Thomas Sankara Söyleşisi
André Brecourt
23 Ocak 1984
Bazen “Afrikalı Che Guevara” olarak anılan Thomas
Sankara (1949-1987), 1983’teki Burkina Faso Devrimi’nden 1987’e kadar ülkeye başkanlık
etmiş olan, suikast sonucu katledilmiş Marksist-Leninist liderdir.[1] Suikast nihayet soruşturma konusu hâline
gelmiştir. Sankara, anti-emperyalist ve sömürgecilik karşıtı mücadeleye,
ulusların kendi kaderini tayin hakkının savunulmasına, sosyalist
enternasyonalizmin inşa sürecine, kadınların kurtuluşuna, kapitalizmin çevreyi
tahrip etmesine karşı verilen mücadeleye ve dünya genelinde süren sınıf
mücadelesinin diğer birçok önemli cephesine büyük katkılar sunmuş bir isimdir.[2]
Aşağıdaki metin ilkin Fransız Komünist Partisi’yle
güçlü tarihsel bağları bulunan L’Humanité gazetesinde, ardından da thomassankara.net adresinde yayımlandı.[3]
* * *
23 Ocak 1984 günü Yukarı Volta Cumhuriyeti Ulusal
Devrim Konseyi’nin genç cumhurbaşkanı L’Humanité gazetesine misafir oldu. Aşağıda
Thomas Sankara’nın gerçekleri dile getirmeyi tercih ettiği röportajın tamamına
yer veriliyor.
Yüzünde bir gülümseme var, gayet rahat, mizah duygusu
güçlü, samimi bir adam. Bu Pazar akşamında, Batı Afrika ülkelerinin 1959’da
kurduğu İtilaf Konseyi denilen birliğe ait büroda Sankara bize ev sahipliği
yapıyor. Yukarı Volta’da (ülkenin adı 1984’te Burkina Faso olarak değiştirildi)
on iki gün kaldık. Sankara’yla üç kez buluşma imkânı bulduk. Röportaj sonrası
bize “gazetenizi uzun zamandır biliyorum, bu görüşme vesilesiyle tüm okurlarınızı
selamlamak isterim” dedi.
Yukarı Volta’da gerçekleşen devrim konusunda çok şey
yazıldı çizildi. Tarzı şaşırtıcı bulundu, birçok insanı rahatsız etti. Bunun sebebi
neydi sizce?
Doğrudur, bizim devrimimiz çok sayıda insanı rahatsız
etti ve şaşırttı. Şaşırtıcı bulunmasının bir sebebi de genel kabul gören klişelerden
uzak olmasıydı, zira ülkede ordunun iktidara gelişi, çoğunlukla basit bir darbe
olarak ele alınıyordu. Bizim ülkemizde sizin “darbe” dediğiniz şey gerçekleşmedi.
Emperyalizme teslim olmuş bir rejime son vermek için ilericilerin,
devrimcilerin ve demokratların bir araya geldikleri, hazırlık süreci tüm boyutlarıyla
işletilmiş bir halk ayaklanması yaşandı. İşte insanlar, Afrika halklarının
tarihinin evrimleşme süreci dâhilinde girdiği yolu anlamak istemeyenler bu
duruma şaşırıyorlar. Bir de ayrıca Voltalı askerlerin başka yerlerde görülen
veya tahayyül edilen kaba saba askerlerden farklı olması da insanları
şaşırtıyor. Voltalı askerlerin büyük bir çoğunluğu oldukça politikleşmiş
kişilerdir. Bu insanlar halka bağlıdırlar, onun arzularını ve gündelik
mücadelelerini paylaşırlar. Askerler, asıl düşmanın kim olduğunu, bu düşmanla
nasıl dövüşüleceğini bilirler.
Bizim devrimimizin bazı insanları endişelendirmesinin
sebebi, bu devrimin başkalarına örnek teşkil etmesidir. Özellikle Afrika
kıtasının alt kısmındaki ülkelerin devrimi örnek almalarından korkuyorlar. Oysa
bizim devrimimiz ithal değil ki başka yerlere ihraç etmeyi düşünelim. Bizim devrimimiz,
mücadelelerin dönüşüm süreci dâhilinde bilimsel açıdan doğrulanmış, kaçınılmaz
olan bir tarihsel sürecin neticesidir. Toplumsal sınıflar arasındaki mücadele
bu tür bir devrime yol açmıştır. Nerede, hangi ülkede olunduğundan bağımsız
olarak, aynı davalar aynı sonuçlara yol açabilmektedir.
Siz hızla ilerlemek niyetindesiniz. Fakat taşrada faal
olan feodalizm hâlen daha güçlü. Aynı durum, komprador burjuvazi için de
geçerli. Her iki sınıf da ekonomiye hâkim. Bu sınıfların gücünü sınırlamak için
ne tür tedbirler alacaksınız?
İlk aşamada kararnameler ve kanunlar çıkartılır genelde,
ama biz bu aşamayı temelde bürokratik bulduğumuz için reddediyoruz. İkinci aşama
ise halk kitlelerini karanlıktan, cehaletten kurtarmakla ilgili. İşte biz bu aşamayla
alakalı tedbirleri almak için gayret sarf edeceğiz.
Cehaletle mücadele, Yukarı Voltalı her bir kişinin
politik bilinç düzeyini yukarı çekmek, halkın başkaları değil, kendisi için
yaşamasını sağlamak demektir. Fakat bilgi hâlen daha burjuvazinin ve feodal
güçlerin kontrolünde olduğu için bu, o kadar kolay bir iş değildir. Biz bu
sınıflarla çatışmaya kararlıyız, çünkü biz onları söküp atmak için demokratikleşme
sürecini hızlandırmak istiyoruz.
Bu iş de haddi aşmadan, bize çizilen sınırın dışına
çıkmadan yapılamaz. Bugün köylerde yaşanan gelişmelerden memnunuz. Ülke tarihinde
ilk kez köylüler çilesini çektikleri suiistimaller konusunda devlet
yetkililerini bilgilendirme cüretini gösteriyorlar. Biz bunu ihbarcılık değil,
köylülerimizin bilinçlenmeye başlaması olarak görüyoruz. Bugün köylüler, iktidarın
gündelik süreçler dâhilinde yönetilmesine etkin bir biçimde iştirak etmek
istiyorlar.
Biz, geçmişe ait olan bu güçlerin üzerindeki örtüyü
kaldırıp halkımıza takdim etmek niyetindeyiz. Bu sebeple, yoldaşlarımızın
anlayacağı dilde, ülkenin en uzak noktalarında bile bizim sesimizin duyulmasını
sağlayacak, sorumluluk sahibi, militan bir basının ve radyo çalışmasının
örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ülkenizde Devrimi Savunma Komiteleri faal hâlde. Ama görebildiğimiz
kadarıyla bu komiteler karşı-devrimcilerin de sığındığı yerler hâline gelmiş. Komitelerin
rolünü yerine getirmesini sağlamak adına, onların içini nasıl temizlemeyi
düşünüyorsunuz?
Komiteler içerisinde her türden insanın olduğu doğrudur.
Komitelere zekice sızmayı bilmiş gericileri de sol oportünistleri de orada
görmek mümkün. Sorun da bu iki kesimle sınırlı değil üstelik. Bu noktada önemli
olan, komitelerin devrimimizi muzaffer kılacak savaşta asıl silâhımız, cephe
hattında dövüşen şok birlikleri olduğu gerçeğini idrak etmektir. Bu sebeple biz
komiteleri arındırmak, bu anlamda, karşı-devrimci unsurlardan kurtulmak için
çalışıyoruz. Bu da ancak sabırlı ve kararlı bir çalışma dâhilinde elimizdeki
yapıların demokratikleşme sürecini hızlandırmakla mümkündür.
Bu konuda kimi sonuçlar aldık bile!
Komitelerin ortaya koyduğu, çürütülmesi imkânsız
gerçekleri temel alarak, eski devlete ait isimleri kapı dışarı ettik. Bazı komiteler
kendi eleştiri süreçlerini işlettiler, kendi delegelerini seçip kendi
kadrolarını oluşturmak zorunda kaldılar. Bu noktada kimi aşırıya kaçan işler
yapıldı. Bu da olağan ve öngörülebilir bir gelişme.
Volta’da idarede aktif olan, devrim safında yer almak
için kendi küçük burjuva ortamını terk etmiş aydınla, yeni sömürgeci rejimde
yirmi üç yaşamış Voltalı işçi arasında devrimi anlama ve devrimci pratik konusunda
belirgin bir farklılık söz konusu. Bir taraf, devrimi beyaz eldivenlerle
gerçekleştirmek istiyor, diğer taraf ise devrimin her türden isteğini
gerçekleştirme özgürlüğünü kendisine vermesi gerektiğini düşünüyor. Biz bu iki
davranışı da gayet iyi anlıyoruz.
Bizim devrimimiz kaderciliği mağlup etti. Bugün halk
kendisini ifade etme imkânına sahip. Bugün halk kendisindeki duygulara vurulmuş
prangaları kırdı. Yarın da bilinci özgürleşip harekete geçecek.
Kanaatinizce mevcut süreçte sendikalar ne tür bir yere
sahip olmalı?
Yukarı Volta’da sendikalar, homojen bir yapı arz
etmese de uzun bir mücadele geleneğine sahipler. Ülkemizde hem ilerici hem de
gerici sendikalar mevcut. Gerici sendikalar, önceki rejimlerde belirli
liderlerin uzun zaman boyunca işlerini görmüş olan kollarıydı. Devrim yaptık ve
artık başka seçeneğimiz bulunmuyor. Gericilerin yoluna taş koymak için her
türlü çabayı ortaya koymak zorundayız. Bu noktada gidip hangi örgüte
sığındıklarının, hangi sendikanın veya yeraltında faal olan partinin içine
girdiklerinin bir önemi yok. Çünkü biz, gericilerin de bizi yok etmek için her
türlü çabayı ortaya koyacağını biliyoruz. Ayrıca, 4 Ağustos 1983 gününden kısa
bir süre sonra bu gerici “sendikalar” içinde çalışan bir yetkili açıktan,
gerektiğinde elindeki kılıçla devrimle mücadele edeceğini söyledi.
Yaptıkları eylemlerle kitlelerin çıkarlarına hizmet
eden ilerici sendikalar konusunda ise şunu söylüyoruz: Biz, ilerleyebilmek için
bu sendikaların desteğine güveniyoruz. İşçi kitlelerini seferber etme becerisiyle
ilerici sendikalar, devrimci süreçte önemli bir yer işgal ediyorlar. Fakat bu
sendikalarla Devrimi Savunma Komiteleri arasında belirli bir çekişmenin açığa
çıkmamasını da istiyoruz. Biz, buna karşıyız. Şimdilik devrimci ilkeler
açısından baktığımızda böylesi bir çekişmenin ortaya çıkmayacağını, komitelerle
sendikalar arasında bir çatışmanın yaşanmayacağını düşünüyoruz. Diğer yandan,
öznel açıdan baktığımızda, muhalif yapıların olabileceğini düşünüyoruz. Onlarla
hiç saklanma gereği duymadan dövüşme cesaretine sahibiz, bu yapılar, sol
oportünizmin pratikleri olarak bizim eleştiri silâhımızla illaki tanışacaklar.
28 Ekim günü, Niamey’den ayrılmazdan kısa bir süre
önce, siz bir açıklama yaptınız ve orada Yukarı Volta devletini
istikrarsızlaştırmak için kimi çabaların ortaya konduğunu söylediniz. Bu konuyu
biraz açabilir misiniz?
Yok, bu konuya değinmek istemiyorum. Halkımızı başka
halklarla karşı karşıya getirmek istemem. Ama şunu söyleyebilirim: Yukarı Volta’ya
karşı ya karşı sürekli yıkıcı faaliyetler yürütülüyor. Bu faaliyetler gerçek. Bunlar
hem ulusal hem de uluslararası düzeyde ortaya konuluyor. Elimizde kanıtlar var.
Fakat halkımız içerisinde yabancı düşmanlığını körüklememek amacıyla, bu
dönemde bu kanıtları açıklamanın uygun olmadığını düşünüyoruz.
Biz bize kötülük eden güçleri ve o kötülüğün
kökenlerini kısıtlamak, bize saldıranları kardeş ve dost gördüğümüz halklarından
ayrıştırmak istiyoruz. Bu sebeple elimizdeki kanıtları paylaşmak istemiyoruz. Çünkü
paylaştığımız takdirde bir millete işaret etmiş olacağız. Bize karşı kurulan
komploların gerçek olduğunu da söylemeliyim. Bu komplolar basit bir mantıktan
kaynaklanıyor. Gerçeğe dar bir pencereden bakanlar dışında herkes bu gerçeği
görüyor. Biz bu gerçeği yürüttüğümüz soruşturmalar ve bize sempati duyan
militanların sağladığı bilgiler üzerinden idrak edebildik.
Böylelikle haklı bir devrimin asla
yalnızlaştırılamayacağını gördük. Bu, bize cesaret verdi.
Fransa ile ilişkilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Volta halkı ve Fransız halkının birbirine
yakınlaştığı, her iki halkın kendisini gerçekleştirme imkânı bulduğu, dinamik
bir işbirliği sürecinin işletilmesini istiyoruz. Bu tür bir işbirliği, ancak Fransız
ve Volta halkları devletlerinin çıkarları temelinde yapılan o soğuk hesaplardan
kurtuldukları vakit mümkün olacaktır. Bu işbirliği, ancak her iki halk, her
türden yeni sömürgeciliğin, emperyalizmin ve paternalizmin bu tür bir ilişkinin
dışında tutulması gerektiğine ikna olması durumunda kurulabilir.
Bu açıdan ülkemizin onuruna da egemenliğine de saygı
duyulmalıdır. Her şeyin ötesinde biz iki halkı bir araya getirmek için
çalışmalıyız, resmi, biçimsel ilişkiler kurmak için değil. Her iki taraf ancak
bu sayede somut bir politikaya sahip olabilir. 10 Mayıs 1981’de [Sosyalist
Parti’nin seçimi kazandığı ve François Mittérand’ı cumhurbaşkanı seçtirdiği
tarihte] kurulan Fransa Afrika halklarının beğenisini kazanan güzel açıklamalar
yaptı. Fakat biz bu açıklamaların her gün gerçeklik kazanmasını, verilen vaatlerin
yerine getirilmesini istiyoruz. 10 Mayıs 1981’den önce Sosyalist Parti’nin
verdiği vaatleri anımsayalım ve onları bugünün somutunda gerçekleşenlerle
kıyaslayalım. Tabii bu noktada içerdiği tüm hususlarla birlikte, beynelmilel
kapitalizmin hâlen daha sahip olduğu ağırlığı yabana atıyor değilim.
Fransız hükümeti bizi şaşırtan bir tutum içerisine
girdi. Irk ayrımcılığı rejiminin hüküm sürdüğü Güney Afrika ile ilişkileri korumaya
devam etti. Hissène Habré rejimine destek vermek için Çad’a asker gönderdi. Bu
tür gerçekler yüreğimizi dağlıyor. Biz Fransızlara dostça, tüm samimiyetimizle,
bizi daha iyi anlayabilsinler diye her şeyi söylüyoruz. Onlardan da eleştiri
bekliyoruz. Kendilerini daha iyi nasıl anlayabileceğimizi bize söylemelerini
bekliyoruz. Fransa ile Yukarı Volta arasındaki işbirliği güzel ve başkalarına örnek
olacak bir işbirliği hâline gelebilir. Bunun şartı, başka kurduğumuz
ittifakları yaralayacak bile olsa, nerede bulunursa bulunsun, düşmanlarımızı
eleştirmeyi kabul etmemizdir.
Dipnotlar:
[1] Bkz.: Miernecki. Katie. (2021). “34 years after Sankara’s assassination,
killers finally stand trial.” Liberation News, 15 Ekim 2021, LN.
[2] Sankara’nın çalışmalarına dair genel bir değerlendirme
için bkz.: Malott, Curry. (2020). “Thomas Sankara: Leadership and action that
inspires 71 years later.” Liberation School, 21 Aralık 2020. LS; ve Bakupa-Kanyinda, Balufu. (2018). “Thomas Sankara:
A film by Balufu Bakupa-Kanyinda.” Liberation School, 23 Ağustos 2018. LS.
[3] Bu röportaj ilkin Fransızca yayımlandı: Brécourt, André. (2017). “Thomas Sankara: ‘Nous n’avons pas importé notre révolution.” L’Humanité, 12 Ekim 2017, Humanite. Thomas Sankara internet sitesinde yeniden yayımlandı. TS.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder