Pages

27 Nisan 2023

Mağduriyetten Mutlakiyete

Seçim arifesinde yoğun politik gündemden bir nebze uzaklaştırmak için kaleme aldığım bir komedi filmi ile ilgili bir yazı sunmak istemiştim. Ne kadar çabalasam da başaramamış olabilirim.

Leonid Zorin’in tiyatro oyunundan uyarlanan filminin adını koymayı okuyuculara bırakıyorum. 1979’da gösterime giren komedi filmi, sinema tarihinde adını duyurmuş bir yapım değildir aslında. Benzer olayların gerçekleşmesinin mümkün olmayacağı düşünülerek komedi kategorisinde değerlendirilmişse de filmdeki olayların gerçekleşmesi, oldukça trajikomik olur(du). Dikkat çekebilmesi için üzerinden yıllar geçmesi ve hatta çekildiğinden farklı bir coğrafyada izlenmesi gerekmiştir belki de, kim bilir? İngilizce başlığı Kind Men ya da Good Souls olan filmin orijinal adı Добряки; İyiler, İyi olanlar, İyi İnsanlar, Nazik İnsanlar, İyi Niyetliler, Naif İnsanlar, İyi Huylu İnsanlar olarak çevrilebilir.

Filmin başında zor günler geçirdiği her hâlinden belli olan Gordei Petroviç Kabaçkov, Korint düzeni sütunlarının altından geçerek Antik Kültürler Enstitüsü binasına girip artık kötü talihini çevirmek istemektedir. Enstitü içindeki bir kapının önünde endişe ile beklerken aralarında husumet bulunduğu anlaşılan Luşkin’in sataşmasına bitkinlikle karşılık verir. Luşkin, Gordei’nin teziyle dalga geçerek, gerçekten Telemakhus ile telgraf arasındaki farkı bilip bilmediğini sorar.

Enstitü üyelerinin kendi aralarında Homeros’un İlyada’sını ezberden okudukları görülmektedir. Enstitü müdürü Grebeşkov, Homeros’un dâhi ve naif olmasını övmektedir. Dâhilerin daima naif olmasına rağmen her naif insanın dâhi olamadığını iddia eder. Film biraz da bunun üzerine kuruludur aslında.

Yakın bir zaman sonra Kabaçkov’un tez savunması vardır ve enstitü üyesi olabilmesi bu savunmanın kabul edilmesine bağlıdır. Maalesef, Luşkin’in hakkı vardır ki Kabaçkov gerçekten de enstitü üyesi olabilecek bilgi ve birikime sahip değildir. Müdürün sekreteri aynı zamanda Kabaçkov’un kız arkadaşı olan Nadejda Pavlovna, beklediği ilgiyi görememesine karşın hep Kabaçkov’un yanında olmaya devam eder. Tezinin kabul edilip enstitü üyesi olabilmesi diğer üyelerin oylarına bağlıdır. Kabaçkov kendisini öyle inandırmıştır ki oylamayı kaybetmesinin ancak Luşkin’in komploları yüzünden olabileceğini düşünmektedir ya da kaybedişini bu zemine oturtmak istemektedir aklınca. Oysa ki azılı düşmanı Luşkin’in enstitüde oy hakkı bulunmamaktadır.

Oylama konusunda Kabaçkov, sadece enstitü özelinde değil, ülkedeki bütün gizli oylamalara da karşıdır aynı zamanda. Ona göre, enstitüde yapılan gizli oylama yerine onun da bulunduğu bir ortamda kimse ona karşı oy kullanmaya cesaret edemeyecektir. Bütün Sovyet halkı, tüm oylamalarını açık yüreklilikle açıktan yapmalıdır. Öteki türlüsü entrikadan başka bir şey değildir. Nadejda’nın da dediği gibi: Ne asil fikirler bunlar!?

Enstitüye kapağı atabilmesi için on dokuz üyeyi tek tek ikna etmesi gerekmektedir. Ama nasıl? Bu “naif” insanları ikna etmek için en iyi yöntem mağdur edebiyatıdır Gordei’ye göre. Saçmalıklarla dolu teziyle on dokuz ret oyu alacağı aşikardır. Bundan dolayı, beylik laflarla karşısında durduğu gizli oylamayı kendi lehine çevirebilmeyi amaçlar. Yıllardır bu aşamaya gelmek için çok çalıştığını ve en azından bir kabul oyuyla gururunun kırılmaktan kurtulacağı, yaşamaya devam edebileceği savını tek tek kurul üyelerine giderek anlatır. Dil döker, yalvarır, ağlar, yalan da söyler. Bir üyeye annesiz babasız bir çocuk olarak yetimhanede büyüdüğünden bahseder. Bir diğer üyeyle görüşmesinde ceplerinden düzinelerce ilaç çıkarır, çünkü ilaçlarla ayakta durmaya çalışan bir gariban görüntüsü verir. Şahsen bulamadıklarına telefonlar açarak anlatır derdini. Enstitü müdürüneyse farklı bir yöntemle yaklaşır. Biricik kızının sözünden çıkmayan müdürün kızıyla iletişim kurarak durumunu anlatır, böylece babasına tesir etmesini sağlamayı hedefler.

Gordei kurul üyelerinden birine 1 oy için yalvarırken

Sonunda tezinin savunmasını yapar. Sonuç: Tam bir fiyasko, Kabaçkov için değil, akademi dünyası açısından bir fiyasko. “Nasıl olsa diğerleri ret oyu verir” düşüncesiyle kabul oyu veren üyeler sayesinde enstitüye kabul edilir Kabaçkov. Liyakatsiz atamalar, adrese teslim akademik kadro ilanları gibi “iyi niyet”ten uzak uygulamalarla karşılaştırıldığında bu “naif” insanların hatası bir yere kadar anlaşılabilir gelmektedir. Yine de kendilerini utanç verici bir duruma düşürdüklerinin farkındadırlar enstitü üyeleri. Tek ümitleri, bu tezin enstitüleri tarafından kabul edildiğinin başka akademik çevrelerce duyulmamasıdır. “Zaten burada fazla barınamaz” diye düşündükleri Kabakoviç’in artık Aşil tendomunun Herkül’e ait olmadığının farkına varmasını olumlu bir gelişme olduğunu dile getirerek arkasından gülerler.

Gordei Kurul üyeleri önünde

Hak Edilmeyen Başarı

Gordei Kabaçkov artık istediği mevkiye kavuşmuş, rahata ermiştir. Öte yandan durmaya hiç niyeti yoktur. Yavaş yavaş Nadejda’dan da uzaklaşarak müdürün kızı İraida Yaroslavna ile yakınlaşmaya başlar. İraida’nın bu cahil, incelikten anlamayan adamdan etkilenmesinin sebebi, Gordei’nin hırsı gibi görünmektedir. Hak ettiği yere ulaşmak için çok çalışmaktan gelen bir hırs değildir bu. İstediği yere ulaşmak için ne gerekiyorsa yapabilecek olmasından gelen bir hırstır. Bunun farkına vardığımız bir sahnedeki diyalogda Gordei’ye araba sürmesini istediğini söyler. Gordei araba sürmeyi denediğini, fakat ona ehliyet vermediklerini belirterek karşılık verir. Fakat ehliyet verilmez, alınır diye cevaplar İraida.

Ara sıra gizemli tebrik kartları alır Kabaçkov. Mitofan Tihidonski tarafından gönderilen tebrik kartlarının Gordei’nin kendisi tarafından gönderildiği de düşünülür. İlk duyulduğunda Mitofan’ın soyadı uydurma izlenimi veriyor. (Ти́хий Дон) Tihidon; Mihail Şolohov’un 1928’de yayınlanan ünlü romanı Durgun Akardı Don (Tam çevirisi: Sessiz Don) demektir. Filmle ilgisi olmasa da mutlaka okunması gereken bir seridir. Sovyetler Birliği’nde devrim sonrası daha öncesinde hiç kullanılmayan yeni sosyal ve politik hayata uygun yeni isimler verilmeye başlandı. Çok ilginç gelebilecek diğer isimlerden bazılarına 25 Aralık 2017 tarihli günlük Evrensel gazetesinde “Adını Devrimden Alanlar” yazısında ulaşılabilir. [Oğuzhan Aykut Ekşioğlu, Evrensel]

Enstitü üyeleri arasında iki fikir hâkimdir, biri Kabaçkov’un ne olursa olsun ayrılması, diğeri ise onu kontrol altında tutarak kurumun zarar görmesinin engellenmesidir. Üyeler Kabaçkov’u ayrılması, belki şansını başka bir yerde denemesi için ikna etmeye çalışsalar da başarılı olamazlar. Kabaçkov, beklenenin aksine koltuğu kapıp yan gelip yatmaz. İntihallerle dolu veya asistanlarına hazırlatılıp kendilerine mâl edilen tezler/makalelerle gündeme gelen bugünün bazı akademisyenleri gibi yapmasa da bilimsellikten uzak makaleler yayınlamaya devam eder. Dehşete düşen enstitü üyeleri, kurumun itibarının sarsılmasından da korkarak, en azından sessiz bir akademik hayat sürmesi için yalvarırlar. Kabaçkov, makalelerinin durumunun farkındadır. Enstitüye bilimsel yollardan faydalı olması mümkün değilse yönetim kariyerine yönelmesinin herkes için daha iyi olabileceğini söyleyerek müdür yardımcılığı görevine talip olur. Bu cüretkâr önerisini, organizasyonel işlerle meşgul olup “bilimsel” çalışmalardan uzak kalır düşüncesiyle çaresizce kabul etmek zorunda kalır naif üyeler. Güce ve hırsa düşkün İraida artık tapmaktadır Kabaçkov’a. Kabaçkov da çoktan hayatından çıkarmıştır sekreter Nadejda Pavlovna’yı.

Hak Edilmeyen Mevki

Kızı İraida’yla evlenmeyi planlayan Kabaçkov ile akrabalık bağından dolayı artık müdürlük yapmasının etik olmayacağına karar veren Grebeşkov, yine bir naiflik yaparak müdürlükten istifa eder. Böylece yerine vekaleten müdür olarak müdür yardımcısı sıfatıyla Kabaçkov geçer. İşte enstitüdeki tüm yetki; mağduriyetini kullanarak yola çıkan üyelerin iyi niyetini suistimal eden işinin ehli olmayan bir cahile bu şekilde sunulmuş olur. Bugün hali hazırda demokratik olmayan üniversitelerin üstüne bir de akademik hayata darbe olarak nitelendirilebilecek kayyumlarla yönetilmesine benzer açıktan bir saldırı değildir bu. Aksine umulmayan, üstelik arkasını siyasi bir erke dayamamış, kaybedecek bir şeyi olmayan bir adamın kazanma oranı düşük olan bir kumarda kazanmasıdır.

Muharebe kazanmış komutan edasıyla enstitüye giren Kabaçkov, arkasında her talimatını not alan bir çalışanla işlere el atar. O yalvaran, ağlayan zor durumdaki yetim bambaşka biridir artık. Çünkü güç ondadır. İlk el attığı işlerse halı, duvar, eşyaların yerleri gibi “Kusura bakmayın ama müdürümüz neden böyle boş boş işlerle uğraşıyor?” dedirtecek dekorasyon işleridir. Daha sonra müfredata da el atar, sonuçta yönetici koltuğundaki tek adam odur. “Antik Yunanistan’daki mitlerin ideolojik temeli” dersinde “temel” hariç diğer hiçbir kelimeyi beğenmez. (Neyse ki oradaki “temel” inşaat temeli değildir.) Enstitüde yıllarca ders vermiş akademisyene “Felsefeyi bir kenara bırakıp antik dünyadaki diğer insanları anlatın bence” diyecek kadar konulardan uzak ve hadsizdir. Eski sevgilisiyle çalışmak istemediği için Nadejda’nın işine son verecek kadar vefasızdır.

Gordei Kabaçkov müdür koltuğunda

Trenle Gelen Beklenmedik Misafir

Luşkin haricinde herkes için beklenmeyen bu misafir, Luşkin tarafından bu beladan kurtulmak için çağrılmıştır. Trenle seyahat etmeyi seçen misafirin kompartımanında kendisinin dışında seyahat eden birçok piyoner bulunmaktadır. (Piyonerler, 1922’den beri SSCB’de faaliyet gösteren kitlesel bir çocuk örgütüdür. Sloganı “Daima hazır!” olan piyonerlerin faaliyetlerini ve organizasyonel yapısını mutlaka araştırmanızı tavsiye ederim.) Misafirle bir bağı olmasalar da kurtuluşun gençlikle bir ilgisi olmalı. Sonunda bu davetsiz misafir, soluğu Gordei Kabaçkov’un evinde alır. Kabaçkov’u tebrik edip ulaştığı mevkiye hayran olduğunu açıkladıktan sonra “Demek ki bir de diploman olsa nerelere gelebilirdin?” diye bağlar. Luşkin’in davet ettiği Mitofan Tihidonski, Gordei ile çocukluk arkadaşı olduklarını ve aynı gün okuldan atıldıklarını çoktan anlatmıştır Luşkin’e. Foyası meydana çıkan diplomasız Kabaçkov çareyi kaçmakta bulur. Mitofan, durumu diğer kurul üyelerine anlattığında hâlâ içlerinde Gordei’ye acıyanlar olur. “Anne-baba sevgisinden uzak büyüyen zavallı adam” derler bu dolandırıcıya.

Sonrasında enstitü üyeleri, kendilerini Kabaçkov’dan kurtaran adama borçlu hissederler, “Söyle, senin için ne yapabiliriz Mitofan?” İsteyebileceği pek bir şey olmadığını söyleyen Mitofan, çocukluğundan beri bilim dünyasının içinde olmayı hayal ettiğinden bahseder. Üyelerden birinin “Bilimi sevmek gerçekten ulvi bir şeydir” sözleri ve Mitofan’ın hırsla parlayan gözleri ile biter film. Tüm hatalarından ders çıkardılar mı bu iyi insanlar, yoksa ipleri bir şarlatandan alıp başka şarlatanda mı verdiler bilinmez…

Sovyetler Birliği’nde devlet okulları ve üniversiteler aracılığıyla tüm insanlara sağlanan eğitim, anayasal bir hak olarak güvence altına alınmıştı. Öte yandan kapitalist kampın diline pelesenk olmuş propagandalardan birisi de Sovyetler Birliği’nin bürokratik engellerle dolu, hantal bir işleyişinin olduğuydu. Her ne kadar eleştiriler abartılı olsa da filmde olduğu gibi bir olayın olması olası görünmemektedir. Diplomanız olmadan ne bir enstitüye girebilirsiniz ne oraya müdür olabilirsiniz ne de başkan! Kabaçkov’un sahte diploma hazırlayıp başvuruda onu teslim ettiği düşünülebilir. Sonuçta ilk başvurusu ve Enstitü’yle tanışmasını görmüyoruz seyirci olarak. Yine de muhtemelen teyit amaçlı diplomayı veren okula resmi bir yazıyla soruluyordu. Bilgisayar gibi bilgi işleme teknolojilerinin günlük alanda ve resmi evraklarda henüz kullanılmamasının bir sonucu olarak, bu işlemlerin uzaması bürokratik engeller olarak görülebilir.

Bugün yeni alınan diplomaların (mezun belgesinin) e-devlet aracılığıyla sorgulanması saniyeler almaktadır. Eski diplomalar ise üniversitelerin arşivinden ve resmi kayıtlardan sorgulanabilir. Buna rağmen diplomasız doktorlar ameliyata girebiliyor, sahte ofis açan psikolog, diş hekimi haberlerini sürekli duyuyoruz. Sahte diploma satan bol miktarda internet sitesi mevcut. Duvarda çerçeve içinde yaldızlı kaşesiyle hem müşterilerin gözünü boyamak hem de güzel bir dekoratif eşya niyetiyle satın alınıyorlar. Niteliksiz eğitim sonucunda gerçek diplomanın da güven vermekte zorlandığı günleri yaşıyoruz.

Film boyunca Kabaçkov, gerekli gördüğü yerlerde ne kadar kibarlaşmaya çalışsa da beceremiyor, eğreti duruyor üzerinde. Gücü eline geçirdiğindeyse artık ihtiyaç bile duymuyor buna. Gizlemeye çalıştığı kabalığı, sığ üslubu daha da çok gün yüzüne çıkıyor. Özellikle yemek yerken canavarlaştığına tanık oluyoruz. Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyor âdeta.

Kabaçkov yemek yerken

Antik Kültürler Enstitüsü demişken İstanbul Rus Arkeoloji Enstitüsü’ne de kısaca değinmeden geçmemek lazım. 1895-1914 arasında faaliyet gösteren Enstitü, çağdaşı olan diğer Avrupalı ülkelerin Osmanlı’daki Arkeoloji enstitülerinden farklı olarak Yunanistan’da değil İstanbul’da kurulmuştur. Bunda Rusya İmparatorluğu’nun üçüncü Roma olmasının ve Ortodoks Hristiyanlığın etkisi bulunmaktadır. Şu anda sadece bilgi tabelası bulunan Enstitü, Beyoğlu Sakız Ağacı (Yeni adıyla Atıf Yılmaz) sokakta numara 21’deydi. Eskiden Enstitü’nün bulunduğu yere gidenler, bugün belediye tarafından asılan bilgilendirme tabelasını görebilirler.

Film, 2020 yılında film Mosfilm stüdyosu tarafından 4K çözünürlükte restore edilmiştir. Film müzikleri olarak Verdi’nin eserleri kullanılmıştır. Yazarı Zorin, 1924 Bakü doğumludur. Azerbaycan Üniversitesi ve Moskova Maksim Gorki Edebiyat Üniversitesi’nde eğitim görmüştür. Öykülerinden ve oyunlarından uyarlanan başka filmler de bulunmaktadır.

Yönetmen Karen Şahnazarov’un, soyu Karabağ Melikliklerinden Melik Şahnazaryan ailesine dayanır. Ayrıca, babası Gorbaçov’un sadık politikacılarından George Şahnazarov’un oğludur. Aile bağlarının ve yönetmenliğinin yanı sıra bugünkü siyasi tutumu ile de gündeme gelmiştir. İlk yönetmenlik deneyimlerinden olan (yazarlığını da yapmadığı) bu filmde politik ögelerin, gönderme ya da metaforların pek bulunmaması sebebiyle günümüzdeki politik tutumunu başka filmleri ile ilgili yazılarda değinmek daha doğru olacaktır. Sinemacılığı ile ilgiliyse 1988’den itibaren Mosfilm stüdyolarının genel müdürü olduğunu ve başta kendi filmleri olmak üzere bir çok Mosfilm filminin restorasyonunu ve dijital platformlarda yayınlanmasını sağladığını belirtmeliyim.

Oğuzhan Aykut Ekşioğlu
26 Nisan 2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder