komünist Partisi liderliğini öldürme
sorumluluğunu üstlenen ve itiraflarda bulunan Aziz Hacı[9] modeli de halktan
kopmanın diğer bir yoludur. Şurası çok açıktır: bir Arap komünist lider, nasıl
olur da Bush’un savaşının bir propagandisti ve Vehhabî medyasının bir yazarı
olabilir?
4.
Yanlış bir yorumla, geliştikleri iddia edilen (Mısır, Suriye, Irak, Yemen ve
Libya’daki) Arap rejimlerinin hatası, Arap komünist partilerinin itibarını da
zedelemiş, özellikle bu partilerin ilgili rejimlerle ittifak kuran liderlerini
güçsüzleştirmiştir. (Bektaş’ın Suriye rejimi ile, Mısır komünizminin sembolik
simalarının Mısır rejimi ile ya da Aziz Hacı’nın TV programı ile kurduğu
ittifaklar örnek olarak verilebilir. Lübnan Komünist Partisi Lübnan rejimi ile
ittifak kurmamışsa da özellikle Havi ve Şavi dönemlerinde Suriye, Irak ve Libya
rejimleri ile ittifaka gidilmiştir. Ayrıca sola ait sloganlar kullanmakta
ısrarcı olan komünizme düşman rejimlerle ittifaklar kurulmuştur.) Bu,
partilerin itibarını zedelemiş, bu partilerdeki insanlara zulmetme yasallığı
vererek onları oportünizmle lekelemiştir. Bu partiler bastırılmak suretiyle
halk yasallığına boğulmuştur. Özellikle (İran Kitle Partisi’nin (Tude) genel
sekreterinin İran TV’sine çıkması türünden) itiraflara eşlik eden baskılar
sonucu Arap istihbaratı önemli sonuçlar almıştır. Bu itiraflar, komünist
liderliği itaatkârlık ve teslimiyete mahkûm etmiş, buna ek olarak, ittifak
konularındaki cehalet ölümcül sonuçlar vermiştir. (Irak Komünist Partisi Saddam
rejimi ile kurduğu ittifakla gururlanmış, Tude Humeyni’yi desteklemiştir.)
5.
Stalinist, Bektaşçı ve hatta devrimci olan Arap komünist partileri, batılı
komünist istihbaratın müdahalesinin ajanları oldukları için Moskova’dan
bağımsız bir komünizm tipi inşa etme amacıyla çalışmamışlardır. KGB geleneksel
komünist partilerini kontrol ederken, (Vedia Haddad[10] örgütü, Sosyalist Arap
Eylem Partisi[11] vd. türünden) devrimci komünist partileri Doğu Alman ve
Bulgaristan istihbaratları ile baba-oğul ilişkisi içine girmişlerdir. Bu
ilişkiler kitleleri bu partilerin fikirlerinden uzaklaştırmıştır, zira parti
eğitimine ilişkin meselelerden ziyade dışsal talimatlara dayalı bir siyaset
güdülmüştür. Corc Habeş’in Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni kurarken kendine
has bir Asyalı Marksizm tarzı icat etmek istediği doğrudur, ancak Moskova ile
kurulan ilk temas, Moskova’nın İsrail’den kurtulmayı öngören her türden Arap
projesine muhalif olması ve bu sebeple Halk Cephesi’nin devrimciliğini önleme
çabaları sebebiyle bu teşebbüsler sona ermiştir. “Saldırganlığın tüm
sonuçlarını ortadan kaldırın” şeklindeki o kötü slogan bile Sovyetler
Birliği’nin muhayyilesinin ötesindedir.
6.
Arap komünist partileri, iniş çıkışlar, kararsızlıklar, sendelemeler ve
oportünizmle tanımlı politik pratiklerden çok çekmiştir. Örneğin eskiden bir
solcu iken Yasir Abdul Rabbu[12] (şoförü ve koruması ile birlikte) Filistin
Demokratik Kurtuluş Cephesi’nden ayrılmıştır. “Saf” bir solcu Arap örgütü
olarak yola çıkan FDKC, devrimci bir rüzgârı arkasına alır ve zaman kaybetmeden
Arafat’ın örgütü ile birleşir. Fetih hareketi, açıktan kimi ifadelerde
bulunmadan önce, bu deforme varlığın kazançlarını teorize etmeye başlar. Kimi
faydalı eski solcular belli muhitlere yerleşirler. Kadri Kalaci’den Celâl
Kaşak’a, oradan Nesip Namr’a kadar birçok isim, iç savaşın doruğa ulaştığı
dönemde Camille Şamun’un gazetesine yazılar yazarlar. Bunların yanında Kerim
Maravva, Hariri propagandisti olur, İlyas Attallah, Said ve Nadir Hariri’nin
arkadaş çevresine giren birer eylemci olurlar.
7.
Arap komünist partileri, kimi Arap dünyasındaki ana meselelere utanç verici bir
ihmalkârlıkla yaklaşmışlardır. Filistin’in kurtuluşu meselesinde komünist
partiler Moskova’nın konumuna sadık kalmışlardır, bu partiler belli bir dönem
boyunca silâhlı mücadele sloganını öne çıkarmadıkları ve bu yönde bir eylemi
başlatmadıkları için hiçbir şekilde affedilmemişlerdir. Arap komünistleri
altmışların sonuna, yetmişlerin başına dek direniş saflarına katılmamışlardır.
Bu zaaf milliyetçi ve gerici kesimlerin bu sloganı kendilerince maniple
etmelerine imkân vermiştir. Ayrıca Arap komünistleri özgürlük savaşına da
katılmamış, Sovyetler’in Ortadoğu politikalarına boyun eğmişlerdir. Sovyetler’le
ilişkisini kesmiş Maoistlerin dışındaki komünist partiler, Sovyetler’den
oldukça katı talimatlar almış, mücadeledeki köylü unsurunu küçümsemiş, hatta
ortaya koydukları programlar tarım reformuna ilişkin tek laf etmemiş, öte
yandan, Ekrem Hurani[13] ve Nasır gibi isimler, bu meselenin önemini onlardan
daha iyi kavramışlardır. Sözkonusu partiler, ayrıca kadın meselesini ve
partilerdeki kadınları önemsememiş, bu partilerdeki kadınların rolü İslâmî
hareketlere nazaran daha zayıf olmuştur.
8.
Arap petrolünden (gerici ve ilerici kimi kaynaklardan) ve Sovyetler’den gelen
para Arap komünist hareketine zarar vermiş, bu paralar, sadece bilinçleri,
insanları ve yazarları satın almakla kalmamış, ayrıca Filistin devrimi ve
Lübnan’daki millî hareket ve örgütlerdeki insanların bağlarını kesmelerine
neden olmuştur. Bu isimler (en iyi durumda) birer paragöze dönüşmüştür. Ayrıca
bu gizli çalışma, ellilerde ve altmışlarda ideolojik açıdan coşkuyla çalışan
unsurları çok kısa sürede etkilemiştir. Arap petrolünden gelen paranın önemli
bir bölümü, özellikle Nasır’ın ölümünü takiben, yetmişlerde petrol fiyatlarının
yükselmesi sonrası, kurtuluş, aydınlanma ve komünizm fikirleri ile mücadele
etmek için kullanılmıştır. Dahası bu para, kraliyetin himayesi altında olan Bin
Laden’i besleyip büyüten Vehhabîliğin karanlık ideolojisinin yayılması için de
devreye sokulmuştur.
9.
İran’da gerçekleşen İslâm Devrimi, Arap dünyasının haritasını değiştirmiştir.
Bölgedeki en güçlü hükümetlerden birinin kalbinde yaşanan bu deneyime
hayranlıkla bakmaya iten değişimler, insanların bu hükümetlere yönelik
sadakatini zedelemiştir. Dinî seferberlik modeli, milliyetçi ve solcu
ideolojilerin Arap dünyasında yarattıkları boşluğu doldurmuştur.
10.
Paragöz unsurlar ve bunlardan istifade edenler önemli bir rol oynamışlardır.
Batı’da olduğu gibi Doğu’da da medyada, yayımcılıkta, edebiyatta ve eğitimde
sayısız komünist lider çalışmıştır. Ancak Suudi parası, özellikle 1991’deki
Kuveyt işgali sonrası ikinci Suudi dönemi tüm medya, yayımcılık ve araştırma
merkezlerini ele geçirmiştir. Refik Hariri ve haleflerinin parası sınırsızdır.
Libya ve Irak’ın finanse ettiği medya artık yoktur. Birçok yazar, Suudilere
teslim olma, onlarla işbirliği yapma ve birlikte çalışma yolunu seçmiştir. Corç
Havi’nin iki kardeşi yazılarında Corç Hauyi’nin komünist düşünceleri ile
Hariri-Vehhabî fikriyatı arasındaki biraradalığı vurgular.
11.
İsrail Komünist Partisi ve Milliyetçi Arap Hareketi’ne[14] katılan Araplar
komünizme zarar vermişler, zira bunlar, Siyonist devletle birarada yaşama
modelini pazarlamışlardır. Oysa Arap dünyasının genel fikriyatı bu birlikteliği
reddetmiş, bu ret, mevcudiyetini bugün de korumaya devam etmektedir. İsrail
Knesset’inde (Meclis) komünist parti üyelerinin oturması, dün olduğu gibi bugün
de Arap dünyasını çileden çıkartan bir sahnedir. Ayrıca bu, halkın aklında
komünizmle kurulan evlilik ilişkisi ile Siyonizme boyun eğme pratiğini yan yana
getirmektedir.
12.
İspanya komünizmi, Frankfurt Okulu ya da Fransız solundan farklı olarak Arap
komünizmi kendi solcu modeli için herhangi bir teori ve yerel bir okul
kuramamış, Ebu Zerr gibi örnekler ve Arap geleneğine ait kimi folklorik
atasözleri ile yetinmiştir. Hadi Alevî, el-A’fif el-Akhdar ve Hüseyin Mürüvvet’in
bir dizi çalışma kaleme aldığı doğrudur. (Bu arada Hüseyin Mürüvvet’i kim
öldürdü? Katilin kim olduğunu neden sorgulamıyoruz?) Bu isimler, İslâmî ve
Arabî geleneklerin içine girerek buralarda Marksist gelenekle dinî gelenek
arasında ortak bir zemin bulmaya çalışmışlarsa da bu gayretler tekil düzeyde
kalmıştır. Partiler, daha çok asker, istihbarat ve kendileri için çalışacak
insanlarla ilgilenmişlerdir.
13.
Arap komünist hareketi, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile hiç ilgilenememiştir.
Bazıları, psikolojik ve maddî açıdan çökmüş, bazıları ise utanç içinde kendi
köşelerinde saklanmıştır. Naif Havatme[15] tebrik için Emin Cemayel’i[16]
ziyaret etmiş, onu Filistin halkı için verdiği mücadelesinin derin tarihsel
köklerini övmüştür. Lübnan Komünist Partisi, bürolarındaki Marx resimlerini
saklamaya başlamış, salt yakışıklı olduğu için Guevara’nın resimlerini
çıkarmış, kimi Arap komünistleri, birer Hariri ve Vehhabî eylemcisi hâline
gelmiştir.
Arap
komünizminin yeniden yükselmesi ve ideolojisini uluslararası gelişmelere
dayanarak yeniden yazması mümkündür. Marksizmin yaygınlık kazanma ihtimali
vardır, özellikle Komünist Manifesto’nun fikirleri hâlâ yaşamsaldır ve
geçerlidir. Oysa Arap komünist hareketi, “demokrasi” ve “kalkınma” sözcüklerini
bu iki ideolojiyi solcu bir yerden eleştirmeksizin tekrarlamaktan başka bir şey
yapmamıştır.
14.
Yasin Hafız’ın ifadesi ile Arap komünist partileri, dinin “karmaşık yapı”sı
karşısında kördürler. Bu yapı, farklı etnik ve dinî geçmişlere sahip bireyleri
ihtiva etmekte, ama partilerin “teoride” takip ettikleri maddî ideolojinin
sonuçları karşısında dayanamamaktadır. Örneğin İlyas Atallah[17] Lübnanlıları
Marunî patriğinin fikirlerini takip etmeleri çağrısında bulunmaktadır. Oysa
patrik, ülkedeki en katı sağcı isimlerden birisidir. Birçok komünist gibi o da
kendi ensesini korumak için dinî ideolojilerin karşısına çıkmama siyaseti
gütmektedir.
15.
Hiçbir politik ya da ideolojik hareket, Arap komünist hareketinin yüzleştiği
sorunlarla yüzleşmemiştir. Bunun nedeni, her türden düşmanın komünistlerle
mücadele etmiş olmasıdır. Baasçılar, Nasırcılar, Vehhabîler, Amerikan
imparatorluğu ve (modern Vehhabîlik ve sömürgeciliğin farklı biçimleri ile
işbirliği içinde olan) liberal düşünce, hepten komünist hareketin
karşısındadır. Bunların yanına Siyonizmi ve Arap hükümetlerini de eklemek
gerekir. Arap komünizminin yaşadığı trajediyi bu denli derinleştiren bir diğer
husus da kendisi ile mücadele edenlerin sağcı hükümetlerde ve medyada yüksek
mevkilere gelen eski komünist grupları kullanmış olmasıdır.
16.
Bu komünist partiler, karizmatik ve büyülü kişiliklerden hep mahrum kalmış,
örneğin Corc Habeş’in deneyimi alabildiğine eşsiz bir nitelik arz etmiştir. Ebu
Nuf’un kişiliği, sadece bir avuç insan arasında etkilidir. Elbette karizmatik
liderlik ihtiyacı ana koşul değilse de tüm toplumlarda oldukça etkilidir.
Şavi’nin kişiliği, Kasım Haşim’in kişiliğine benzer, bu da taşıdığı fikirlere
zarar verir ve onların yaygınlaşmasını sınırlar.
Burada
umutsuzluk yönünde bir çağrı yapılmamaktadır. Aksine, Lübnan’dan Fas’a, Arap
solunu yeniden canlandırıp yürürlüğe sokmak için bir şans mevcuttur. Bu ise
özellikle dünya ekonomik krizinin, Vehhabîlik ve liberalizmin ittifakı, İslâmî
köktenci örgütlerin oldukça sığ düşüncelerinin gölgesinde mümkündür. Ancak
sözkonusu diriliş, ilerlemeyle birleşen, farklı biçimler altında sömürgeciliği
davet eden ve bu niteliğini gizlemeyen, Amerikan, Suudi ve İsrail ekseninde
ittifaklar kuran liberal düşünceye ait artıklardan kendisini kurtarmak
zorundadır. Böylelikle yeniden sahneye çıkacak olan sol, herhangi bir askere
sırtını yaslamayacak; ülkeleri değil, her yerde dağılmış, işkence görmüş ve
dışlanmış fakirleri kucaklayan özel bir kamp kuracaktır.
Esat Ebu Halil
26
Mayıs 2009
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Vaat Partisi: Eski Lübnanlı Güçler subayı Elye Hubeyka tarafından
1986’da kurulan Lübnanlı politik parti. Suriye ile iyi ilişkiler içinde olan
parti, doksan ve doksan sekiz hükümetlerinde bir dizi bakanlık aldı. Ayrıca
92’den 2000’e dek mecliste milletvekili bulundurdu. Hubeyka’nın 2002’de
suikasta kurban gitmesi sonrası partinin liderliğine karısı Gina Hubeyka
getirildi. Büyük oğlu Josef’in babasının mirasını sürdürmesi bekleniyor. Parti,
ayrıca Hizbullah ve Hür Vatansever Hareket ile müttefiktir, 8 Mart İttifakı’nın
da üyesidir.
[2]
Hanna (John) Batatu (1926, Kudüs - 24 Haziran 2000, Winsted,
Connecticut): Irak ve Arap tarihi uzmanı. Irak ile ilgili çalışması modern Irak
tarihi ile ilgili en önemli çalışma olarak kabul edilir.
[3]
Altmışlarda Lübnan Komünist Partisi yayın organı Tarik’in sorumlusu.
[4]
Muhammed Dahlen: Ebu Fadi kod adı ile bilinen Filistinli politikacı ve
Gazze’deki El-Fetih’in lideri. 29 Eylül 1961’de Han Yunis’te Hamama’dan gelen
bir mülteci ailenin içine doğar. Sonraları İsrail ajanı olmakla suçlanmıştır.
[5]
Halid Bektaş (1912-1995): 1936’dan ölümüne dek Suriye Komünist
Partisi’nin lideri. 1956’da meclise seçilen ilk komünist. Şam
Üniversitesi’ndeyken 18 yaşında partiye girdi. Şamlı bir Kürt olan Bektaş,
Fransız işgaline karşı verilen mücadeleye katıldı. 1934’te KUTV’da eğitim aldı.
[6]
Hüseyin Radi (1924, Necef - 24 Şubat 1963, Bağdat): Haşim, Ammar ya da
Selam Adil olarak bilinen Iraklı komünist politikacı, şair ve ressam. 1955-63
arası dönemde IKP lideri. 63’teki BAAS darbesi sonrası idam edildi.
[7]
Nikula Şavi: Yetmiş başlarında LKP genel sekreteri.
[8]
Corç Havi (1938 – 21 Haziran 1995): Rum Ortodoks siyasetçi. Lübnan
Komünist Partisi’nin eski genel sekreteri. Arabasına konan bombanın patlaması
sonucu 1995’te vefat etti.
[9]
Aziz Hacı Ali Haydar: 1948’de Irak Komünist Partisi üyeliği nedeniyle
tutuklanıp yirmi yıl hapse mahkûm edildi. Kasım darbesi sonrası, 58’de serbest
bırakıldı. Merkez Komuta sorumlusu olan Aziz Hacı, 1967’de partiden ayrılıp
silâhlı mücadele başlattı. 1969’da geçmişini inkâr eden açıklamalarda bulundu.
Aynı yıl Bağdat’ta tutuklandı.
[10]
Vedia Haddad (1927 – 28 Mart 1978): Ebu Hani kod adlı Haddad, Filistinli
Rum Ortodoks bir aileden gelir. Corc Habeş ile birlikte Milliyetçi Arap
Hareketi’ni kurdu. 63’ten itibaren hareketi silâhlandırdı. MAH’ın sol kanadı
FHKC’ye dönüştü. Haddad, silâhlı kanadın sorumlusuydu. 68’deki ilk uçak kaçırma
eylemini o organize etti. 1978’de Almanya’da Haddad’ın Mossad tarafından,
zehirli bir çikolata ile öldürüldüğü varsayılmaktadır.
[11]
Arap Sosyalist Eylem Partisi: Arap yanlısı politik parti. Milliyetçi
Arap Hareketi’nin sağcı kanadı tarafından kuruldu. Genel sekreteri Corc Habeş
idi.
[12]
Yasir Abdurabbu: 1944’te Yafa’da doğdu. Kahire’de eğitim aldı. 67’de
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne girdi. 68’de oradan ayrılıp genel sekreter
vekili olacağı DHKC’yi kurdu ve FKÖ’de temsilci oldu. 1977-1994 arası
enformasyon ve kültür sorumlusu oldu. Arafat’a çok yakın olan Rabbu, 1988-1990
arasında Ürdün ve ABD ile yapılan görüşmelere katıldı.
[13]
Ekrem Hurani (1912 - 1996): Suriye’de halkçı ve milliyetçi hareketin
oluşumunda ve Baas partisinin yükselişinde önemli rol oynayan siyasetçi.
Kırkların başından 1963’teki sürgününe dek Suriye siyasetinde önemli etkilerde
bulundu. Bakanlık yaptı ve Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin başkan yardımcılığını
yürüttü.
[14]
Milliyetçi Arap Hareketi (Hareketü’l Kavmiyinü’l Arab): Arap
Milliyetçileri Hareketi ya da Harekiyyin olarak da bilinen Arap yanlısı
milliyetçi örgütlenme. Corc Habeş önderliğinde gelişmiş bir harekettir.
[15]
Naif Havatme (d. 1935/37): Künyesi Ebu en-Nuf olan Havatme, Rum Ortodoks
bir Arap kabilesinden gelir. Ürdün kökenli bir Filistinli siyasetçidir. FDHKC
genel sekreteridir. 69’da bu örgütten ayrılıp FHKC’sini kurar.
[16]
Emin Pierre Cemayel (d. 22 Ocak 1942): 1982-88 arasında Lübnan
cumhurbaşkanı ve Kataib Partisi’nin (Falanjistlerin) lideridir.
[17]
İlyas Atallah (d. 1947): Lübnanlı siyasetçi ve milletvekili. 1971’de
LKP’ye katıldı. 1982’de İsrail karşıtı mücadelede aktif olarak yer aldı. İlyas
Atallah ve arkadaşları, 2000’de LKP’yi Suriye’ye bağlılığı ve Stalinist çizgisi
üzerinden eleştirdi ve lider kadronun istifa etmesini istedi. 26 Eylül’de
Atallah ihraç edildi. 2004’te Demokratik Sol Hareket’i kurdu. Atallah, bugün
Avrupa tipi bir sosyal demokrasiyi savunan bu hareketin lideridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder