Haziran
1970’te, Ürdün’deki Batı destekli rejimin ülkede bulunan Filistinli mülteci
kamplarını bombalamasının ardından Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Genel
Sekreteri Corc Habeş liderliğinde, İsrail’in başlıca destekçileri ABD, Batı
Almanya ve İngiltere vatandaşlarından oluşan bir grubu başkent Amman’daki iki
otelde rehin aldı.
Rehinelerin
serbest bırakılması karşılığında FHKC, bombardımanın sona ermesini ve Filistin
direniş hareketinin tüm taleplerinin karşılanmasını talep etti. Rehineler
birkaç gün sonra, 12 Haziran 1970’te güvenli bir şekilde serbest bırakılmadan
kısa bir süre önce Habeş, Amman’daki Ürdün Intercontinental Oteli’nde onlara
hitap etti ve grubun eylemlerini Filistin devrimci perspektifinden nazik bir
dille izah etti.
Habeş’in
aşağıda tamamı yayımlanan sözlerine, özellikle Filistin davasına sempati duyan,
fakat Filistinliler dövüşmeye cesaret ettiklerinde dayanışmalarında tereddütler
yaşayanlarca dikkatle kulak verilmelidir. Son dönemde Gazze’de FHKC’nin de
içinde yer aldığı birleşik gruplar tarafından başlatılan eşi benzeri görülmemiş
silâhlı direniş, Habeş’in gayet bir şekilde tarif ettiği bağlam dâhilinde
anlaşılmalıdır.
“Halkımız 22 yıldır haklarının iade edilmesini bekliyor
ama hiçbir şey olmadı. […] 22 yıl
süren zulmün, insanlık dışı muamelelerin, kimsenin bizi umursamadığı kamplarda
geçen hayatın ardından devrimimizi korumaya sonuna kadar hakkımız olduğunu
düşünüyoruz.”
Mesajında
ısrarla dile getirdiği hususlar, Habeş’in dediği gibi 22 değil, 75 yıl boyunca
sefil koşullarda yaşayan ve eli kolu bağlı bir kurban olmaya sürekli olarak
karşı çıkan Filistinliler için, aradan elli yıldan fazla bir zaman geçmiş
olmasına karşın, hâlen daha somut ve canlı.
* * *
Yaptığımız şeyi neden yaptığımızı size açıklamanın
görevim olduğunu düşünüyorum. Elbette, liberal bir bakış açısıyla baktığımızda,
yaşananlar için üzgün olduğumu belirtmeliyim. Son iki üç gündür size kimi
sıkıntılar yaşattığımız için özür dilerim. Fakat bunu bir kenara bırakarak,
yaptığımız şeyi neden yaptığımızı anlayacağınızı, en azından anlamaya
çalışacağınızı umuyorum.
Belki bizim bakış açımızı anlamak sizin için zor olabilir. Farklı koşullarda yaşayan insanlar farklı şekillerde düşünürler. Aynı şekilde düşünemezler.
Filistin halkı
olarak bizi ve düşünce tarzımızı uzun yıllardır yaşadığımız koşullar
şekillendirdi. Buna engel olamayız. Çok temel bir gerçeği bildiğinizde düşünce
tarzımızı anlayabilirsiniz. Biz Filistinliler, 22 yıldır, son 22 yıldır kamplarda
ve çadırlarda yaşıyoruz. Ülkemizden, evlerimizden, topraklarımızdan sürüldük,
koyun gibi sürüldük ve burada mülteci kamplarında insanlık dışı koşullara maruz
bırakıldık.
Halkımız,
22 yıldır haklarının iade edilmesini bekliyor ama hiçbir şey olmadı. Üç yıl
önce koşullar elverişli hâle geldi ve böylece halkımız, davasını savunmak için
ele silâh alma imkânı buldu, haklarını geri almak, ülkelerine geri dönmek ve
ülkelerini özgürleştirmek için savaşmaya başladı. 22 yıl süren zulmün, insanlık
dışı muamelelerin, kimsenin bizi umursamadığı kamplarda geçen hayatın ardından
devrimimizi korumaya sonuna kadar hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Devrimimiz,
bizim ahlak yasamızdır.
Devrimimizi
kurtaran, devrimimize yardımcı olan, devrimimizi koruyan şey doğrudur, çok
doğru, çok onurlu, çok asil ve çok güzeldir, çünkü devrimimiz adalet demektir,
evlerimizi geri almak demektir, ülkemizi geri almak demektir ki bu çok adil ve
asil bir amaçtır. Bu noktayı göz önünde bulundurmalısınız. Eğer bizimle şu ya
da bu şekilde işbirliği yapmak istiyorsanız, bizim bakış açımızı anlamaya
çalışın.
Sabah uyanıp bir fincan sütlü neskafe içmiyoruz ve
sonra aynanın karşısında yarım saatimizi İsviçre’ye uçmayı ya da bu ülkede bir
ay, öbür ülkede başka bir ay geçirmeyi düşünerek geçirmiyoruz. Amerika ve
İngiltere’de sizin sahip olduğunuz binlerce ya da milyonlarca dolara sahip
değiliz. Her gün kamplarda yaşıyoruz. Eşlerimiz sabah saat 10’da mı,
12’de mi yoksa öğleden sonra saat 3’te mi geleceği belli olmayan suyu bekliyor.
Sizin gibi sakin olamayız. Sizin düşündüğünüz gibi düşünemiyoruz. Sizin gibi sakin olamayız. Sizin düşündüğünüz gibi
düşünemiyoruz.
Bu koşullarda bir, iki ya da üç gün yaşamadık. Bir
hafta değil, iki hafta değil, üç hafta değil. Bir yıl değil, iki yıl değil, tam
22 yıl boyunca o çileyi çektik.
İçinizden herhangi biri bu kamplara gelip bir iki
hafta kalsa sarsılır. Etkisinden kurtulamaz. Yaşayacağı koşullardan bağımsız
olarak düşünemez ve işlerini halledemez.
Üç
yıl önce devrimimiz başladığında, devrimimizi vurmak için pek çok girişim
planlandı. Aslında sizin de çok iyi bildiğiniz tarih olan 1967 Haziran’ından
sonra tüm askeri örgütler yola koyuldular ve gözlerini işgal atındaki
topraklara diktiler. Fakat devrim devam ederken, düşmanlarımız olan pek çok güç
bu devrimi yenmek için pek çok plan yaptı. Amerika bize karşı. Biz bunu çok iyi
biliyoruz. Bu gerçeği iliklerimize kadar hissediyoruz. Bize karşı olduğunu
geçen yıl Amerikan savaş uçağı Phantom’ların düşmana sunduğu yardım sayesinde
gayet iyi anladık. Amerika, devrimimize karşı. Devrimimizi ezmek için
çalışıyor. Ürdün ve Lübnan’daki gerici rejimler üzerinden devrimimizi ezmek
için uğraşıyor. Amerika 4 Kasım 1968’de devrimi ezmeye çalıştı.
Buna
rağmen biz buradaki eylemlerde asıl hedefimiz işgal altındaki topraklardı. Devrimi
ezmek için çabayı 4 Kasım 1968’de ortaya koydular. İkinci girişim dört ay önceydi,
10 Şubat’ta ve geçen hafta boyunca ortaya konulan girişimse üçüncüsüydü.
Düşman
aslında her gün bizi ezmek için uğraşıyor. Bu bahsini ettiğim tarihler sadece ortaya
koydukları çabanın zirveye ulaştığı, belirli bir seviyeye geldiği momentler. Her
seferinde insan kaybediyoruz, kan kaybediyoruz, kurbanlar veriyoruz. 10
Şubat’ta en az elli kadar kayıp verdik.
Gerici
rejimin devrimi parçalamaya yönelik bu üçüncü girişimi konusunda şu söylenmeli:
burada Ürdün’de yaşayan insanlar gayet iyi biliyor ki çatışma sürecini gerici
rejim başlattı. Ürdün’de yaşayan herkes bunu çok iyi biliyor. Devrimimizi
yalanlar üzerine kuramayız. Ben, burada gerçeklerden bahsediyorum.
Geçen
Cumartesi günü burada, Amman’da bir olay yaşandı. Pazar günü Zerka’da bir olay
oldu ve ardından olaylar alevlendi. Bu kez, açık konuşmak gerekirse, bu
girişimin, en azından kendi bakış açılarına göre, son girişim olduğunu düşündük.
Demek istediğim, bu kez fedakarlıklar ne düzeyde olursa olsun devrimi
parçalamaya kararlı olduklarını anladık.
Çekilen
tüm acıları, onca zulmü, halkımızı ve içinde yaşadığı koşulları, dünyanın
davamıza bakarken geliştirdiği görüşteki soğukluğu anımsayınca onların bizi
ezmesine izin vermeyeceğimizi gördük. Kendimizi ve devrimimizi her yol ve
araçla savunacağız. Çünkü, tam da size dediğim gibi, devrimimiz bizim ahlak
yasamızdır. Devrimimizi koruyan her şey doğru olacaktır. Bizim düşünce tarzımız
budur. Bu sebeple kazanmamız gerektiğine karar vererek karşı planlar yaptık.
Bu
plandaki maddelerden biri de burada yaşananlardı. Burada gerici rejime,
Amerika’ya ve tüm güçlere baskı yapma hakkımız olduğunu ve bunun elimizde bir
koz olacağını düşündük. Çok açık konuşuyorum ve açık konuşmak zorundayım ve
size bir şey söylemek zorundayım. Biz gerçekten kararlıydık. Şaka yapmıyorduk.
İşler
ve koşullar olması gerektiği gibi gittiği için çok mutluyum çünkü, açık söylemek
gerekirse, bizi kamplarda ezmeleri durumunda, tüm bu binayı ve Philadelphia’yı
[Otel] havaya uçurmaya tümüyle kararlıydık. Bunu yapmaya gerçekten kararlıydık:
Neden mi? Çünkü bizi burada Amman’da ezseler bile devrimimizin devam edeceğini
biliyoruz ve hükümetlerinizin şu andan itibaren Cephe’nin söylediği her sözün
arkasında duracağını bilmesini istiyoruz.
Bu
oteli ve Philadelphia Oteli’ni tek bir şartla ve tek bir durumda havaya
uçurmaya karar vermiştik. Sinirlerimize hâkim olmak için çok istekliydik.
Sinirlerimize hâkim olmak için çok istekliydik. Onlar tanklarıyla, toplarıyla,
uçaklarıyla bizi ezmeye fazlasıyla kararlıydılar. Siz bizim halkımızdan daha
iyi değilsiniz. Son olaylarda 500 civarında kayıp vardı ki bu, oldukça düşük,
asgari düzeyde bir sayı.
Dün
sadece bir hastaneye uğrayabildim, orada doktorlar hastanede 280 yaralı, 60 ölü
olduğunu söylediler. Ölenlerin her biri savaşçıydı.
Bayanlar
ve baylar,
Köşeye
sıkıştırılmadığımız ve koşulların bu yönde gelişmesi halinde yapmaya kararlı
olduğumuz her şeyi yapmak zorunda bırakılmadığımız için şimdi kendimi çok
rahatlamış hissediyorum.
Liberal
düşünce tarzını biliyorum. Hem de çok iyi biliyorum. Sizi ikna etmenin ne kadar
zor olacağını da biliyorum. Bazılarınızın şu anda şöyle diyeceğini biliyorum: “Bu
koşullarla benim ne alakam var? Bu çok adaletsiz, çok haksız, kaba ve
bencilce.” Pekâlâ.
Esasen
insanların düşünce tarzlarını ve ahlak kurallarını içinde yaşadıkları koşullar belirler.
Cephe’nin
himayesinde otelde bulunduğunuz süre boyunca size en iyi şekilde muamele
edilmesini sağlamak için elimizden gelenin en iyisini yaptık. Umarız başarılı
olmuşuzdur.
Neticede
hayatımızda ilk kez otel işletiyoruz. Adamlarımızın savaşmayı çok iyi
bildiklerinden eminim, ama oteli yönetme konusunda ne kadar iyilerdi, bilmiyorum.
Ama talimatlar çok açıktı. Umarım bunda başarılı olmuşlardır. Sinirlerimize hâkim
olarak size her zaman yardımcı olduğumuzu düşünüyorum. Önceki gün Vahdet Kampı
yarım saatten fazla bombalandı. Herhangi biriniz Vahdet Kampı’na gidebilir, saldırıdan
etkilenen yerleri görebilirsiniz. Böyle bir zamanda insanın aklına infaz
etmenin gelmesi gayet doğal aslında. Ama gene de bizim sinirlerimize çok iyi hâkim
olduğumuzu söylemeliyim.
Bayanlar
ve baylar,
İngilizcemin kusuruna bakmayın. Kişisel olarak sizden
özür dilediğimi söylememe izin verin. Üç ya da dört gün boyunca yaşadığınız
sıkıntılar için özür dilerim. Fakat
devrimci bir bakış açısıyla, yaptığımız şeyi yapmaya çok ama çok hakkımız
olduğunu düşünüyoruz, böyle düşünmeye de devam edeceğiz.
Corç Habeş
12 Haziran 1970
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder