Seçim arifesinde yoğun politik
gündemden bir nebze uzaklaştırmak için kaleme aldığım bir komedi filmi ile
ilgili bir yazı sunmak istemiştim. Ne kadar çabalasam da başaramamış
olabilirim.
Leonid Zorin’in tiyatro oyunundan
uyarlanan filminin adını koymayı okuyuculara bırakıyorum. 1979’da gösterime giren
komedi filmi, sinema tarihinde adını duyurmuş bir yapım değildir aslında. Benzer
olayların gerçekleşmesinin mümkün olmayacağı düşünülerek komedi kategorisinde
değerlendirilmişse de filmdeki olayların gerçekleşmesi, oldukça trajikomik olur(du).
Dikkat çekebilmesi için üzerinden yıllar geçmesi ve hatta çekildiğinden farklı
bir coğrafyada izlenmesi gerekmiştir belki de, kim bilir? İngilizce başlığı Kind
Men ya da Good Souls olan filmin orijinal adı Добряки; İyiler, İyi
olanlar, İyi İnsanlar, Nazik İnsanlar, İyi Niyetliler, Naif İnsanlar, İyi Huylu
İnsanlar olarak çevrilebilir.
Filmin başında zor günler geçirdiği her hâlinden belli olan Gordei Petroviç Kabaçkov, Korint düzeni sütunlarının altından geçerek Antik Kültürler Enstitüsü binasına girip artık kötü talihini çevirmek istemektedir. Enstitü içindeki bir kapının önünde endişe ile beklerken aralarında husumet bulunduğu anlaşılan Luşkin’in sataşmasına bitkinlikle karşılık verir. Luşkin, Gordei’nin teziyle dalga geçerek, gerçekten Telemakhus ile telgraf arasındaki farkı bilip bilmediğini sorar.
Enstitü üyelerinin kendi aralarında Homeros’un
İlyada’sını ezberden okudukları görülmektedir. Enstitü müdürü Grebeşkov,
Homeros’un dâhi ve naif olmasını övmektedir. Dâhilerin daima naif olmasına rağmen
her naif insanın dâhi olamadığını iddia eder. Film biraz da bunun üzerine
kuruludur aslında.
Yakın bir zaman sonra Kabaçkov’un tez
savunması vardır ve enstitü üyesi olabilmesi bu savunmanın kabul edilmesine
bağlıdır. Maalesef, Luşkin’in hakkı vardır ki Kabaçkov gerçekten de enstitü
üyesi olabilecek bilgi ve birikime sahip değildir. Müdürün sekreteri aynı zamanda
Kabaçkov’un kız arkadaşı olan Nadejda Pavlovna, beklediği ilgiyi görememesine
karşın hep Kabaçkov’un yanında olmaya devam eder. Tezinin kabul edilip enstitü
üyesi olabilmesi diğer üyelerin oylarına bağlıdır. Kabaçkov kendisini öyle
inandırmıştır ki oylamayı kaybetmesinin ancak Luşkin’in komploları yüzünden
olabileceğini düşünmektedir ya da kaybedişini bu zemine oturtmak istemektedir
aklınca. Oysa ki azılı düşmanı Luşkin’in enstitüde oy hakkı bulunmamaktadır.
Oylama konusunda Kabaçkov, sadece
enstitü özelinde değil, ülkedeki bütün gizli oylamalara da karşıdır aynı
zamanda. Ona göre, enstitüde yapılan gizli oylama yerine onun da bulunduğu bir
ortamda kimse ona karşı oy kullanmaya cesaret edemeyecektir. Bütün Sovyet halkı,
tüm oylamalarını açık yüreklilikle açıktan yapmalıdır. Öteki türlüsü entrikadan
başka bir şey değildir. Nadejda’nın da dediği gibi: Ne asil fikirler bunlar!?
Enstitüye kapağı atabilmesi için on
dokuz üyeyi tek tek ikna etmesi gerekmektedir. Ama nasıl? Bu “naif” insanları
ikna etmek için en iyi yöntem mağdur edebiyatıdır Gordei’ye göre. Saçmalıklarla
dolu teziyle on dokuz ret oyu alacağı aşikardır. Bundan dolayı, beylik laflarla
karşısında durduğu gizli oylamayı kendi lehine çevirebilmeyi amaçlar. Yıllardır
bu aşamaya gelmek için çok çalıştığını ve en azından bir kabul oyuyla gururunun
kırılmaktan kurtulacağı, yaşamaya devam edebileceği savını tek tek kurul
üyelerine giderek anlatır. Dil döker, yalvarır, ağlar, yalan da söyler. Bir
üyeye annesiz babasız bir çocuk olarak yetimhanede büyüdüğünden bahseder. Bir diğer
üyeyle görüşmesinde ceplerinden düzinelerce ilaç çıkarır, çünkü ilaçlarla
ayakta durmaya çalışan bir gariban görüntüsü verir. Şahsen bulamadıklarına
telefonlar açarak anlatır derdini. Enstitü müdürüneyse farklı bir yöntemle
yaklaşır. Biricik kızının sözünden çıkmayan müdürün kızıyla iletişim kurarak
durumunu anlatır, böylece babasına tesir etmesini sağlamayı hedefler.
Gordei kurul
üyelerinden birine 1 oy için yalvarırken
Sonunda tezinin savunmasını yapar. Sonuç:
Tam bir fiyasko, Kabaçkov için değil, akademi dünyası açısından bir fiyasko. “Nasıl
olsa diğerleri ret oyu verir” düşüncesiyle kabul oyu veren üyeler sayesinde
enstitüye kabul edilir Kabaçkov. Liyakatsiz atamalar, adrese teslim akademik
kadro ilanları gibi “iyi niyet”ten uzak uygulamalarla karşılaştırıldığında bu
“naif” insanların hatası bir yere kadar anlaşılabilir gelmektedir. Yine de
kendilerini utanç verici bir duruma düşürdüklerinin farkındadırlar enstitü üyeleri.
Tek ümitleri, bu tezin enstitüleri tarafından kabul edildiğinin başka akademik
çevrelerce duyulmamasıdır. “Zaten burada fazla barınamaz” diye düşündükleri
Kabakoviç’in artık Aşil tendomunun Herkül’e ait olmadığının farkına varmasını
olumlu bir gelişme olduğunu dile getirerek arkasından gülerler.
Gordei Kurul üyeleri
önünde
Hak Edilmeyen Başarı
Gordei Kabaçkov artık istediği mevkiye
kavuşmuş, rahata ermiştir. Öte yandan durmaya hiç niyeti yoktur. Yavaş yavaş
Nadejda’dan da uzaklaşarak müdürün kızı İraida Yaroslavna ile yakınlaşmaya
başlar. İraida’nın bu cahil, incelikten anlamayan adamdan etkilenmesinin sebebi,
Gordei’nin hırsı gibi görünmektedir. Hak ettiği yere ulaşmak için çok
çalışmaktan gelen bir hırs değildir bu. İstediği yere ulaşmak için ne
gerekiyorsa yapabilecek olmasından gelen bir hırstır. Bunun farkına vardığımız
bir sahnedeki diyalogda Gordei’ye araba sürmesini istediğini söyler. Gordei
araba sürmeyi denediğini, fakat ona ehliyet vermediklerini belirterek karşılık
verir. Fakat ehliyet verilmez, alınır diye cevaplar İraida.
Ara sıra gizemli tebrik kartları alır
Kabaçkov. Mitofan Tihidonski tarafından gönderilen tebrik kartlarının
Gordei’nin kendisi tarafından gönderildiği de düşünülür. İlk duyulduğunda
Mitofan’ın soyadı uydurma izlenimi veriyor. (Ти́хий Дон) Tihidon; Mihail
Şolohov’un 1928’de yayınlanan ünlü romanı Durgun Akardı Don (Tam
çevirisi: Sessiz Don) demektir. Filmle ilgisi olmasa da mutlaka okunması gereken
bir seridir. Sovyetler Birliği’nde devrim sonrası daha öncesinde hiç
kullanılmayan yeni sosyal ve politik hayata uygun yeni isimler verilmeye
başlandı. Çok ilginç gelebilecek diğer isimlerden bazılarına 25 Aralık 2017
tarihli günlük Evrensel gazetesinde “Adını Devrimden Alanlar” yazısında
ulaşılabilir. [Oğuzhan Aykut Ekşioğlu, Evrensel]
Enstitü üyeleri arasında iki fikir hâkimdir,
biri Kabaçkov’un ne olursa olsun ayrılması, diğeri ise onu kontrol altında tutarak
kurumun zarar görmesinin engellenmesidir. Üyeler Kabaçkov’u ayrılması, belki
şansını başka bir yerde denemesi için ikna etmeye çalışsalar da başarılı
olamazlar. Kabaçkov, beklenenin aksine koltuğu kapıp yan gelip yatmaz. İntihallerle
dolu veya asistanlarına hazırlatılıp kendilerine mâl edilen tezler/makalelerle gündeme
gelen bugünün bazı akademisyenleri gibi yapmasa da bilimsellikten uzak
makaleler yayınlamaya devam eder. Dehşete düşen enstitü üyeleri, kurumun
itibarının sarsılmasından da korkarak, en azından sessiz bir akademik hayat
sürmesi için yalvarırlar. Kabaçkov, makalelerinin durumunun farkındadır.
Enstitüye bilimsel yollardan faydalı olması mümkün değilse yönetim kariyerine
yönelmesinin herkes için daha iyi olabileceğini söyleyerek müdür yardımcılığı
görevine talip olur. Bu cüretkâr önerisini, organizasyonel işlerle meşgul olup
“bilimsel” çalışmalardan uzak kalır düşüncesiyle çaresizce kabul etmek zorunda
kalır naif üyeler. Güce ve hırsa düşkün İraida artık tapmaktadır Kabaçkov’a.
Kabaçkov da çoktan hayatından çıkarmıştır sekreter Nadejda Pavlovna’yı.
Hak Edilmeyen Mevki
Kızı İraida’yla evlenmeyi planlayan
Kabaçkov ile akrabalık bağından dolayı artık müdürlük yapmasının etik
olmayacağına karar veren Grebeşkov, yine bir naiflik yaparak müdürlükten istifa
eder. Böylece yerine vekaleten müdür olarak müdür yardımcısı sıfatıyla Kabaçkov
geçer. İşte enstitüdeki tüm yetki; mağduriyetini kullanarak yola çıkan üyelerin
iyi niyetini suistimal eden işinin ehli olmayan bir cahile bu şekilde sunulmuş
olur. Bugün hali hazırda demokratik olmayan üniversitelerin üstüne bir de
akademik hayata darbe olarak nitelendirilebilecek kayyumlarla yönetilmesine
benzer açıktan bir saldırı değildir bu. Aksine umulmayan, üstelik arkasını
siyasi bir erke dayamamış, kaybedecek bir şeyi olmayan bir adamın kazanma oranı
düşük olan bir kumarda kazanmasıdır.
Muharebe kazanmış komutan edasıyla
enstitüye giren Kabaçkov, arkasında her talimatını not alan bir çalışanla
işlere el atar. O yalvaran, ağlayan zor durumdaki yetim bambaşka biridir artık.
Çünkü güç ondadır. İlk el attığı işlerse halı, duvar, eşyaların yerleri gibi
“Kusura bakmayın ama müdürümüz neden böyle boş boş işlerle uğraşıyor?”
dedirtecek dekorasyon işleridir. Daha sonra müfredata da el atar, sonuçta
yönetici koltuğundaki tek adam odur. “Antik Yunanistan’daki mitlerin ideolojik
temeli” dersinde “temel” hariç diğer hiçbir kelimeyi beğenmez. (Neyse ki
oradaki “temel” inşaat temeli değildir.) Enstitüde yıllarca ders vermiş
akademisyene “Felsefeyi bir kenara bırakıp antik dünyadaki diğer insanları
anlatın bence” diyecek kadar konulardan uzak ve hadsizdir. Eski sevgilisiyle
çalışmak istemediği için Nadejda’nın işine son verecek kadar vefasızdır.
Gordei Kabaçkov müdür
koltuğunda
Trenle Gelen Beklenmedik Misafir
Luşkin haricinde herkes için
beklenmeyen bu misafir, Luşkin tarafından bu beladan kurtulmak için
çağrılmıştır. Trenle seyahat etmeyi seçen misafirin kompartımanında kendisinin
dışında seyahat eden birçok piyoner bulunmaktadır. (Piyonerler, 1922’den beri
SSCB’de faaliyet gösteren kitlesel bir çocuk örgütüdür. Sloganı “Daima hazır!”
olan piyonerlerin faaliyetlerini ve organizasyonel yapısını mutlaka
araştırmanızı tavsiye ederim.) Misafirle bir bağı olmasalar da kurtuluşun
gençlikle bir ilgisi olmalı. Sonunda bu davetsiz misafir, soluğu Gordei
Kabaçkov’un evinde alır. Kabaçkov’u tebrik edip ulaştığı mevkiye hayran
olduğunu açıkladıktan sonra “Demek ki bir de diploman olsa nerelere
gelebilirdin?” diye bağlar. Luşkin’in davet ettiği Mitofan Tihidonski, Gordei
ile çocukluk arkadaşı olduklarını ve aynı gün okuldan atıldıklarını çoktan
anlatmıştır Luşkin’e. Foyası meydana çıkan diplomasız Kabaçkov çareyi kaçmakta
bulur. Mitofan, durumu diğer kurul üyelerine anlattığında hâlâ içlerinde
Gordei’ye acıyanlar olur. “Anne-baba sevgisinden uzak büyüyen zavallı adam”
derler bu dolandırıcıya.
Sonrasında enstitü üyeleri, kendilerini
Kabaçkov’dan kurtaran adama borçlu hissederler, “Söyle, senin için ne
yapabiliriz Mitofan?” İsteyebileceği pek bir şey olmadığını söyleyen Mitofan,
çocukluğundan beri bilim dünyasının içinde olmayı hayal ettiğinden bahseder.
Üyelerden birinin “Bilimi sevmek gerçekten ulvi bir şeydir” sözleri ve
Mitofan’ın hırsla parlayan gözleri ile biter film. Tüm hatalarından ders
çıkardılar mı bu iyi insanlar, yoksa ipleri bir şarlatandan alıp başka
şarlatanda mı verdiler bilinmez…
Sovyetler Birliği’nde devlet
okulları ve üniversiteler aracılığıyla tüm insanlara sağlanan eğitim, anayasal bir hak
olarak güvence altına alınmıştı. Öte yandan kapitalist kampın diline pelesenk
olmuş propagandalardan birisi de Sovyetler Birliği’nin bürokratik engellerle
dolu, hantal bir işleyişinin olduğuydu. Her ne kadar eleştiriler abartılı olsa
da filmde olduğu gibi bir olayın olması olası görünmemektedir. Diplomanız
olmadan ne bir enstitüye girebilirsiniz ne oraya müdür olabilirsiniz ne de
başkan! Kabaçkov’un sahte diploma hazırlayıp başvuruda onu teslim ettiği düşünülebilir.
Sonuçta ilk başvurusu ve Enstitü’yle tanışmasını görmüyoruz seyirci olarak.
Yine de muhtemelen teyit amaçlı diplomayı veren okula resmi bir yazıyla
soruluyordu. Bilgisayar gibi bilgi işleme teknolojilerinin günlük alanda ve
resmi evraklarda henüz kullanılmamasının bir sonucu olarak, bu işlemlerin uzaması
bürokratik engeller olarak görülebilir.
Bugün yeni alınan diplomaların (mezun
belgesinin) e-devlet aracılığıyla sorgulanması saniyeler almaktadır. Eski
diplomalar ise üniversitelerin arşivinden ve resmi kayıtlardan sorgulanabilir.
Buna rağmen diplomasız doktorlar ameliyata girebiliyor, sahte ofis açan
psikolog, diş hekimi haberlerini sürekli duyuyoruz. Sahte diploma satan bol
miktarda internet sitesi mevcut. Duvarda çerçeve içinde yaldızlı kaşesiyle hem
müşterilerin gözünü boyamak hem de güzel bir dekoratif eşya niyetiyle satın
alınıyorlar. Niteliksiz eğitim sonucunda gerçek diplomanın da güven vermekte
zorlandığı günleri yaşıyoruz.
Film boyunca Kabaçkov, gerekli gördüğü
yerlerde ne kadar kibarlaşmaya çalışsa da beceremiyor, eğreti duruyor üzerinde.
Gücü eline geçirdiğindeyse artık ihtiyaç bile duymuyor buna. Gizlemeye
çalıştığı kabalığı, sığ üslubu daha da çok gün yüzüne çıkıyor. Özellikle yemek
yerken canavarlaştığına tanık oluyoruz. Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar
yiyor âdeta.
Kabaçkov yemek yerken
Antik Kültürler Enstitüsü demişken
İstanbul Rus Arkeoloji Enstitüsü’ne de kısaca değinmeden geçmemek lazım.
1895-1914 arasında faaliyet gösteren Enstitü, çağdaşı olan diğer Avrupalı
ülkelerin Osmanlı’daki Arkeoloji enstitülerinden farklı olarak Yunanistan’da
değil İstanbul’da kurulmuştur. Bunda
Rusya İmparatorluğu’nun üçüncü Roma olmasının ve Ortodoks Hristiyanlığın etkisi
bulunmaktadır. Şu anda sadece bilgi tabelası bulunan Enstitü, Beyoğlu Sakız Ağacı
(Yeni adıyla Atıf Yılmaz) sokakta numara 21’deydi. Eskiden Enstitü’nün
bulunduğu yere gidenler, bugün belediye tarafından asılan bilgilendirme
tabelasını görebilirler.
Film, 2020 yılında film Mosfilm
stüdyosu tarafından 4K çözünürlükte restore edilmiştir. Film müzikleri olarak
Verdi’nin eserleri kullanılmıştır. Yazarı Zorin, 1924 Bakü doğumludur.
Azerbaycan Üniversitesi ve Moskova Maksim Gorki Edebiyat Üniversitesi’nde
eğitim görmüştür. Öykülerinden ve oyunlarından uyarlanan başka filmler de
bulunmaktadır.
Yönetmen Karen Şahnazarov’un, soyu
Karabağ Melikliklerinden Melik Şahnazaryan ailesine dayanır. Ayrıca, babası
Gorbaçov’un sadık politikacılarından George Şahnazarov’un oğludur. Aile
bağlarının ve yönetmenliğinin yanı sıra bugünkü siyasi tutumu ile de gündeme
gelmiştir. İlk yönetmenlik deneyimlerinden olan (yazarlığını da yapmadığı) bu
filmde politik ögelerin, gönderme ya da metaforların pek bulunmaması sebebiyle
günümüzdeki politik tutumunu başka filmleri ile ilgili yazılarda değinmek daha
doğru olacaktır. Sinemacılığı ile ilgiliyse 1988’den itibaren Mosfilm
stüdyolarının genel müdürü olduğunu ve başta kendi filmleri olmak üzere bir çok
Mosfilm filminin restorasyonunu ve dijital platformlarda yayınlanmasını
sağladığını belirtmeliyim.
Oğuzhan Aykut Ekşioğlu
26 Nisan 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder