İkinci Tüm Sovyetler Birlik Kongresi, 26 Ocak-2 Şubat 1924 tarihleri arasında Moskova’da yapıldı. Lenin’in anısına yapılan konuşmalara ayrılan ilk oturumda Stalin, Bolşevik Parti adına yaptığı konuşmada, Lenin’in emirlerini kutsal tuttuklarını ve bu emirleri yerine getireceklerini söyledi.
Lenin’in ölümüyle bağlantılı
olarak kongre, “Emekçi İnsanlığa” başlıklı bir çağrı kaleme aldı. Lenin’in
anısını yaşatmak adına kongre, Lenin’in tüm eserlerini yayınlamayı, Petrograd
şehrinin adını Leningrad olarak değiştirmeyi, öldüğü günü Yas Günü ilân etmeyi,
Moskova’daki Kızıl Meydan’da Lenin için bir mozole inşa etmeyi, Birlik
Cumhuriyetlerinin başkentleri yanında Taşkent ve Leningrad’da Lenin heykelleri
dikmeyi kararlaştırdı. Aşağıda Stalin’in kongrenin ilk oturumunda yaptığı
konuşma yer almaktadır.
* * *
Yoldaşlar,
biz komünistler, özel bir hamura sahip insanlarız. Biz, özel bir maddeden
yapılmışız. Biz komünistler, proletaryanın o büyük stratejistinin, Lenin yoldaşın
ordusunu teşkil edenleriz. Bu orduya mensup olmanın şerefinden daha yüce bir
şey yoktur. Kurucusu ve lideri Lenin Yoldaş olan partinin üyesi olma unvanından
daha üstün bir şey yoktur. Böyle bir partiye üye olmak herkese nasip olmaz. Her
şeyden önce böyle bir partinin üyesi olması gerekenler, işçi sınıfının,
yokluğun ve mücadelenin, inanılmaz yoksunlukların ve kahramanca çabaların evlatlarıdır.
Leninistlerin partisine, komünistlerin partisine “İşçi Sınıfı Partisi” de
denmesinin nedeni budur.
Lenin
Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden parti üyeliği denilen o büyük unvanı yüce
tutmamızı ve onun saflığını korumamızı istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, emrini onurla
yerine getireceğiz!
Lenin
Yoldaş, partimize yirmi beş yıl boyunca önderlik etti, onu dünyadaki en güçlü
ve en çelikleşmiş işçi partisi hâline getirdi. Çarlığın ve uşaklarının
indirdiği darbeler, burjuvazinin ve toprak sahiplerinin öfkesi, Kolçak’ın ve
Denikin’in silâhlı saldırıları, İngiltere ve Fransa’nın silâhlı müdahalesi, burjuva
basınının yüzlerce ağızdan savurduğu yalanlar ve iftiralar, onca akrep, bir
yirmi beş yıldır partimize saldırdı. Ancak partimiz, kaya gibi sağlam durdu ve düşmanlarının
sayısız darbelerini püskürtüp işçi sınıfını zafere taşıdı. Şiddetli geçen
muharebelerde partimiz, kendi saflarındaki birlik ve beraberliği pekiştirmeyi
bildi. Aynı birlik ve beraberlikle işçi sınıfının düşmanlarına karşı zafer
kazandı.
Lenin
Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden partimizin birliğini gözümüz gibi
korumamızı istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emrini de onurla yerine
getireceğiz!
İşçi
sınıfının sırtındaki yük tahammül edilemeyecek ölçüde büyüktü. Emekçi halk, kendisine
acı ve elem veren ıstıraplar çekti. Çok eski zamanlardan beri köleler ve köle
sahipleri, serfler ve serf sahipleri, köylüler ve toprak sahipleri, işçiler ve
kapitalistler, ezilenler ve zalimler diye bölünmüş olan dünyada ülkelerin büyük
bir kısmı bu ayrım üzerine kuruludur. Emekçi halk, yüzyıllar boyunca onlarca,
hatta yüzlerce kez, zalimleri sırtlarından atmaya, kendi kaderinin efendisi
olmaya çabaladı. Ama her seferinde mağlup olup kötü duruma düşen emekçi halk,
sinesinde taşıdığı kırgınlık, aşağılanma, öfke ve çaresizlikle, selamete ermeyi umduğu o gizemli cennete gözlerini çevirerek, geri çekilmek zorunda
kaldı. Köleliğin zincirleri sağlam kaldı ya da eski zincirlerin yerini aynı
derecede ağır ve aşağılayıcı olan yenileri aldı. Bizim ülkemiz, ezilen ve haksızlığa
uğrayan emekçi kitlelerin, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin egemenliğini ortadan
kaldırıp, yerine işçi ve köylülerin egemenliğini geçirmeyi başardığı tek
ülkedir. Siz yoldaşların bildiği, artık tüm dünyanın da kabul ettiği üzere, bu
devasa mücadeleye Lenin Yoldaş ve partisi önderlik etmiştir. Lenin’in büyüklüğü,
her şeyden önce, Sovyetler Cumhuriyeti’ni kurarak, tüm dünyanın ezilen
kitlelerine kurtuluş umudunun yitip gitmediğini, toprak sahiplerinin ve
kapitalistlerin egemenliğinin kısa ömürlü olduğunu, emeğin ülkesinin ancak emekçi
insanların çabalarıyla kurulabileceğini, onun cennette değil, yeryüzünde
yaratılması gerektiğini göstermesinde yatmaktadır. Böylelikle Lenin, tüm dünya
işçi ve köylülerinin yüreklerini kurtuluş umuduyla ateşledi. Bu, Lenin’in
adının neden emekçi ve sömürülen kitlelerin en sevilen adı hâline geldiğini
açıklıyor.
Lenin
Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden proletarya diktatörlüğünü muhafaza edip
güçlendirmemizi istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emri de onurla yerine
getirmek için her şeyi yapacağız!
Ülkemizde
proletarya diktatörlüğü, işçilerle köylülerin ittifakı temelinde kurulmuştur. Sovyetler
Cumhuriyeti'nin ilk ve temel zemini budur. Böyle bir ittifak olmasaydı, işçiler
ve köylüler kapitalistleri ve toprak sahiplerini yenemezlerdi. Köylülerin desteği
olmasaydı, işçiler kapitalistleri yenemezlerdi. İşçilerin önderliği olmasaydı,
köylüler toprak sahiplerini yenemezlerdi. Ülkemizdeki iç savaşın tüm tarihi bunu
doğrulamaktadır. Ancak Sovyetler Cumhuriyeti’ni sağlamlaştırma mücadelesi
hiçbir şekilde sona ermedi; yalnızca yeni bir biçim aldı. Daha önce işçi ve
köylülerin ittifakı, Kolçak ve Denikin’e yönelik olduğu için askeri ittifak
biçimini alıyordu. Artık işçi ve köylülerin ittifakı, kent ile kır arasında,
işçiler ile köylüler arasında teşkil edilmiş ekonomik işbirliği biçimini
almalıdır, çünkü bu ittifak, tüccara ve kulaklara yöneliktir, amacı ise
köylülerle işçilerin birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamaktır. Biliyorsunuz
ki hiç kimse, bu ittifak konusunda Lenin Yoldaş kadar ısrarlı bir çalışma
yürütmedi.
Lenin
Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden işçi ve köylülerin ittifakını tüm gücümüzle
güçlendirmemizi istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emri de onurla yerine
getireceğiz!
Sovyetler
Cumhuriyeti’nin ikinci temeli, ülkemizin farklı milliyetlerinden emekçilerin
birliğidir. Ruslar ile Ukraynalılar, Başkurtlar ile Beyaz Rusyalılar, Gürcüler
ile Azeriler, Ermeniler ile Dağıstanlılar, Tatarlar ile Kırgızlar, Özbekler ile
Türkmenler aynı ölçüde proletarya diktatörlüğünün güçlendirilmesini dert
edinmektedirler. Proletarya diktatörlüğü, sadece bu halkları zincirlerden ve
baskıdan kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda bu halklar da kendi adlarına,
Sovyetler Cumhuriyeti’ne ve onların çıkarlarına olan yüce bağlılıklarıyla, ayrıca
fedakârlık yapmaya hazır oluşlarıyla, Sovyetler Cumhuriyeti’mizi işçi sınıfı
düşmanlarının entrikalarından ve saldırılarından kurtarıyor. Lenin Yoldaş, ülkemiz halklarının gönüllü birliğinin gerekliliğini,
Cumhuriyetler Birliği çerçevesinde kardeşçe işbirliğinin gerekliliğini bize işte bu nedenle yorulmadan vurguladı.
Lenin
Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden cumhuriyetlerin birliğini güçlendirip
büyütmemizi istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, bu emri de onurla yerine
getireceğiz!
Proletarya
diktatörlüğünün üçüncü temeli, Kızıl Ordu’muz ve Kızıl Donanma’mızdır. Lenin,
kapitalist devletlerden kazandığımız mühletin kısa sürebileceğini bize birçok
kez hatırlattı. Lenin bize, Kızıl Ordu’nun güçlendirilmesinin ve durumunun
iyileştirilmesinin partimizin en önemli görevlerinden biri olduğuna defalarca
işaret etti. Curzon’un ültimatomu ve Almanya’daki krizle bağlantılı olaylar[1], Lenin’in her zamanki gibi haklı olduğunu bir kez daha
doğruladı. O hâlde yoldaşlar, Kızıl Ordu’muzu ve Kızıl Donanma’mızı
güçlendirmek için hiçbir çabadan kaçınmayacağımıza söz verelim.
Ülkemiz,
burjuva devletler okyanusunun ortasında dev bir kaya kütlesi gibi duruyor. Dalgalar
ardı ardına dövüyor onu, ülkeyi suya batırıp süpürmekle tehdit ediyor. Ama o kaya, sarsılmaz bir şekilde duruyor. Peki onun gücü nereden geliyor? O güç, sadece ülkemizin
işçi ve köylülerin ittifakını temel alıyor oluşu, özgür milliyetlerin birliğini
bünyesinde barındırması, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanma’nın güçlü kolları
tarafından korunması gerçeğinden kaynaklanmıyor. Ülkemizin gücü, sağlamlığı ve
dayanıklılığı, tüm dünyadaki işçi ve köylülerin yüreklerinde bulduğu derin sevgi ve şaşmaz destekten kaynaklanıyor. Tüm dünyanın işçileri ve köylüleri,
Sovyetler Cumhuriyeti’ni, Lenin yoldaşın hedefini bilen eliyle düşman kampına fırlattığı
ok, baskı ve sömürüden kurtuluş umutlarının sağlam direği ve kurtuluş yolunu
gösteren güvenilir bir fener olarak korumak istiyorlar. Onu korumak istiyorlar,
dolayısıyla, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin onu yok etmesine izin
vermeyecekler. Gücümüzün kaynağı, tam da burası. Bütün ülkelerin emekçi
halklarının gücü buradan kaynaklanıyor. Dünyanın her yerinde burjuvazinin
zayıflığının sebebini de burada aramak gerekiyor.
Lenin,
hiçbir zaman Sovyetler Cumhuriyeti’ni başlı başına bir amaç olarak görmedi. O,
bunu her zaman Batı ve Doğu ülkelerindeki devrimci hareketin güçlendirilmesi
için gereken, tüm dünya emekçilerinin kapitalizme karşı zaferini
kolaylaştıracak temel bir halka olarak gördü. Lenin, hem uluslararası açıdan
hem de Sovyetler Cumhuriyeti’nin korunması açısından tek doğru anlayışın bu “temel
halka” anlayışı olduğunu biliyordu. Lenin, tek başına bu anlayışın tüm
dünyadaki emekçi halkların yüreklerini, kurtuluşları için belirleyici
mücadeleler verme kararlılığıyla ateşleyebileceğini biliyordu. Bu nedenle,
proletarya diktatörlüğünün kuruluşunun hemen ertesi günü, proletaryaya önderlik
eden dahilerin en büyüğü olarak Lenin, işçi enternasyonalinin temelini attı. Bu
nedenle, tüm dünyadaki emekçi halkların, yani Komünist Enternasyonal’in
birliğini büyütüp güçlendirmekten asla yorulmadı.
Son
birkaç gün içerisinde yüzbinlerce emekçinin Lenin Yoldaş’ın cenazesine yaptığı
ziyarete hepiniz tanık oldunuz. Çok geçmeden milyonlarca emekçinin
temsilcilerinin Lenin Yoldaş’ın mezarını ziyaret ettiğini göreceksiniz. Milyonların
temsilcilerinin, dünyanın her yerinden yüz milyonlarca temsilcinin onları takip
edeceğinden ve Lenin’in yalnızca Rus proletaryasının değil, yalnızca Avrupalı işçilerin
değil, yalnızca sömürge Doğu’nun değil, dünyanın tüm emekçi halklarının lideri
olduğuna tanıklık edeceksiniz.
Lenin
Yoldaş aramızdan ayrılırken, bizden Komünist Enternasyonal’in ilkelerine sadık
kalmamızı istedi. Sana söz Lenin Yoldaş, tüm dünya işçilerinin birliğini ifade
eden Komünist Enternasyonal’i büyütüp güçlendirmek için ömrümüz boyunca
çabalayacağız!
J. V. Stalin
30
Ocak 1924
Kaynak
Dipnot:
[1] Burada 1923’te Almanya’da yaşanan ekonomik ve politik krize atıfta bulunuluyor.
Saksonya ve Turingiya’da işçi hükümetlerinin kurulması neticesinde ülke
genelinde kitlesel bir devrimci hareket açığa çıktı, Hamburg’da silâhlı
ayaklanma başladı. Ülkedeki devrimci hareketin ezilmesi sonrası Avrupa
genelinde burjuva gericiliği iyice yoğunlaşıp güçlendi, ayrıca Sovyet
Cumhuriyeti’ne müdahale ihtimali daha da arttı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder