5
Ekim günü Aksa Tufanı’nın yıl dönümü için ülke solu İstanbul’da Dolmabahçe’ye
yürüyüş kararı aldı. Yürüyüşe on bin insanın katıldığı söyleniyor. ABD
başkanının Filistin’i bitirme planını ilan etmesi ve Avrupa emperyalizminin
halkların baskısıyla Filistin’e destek açıklamalarında bulunmasının ardından
Filistin konusunda en zayıf desteği sunan ülke solu, Dolmabahçe yürüyüşünde
kendisini gösterdi. Oysaki tarihler 7 Ekim 2023’ü gösterdiğinde sol, Hamas’ı
bahane edere,k emperyalizme karşı durmaktan imtina etmişti.
74
Affı’ndan sonra çıkardığı dergide Hüseyin İnan’ın devrim broşürünü “Troçkistlik,
maceracılık ve siyaset bilmemek”le eleştiren Halkın Kurtuluşu’nun ardılı EMEP,
son yürüyüş öncesinde “Denizlerin yolunda Dolmabahçe’ye yürüyeceklerini”
duyuran afişler astı. Aynı EMEP, Suriye’de “diktatör”, Ukrayna’da “emperyalist”
arayıp Zelenski dostluğunu Evrensel gastesi üzerinden yazmıştı.
Eski
dünyanın “icadı” olan emperyalizme karşı olunacaksa bu, ancak emperyalistlerin
Filistin’i tarihe gömmek için hazırladığı “barış” planından sonra olabilirdi.
EMEP’in talep ettiği de Filistin’in tarihe gömülmesiydi. Oraya bakınca Deniz’i
ve mücadelesini görmek, EMEP’in kurtulamadığı “utanç” mazisidir.
Emperyalistlerin
Suriye’den çıkmaması için imza kampanyası başlatan köşe yazarına Evrensel’de
alan açan EMEP’in bugün yayınladığı bildiride anti-emperyalist görünmesi ve
emperyalistlerin askerî üstlerinin kapatılmasını dillendirmesi palavradan
ibarettir.
Bildirisinde
bahsettiği ve karşı çıktığı ABD’nin İstanbul büyükelçisinin katıldığı Onur
Yürüyüşü’nün dağıtılmasının ardından gastesinde Onur Yürüyüşü yasağının Ramazan’ı
deldiğini manşet yapıp öpüşen iki insanın fotoğrafını ilk sayfaya yerleşteren
EMEP, ne Filistin’i ne Hamas’ı anlayabilir. Aydın Çubukçu'dan da Yahya Sinvar
çıkmayacağını o da bilir.
EMEP’in
tüm politikası, emperyalizmden icazet alma denkleminde gelişir. Her yıl çocuk,
genç, yaşlı, kadın, erkek Gümüşsuyu’ndan Dolmabahçe’ye gerçekleştirdikleri
yokuş aşağı anlamsız koşuyu “anti-emperyalizm” diye ancak kendi tabanına
yutturur, işçi sınıfına ve halka değil.
EMEP’in
başkanının çıktığı yer, Meral Akşener’in kürsü verdiği CHP otobüsüdür.
Filistinli sendikalar, defalarca diğer ülkelerin işçi sendikalarına dayanışma
grevi çağrısı yaptığı hâlde EMEP’in sesi çıkmamıştır. Onun işçiciliği,
sömürünün garanti altına alınması siyasetiyle malûldür.
30
Mart günü mecliste başka bir ülkenin NATO’ya girmesi oylanırken TİP’in hiçbir
vekili bu oylamaya katılmadığından, blok hâlde oy birliği sonucu çıkmıştır. TİP
başkanı, o gün seçimler için katalog çekimine gittiğini söylemiştir. TİP’in
anti-emperyalizmi katalogdan ibarettir.
TİP
kortejinin taşıdığı pankartta “Siyonist İsrail Ortadoğu’dan Defol” yazıyor.
Bunun anlamı rezilliktir. Kızıldere’nin yıl dönümünde meclisteki askerî pakt
oylamasından kaçıp fotoğrafçı stüdyosuna sığınan partiden anti-siyonizm ve anti-emperyalizm
beklemek kargadan güzel şarkı söylemesini beklemekten farksızdır.
Dev-Yolcu
Devrimci Gençlik kortejinin pankartında “Emperyalistler, İşbirlikçiler, Efraim
Elrom’u Unutmayın!” yazıyor. Politikada arsızlık bu olsa gerek. EMEP’in
Denizleri, DY’nin Mahir’i sömürmesi, mirasyediliği aşan bir utanca tekabül
eder. Emperyalistlerin sınıf ve tarih bilinci Elrom’u kesinlikle unutmaz fakat
DY ve ardıllarının Mahir’i unuttuğu kesindir.
EMEP
ve DY için Mahir’den Deniz’e Özgür Filistin, unutturulması gereken tarihtir. Bu
iki sapmanın bugün Filistin için sokağa inmesi, AB ve ABD’den gelen barış
söylemini kitlelere inandırmak içindir. Aksi hâlde tek bürolarının ülkede,
şeflerinin Avrupa’da barınma imkânı yoktur. Bürolarını, yayınevlerini, internet
sitelerini, sendikalarını, derneklerini açık tutabilmelerinin yolu bu icazet
çemberine sıkıştırılmıştır. Ülke solu için Mahir de Deniz de CHP’ye ve onun
yaslandığı Avrupa emperyalizmine feda edilecek semboldür. Onlar için bu
insanlar sadece kişiden ibarettir.
Mahir’den
dayanışmayı, partiyi ve cüreti; Deniz’den kitlelerle birlikte yürümeyi
anlamayacak kadar anti-komünisttirler. Mustafa Yalçıner, katıldığı bir Youtube
programında Mahirleri eli kalem tutan akademik insanlar olarak değerlendirmekle
hata yaptıklarını söyler. Asıl hata, Deniz’i poster ve içi boş göstergeye
dönüştürmüş olmalarıdır. Ayrıca Elrom’un sorulması gereken şahıs Ufuk Uras’tır.
ABD-AB,
Hamas özelinde Filistin’i haritadan silme planını harekete geçirince bunun
adının “barış” diye süslenmesi gerekiyordu. Düne kadar Filistinli kadınlara
İsrail askerleri köpeklerle saldırırken sesi çıkmayan, Hamas’ı “gericilik”le ve
“kadın düşmanlığı”yla suçlayan, İranlı kadınlara destek adı altında
emperyalizme aparatlık yapan feminist hareket ve KESK de bir anda pankartlarla
yürüyüşte boy gösterdi.
Her
şey ABD planının sorunsuz işlemesi için. Konsolosluk önündeki yürüyüş ve
açıklamaya katılma çağrısı yapan KESK İstanbul Şubeler Platformu, o gün tek bir
pankart göndermediği gibi şube başkanları Ankara’ya yönetim toplantısına
gitmişti. Bugün bu iki mandacı hareket pankartla alana indiyse tek nedeni,
emperyalizme verdiği sözü tutmak içindir.
7
Ekim Tufanı, tarihe damgasını vuran ilk eylemleri başlattığında solun tepkisi, “İsrail’de
müzik festivaline gidenler bizim gibi seküler-laik insanlar, Hamas bikinili
kadını yerlerde sürükledi, Hamas’ı İsrail kurdu ve Hamas İsrail’e çalışıyor,
bunlar IŞİD zihniyetli, emperyalizm Hamas’ı kullanıyor” yönündeydi.
Tarihle
ve mekânla bağı kesmenin, halkın anti-emperyalist bilincine kama vurmanın,
kitleleri yalanla oyalamanın tarihini sol, 7 Ekim’den beri yazdı; Dolmabahçe
yürüyüşü bu tuzağın son halkasıdır.
Nasrallah
ve Lübnan Hizbullah’ı, Yahya Sinvar, Ayşe Eygi, İsmail Heniyye, Filistinli
çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve her kesimden insan, günümüzün Kerbela’sını
yaşarken ve bir damlaya suya muhtaç duruma gelmişken ülkemiz solu Kûfeliler
gibi evlerine kaçtı. Filistin direnişi ise İbrahim misali putları devirdi.
Putlar devrilirken yerine yenisini koyan da Ekrem şahsında ve CHP kuyruğunda
ülkemiz soluydu.
Yetmişli
yılların başında Fransa’da 68 Hareketi yükselişe geçtiğinde CIA finansmanıyla
ona yakın Partizan adında dergi çıkarılıp sosyalizmin içi teorik olarak
boşaltılmaya çalışılır. Devrimci teori olmadan pratik olmayacağı gerçeğini
emperyalistler bile kavramıştır. Zihin işgal edildikten sonra emperyalizme taş
atacak kol harekete geçmez.
Tüm
vücudu yönlendiren beyindir ve beyin vücudun komuta merkezidir. Bugün solun
beyni emperyalizm tarafından esir alınmıştır. Aynı dönemde soyut ekspresyonizmin
de CIA laboratuvarında üretilen bir sanat akımı olduğunu emperyalistler itiraf
etmiştir.
Dolmabahçe
yürüyüşünde kadraja giren pankartlardaki yazılar emekçi halka yutturulmaya
çalışılan dolmadır. İçi oyulmuş kuru ve boş sebzenin içini dolduran
emperyalistler ve CHP’dir. Sol, ancak onun açtığı yolda ve gösterdiği hedefte
ilerleyebilir.
Bilinen
bir örneği yinelemek gerekirse Lenin, on iki bin işçi emekçiyle çarlığı
kuşatmışken ülkemiz solunun on bin insanla Dolmabahçe’ye yürümesi, politikada
iflas ve emperyalizmin gölge oyunudur.
Yirmi
birinci yüzyılın ayaklanmalar yüzyılı olacağı öngörüsü, emperyalistlerin
ekonomi zirvelerinde bile kaygıyla dile getirilmiştir. Bu ayaklanmalar; ulusal
kurtuluş mücadeleleri, sınıf mücadelesi ve işgal karşıtı halk hareketleri
biçiminde gerçekleştiğini son yirmi beş yıl defalarca göstermiştir. Dünya
solunun içine girdiği ideolojik krizin sıçrama tahtası 7 Ekim’dir. Sol, bu
gerçekle yüzleşmek zorundadır.
Müslüman’ın
cennet ideali ve fedası yolundaki şehitlik motivasyonunu ülkemiz solu dünyada
cenneti kurmak için şehit olunması gerektiği ilkesinden saptığı ve kaçtığı için
anlayamaz. Filistin direnişi parçaları bütünleştirmeye çalışırken ülkemiz solu,
bütünleri parçalayıp kıymeti emperyalizmden menkul bireyci özgürlük hülyasının
peşinden koşuyor.
Daha
çok fon almak, daha çok bar açmak, kentsel dönüşümden daha çok pay almak için
emperyalizme uşaklıktan utanmayan solun Filistin mücadelesini anlaması mümkün
değildir. Adana’da elinde taş olan gencin bilinci, ülkemiz solunun ilerlemeci,
özgürlükçü, aydınlanmacı şeflerinden ve partilerinden daha anti-emperyalist,
yurtsever ve politiktir.
Şan
Olsun 7 Ekim’in mimarlarına!
Nehirden
Denize, Deniz’den Mahir’e Özgür Filistin!
Sinan Akdeniz
7
Ekim 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder