“Mücadele et ve öğren, hiçbir şey öğrenmeden mücadele
edilemez.” Bu söz, sömürgecilik karşıtı
mücadeleyi en tutarlı şekilde vermiş olan Ali Arcam’ın Boven Digoel (Papua)
toplama kampında dilinden hiç eksik etmediği slogandı.
Özgürlükten uzak, hatta baskı altında bile olsa Ali Arcam, öğrenmeye devam etti ve Marksist teoride derinleşti. Pek çok yabancı dil
öğrendi. Gazeteler aracılığıyla
gelişmeleri izlemeye devam etti. Onun bu hâli, muhtemelen Sloven felsefeci Slavoj Žižek’in “Hareket özgürlüğünün yokluğu düşünce
özgürlüğünü sınırlamaz” tezini doğruluyor.
Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) 1959 yılında
kurduğu eğitim kurumunun adının “Ali Arcam Sosyal Bilimler Akademisi” olmasına hiç
şaşmamak gerek. Ne yazık ki 1 Ekim 1965
günü yaşanan darbe girişiminin ardından bu akademi kapatıldı.
Mücadele Yoluna Revan Oluyor
Ali Arcam, 1901 yılında Orta Cava’daki Pati bölgesinde
doğdu. Babası Müslüman bir dinî liderdi. Dolayısıyla, Ali Arcam da Müslüman çocuklarının gittiği bir yatılı
okulda eğitim gördü.
Ayrıca, ailesinin sosyal statüsünden dolayı Ali Arcam, Hollanda sömürge idaresine ait seküler bir okulda da
(Hollandsch-Inlandsche School: “Hollanda Yurtiçi Eğitim Kurumu”-HIS) temel
eğitim aldı. Akıllı ve zeki bir çocuktu.
Genç Ali Arcam, Saminizm ile ilgili çok şey öğrendi.
Blora’da bir çiftçi olan Samin Soerantiko tarafından yayılan Saminizm,
insanların eşitliğini vurgulayan, ülkeye has bir öğretiydi. Saminizm öğretisi, baskıya ve sömürüye karşı olmanın yanında,
karşılıklı işbirliğini de savunan bir görüştü.
Ali Arcam Sinar Hindia [“Hint Işınları”
sonrasında PKI’ye bağlandı ve Api (“Ateş”) ismini aldı], Hint
Adaları Sosyal Demokrat Derneği’nin yayın organı Suara Rakyat [“Halkın Sesi”] ve milliyetçi
bir parti olan Hint Adaları Partisi’nin yayın organı De Express’i takip ediyordu. Bunlar, Ali Arcam’ın direnişe
kaynaklık eden teorileri, bilhassa Marksizmi öğrendiği temel kaynaklardı.
Ardından Arcam, Sarekat Islam’ın [“İslam Birliği”nin] Salatiga şubesine
üye oldu.
Kasım 1917’de, radikal siyasal eylemlerinden dolayı Hollanda
kökenli Endonezyalı Komünist Sneevliet,
sömürge mahkemesi tarafından yargılandı. Sneevliet, mahkemede 366 sayfalık bir savunma yaptı. Savunma,
Endonezya’nın (Hollanda’ya ait Doğu Hint Adaları’nın) durumunu analiz ediyor, Hollanda emperyalizmini yargılıyordu. Ali Arcam, Sneevliet’in konuşmasından çok etkilendi. 1920’de devrimci
hareketlerin yükselişte olduğu bir dönemde, Purworejo’daki (Orta Cava) yüksek
öğretmen okuluna (Hogere Kweekschool -HKS)
giren Ali Arcam, 1921 yılında resmen Endonezya Komünist Partisi üyesi
oldu.
Radikal eylemleri ve itaatsiz tutumu nedeniyle 1922
yılında öğretmen okulundan atılsa da bundan çok pişmanlık duymadı. O artık
hayatına yön verecek ana tercihi net bir biçimde yapmıştı: Sömürgeciliğe karşı halkın mücadelesine iştirak
edecekti!
Batı Sumatra’dan PKI üyesi Cemaleddin
Tamin’in anlattığına göre, Ali Arcam partiye katılır
katılmaz kitlelere Marksizmi öğretmeye girişti.
Tarihçi Ruth T. McVey, The
Emergence of Indonesian Communism [“Endonezya Komünizminin Doğuşu”] adlı kitabında onu “gayretkeş bir teorisyen” olarak tanımlıyor.
O dönemdeki PKI önderi, Sarekat Islam’ın Semarang şubesinin eski başkanı Semaun’du. Oldukça
devrimci bir dönemden geçilmekteydi. An
Age in Motion: Popular Radicalism in Java, 1912-1926 [“Hareket
Hâlindeki Çağ: 1912-1926 Arası Dönemde Cava’da Halk Radikalizmi”] isimli kitabın
yazarı Takaşi Şiraişi,
PKI’nin yükselişinin damgaladığı o dönemi “parti
çağı” olarak adlandırıyor.
Bu süreçte PKI’nin yaşadığı yükselişe, ülkenin çeşitli bölgelerinde başlayan
direnişler ve grevler de eşlik etti.
1923’te Bandung’ta (Batı Cava) Endonezya
Komünist Partisi ve İslam Birliği ortak konferans düzenledi. Ali Arcam da kongrede yer aldı. Sarekat Islam’ın “Kızıl” kanadı (Sarekat Islam-Merah) bu
kongrede adını “Halkın Birliği” (Sarekat Rakyat -SR) olarak değiştirdi. Ali Arcam Sosyal Bilimler Akademisi’nin 1964’te yayımladığı
Ali Arcam: Hayatı ve Mücadelesi isimli kitapta Sarekat Rakyat’ın isim
babasının Ali Arcam olduğunu öğreniyoruz.
Ali
Arcam’ı, fikrini ve eylemini yaşadığı dönem biçimlendirdi. Doğrudan çağın devrimci ruhunun içine daldı. Grev
dalgası ülkenin her yanını sarmıştı. Bombalı eylemler de gerçekleştiriliyordu. Sömürge idaresi, bombalamaların ardında PKI’nin
Surakarta şubesinden Hacı Misbah’ın (Kızıl Hacı) olduğunu düşünüyordu. Aynı
zamanda Halkın
Birliği (SR), her tarafta yoğun bir propaganda
başlattı. Ali Arcam, büyük bir propagandacı hâline gelmişti. 1923 yılında Semarang’taki bir SR toplantısında
sömürge yöneticilerini ağır biçimde eleştirince “saldırgan konuşma”
suçlamasıyla tutuklandı ve altı ay cezaevinde kaldı.
1924’te hapisten çıktı ve tekrar eylemler dünyasının
ortasına daldı. Bu sırada Batavia’da PKI’nin ikinci kongresi vardı. Kongre
Winanta’yı başkan, Budisucitro’yu da sekreter olarak seçti. Kongrenin ardından
Ali Arcam, yoldaşı, SR eylemcisi Sukimah
ile evlendi. Kongreden sadece beş ay sonra Winanta tutuklandı. Sonuçta, örgütün
tekerleğini döndürebilmek için PKI, Yogyakarta’da yeni bir kongre tertipledi.
Burada Ali Arcam’ın rolü gittikçe belirgin hâle geldi. Takaşi Şiraişi’nin kitabında dile getirdiği biçimiyle, Ali Arcam, PKI’nin merkez yöneticilerine, küçük
burjuvazinin SR’den elenmesi, PKI hücre yapılanması oluşturulması,
örgütlenmenin emek sektöründe yoğunlaştırılması gibi pek çok öneri sundu.
Ruth T. McVey’e göre, Arcam’ın strateji anlayışı “proletarya” üzerine kuruluydu. Ali Arcam’a göre SR, büyük
bir üye kitlesine sahip olsa da devrimci düzeyi çok düşüktü. Nedeni, çoğu SR
üyesinin “küçük burjuva” kategorisinde yer alan çiftçilerden
oluşuyor olmasıydı.
Ali Arcam, PKI’nin ciddi olarak devrimci bir sendika
inşa etmesini teklif etti. Kota Gede’deki toplantıda dile
getirdiği ana slogan şuydu: “Kendinizi tüm gücünüzle işçi hareketine adayın!” Ardından, Surabaya (Doğu Cava) merkezli bir işçi hareketinin
oluşturulmasına karar verildi; Ali Arcam da hareketin başkanlığına getirildi.
Kasım 1925’te, Endonezya’da kitlesel bir grev dalgası
başladı. Grevlerin çoğu PKI tarafından organize ediliyordu. Hareketin
genişlemesinden ürken müstemleke idaresi, grevleri şiddetle bastırdı ve
önderlerini tutukladı. Aralık 1925’te Ali Arcam ve çok sayıda PKI önderi
tutuklandı. 24 Aralık 1925 günü Ali Arcam ve yoldaşı Merdcihan Papua’ya sürgün edildi.
Sonuna
Kadar Sadık Bir Arkadaş
10 Ocak 1926 günü Ali Arcam, Makassar, Buton, Raha,
Amboina, Saparua, Pirun, Banda, Bula, Wahai, Kokas, Fak-Fak, Kaimana, Kei
Eilanden ve Dobu üzerinden Merauke’ye ulaştı. Orada bile Cava’daki arkadaşlarına mektuplar gönderecek vakti
buldu.
Merauke’den sonra 127 km uzaklıktaki Okaba’ya
nakledildi. Orada bir buçuk yıl kaldı. 1926-1927’deki
başarısız kalkışmasının ardından diğer sürgün PKI üyeleriyle birlikte Boven Digoel
(Tanah Merah) toplama kampına gönderildi.
Başarısız PKI kalkışmasına rağmen Ali Arcam
görüşlerinde gayet ısrarcıydı:
“Bir devrim yenilse de hâlâ geçerli ve doğrudur. Kabul
ediyoruz: düşman bizden daha güçlü olduğu için yenildik. Biz, bu
sürgün cezasını mücadele neticesinde yaşanılan yenilginin yol açtığı bir risk
olarak görüyoruz. Biz yanlış
yapmadık, çünkü sömürgeciliğe karşı mücadele ediyoruz.
Suçlu olan, müstemleke idaresidir. Sürgünde dahi onunla mücadele etmeliyiz. Birliğimizi
her şekilde korumalıyız. Bu boş zamanı Marksizm
bilgisini ve genel bilgimizi artırmak için kullanmalıyız.”
Sürgün günlerinde Ali Arcam sadık bir arkadaştı. Mas
Marco’nun Pergaulan Orang Buangan di Boven Digoel (“Boven Digoel’deki Sürgünler Birliği”] isimli
kitabında dile getirdiği biçimiyle, şehirde müstemleke
idaresine çalışan çok sayıda ajan ve fitneci mevcuttu. Hatta bunlardan bazısı sürgünler arasından
çıkıyordu. Ali Arcam, arkadaşlarını korumak için bir savunma örgütü
kurdu.
Boven Digoel’de çoğu sürgün, devrimin başarısız olmasının yarattığı
hayal kırıklığıyla, PKI
önderliğinden (Hoofdbestuur) hesap
sormanın bir yolunu bulmaya çalıştı. Bunlardan
biri de eski PKI Bandung şubesinden Sanoesi idi. Sanoesi, bu iş için “Soruşturma Komitesi” adını verdiği bir yargılama komitesi bile
kurmuştu. Komitenin adı daha sonra “Büyük Komite” (CK) olarak değiştirilecekti.
Sanoesi’nin ve CK’nin propagandası, Boven Digoel’deki
sürgünlerin birliğini tehlikeye düşürdü. Ali Arcam, CK’nin kaba
propagandasından da Sanoesi
taraftarlarından da rahatsızdı. Bir gün
aralarında kavga çıktı. Sanoesi’nin suratına sert bir yumruk indirdi. Kavgayı
aktaran Mas Marco, konuyla ilgili şunu söylüyor: “Ne yazık ki Sanoesi, kavgaya cesaret edemedi. Cesaret
etmiş olsaydı ya mezarda olurdu ya da en iyi ihtimal hastaneye kaldırılırdı.”
Sürgündeyken
Ali Arcam, mücadeleci ruhunu hiç yitirmedi. Sürgün yerinde de 1 Mayıs’ı ve Rus Devrimi’nin zafer
gününü (7 Kasım) kutlamayı sürdürdü.
Boven Digoel’deki kötü hayat koşulları
Ali Arcam’ın sağlığını bozdu. Akciğer
rahatsızlığından mustaripti. Nihayet 1 Temmuz 1933 günü muayeneye giderken yolda son nefesini verdi. Öldüğünde
32 yaşındaydı. Sade bir törenle Boven Digoel’de toprağa
verildi. Mezar taşına Hollandalı komünist şair Henriette Roland Holst’un bir
şiiri yazıldı:
Siz ki
İz bırakmadan
Çekip gidenlerden değilsiniz
Biz buna inandık.
Sizin çağınızın büyüttüğü ellerimiz
Hayatınız boyunca yaptığınız
O büyük işe devam ediyor
Biz o asil kelimelere hâlâ bağlıyız
Hayat umut dolu
Geceyi bir meşale aydınlatıyor
O meşale yürüdükçe biz de yola devam ediyoruz.
Ira Kusumah
17 Kasım 2012
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder