Venezuela’da
iktidarda olan Bolivarcı devrim, ne vakit canına kastedecek yeni tehditlerle yüzleşse, ABD gibi yerlerde emperyalizmin ülkeyi kuşatma altında tuttuğu gerçeğini
bilen kimi aydınlar, bu gerçeği kasten örtbas eden “solcu” eleştiriler dile getiriyorlar.
İhtilaflara
yol açan 28 Temmuz seçimlerinden bu yana ülke, bir kez daha, ABD öncülüğünde
yürütülen müdahalelerin, yaptırımların yanında, Maduro hükümeti ile ona müttefik
olan halk hareketlerinin savunma amaçlı manevralarının körüklediği, ölümlere
yol açan şiddet olaylarına sahne oluyor.
Gabriel
Hetland[1] New Left Review, Alejandro Velasco[2] ise Nation için
yazdığı yazıda, seçim sonrası oluşan kavgalı ortamı Maduro’nun neoliberal hatta
sağcı politikalarının yarattığını, “tasarruf tedbirleri, yolsuzluk, baskılar ve
dolarizasyonun süreci tetiklediğini” söylüyorlar, ama yazarlar, nedense ABD
eliyle yürütülen melez savaşa hiç değinmiyorlar. Hatta söz konusu isimler, diğer
ülkelerin solcularını “Maduro savunusu”na karşı koymaya ve faşistlerin öncülük
ettiği muhalefet hareketinin zaferini kabul etmeye çağırıyorlar.
Burada
esasen milliyetçilik, oportünist gerekçelerle kullanılan bir olgu. Her iki
akademisyen de milliyetçiliğin bu kullanım biçimine yabancı değil. 2017[3] ve
2019[4] yıllarında Trump yönetimi ve yeni sömürgeci müttefikleri de rejimi
değiştirmeye yönelik saldırılarını baskıları azami düzeye çekmek için
yoğunlaştırmıştı. Aynı şekilde, Kuzey Amerikalıların Latin Amerika Kongresi
denilen çalışmanın icra direktörü olarak çalışan Velasco da Hetland’in Maduro
hükümetinin “otoriterliği”ni yerden yere vuran makalelerini yayımladı ve bu
otoriterliğin krizin asli değilse bile önemli bir sebebi olduğunu söyledi.
Steve Ellner, bu yaklaşımı “İkinizin de evine ateş düşsün”[5] yaklaşımı olarak
gördüğünü dile getirdi.
Esasen
Hetland ve Velasco’nun makaleleri, Vaşington’un hedefe koyduğu, Libya[6], Suriye[7],
Lübnan[8], İran[9], Yemen[10], Zimbabve[11], Çin[12], Küba[13], Bolivya[14], Brezilya[15]
ve Nikaragua[16] gibi küresel güneydeki hükümetlere dönem dönem saldıran,
küresel kuzeydeki iki yüzlü “sol” eleştiri kapsamında ele alınacak çalışmalar.
Nadiren
Akla Getirilen Bir Husus Olarak Emperyalizm
Velasco,
ABD yaptırımlarının politik ve ekonomik etkilerini küçümseyen tutumunu hiç
saklama gereği duymuyor[17]:
“ABD yaptırımları,
Venezuela’daki krizi tabii ki derinleştirdi. Ama bu yaptırımlar, krizin sebebi
olmadığı gibi, son seçimde 25 yıldır hükümete sadık olan toplum kesimlerinin
ona neden yüzünü döndüğünü de izah etmez. Esasında Çavezciliğin tarihsel
desteğini Maduro döneminde görülen tasarruf tedbirleri, yolsuzluk, baskı ve
dolarizasyon aşındırdı, cumhurbaşkanlığı koltuğu, bu sebeple ilk kez muhalefete
geçti.”
Yazar,
yaptırımları hafife alıyor, etkisini küçümsüyor, buna karşılık, pek solcu bir
isim sayılmayacak, Çavezcilik karşıtı Francisco Rodríguez bile süreci
değerlendirirken, yaptırımları hesaba katma gereği duyuyor[18]:
“2012-2020 arası dönemde
Venezuela GSYİH’sinin yarı yarıya azalmasının sebebi, ekonomik yaptırımlar, dış
kaynaklı paraya erişim imkânının bulunmaması gibi politik sebepler. Bu azalış, Venezuela
ekonomisiyle ilişkilerin politik sebeplere bağlı olarak zehirlenmesiyle bağlantılı.”
Üstelik
bu muhafazakâr isim, değerlendirmesinde 2014 sonrasında Obama’nın yürürlüğe
koyduğu yaptırımların etkisini dikkate almıyor. Venezuela’nın “sıra dışı ve
olağan dışı bir tehdit” olarak tanımlandığı gerçeğine bakmıyor. Oysa Rodríguez,
o kararları alındıkları dönemde yaptırımların “ülkeye yönelik fiili finansal
ambargo” olarak nitelendirmişti[19].
Gabriel
Hetland de aynı şekilde, ABD’nin yürüttüğü ekonomik savaşın politik alana galebe
çalan yanını soruşturma gereği duymuyor, o da sonrasında sosyal medya
hesabında, “yaptırımların bir seçimin özgür ve adil olması ilkesini korkunç bir
şekilde ihlal ettiğini belirtmeyi unuttuğunu” söylüyor.[20]
Oysa
tam da mesele, emperyalizm ve uyguladığı yaptırımların nadiren akla getiriliyor
oluşu. 28 Temmuz günü Venezuelalılar, sandık başına şakaklarına dayanmış
emperyalist bir tabanca ile birlikte gittiler. Bu anlamda, Chávez sonrası
dönemin tarihini, özelde son seçim sürecini ABD emperyalizminin Bolivarcı
devrimin iç çelişkilerini nasıl keskinleştirdiğini ve koşullandırdığını
değerlendirmeden ele alan her türden analizin temelde yanlış olduğunu görmek gerekiyor.
Velasco ve Hetland, yaptıkları değerlendirmelerde, emperyalizm denilen bağlamı
paranteze alıyor, onun seçimle ilişkisini ele alma gereği duymuyor.
Maduro
hükümetinin 2018’den beri yabancı yatırımlarını ülkeye çekip enflasyonu
düşürmek amacıyla ücretleri dondurma, kredi alımı ve kamusal harcamalar yanında, özel sermayeye sunulan yardımları temel alan, liberalizmin kitabına uygun
iktisadi adımlar attığı tabii ki doğru. Bu uygulanan politikalar, ekonominin az
çok toparlanmasını sağlayıp enflasyonun aşağı çekilmesini mümkün kılsa da[21] bir
yandan da toplumsal eşitsizlikleri derinleştirdi, yolsuzlukla alakalı
skandalların patlamasına neden oldu, halkın eski ve yeni zenginlere yönelik
öfkesini artırdı.
Maduro
hükümetinin iktisadi liberalleşme politikasını benimsemiş olması, ideolojik
geri çekilmenin somut ifadesi. Fakat bu geri çekilme, tam da ABD’nin öncülük
ettiği melez savaşa tanıklık eden dönemin ardından yaşandı. Bu dönemde medya ayağı
dezenformasyonla felç edildi, STK’lar sokaklardaki şiddet olaylarına öncülük
etsinler diye paraya boğuldular. Ülkeyi uçuruma sürükleyecek yaptırımlar
uygulamaya konuldu. Tüm bu saldırılarda amaç, devrimci ilerlemeyi durdurmak, ülkede
önemli bir ağırlığa sahip olan devlet kurumlarını parçalamak, bilhassa hükümetin
ve iktidar partisinin farklı ırklara mensup işçiler-emekçiler arasında kök
salmasını sağlayan, toplumsal görevler üstlenmiş kurumları ve komün
konseylerini çökertmekti.
Şurası
açık ki Maduro yönetimi, bu süreçte herkesi cezalandırmak ve ulusal güvenliğin
altını oymak için tasarlanmış yaptırımların belirlediği onca “kötü” seçenekten
birini seçmek zorunda kaldı, planlama işini sürekli kılacak araçlardan yoksun bir
hâlde, bir tür savaş ekonomisi uyguladı. Bu noktada ülkedeki enerji sektörü
önemli örnekler sunuyor. Küçük ortak olmasına rağmen ABD’li ulusötesi şirket
Chevron, bugün ortak girişimler dâhilinde satış işlemleri ve operasyonlar
yürütüyor. Son dönemde yapılan doğal gaz anlaşmaları da aynı şekilde ülkenin
pazarlık masasında elinin zayıf olduğunu ortaya koyuyor. Devlete ait petrol
şirketi PDVSA, yabancı ortaklarla yaptığı anlaşmalarda yüzleşeceği riskleri
görmezden gelip sadece vergi ve işletme paylarını toplamakla yetindi. Bu
noktada şu gerçeği görmek gerekiyor: hükümetin uyguladığı ekonomi
politikalarını boşlukta üretilmiş şeyler olarak görenler, bu politikaları tayin
eden dünya sistemi denilen bağlamı önemsizleştirenler, halkı aldatmanın
ötesinde başka görevler ifa ediyorlar.
Faşizm
ve Çavezciliğin Kitle Tabanı
Venezuela’da
politik ikiyüzlülük, Çavezciliğin ve Venezuela solunun emperyalist rejim
değişikliği kampanyasıyla yeniden diriltildiği sözünü söyleyenlerde zirvesine
ulaşıyor. Bu sözün sahipleri, esasında Çavezciliği yok etmeyi gündeminin ana
maddesi kılmış olan Maria Corina Machado’nun temsil ettiği faşist tehdidi aklıyorlar.[22]
Hetland
ve Velasco, seçim sonrasında birçok yerde yapılan gösterilerin “kendiliğindenliğine”
vurgu yapıyor, ama nedense 74 yaşındaki Isabel Gil[23] ile 49 yaşındaki
Mayauris Silva’nın[24] iki lider olarak katledilmesi, genelde Çavezci
eylemcilere yönelik politik şiddet karşısında tek laf etmiyor, sadece 2014 ve
2017’deki sokak eylemlerini anımsatmakla yetiniyor.
Venezuela’daki
toplumsal hareketler, bu tehdidi varoluşlarına yönelik bir tehdit olarak
değerlendiriyorlar, bu noktada çelişkilerine ve yanlış adımlarına, ayrıca
devlet kurumlarıyla aralarındaki gerilimlere bakmaksızın, Maduro hükümetinden
yana olmaya devam ediyorlar.
El
Panal 2021 Komünü sözcüsünün ifadesiyle seçimler, “sosyalizme geçiş sürecinin
temeli olarak halkın özyönetimi ve bölgelere göre tasnif edilmiş üretim
ilişkilerinin tesisi için yürütülen kapsamlı mücadelemizdeki taktiksel bir
momentten başka bir şey değil.”[25] Bu anlamda Maduro, “komünlerin özgürleşme
yolunda mevzi elde etmeleri ve güç biriktirmeleri için önemli olan barışı koruyor.”
Çavezciliğin örgütlü kitle zemini açısından bugün ileriye doğru adım atabilmek
için devrimi radikal bir yöne yönlendirmek amacıyla bu kitle tabanının imkân ve
yeteneklerini geliştirmek gerekiyor. Bu sebeple Venezuela devleti, bugün sağcı
bir hükümetin işbaşında olduğu ülkeye kıyasla daha fazla nüfuza sahip olan
hareketlerin aşağıdan yukarıya doğru örgütlenip sürece etkide bulundukları,
tartışmalarla malul bir saha olma vasfını sürdürüyor.
Son
altı yıl içerisinde, toprak konusunda verdiği uzun mücadeleler tarihiyle köylü
hareketleri, taşrada önemli kazanımlar elde ettiler. 2018’de gerçekleştirilen “Takdire
Şayan Yürüyüş”e[26] yüzlerce çiftçi katıldı, harekete destek olan devrimciler, 400
kilometreden fazla yol yürüyerek, Çavezciliğin kitlesi içerisinde coşkuyla
karşılanan, dayanışmayı körükleyen yürüyüş dâhilinde Venezuela devletine bazı talepler
ilettiler. Sonuçta Ulusal Toprak Enstitüsü, örgütçülerin küçük köylü
kolektifleri adına gündeme getirdikleri arazi ihtilaflarının yüzde 90’dan fazlasına
çözüm buldu. Çiftçi hareketi, bu süreçte zirai işletmelere açılmış olan
girdilere ve makinelere özel erişim imkânı türünden kimi devlet politikalarını
protesto etti. Ayrıca, yakıt tedariki[27] ve küçük ölçekli üreticiler için adil
mahsul fiyatları belirlenmesi[28] gibi konularda devletin adım atmasını
sağlayacak eylemler gerçekleştirildi.
Halk
örgütleri, aynı zamanda politik alanlarını genişletmek adına, olumsuz koşullarla
yüzleşmelerine karşın, önemli ilerlemeler kaydettiler. Ángel Prado’nun kısa
süre önce Komün Bakanı olarak atanması, bu bağlamda değerlendirilmesi gereken,
önemli bir kazanım. Prado, bugüne dek El Maizal Komünü[29] isimli amiral
gemisinin kaptanı ve Komünar Birliği’nin[30] başkanı olarak sahip olduğu zengin
deneyimiyle komün bakanlığı koltuğuna oturan ilk isim. Ekonomi politikasının oluşturulmasında
halk hareketlerinin önemli bir role sahip olması gerektiğini açıktan dile
getiren Prado, demokratik yollardan seçilen kişilerin yürüttüğü yerel
projelerin devlet eliyle fonlanacağını söyledi. Halk iktidarı, bugün sınırlı
bir alanı kullanabiliyor olsa da bu alanda faal olan insanların mevcut güçlükler
karşısında ortaya koydukları militanlık düzeyi ve bu güçlüklere dair duru
bilinçleri, Chávez’in sosyalist ufkunun yitip gitmediğini ortaya koyuyor.
Beynelmilel
Solun Sorumluluğu
ABD
emperyalizmine karşı bu gerçekte varolan, halka ait devrimci güçleri
desteklemek yerine ABD’de yazıp çizen Hetland ve Velasco gibi akademisyenler, “Maduro’yu
savunan sözlere ve tutumlara karşı çıkma” ve “bir vakitler Çavezciliğin özünü
teşkil eden halkı savunma” konusunda altı boş ve soyut çağrılar yapıyorlar. Bu
yazarlar, Maduro hükümetinin Gil ve Silva gibi Çavezci binlerce örgütçünün
hayatını tehlikeye sokma ihtimali bulunan, Çavezciliği yok etmeyi kafasına
koymuş, faşistlerin öncülük ettiği muhalefete iktidarı teslim etmesini
istiyorlar.
Buna
karşılık, söz konusu yazarların ABD imparatorluğundan, Venezuela halkına ve bir
bütün olarak küresel güneyin halklarına karşı en fazla şiddet uygulan güçten
hiçbir şey talep etmiyorlar. Bu insanlar, Küba, Zimbabwe, Filistin ve İran gibi
sistem karşıtı uluslararası aktörlerle stratejik ittifaklar kuran bir devletin
kuşatma altındaki liderine düşmanlık ediyorlar. Geriye dönük adımlarından,
verdiği tavizlerden, düşmanının daha ne kadar ileri gidebileceğiyle ilgili
tartışmadan bağımsız olarak Maduro yönetimi, gene de dünya genelinde emekçi
halka karşı işlediği sayısız suçun zirvesini teşkil eden, Gazze’deki sömürgeci
soykırıma İsrail’le birlikte imza atan, Vaşington’daki faşist rejimden çok daha
demokratik.
Libya,
Suriye, bugün Filistin ve Lübnan’da olduğu gibi bugün yok etmeye yönelik
saldırıların ve faaliyetlerin hedefinde olan sistem karşıtı devletler ve
hareketlerle ABD emperyalizmi arasında seçim yapmak zorundayız. Orta yolculuğun
bir anlamı da yok zemini de.
Bu
anlamda, beynelmilel solun hangi tarafı seçeceği açık.
Lucas Koerner
Ricardo Vaz
3 Ekim 2024
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Gabriel Hetland, “Fraud Foretold?”, 21 Ağustos 2024, NLR.
[2]
Alejandro Velasco, “What’s Next for the Left in Venezuela?”, 8 Ağustos 2024, Nation.
[3]
Gabriel Hetland, “Why is Venezuela Spiraling Out of Control?”, 28 Nisan 2017, Nacla.
[4]
Gabriel Hetland, “Venezuela and the Left”, 5 Şubat 2019, Nacla.
[5]
Steve Ellner, “The Venezuelan Dilemma: Progressives and the ‘Plague on Both
Your Houses’ Position”, 14 Temmuz 2017, VA.
[6]
Jadaliyya Reports, “Democracy Now! Interview with Gilbert Achcar on the Libyan
Rebels”, 25 Ağustos 2011, Jadaliyya.
[7]
Louis Allday, “Controlling the Narrative on Syria”, 13 Aralık 2016, MR.
[8]
Joseph Daher, “Hezbollah Is Increasingly Isolated in the Middle East”, 22 Ekim
2023, Jacobin.
[9]
“Leftists worldwide, stand by the protesters in Iran!”, 25 Kasım 2019, Roar.
[10]
Daniel Finn, “The US War on Yemen Is an Exercise in Futility”, 2 Mart 2024, Jacobin.
[11]
Sam Moyo ve Paris Yeros, “The Zimbabwe Question and the Two Lefts”, Ağustos
2007, Researchgate.
[12]
“What Does Critique Do? — On the Critical Predation of China”, 5 Ocak 2024, Qiao.
[13]
Hilda Landrove, “With Cubans Speaking Out, How Will the Left Respond?”, 27
Temmuz 2021, Nacla.
[14]
Lucas Koerner, “How the Global North’s Left Media Helped Pave the Way for
Bolivia’s Right-Wing Coup”, 10 Aralık 2019, Fair.
[15]
“How The US Left Failed Brasil”, 12 Aralık 2018, Brasilwire.
[16]
William I. Robinson, “Nicaragua: Chronicle of an Election Foretold”, 9 Kasım
2021, Nacla.
[17]
“A War Without Bombs”, Eylül 2023, VA.
[18]
Francisco R. Rodriguez, “Quantifying Venezuela’s Destructive Conflict”, 14 Ekim
2023, FR.
[19]
Pablo Vivanco, “Despite Profit Motive, US Banks and Markets Squeezing
Venezuela’s Economy”, 20 Ekim 2016, VA.
[20]
Gabriel Hetland, “Sanctions”, 23 Ağustos 2024, X.
[21]
Ricardo Vaz, “Venezuela: Gov’t Looks to Preserve Low Inflation as Forex Gap
Increases”, 8 Eylül 2024, VA.
[22]
Steve Ellner, “What the Mainstream Media Isn’t Saying About Venezuela’s María
Corina Machado”, 5 Temmuz 2024, Nacla.
[23]
Marianny Aponte S., “Buscan a homicidas de dirigente del Psuv en El Callao”, 13
Ağustos 2024, Primicia.
[24]
“Riden homenaje a mujeres víctimas de la violencia política”, 22 Ağustos 2024, Minmujer.
[25]
Cira Pascual Marquina, “On Elections and Collective Emancipation: A
Conversation with Robert Longa”, 9 Ağustos 2024, VA.
[26]
Cira Pascual Marquina, “‘Despotic Patrimonialism’ Emerges in Rural Venezuela: A
Conversation with Gerardo Sieveres & Arbonio Ortega”, 8 Kasım 2018, VA.
[27]
Andreína Chávez Alava, “Venezuelan Campesinos Denounce Diesel Price Hike, Lack
of Gov’t Support”, 28 Ekim 2021, VA.
[28]
Ricardo Vaz, “Coffee Producers Stage Protest, Demand Gov’t Action”, 23 Kasım
2022, VA.
[29]
Maizal.
[30]
Venezuela Analysis, “The Communard Union in a Nutshell”, 29 Nisan 2024, Youtube.
[31] Rev. James Lawson ve Nellie Hester, “The United States is The Greatest Purveyor of Violence in the World Today”, 4 Nisan 2023, DN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder