Üçüncü Tüm Rusya Bölge Kadın Kolları
Başkanları Konferansı
Konuşması
Yoldaşlar,
fahişelik meselesi, Sovyet Rusya’da çok az ilgi gören zor ve çetrefilli bir
konudur. Burjuva kapitalist geçmişimizin bu belâlı mirası, işçi cumhuriyetinin
havasını zehirlemeye ve Sovyet Rusya’daki emekçi halkın fiziki ve ahlaki
sağlığına zarar vermeye devam etmektedir. Devrimin ilk üç yılında değişen
ekonomik ve toplumsal koşulların baskısıyla fuhşun doğasının bir miktar
değiştiği doğrudur. Ama bu kötülükten kurtulmaktan hâlen daha uzağız.
Fahişelik
varlığını sürdürmekte, işçi cumhuriyetinin üyeleri, emekçi erkekler ve kadınlar
arasındaki dayanışma ve yoldaşlık duygusunu tehdit etmektedir. Bu duygu, inşa
ettiğimiz ve gerçek kıldığımız komünist toplumun temeli ve zeminidir.
Artık
bu sorunla yüzleşmemizin vakti gelmiştir. Artık fuhşun ardındaki nedenleri
düşünmenin ve dikkat etmemizin vakti gelmiştir. İşçi cumhuriyetinde yeri
olmayan bu kötülükten kendimizi sonsuza dek kurtarmanın yollarını ve araçlarını
bulmamızın vaktidir.
İşçi
sınıfımız, henüz fahişeliğin ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir yasa
çıkartabilmiş, hatta fahişeliğin kolektife zarar veren bir şey olduğunu
söyleyen o kıymetli ve bilimsel formülü bile tespit edebilmiş değil. Biz,
fahişeliğin bir kötülük olduğunu biliyoruz, birçok sorunu içinde barındıran bu
geçiş döneminde fahişeliğin epey yaygın olduğunu kabul ediyoruz. Ama maalesef biz,
konuyu bir kenara bıraktık ve bu konuda sessiz kaldık. Bunun bir nedeni, burjuvaziden
miras aldığımız ikiyüzlü tutumlar, bir nedeni de yaygınlaşmış olan, kitlesel
zemine kavuşan fuhşun kolektif çalışma pratiğine verdiği zararı dikkate alma ve
bu gerçeği kabullenme konusundaki isteksizliğimizdir. Fuhuşla mücadele düzleminde
sergilediğimiz bu isteksizlik, bir yandan da yasalarımızda da karşılık buldu.
Şu
ana kadar fuhşu zararlı bir toplumsal olgu olarak gören tek bir yasa bile
çıkartamadık. Eski çarlık yasaları Halk Bakanları Konseyi tarafından
yürürlükten kaldırılınca, fuhuşla ilgili tüm yasalar da kaldırılmış oldu. Buna karşılık,
kolektif çalışma pratiği içerisinde olanların çıkarlarını esas alan hiçbir yeni
önlem alınmadı. Dolayısıyla, Sovyet makamlarının benimsedikleri fahişelere ve
fuhşa yönelik politikalar gereğinden fazla çeşitlendi, bu politikalar çelişkilerle
yüklü olduğu için sonuç üretmedi.
Bazı
bölgelerde polis, eski günlerde olduğu gibi, hâlen daha fahişelerin
yakalanmasına katkıda bulunuyorken, bazı bölgelerde genelevler açık. (Fuhuşla
Mücadele Komisyonu’nun elinde bu genelevlerle ilgili veriler mevcut). Ayrıca, bazı
bölgelerde fahişeler suçlu kabul ediliyor ve zorunlu çalışma kamplarına gönderiliyor.
Bu anlamda, illerde devlet makamlarının farklı tutumlar sergilediklerini
görüyoruz. Bu da meseleyi açıktan ele alan bir yasanın eksikliğinin bir sonucu.
Bu karmaşık toplumsal olguya karşı belli belirsiz bir tutum içerisinde olan
bizler, yasalarımızın ve ahlakımızın temelini teşkil eden ilkelerdeki kimi
çarpıklıklardan ve sapmalardan sorumluyuz.
Bizim
sadece fahişelik meselesiyle yüzleşmekle kalmayıp, ona komünistlerin partisi
eliyle yürütülen toplumsal-ekonomik program ve temel ilkelerimiz uyarınca bir
çözüm bulmamız gerekiyor. Her şeyden önce bizim fahişeliği tanımlamamız lâzım.
Fahişelik,
çalışarak kazanılmamış gelirle yakından ilişkili bir olgudur ve sermaye ile
özel mülkiyetin hâkim olduğu dönemde serpilir.
Bizim
bakış açımıza göre fahişeler, maddi çıkarlar, yani iyi yemek, kıyafet ve diğer türden
avantajlar için bedenlerini satan kadınlardır. Fahişeler, geçici olarak ya da
ömür boyu kendilerini bir erkeğe teslim etmek suretiyle çalışma zorunluluğundan
kaçınanlardır.
Fuhuş,
sovyet işçi cumhuriyetimize, ulusal ekonomide yalnızca az sayıda kadının
çalıştığı ve çoğunluğun “geçimini sağlayan erkeğe”, yani babaya veya kocaya bel
bağladığı burjuva kapitalist geçmişimizden miras kaldı. Fuhuş, ilk devletlerde,
özel mülkiyet haklarını korumak ve yasal mirasçılar aracılığıyla mülkiyet
mirasını güvence altına almak için tasarlanan resmi evlilik kurumunun tüm kaçınılmazlığıyla
düşürdüğü gölge olarak ortaya çıktı. Evlilik kurumu, biriktirilen servetin çok
sayıda “mirasçı” arasında dağılmasını önlemeyi mümkün kılıyordu.
Gelgelelim,
Yunanistan ve Roma’daki fuhuş ile bugün bildiğimiz fuhuş arasında büyük bir
fark var. Antik çağda fahişelerin sayısı azdı. Bu dönemde burjuva dünyasının
ahlakını renklendiren riyakârlıktan eser yoktu. Bu riyakârlık ki burjuva düzeninin
ahlakının ana rengiydi. Burjuva toplumu, bir yandan sevmediği kocasına kendisini
açıktan satmış olan zengin adamın “yasal eş”ine saygıyla şapka çıkartıyor ama bir
yandan da kapitalizmin ve özel mülkiyetin varlığı üzerinden ortaya çıkmış
yoksulluk, evsizlik, işsizlik gibi toplumsal koşullar sebebiyle mecburen sokağa
düşmüş genç kıza tiksintiyle bakıp ona sırtını dönüyordu.
Antik
çağda fahişelik özel aile ilişkilerini tamamlayan önemli bir unsur olarak kabul
edilirdi. Perikles’in Aspasya ismindeki metresi, sırf çocuk doğursun diye
sarayda tutulan renksiz eşlerden daha fazla saygı görüyordu.
Zanaat
temelli üretimin hâkim olduğu Ortaçağ’da fuhuş, doğal ve meşru bir şey olarak
kabul ediliyordu. Fahişelerin de kendi loncaları vardı ve bunlar, diğer
loncalar gibi festivallere ve yerel etkinliklere katılıyorlardı. Fahişe, bekâr
erkekler (bir süreliğine) kendilerini rahatlatsın diye bu loncanın üyeleriyle ilişki
kurmaları sebebiyle, esasen saygın yurttaşların kızlarının iffetli, eşlerininse
sadık kalmasını güvence altına alıyordu. Dolayısıyla fuhuş, zengin mülk sahibi yurttaşların
yararınaydı ve onlardan açıktan kabul görüyordu.
Kapitalizmin
yükselişiyle birlikte genel tablo değişti. On dokuzuncu ve yirminci yüzyılda
fuhuş ilk kez tehdit edici boyutlara ulaştı. Kadın bedeninin satışıyla yakından
ve ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan kadın emeğinin satışıyla birlikte fuhuş
sahası, terk edilmiş ve “namusu lekelenmiş” kızları değil, işçinin saygın eşini
de kapsamaya başladı. Bir işçi anne, çocukları için veya Sonya Marmeladova gibi
genç bir kız, ailesi uğruna bu yola girdi. Bu, emeğin sermaye tarafından
sömürülmesinin yarattığı dehşetin ve umutsuzluğun bir sonucuydu. Bir kadının
maaşı onu hayatta tutmaya yetmediğinde, cinselliği satmak ek bir iş olarak
görünmeye başlıyordu. Burjuva toplumunun ikiyüzlü ahlakı, sömürücü ekonomisinin
yapısıyla fuhşu teşvik ederken, aynı zamanda bu yolu seçmeye zorlanan her kız
veya kadını acımasızca hakir görüyordu.
Fuhşun
kara gölgesi, burjuva toplumunun yasal evliliği peşi sıra ilerliyor. Tarihin
hiçbir döneminde fuhuş yapan kadın sayısı, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda
olduğu kadar artmamıştı. Bugün Berlin’de fuhuş yapmayan yirmi kadına bir fahişe
düşüyor. Paris’te bu oran on sekizde birken, Londra’da dokuzda bir.
Fuhşun
farklı türleri var: Yasal ve düzenlemeye tabi olan açık fuhşun yanında bir de
gizli, “mevsimlik” fuhuş var. Fuhşun her türü, burjuva yaşam tarzının sebep
olduğu bataklıklarda zehirli bir çiçek gibi yeşeriyor.
Burjuva
dünyası çocukları bile bağışlamıyor, dokuz ve on yaşlarındaki genç kızları
zengin ve ahlaksız yaşlı adamların kirli kucaklarına itiyor. Kapitalist
ülkelerde sadece çok küçük yaşlardaki kızların çalıştığı genelevler mevcut.
İçinde
bulunduğumuz savaş sonrası dönemde her kadın, işsizlik olasılığıyla karşı
karşıyadır. İşsizlik, özellikle kadınları vuruyor ve “sokak kadınları”
ordusunun muazzam bir şekilde artmasına neden oluyor. “Beyaz kölelere” kendilerini
satan kadınlar, akşamları Berlin’in, Paris’in ve kapitalist devletlerin diğer
medeni merkezlerinin sokaklarını dolduruyor. Kadın eti ticareti oldukça açık
bir şekilde yapılıyor; tüm burjuva yaşam tarzının alım satıma dayandığı
düşünülürse bu, hiç de şaşırtıcı değil. En yasal evlilikler bile, maddi ve
ekonomik gerçekliğin inkâr edilemez yönüne tabi.
Kendine
kalıcı bir geçim kaynağı bulamayan kadının çıkış yolu fuhuştur. Kapitalizmde
fuhuş erkeklere, kadınlara mezara kadar maddi planda bakma sorumluluğunu
üstlenmek zorunda kalmadan cinsel ilişki kurma fırsatı sunuyor.
Peki
Rusya’da bile yoğun ve yaygın olan fuhuş pratiğiyle nasıl mücadele edeceğiz? Bu
soruyu cevaplamak için öncelikle fuhşu doğuran faktörleri daha detaylı analiz
etmemiz gerekiyor. Burjuva bilimi ve ona bağlı akademisyenler, fuhşun patolojik
bir olgu, yani bazı kadınların doğası gereği suçlu olması gibi, bazı kadınların
da fahişe olduğu iddiası üzerinden, bazı kadınların anormalliklerinin sonucu
olduğunu dünyaya kanıtlamayı çok seviyorlar. “Bu kadınlar, nerede ve nasıl
yaşamış olursa olsun, zaten günah dolu bir hayata yönelmiş olacaklardı” diyorlar.
Marksistler
ve daha vicdanlı akademisyenler, doktorlar ve istatistikçilerse, “doğuştan
gelen yaradılış” düşüncesinin yanlış olduğunu açık bir biçimde ortaya koydular.
Fuhuş, her şeyden önce toplumsal bir olgudur; kadının muhtaç konumuyla,
evlilikte ve ailede ekonomik olarak erkeğe bağımlı oluşuyla yakından
bağlantılıdır.
Fahişeliğin
kökenleri ekonomiktir. Kadın, bir yandan ekonomik açıdan kırılgan bir konuma
itilir bir yandan da ister evlilik bağı içinde isterse dışında bahşedilen
cinsel lütuf karşılığında erkekten maddî lütuf beklenmesine dayanan yüzlerce
yıllık bir eğitim tarafından koşullanmaktadır. Meselenin kökeni budur. Fuhşun
nedeni işte budur.
Eğer
Lombroso-Tarnovski ekolüne mensup burjuva akademisyenlerinin, fahişelerin
yozlaşma ve cinsel anormallik belirtileriyle doğdukları iddiası doğruysa bu
isimler, kriz ve işsizlik zamanlarında fahişelerin sayısının hızla arttığıyla
ilgili, o herkesin bildiği gerçeği nasıl izah ediyorlar? Batı Avrupa’nın kimi
ülkelerinden Çarlık Rusya’sına gelen “canlı mal” satıcıları, o pezevenkler, ürün
alınamayan, kıtlığın çilesini çeken yerlerde nasıl oluyor da çok fazla fahişe
buluyorlar da zengin bölgelerden o kadar çok bulamıyorlar? Doğası gereği çile
çekmeye mahkûm olduğu söylenen bu kadar çok kadın, neden sadece açlık ve
işsizlik yıllarında fuhşa yöneliyor?
Kapitalist
ülkelerde fuhuş pratiğine hizmet edecek kişilerin nüfusun mülksüz kesimlerine
mensup olmalarının bir anlamı olmalı. Fahişeliğin oluşmasına yol açan en önemli
faktörler arasında düşük ücretli işleri, evsizliği, derin yoksulluğu, ayrıca
küçük erkek ve kız kardeşlere bakılması ihtiyacını saymak mümkün.
Yozlaşma
ve suç eğilimine dair burjuva teorileri doğru olsaydı, o vakit tüm sınıfların
fuhşa eşit şekilde katkıda bulunması gerekirdi. Zenginler arasında da yoksullar
arasında da aynı oranda fahişe bulunmalıydı. Oysa vücutlarıyla yaşayan kadınlar
olarak profesyonel fahişeler, nadir istisnalar haricinde, yoksul sınıflara
mensup. Sefalet, mahrumiyet ve toplumsal eşitsizlikler, burjuva sisteminin
temelidir. Kadını fahişeliğe iten de bu unsurlardır.
Bir
de istatistiklere göre kapitalist ülkelerdeki fahişelerin on üç ila yirmi üç
yaş grubu arasında olduğu gerçeğine değinmek gerekiyor. Burada çocuklardan ve
genç kızlardan bahsediyoruz. Üstelik bu kızların çoğu yalnız ve evsiz. Kendilerini
koruyacak mükemmel bir burjuva aileye sahip olan zengin kökenden gelen kızlar, nadiren
fuhşa yöneliyorlar. İstisnalar genellikle trajik durumların kurbanları
oluyorlar. Çoğu zaman ahlak düzleminde geliştirilen ikiyüzlü “çifte standartçı”
yaklaşımın kurbanı oluyorlar. Burjuva ailesi “günah işleyen” kızı terk ediyor
ve o, tek başına, destekten mahrum kalmış ve toplumun küçümsemesiyle
damgalanmış bir hâlde, fuhşu tek çıkış yolu olarak görüyor.
Buradan
fuhşa sebep olan faktörler arasında şunları sıralayabiliriz: düşük ücretler, toplumsal
eşitsizlikler, kadınların emekleri yerine cinsel bedenleri karşılığında desteklenmeleri
gerektiğini örtük olarak söyleyen sağlıksız gelenek.
Rusya’da
gerçekleşmiş olan işçi devrimi, kapitalizmin temelini paramparça etti ve
kadınların erkeklere olan eski bağımlılığına darbe indirdi. Kolektif çalışma
pratiği düzleminde tüm yurttaşlar artık eşittir. Ortak yarar için çalışma
konusunda eşit yükümlülüğe sahiptir. Yurttaşlar ihtiyaç duyduklarında
kolektifin desteğinden eşit derecede yararlanma hakkına sahiptirler. Kadın,
geçimini evlilikle değil, üretimde oynadığı rol ve halkın refahına yaptığı
katkıyla sağlar.
Cinsiyetler
arasındaki ilişkiler dönüşüme uğruyor. Buna karşın biz hâlâ eski fikirlere
bağlıyız. Üstelik ekonomik yapı, tümüyle yeni anlayış uyarınca düzenlenmekten
çok uzak. Henüz komünizmden çok uzağız. Bu geçiş döneminde fuhuş, doğalında
güçlü bir etkiye sahip. Neticede fuhşun ana kaynakları olarak özel mülkiyet ve
aileyi güçlendirme politikası ortadan kaldırılmış olsa da, diğer faktörler hâlâ
yürürlükte. Evsizlik, ihmal edilmişlik, barınma koşulları, yalnızlık ve
kadınların düşük ücretleri hâlen daha önemli meseleler olarak varlıklarını
muhafaza ediyorlar. Üretim aygıtımız perişan bir hâlde, ulusal ekonomideki
altüst devam ediyor. Bu ve benzeri ekonomik ve toplumsal koşullar, kadınları fuhşa
sürüklüyorlar.
Fuhuşla
mücadele, esas olarak bu koşullara karşı mücadele etmekle mümkün; başka bir
ifadeyle, Sovyet hükümetinin komünizmin temellerini ve üretim örgütlenmesini
güçlendirmeye yönelik genel politikasını desteklemek gerekiyor.
Bazıları,
işçilerin gücü ve komünizmin temelleri sağlamlaştığında fuhşun toplumda artık
yeri olmayacağı için özel bir kampanyaya gerek olmadığını söyleyebilir. Bu tür
bir argüman, fuhşun yeni bir komünist toplumun inşası üzerindeki zararlı ve
bölücü etkisini hesaba katmamaktadır.
Birinci
Tüm Rusya İşçi ve Köylü Kadınlar Kongresi, doğru şiarı formüle etmiştir:
“Sovyet işçi cumhuriyetine mensup bir kadın, eşit haklara sahip özgür bir
yurttaştır, o, alınıp satılmanın konusu yapılamaz, yapılmamalıdır.”
Ne
var ki slogan atıldığıyla kaldı, zira hiçbir şey yapılmadı. Her şeyden önce
fuhuş, ulusal ekonomiye zarar verir ve üretici güçlerin daha da gelişmesini
engeller. Mevcut karışıklık hâlini aşmak ve sanayiyi geliştirebilmek için, işçilerin
emek ve enerjilerini harekete geçirmenin, hem kadın hem de erkeğin mevcut işgücünü
en akılcı şekilde organize etmenin şart olduğunu biliyoruz.
“Ev
işi ve çocuk bakım işinde harcanan verimsiz emek yerin dibine batsın! Örgütlü ve
üretken olan, kolektif çalışma pratiğine hizmet eden işlere alan açın!” Bugün sahip
çıkmamız gereken sloganlar bunlardır.
Peki
profesyonel fahişe nedir? Enerjisini kolektif için kullanmayan, başkalarına
verilmiş istihkaktan istifade edip başkalarının sırtından geçinen kişidir. İşçi
cumhuriyetinde bu tür şeylere izin verilebilir mi? Hayır, verilemez. Buna izin
verilemez, çünkü ulusal zenginliği ve genel refahı yaratan enerji rezervlerini
ve çalışan ellerin sayısını azaltır; ulusal ekonomi açısından profesyonel
fahişe, emekten kaçan bir kişidir. Bu nedenle, fuhşa acımasızca karşı
çıkmalıyız. Ekonominin çıkarları doğrultusunda, fahişelerin sayısını azaltmak
ve fuhşun her biçimini ortadan kaldırmak için gerekli mücadeleyi acilen başlatmalıyız.
Fuhşun
varlığının, her türlü kazanılmamış ücretle mücadele eden işçi cumhuriyetinin
temel ilkeleriyle çeliştiğini anlamamızın vakti gelmiştir. Devrimin ilk üç
yılında bu konudaki fikirlerimiz büyük ölçüde değişti. Eski fikirlerle çok az
ortak noktası olan yeni bir felsefe üretim aşamasındadır.
Üç
yıl önce bir tüccarı son derece saygın bir kişi olarak görüyorduk. Hesapları
düzgün, müşterilerini açıktan kandırmıyor, hile yapmıyor diye bir tüccarı “birinci
sınıf tüccar” veya “saygın yurttaş” unvanıyla ödüllendirebiliyorduk. Devrimden
bu yana ticarete ve tüccarlara karşı tutumlar kökten değişti. Artık “dürüst
tüccara” spekülatör diyoruz ve onu onur ödülleriyle ödüllendirmek yerine, onu
özel bir komitenin önüne oturtuyor, sonra da zorunlu çalışma kampına gönderiyoruz.
Peki bunu neden yapıyoruz? Çünkü biz biliyoruz ki yeni bir komünist ekonomiyi
ancak tüm yetişkin yurttaşların üretken emek sürecine dâhil olmaları durumunda
inşa edebiliriz. Çalışmayan, başkasının sırtından ya da rantla geçinen kişi
topluma ve cumhuriyete zarar verir. İşte bu nedenle, kazanılmamış gelirle
geçinen spekülatörlerin, tüccarların ve istifçilerin peşine düşüyoruz. İşten
kaçmanın başka bir biçimi olan fuhuşla mücadele etmeliyiz.
Bu
anlamda biz, fuhşu özel bir kategori değil, işten kaçmanın özel bir biçimi
olduğu için mahkûm ediyoruz. Onunla mücadelenin sebebi bu. İşçi cumhuriyetinde
bizim için bir kadının kendisini bir erkeğe mi yoksa birçok kişiye mi sattığının,
bir dizi müşteriye cinsel bedenini satan profesyonel bir fahişe olarak mı yoksa
kendisini kocasına satan bir kadın olarak mı sınıflandırıldığının bir önemi yok.
Çalışmaktan kaçınan, üretime veya çocuk bakımına katılmayan tüm kadınlar,
fahişelerle aynı temelde çalışmaya zorlanırlar. Bir fahişe ile, kocası kim
olursa olsun, “komiser” bile olsa, kocası tarafından bakılan yasal eş arasında
ayrım yapmayız. Tüm işten kaçanları birbirine bağlayan ortak nokta, üretken
işte yer alamamalarıdır. İşçi kolektifi, fahişeyi vücudunu birçok erkeğe
verdiği için değil, evde kalan yasal eş gibi toplum için hiçbir yararlı iş
yapmadığı için mahkûm etmektedir.
Fuhşa
karşı bilinçli ve planlı bir kampanya yürütmenin ikinci nedeni ise halkın
sağlığını korumaktır. Sovyet Rusya, hastalık ve illetlerin yurttaşlarını sakat
bırakmasını, zayıflatmasını ve çalışma kapasitelerini azaltmasını istemiyor. Fuhuş,
zührevi hastalıkları yayan bir aracıdır. Elbette hastalığın bulaşmasını
sağlayan tek yol bu değil. Kalabalıklar içinde yüzleşilen hayat koşulları,
hijyen standartlarının olmayışı, ortak kullanılan tabak takımları ve havlular
da bunda rol oynuyor. Dahası, ahlaki normların değiştiği bu dönemde ve
özellikle de askerî birliklerin sürekli bir yerden bir yere hareket ettiği bir
dönemde, ticari fuhuştan bağımsız olarak zührevi hastalık vakalarının sayısında
hızlı bir artış meydana geliyor. Bugün iç savaş, verimli güney bölgelerinde tüm
şiddetiyle sürüyor.
Kazak
birliklerine mensup askerler yenildi ve Beyazlarla birlikte geri çekildiler. Köylerde
sadece kadınlar kalıyor. Kocaları dışında her şeye sahipler. Kızıl Ordu
birlikleri köye giriyorlar. Orada konaklıyorlar ve birkaç hafta orada
kalıyorlar. Askerler ve kadınlar arasında özgür ilişkiler gelişiyor. Bu
ilişkilerin fuhuşla hiçbir ilgisi yoktur: Kadın, erkekten hoşlandığı için
gönüllü olarak erkekle birlikte olur ve maddi kazanç sağlamayı düşünmez. Kadının
geçimini sağlayan Kızıl Ordu askeri değildir, bilâkis, askerlerin köyde
konuşlandığı süre boyunca onlara kadınlar bakıyor. Askerler gidiyor ama geride zührevi
hastalıkları bırakıyorlar. Enfeksiyon yayılıyor. Hastalıklar gelişiyor,
çoğalıyor ve genç nesli sakatlamakla tehdit ediyor.
Anneliği
koruma dairesiyle ve kadın dairesinin ortak toplantısında Profesör Koltsov,
insanlığın sağlığını koruma ve iyileştirme bilimi olan öjeni hakkında konuştu. Fuhuş,
enfeksiyonların yayılmasının ana yollarından biri olduğundan, bu sorunla
yakından bağlantılıdır. Fahişelikle mücadele komisyonunun tezleri, zührevi
hastalıklarla mücadeleye yönelik özel önlemlerin geliştirilmesinin acil bir
görev olduğuna işaret ediyor.
İkiyüzlü
burjuva toplumunun yaptığı gibi sadece fuhuşla değil, hastalıkların tüm
kaynaklarıyla mücadele etmek için tabii ki adımlar atılmalıdır. Ancak
hastalıklar, bir dereceye kadar günlük koşullar nedeniyle yayılıyor olsa da
yine de herkese fuhşun oynadığı rol hakkında net bir fikir vermek çok önemli. Gençlere
yönelik cinsel eğitimin doğru bir şekilde düzenlenmesi, özel önem arz ediyor. Gençleri,
onların hayata bilinçli ve gözleri açık bir biçimde girmelerini sağlayacak
doğru bilgilerle donatmalıyız. Cinsel hayatla ilgili konularda artık sessiz
kalmamalıyız; sahte ve bağnaz burjuva ahlakından kopmalıyız.
Fahişelik,
Sovyet işçi cumhuriyeti ile asla bağdaşmaz: o, temel sınıfsal niteliğin,
proletaryanın ve onun yeni ahlakının geliştirilip güçlendirilmesine kesinlikle
katkı sunmaz.
İşçi
sınıfının temel vasfı nedir? Onun mücadele dâhilinde en güçlü ahlaki silâhı
nedir? Dayanışma ve yoldaşlık, komünizmin esasıdır. Bu anlayış, işçiler
arasında güçlü bir biçimde geliştirilmedikçe, gerçek bir komünist toplumun inşa
edilmesi düşünülemez bile. Politik bilince sahip komünistler, bu sebeple,
mantıksal açıdan her şekilde dayanışmanın geliştirilmesini teşvik etmek, onu
engelleyen her şeyle mücadele etmek zorundadırlar. Fahişelik, işçi sınıfına
mensup erkekler ve kadınlar arasındaki eşitliği, dayanışmayı ve yoldaşlığı
tahrip eder.
Bir
kadının cinselliğini satın alan erkek, onu bir yoldaş, eşit haklara sahip bir
kişi olarak görmez. Kadını kendine bağımlı ve işçi devleti açısından daha az
değeri olan, daha alt düzeydeki eşitsiz bir yaratık olarak görür. Cinselliğini satın
aldığı fahişeye duyduğu küçümseme, tüm kadınlara karşı tavrını da etkiler. Fuhşun
daha da gelişmesi, yoldaşlık duygusunun ve dayanışmanın büyümesine izin vermek
yerine, cinsiyetler arasındaki ilişkilerdeki eşitsizliği güçlendirmektedir.
Fahişelik,
oluşma sürecine giren yeni komünist ahlaka yabancı ve zararlı bir husustur.
Genelde partinin, özelde kadın seksiyonlarının görevi, geçmişten alınan bu
mirasa karşı kapsamlı ve kararlı bir mücadele yürütmek olmalıdır.
Burjuva
kapitalist toplumda fuhuşla mücadeleye yönelik tüm girişimler işe yaramayacak,
beyhude girişimlerden ibaretti. Enerji israfından başka bir şeye yol açmaları
mümkün değildi, zira fuhşa sebep olan iki temel olgu olarak özel mülkiyet ve
kadınların ekseriyetinin erkeklere bağımlı oluşu burjuva toplumunda sağlam
temellere sahipti. İşçi cumhuriyetinde durum değişti. Özel mülkiyet kaldırıldı
ve cumhuriyetin tüm yurttaşlarına çalışmak zorunlu kılındı. Evlilik, kadının
kendisine “eve ekmek getiren erkek” bulmanın, böylelikle çalışma veya kendi
emeğiyle geçimini sağlama zorunluluğundan kurtulmanın yolu olmaktan çıktı.
Sovyet
Rusya’da fuhşa yol açan temel toplumsal faktörler ortadan kaldırılıyor. Artık geride
kabullenmemiz ve çözüme kavuşturmamız gereken bir dizi tali ekonomik ve
toplumsal neden kaldı. Kadın kolları mücadeleyi zinde bir yaklaşımla ele almalı,
geniş bir faaliyet alanı teşkil etmelidir.
Geçen
yıl Kadın Kolları Merkezi’nin girişimiyle fuhuşla mücadele komisyonu oluşturuldu.
Çeşitli nedenlerden dolayı komisyon bir süre çalışamadı, ancak bu yılın
sonbaharından bu yana hayat belirtileri gösteren komisyon üzerinden, Dr. Golman
ile Kadın Kolları Merkezi’nin işbirliğiyle kimi çalışmalar planlanıp örgütlendi.
Sağlık, çalışma, sosyal güvenlik ve sanayi bakanlıkları, kadın teşkilâtı ve
komünist gençlik birliğinden (komsomol) temsilcilerin katıldığı komisyon,
tezlerine 4 no’lu bültende yer verdi, tüm bölgelerdeki sosyal güvenlik
birimlerine, ülke genelinde benzer komisyonların kurulmasına yönelik bir planın
ana hatlarını çizen genelgeler dağıttı ve fuhşu doğuran durumlarla mücadele
etmek için bir dizi somut önlem üzerinde çalışma başlattı.
Bakanlıklardan
gelen temsilcilerin oluşturduğu komisyon, fuhşun işçi sınıfının mülksüz
kadınlarını etkilemesi nedeniyle kadın birimlerinin bu çalışmada aktif rol
almasının gerekli olduğunu düşünüyor. Bizim işimiz, fuhuş sorununu merkeze alan
kitlesel bir kampanya yürütmek. Bu, kadın teşkilâtlarının görevi. Bu konuya kolektif
çalışma pratiği içerisinde olanların çıkarları göz önünde bulundurarak
yaklaşmalı, aile içindeki devrimin tamamlanmasını ve cinsiyetler arasındaki
ilişkilerin daha insani bir temele oturtulmasını sağlamalıyız.
Tezlerin
de açıkça ortaya koyduğu gibi, komisyon, fuhşa karşı mücadelenin, Sovyet
siyasetimizin ekonomi ve genel inşa faaliyeti alanında gerçekleştirilmesiyle
temel bir şekilde bağlantılı olduğu görüşünü benimsiyor. Fahişelik, komünizmin
temeli güçlendirildikçe nihai olarak tasfiye edilecektir. Bizim eylemlerimizi
belirleyen hakikat, işte budur. Ama bizim diğer bir ihtiyaç duyduğumuz konu da
komünist bir ahlakın oluşturulmasının sahip olduğu önemdir. İki görev birbirine
sıkı sıkıya bağlıdır: yeni ahlak, yeni bir ekonomi ile oluşturulur ama yeni bir
ahlakın desteği olmadan da yeni bir komünist ekonominin inşa edilmesi de mümkün
değildir.
Bu
konuda netliğe ve kesin düşünceye ihtiyaç vardır. Gerçekler bizi
korkutmamalıdır. Komünistler, cinsiyetlerarası ilişkilerin doğasında benzeri
görülmemiş değişikliklerin meydana geldiğini açıkça kabul etmelidir. Bu devrim,
ekonomik yapıdaki değişim ve kadınların işçi devletinin üretken faaliyetlerinde
oynadığı yeni rol ile ortaya çıkmıştır. Eskinin yıkılıp yeninin yaratılma
sürecinde olduğu bu zorlu geçiş döneminde, cinsiyetler arasında bazen toplumun
çıkarlarıyla bağdaşmayan ilişkiler gelişebiliyor. Ancak ortaya çıkan farklı
ilişki biçimlerinde sağlıklı bir şeylerin de olduğunu görmek gerekiyor.
Partimiz
ve özellikle kadın kolları, cinsiyetlerarası ilişki biçimlerinin hangilerinin
devrimci sınıfın genel görevleriyle uyumlu olduğunu, hangilerinin kolektifi ve
onun çıkarlarını güçlendirmeye hizmet ettiğini tespit etmek için farklı
biçimleri analiz etmelidir. Kolektife zarar veren davranışlar komünistler
tarafından ret ve mahkûm edilmelidir.
Kadın
Kolları Merkezi, farklı bakanlıklardan gelen temsilcilerden oluşan komisyonun
görevini bu şekilde kavramıştır. Fuhşu besleyen durum ve koşullarla mücadele
etmek, barınma, yalnızlık vb. sorunları çözmek için sadece pratik önlemler
almak değil, aynı zamanda işçi sınıfının diktatörlüğünün yanı sıra ahlakını da inşa
etmesine yardımcı olmak gerekiyor.
Bakanlıklararası
komisyon, Sovyet Rusya’da fuhşun (a) bir meslek ve (b) ek gelir elde etme aracı
olarak uygulandığına dikkat çekiyor. Fuhşun ilk şekli daha az yaygındır ve
örneğin Petrograd’da fahişelerin sayısı profesyonel fahişelerin toplanmasıyla
önemli ölçüde azalmamıştır. İkinci tür fuhuş ise burjuva kapitalist ülkelerde
yaygındır (Petrograd’da devrimden önce toplam elli bin fahişeden yalnızca altı
veya yedi bini kayıtlıydı), Rusya’mızda çeşitli kisveler altında varlığını
sürdürüyor. Sovyet kadınları bir çift yüksek topuklu ayakkabı için bedenlerini
satıyorlar. İşçi kadınlar ve anneler biraz un için yatağa giriyorlar. Köylü
kadınlar, yiyeceklerini kurtarmak umuduyla vurguncu karşıtı müfrezelerin başındaki
komutanlarla yatarken, ofis çalışanları da yiyecek, ayakkabı ve terfi umuduyla
patronlarıyla yatıyor.
Bu
durumla nasıl mücadele etmeliyiz? Bakanlıklararası komisyon, “Fuhuş, ceza
gerektiren bir suç sayılmalı mı sayılmamalı mı?” sorusunu, o önemli soruyu ele
almak zorunda kaldı. Komisyon temsilcilerinin çoğu, profesyonel fahişelerin
açıkça işten kaçan kişiler olduğunu ileri sürerek, fuhşun bir suç olması
gerektiği söyledi. Eğer böyle bir yasa çıkarılsaydı, fahişelerin toplanıp
zorunlu çalışma kamplarına yerleştirilmesi kabul edilen bir politika hâline
gelecekti.
Kadın
Kolları Merkezi, bu tür bir adıma kesin ve mutlak bir şekilde karşı çıkarak,
eğer fahişeler bu gibi gerekçelerle tutuklanacaksa, kocaları tarafından
geçindirilen ve topluma katkıda bulunmayan tüm yasal eşlerin de tutuklanması
gerektiğini belirtti. Fahişe ve ev kadını, işten kaçan kişilerdir, birini
göndermeden diğerini zorunlu çalışma kampına gönderemezsiniz. Kadın Kolları
Merkezi’nin tutumu buydu ve Adalet Bakanlığı temsilcisi tarafından da desteklendi.
Eğer işten kaçmayı kriterimiz olarak alırsak, her türlü işten kaçmayı
cezalandırmaktan kendimizi alamayız. Cinsiyetlerarası ilişkilerde evlilik veya
belirli ilişkilerin varlığı hiçbir önem taşımaz ve bir işçi, cumhuriyetinde
suçların tanımlanmasında hiçbir rol oynayamaz.
Burjuva
toplumunda bir kadın, topluluğa yararlı bir iş yapmadığı veya kendisini maddi
kazanç için sattığı için değil (ki burjuva toplumunda kadınların üçte ikisi
kendilerini yasal kocalarına satar) yasa dışı ve kısa süreli cinsel ilişkiye
girdiği için mahkûm edilir. Burjuva toplumunda evliliği tanımlayan şey, süresi
ve onun için yapılan kaydın resmi niteliğidir. Mülkiyet mirası bu şekilde
korunur. Geçici nitelikte olan ve resmi onaydan yoksun ilişkiler, bağnazlar ve
burjuva ahlakının ikiyüzlü savunucuları tarafından utanç verici olarak
değerlendirilir.
Emekçi
halkın çıkarlarını koruyan bizler, geçici ve kayıt dışı ilişkileri suç olarak
tanımlayabilir miyiz? Elbette ki tanımlayamayız. Cinsiyetler arasındaki
ilişkilerde özgürlük, komünist ideolojiyle çelişmez. Bir ilişki geçici veya
kalıcı diye, aşk, tutku veya fiziksel çekim üzerine kurulu diye, kolektif çalışma
pratiği içinde olan insanların çıkarlarına halel getirmez.
Bir
ilişki, yalnızca cinsiyetler arasında maddi pazarlık söz konusu olduğunda, yalnızca
dünyevi hesaplar karşılıklı çekiciliğin yerini aldığında kolektife zarar verir
ve ona yabancı bir olgu olarak görülür. Pazarlığın fuhuş şeklinde mi yoksa
yasal evlilik ilişkisi şeklinde mi olduğunun bir önemi yoktur. Eşitlik ve
dayanışmayı tehdit ettiği için bu tür sağlıksız ilişkilere izin verilemez. Bu
nedenle, her türlü fuhşu mahkûm etmeli, ev içi “tutsak kadınlar” olarak yasal
eşlere, işçi devletinde ne kadar üzücü ve dayanılmaz bir rol oynadıklarını
açıklayacak kadar ileri gidebilmeliyiz.
Neyin
suç olup neyin olmadığının belirlenmesinde maddi pazarlığın varlığı ya da
olmaması bir kriter olarak kullanılabilir mi? Bir çifti, ilişkilerinde bir
hesaplama unsurunun olup olmadığını kabul etmeye gerçekten ikna edebilir miyiz?
Özellikle günümüzde çalışan insanlar arasında çok çeşitli ilişkilerin geliştiği
ve cinsel ahlaka ilişkin fikirlerin sürekli bir değişim içinde olduğu göz önüne
alındığında, böyle bir yasa uygulanabilir mi? Fuhuş nerede biter, çıkar
evliliği nerede başlar?
Bakanlıklararası
komisyon, fahişelerin fuhuş yapmaktan, yani alım satımdan dolayı
cezalandırılması önerisine karşı çıktı. İşten kaçma suçundan hüküm giyen
herkesin sosyal güvenlik ağına, oradan da bakanlığın işgücü dağıtımıyla
ilgilenen bölümüne veya sanatoryum ve hastanelere yönlendirilmesini önermekle
yetindi. Fahişe, özel bir kategori değil. Diğer işten kaçmayla ilgili olarak
belirlenmiş kategorilerde olduğu gibi, fahişeler sadece sürekli olarak işten
kaçmaları durumunda zorunlu çalışmaya gönderiliyor. Fahişelere diğer kaçak işçilerden
farklı davranılmıyor. Bu, dünyanın ilk işçi cumhuriyetine layık, önemli ve
cesur bir adımdır.
Fuhşun
bir suç olarak ele alınması sorunu, 15 no’lu tezde ortaya konmuştur. Ele
alınması gereken bir sonraki sorun, yasanın fahişenin müşterilerini
cezalandırması gerekip gerekmediğiydi. Komisyonda bunu destekleyen bazı kişiler
vardı, ancak temel önermelerimize mantıksal olarak uymayan bu fikirden
vazgeçmek zorunda kaldılar. Müşteri nasıl tanımlanacak? Müşteri, bir kadının cinselliğini
satın alan kişi midir? Bu durumda birçok yasal eşin kocası suçlu olacaktır. Kimin
müşteri olup kimin olmayacağına kim karar verecek? Karar verilmeden önce bu
sorunun daha detaylı incelenmesi önerildi, ancak Kadın Kolları Merkezi ve
komisyonun çoğunluğu buna karşı çıktı. Adalet bakanlığı temsilcisinin de itiraf
ettiği gibi, eğer bir suçun tam olarak ne zaman işlendiğini belirlemek mümkün
değilse, o zaman müvekkilleri cezalandırma fikri savunulamaz olurdu. Kadın
Kolları Merkezi’nin aldığı konum, bir kez daha kabul gördü.
Ancak
komisyon, müşterilerin yasayla cezalandırılamayacağını kabul ederken,
fahişeleri ziyaret edenlerin veya herhangi bir şekilde fuhuş işi yapanların ahlaki
olarak mahkûm edilmesi yönünde tespitlerde bulundu. Aslında komisyonun tezleri,
fuhuştan para kazanan tüm aracıların, kendi emeği dışında para kazanan kişiler
olarak yargılanabileceğine işaret ediyor. Bu yöndeki yasama önerileri,
bakanlıklararası komisyon tarafından hazırlanmış ve Halk Bakanları Konseyi’nin
önüne sunulmuştur. Bu öneriler, yakında yürürlüğe konulacaklar.
Bu
noktada bana, fuhşun azaltılmasına yardımcı olabilecek ve uygulanmasında kadın kollarının
aktif rol oynayabileceği, tümüyle pratik önlemleri belirtmek kalıyor. Kadınların
aldıkları düşük ve yetersiz ücretlerin, kadınları fuhşa iten gerçek
faktörlerden biri olmaya devam ettiğine hiç şüphe yok. Yasaya göre, kadın ve
erkek işçilerin ücretleri eşit olmakla birlikte, uygulamada kadınların çoğu
vasıfsız işlerde çalışmaktadır. Özel kurslar üzerinden becerilerin
geliştirilmesi yoluna gidilmeli. Kadın kollarına düşen, nüfuzunu kullanıp, eğitim
bakanlığındaki yetkililerin emekçi kadınlara mesleki eğitim sunulmasına dönük
çalışmaların hızlandırılmasını sağlamak olmalıdır.
Kadınların
siyasi geriliği ve toplumsal bilinçten yoksun olmaları, fuhşun ikinci
nedenidir. Kadın kolları, proleter kadınlar arasındaki çalışmalarını
arttırmalıdır. Fuhuşla mücadele etmenin en iyi yolu, geniş kadın kitlelerinin
siyasi bilincini artırmak ve onları komünizmi inşa etme yolundaki devrimci
mücadeleye çekmektir.
Barınma
sorununun hâlen daha çözülmemiş olması da fuhşu teşvik ediyor. Kadın teşkilâtı
ve fuhuşla mücadele komisyonu, bu sorunun çözümü konusunda söz sahibi olabilir
ve olmalıdır da. Bakanlıklararası komisyon, çalışan gençlere ev komünlerinin
sağlanması ve herhangi bir bölgeye yeni gelen kadınlara barınma imkânı
sağlayacak evlerin kurulması konusunda bir proje üzerinde çalışıyor. İllerdeki
komsomoller (Leninist Genç Komünistler Birliği) ve kadın kolları, bu konuda kendince
inisiyatif geliştirip başına buyruk hareket ederse, komisyonun tüm direktifleri,
güzel ve hayırlara vesile olacak kararlar olmanın ötesine geçemeyecek ve hep kâğıt
üzerinde kalacak. Yapabileceğimiz ve yapmamız gereken çok şey var. İllerdeki
kadın kolları, okullarda cinsellik eğitiminin doğru düzenlenmesi konusunu
gündeme getirmek için eğitim komisyonlarıyla birlikte çalışmalıdır. Ayrıca
evlilik, aile ve cinsiyetler arasındaki ilişkilerin tarihi üzerine bir dizi
tartışma ve konferans düzenleyebilirler; bu olguların ve cinsel ahlakın
kendisinin ekonomik faktörlere bağımlılığının altını çizebilirler.
Artık
cinsiyetlerarası ilişkiler konusunda netleşmemizin zamanı geldi. Artık bu
soruya acımasız ve bilimsel bir eleştiri ruhuyla yaklaşmamızın zamanı geldi. Zaten
bakanlıklararası komisyonun, profesyonel fahişelere, işten kaçanlarla aynı
şekilde muamele edilmesi gerektiğini kabul ettiğini söylemiştim. Bu nedenle, elinde
işçi karnesi bulunan, bir yerde çalışan, ancak ikincil bir gelir kaynağı olarak
fuhuş yapan kadınlara dava açılamaz. Ancak bu, fuhuşla mücadele etmeyeceğimiz
anlamına gelmiyor. Bugün defalarca belirttiğim gibi fuhşun çalışma hayatına
zarar verdiğini, kadın ve erkek psikolojisini olumsuz etkilediğini, eşitlik ve
dayanışma duygularını yok ettiğini biliyoruz. Görevimiz, çalışma kolektifini
yeniden eğitmek ve onun psikolojisini işçi sınıfının ekonomik görevleriyle
uyumlu hâle getirmektir. Alışkanlık üzre yapışıp kaldığımız eski fikirleri ve
tutumları derhal bir kenara atmalıyız.
Ekonomi,
ideolojiyi geride bıraktı. Eski ekonomik yapı ve onunla birlikte, eski evlilik
türü de dağılıyor, ama biz burjuva yaşam tarzına bağlı kalıyoruz. Eski sistemin
tüm yönlerini reddetmeye ve yaşamın her alanında devrimi memnuniyetle
karşılamaya hazırız, ama bir yandan da “aileye dokunmayın, aileyi değiştirmeye
çalışmayın!” diye bağırıyoruz. Siyasi bilinci olan komünistler bile gerçeğe
doğrudan bakmaktan korkuyorlar; eski aile bağlarının zayıfladığını ve yeni
ekonomi biçimlerinin cinsiyetler arasında yeni ilişki biçimlerini dayattığını
açıkça gösteren kanıtları bir kenara bırakıyorlar.
Sovyet
iktidarı, kadının ulusal ekonomide oynayabileceği bir rolün olduğunu kabul
ediyor. Bu sebeple, kadını erkekle eşit konuma yerleştiriyor, buna karşın,
gündelik hayatta hâlen daha “eski gelenekler”e bağlıyız. Kadının erkeğe maddi
açıdan bağımlı olduğu fikrini temel alan evlilikleri olağan kabul ediyoruz.
Fuhuşla
mücadelemizde aynı “alım-satım” esaslarına dayanan evlilik ilişkilerine yönelik
tavrımızı netleştirmeliyiz. Bu konuda acımasız olmayı öğrenmeliyiz; “Eleştiriniz
ve bilimsel vaazlarınızla kutsal aile bağlarına tecavüz ediyorsunuz” şeklinde
dile getirilen duygusal şikâyetler, bizi amacımızdan saptırmamalı.
Eski
aile biçiminin artık geride kaldığını net bir şekilde açıklamamız gerekiyor. Komünist
toplumun ona ihtiyacı yok. Burjuva dünyası, evli çiftin kolektiften
dışlanmasına ve tecrit edilmesine onay verdi. Parçalanmış ve bireyci burjuva
toplumunda aile, hayat içerisinde kopan fırtına karşısında koruma sağlayan tek
unsurdu, o, düşmanlık ve rekabet denizinde sığındığımız sessiz bir limandı. Aile,
bağımsız ve kapalı bir kolektifti. Komünist toplumda bu olamaz. Komünist toplum
o kadar güçlü bir kolektiflik duygusunu varsayar ki o, dışarıdan kopuk, tecrit
edilmiş, sadece kendi içine bakıp duran aile grubunun var olma ihtimalini
dışlar. Şu anda akrabalık, aile ve hatta evlilik bağlarının zayıfladığı
görülüyor. Bugün emekçi insanlar arasında yeni bağlar kuruluyor, yoldaşlık, müşterek
çıkarlar, kolektif sorumluluk ve kolektife dair inanç ahlakın en yüce ilkeleri hâline
geliyor.
Gelecekte
evliliğin veya cinsiyetlerarasındaki ilişkilerin alacağı biçim hakkında
bugünden kehanette bulunamam. Bu, benim işim değil. Ama şunu net olarak
biliyorum: Komünizmde kadınların erkeklere olan tüm bağımlılığı ve modern
evlilikte bulunan tüm maddi hesaplama unsurları ortadan kalkacak. Cinsiyetlerarası
ilişkiler, genç aşktaki o coşkuyla, ateşli tutkuyla, fiziksel çekiciliğin
aleviyle ya da düşünsel ve duygusal uyumun yumuşak ışığıyla harekete geçirilen
sağlıklı bir üreme içgüdüsünü temel alacak. Bu tür bir cinsel ilişkinin fuhuşla
hiçbir ortak yanı yok.
Fuhuş
korkunçtur, çünkü kadının maddi kazanç adına kendisine uyguladığı bir şiddet
eylemidir. Fuhuş, aşk ve tutku düşüncelerine yer bırakmayan çıplak maddi
hesaplama eylemidir. Tutku ve cazibenin başladığı yerde fuhuş biter.
Komünizmde
fuhuş ve aile ortadan kalkacak. Cinsiyetler arasında sağlıklı, neşeli ve özgür
ilişkiler gelişecek. Bağımsız, cesur ve güçlü bir kolektiflik duygusuna sahip
yeni bir nesil ortaya çıkacak: kolektifin iyiliğini her şeyin üstünde tutan bir
nesil.
Yoldaşlar!
Biz, komünist bir geleceğin temellerini atıyoruz. Bu geleceğin doğması için
gerekli süreci pekiştirmek bizim ellerimizdedir. Biz, işçi sınıfı içindeki
dayanışma duygusunu güçlendirmek zorundayız. Birlikte yaşama anlayışını teşvik
etmeliyiz. Fahişelik, dayanışmanın gelişimini engeller, bu sebeple biz, tüm
kadın seksiyonlarına, bu şerrin kökünün kazınmasına yönelik acilen bir kampanya
başlatmaları çağrısında bulunuyoruz.
Yoldaşlar! Bizim görevimiz, fahişeliği besleyen tüm
kökleri kesip atmaktır. Bizim görevimiz, bireyciliğin ve eski tip evliliğin tüm
kalıntılarına karşı acımasız bir mücadele yürütmektir. Bizim görevimiz,
cinsiyetler arası ilişkiler alanındaki yaklaşımları devrimcileştirmek,
böylelikle, söz konusu yaklaşımları kolektif çalışmanın çıkarlarına uygun hâle
getirmektir. Komünist kolektif, günümüzdeki evlilik ve aile biçimlerini tasfiye
ettiğinde, fahişelik meselesi de ortadan kalkacaktır.
Hadi
işe koyulalım, yoldaşlar. Yeni aile, hâlihazırda yaratılma sürecindedir. Muzaffer
dünya proletaryasının büyük ailesi gelişip güçleniyor.
Aleksandra Kollontay
1921
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder