Son
on yıldır Dünya Ekonomi Forumu, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu ve
Dünya Bankası, tüm yoksul ülkelerden fosil yakıtlar konusunda sundukları mali
desteğe son vermelerini istiyor. Haziran 2020’de Dünya Ekonomi Forumu’nun Büyük
Reset girişimini başlattıklarına dair gelişmeyi duyurdukları makalenin
başlığında, “Fosil yakıtlarına son verin, daha iyi bir dünya için ekonomiyi
resetleyin” deniliyor.
DEF
makalesi, IMF yönetici direktörü Kristalina
Georgieva’nın şu sözünü aktarıyor: “Bugün hızlanmak, elimizdeki tüm gücümüzü,
bu anlamda IMF’in elindeki 1 trilyon doları kullanmak zorundayız.” Georgieva,
bu lafı büyük geri dönüş gerçekleşmesin diye, büyük reseti gerçekleştirmekle
ilgili olarak ediyor. “Geri dönüş”ten kasıt da pandemi sonrası fosil yakıtların
yeniden kullanılmasıdır. “Reset” ise yenilenebilir enerjilere yönelimi ifade etmektedir.
Georgieva, o alıntılanan sözünde, zararlı olan sübvansiyonların ortadan
kaldırılması için düşük petrol fiyatlarından istifade etmek gerektiğini
düşündüğünü söylüyor.
Geçen
hafta Karayipler’deki küçük ada ülkesi Haiti, IMF’in, DEF’in ve Dünya Bankası’nın
tavsiyelerini dinledi ve yakıtla ilgili olarak verilen sübvansiyonları sonlandırdı.
Neticede isyanlar yaşandı, yağma olaylarına tanık olundu, ülke karışıklığa
sürüklendi. Güçlü bir çete lideri, halktaki öfkeyi kullanarak, limanı kapattı
ve hükümeti devirmek için hamle yaptı. Yağmacılar ambarları yağmaladılar, gıda
yardımlarını alıp kaçtılar. İsyancılar, sahildeki binaları ve işletmeleri ateşe
verdiler. Birçok Avrupa ülkesinin elçiliği, personelini korumak için kapısına
kilit vurdu.
Haiti’deki
sorunlar konusunda DEF veya IMF, tek başına sorumlu tutulamaz elbette. Bence birçok
insan, Büyük Reset’in politika üretimi konusunda sahip olduğu rolü abartıyor.
Haiti,
onlarca yıldır ABD hükümetinin ve uluslararası kurumların vesayeti altında
bulunan bir ülke. 1994’te BM Güvenlik Konseyi, Haiti ordusunun 1991’de seçimle
işbaşına gelmiş olan cumhurbaşkanını devirdikten sonra Haiti’nin askeri
işgaline onay ve yetki verdi. 2010’da yaşanan depremde yüz binin üzerinde insan
öldü, tüm altyapı harap oldu. DEF, tam da bu süreçte saçmalığa varan komplo
teorilerinin konusu hâline geldi.
Fakat
öte yandan, birkaç gün önce yaşanan karışıklığın fitilini, fosil yakıtlara
yönelik sübvansiyonların hükümetçe kesilmesi neticesinde yaşandığına ve bu politikanın
DEF, IMF ve Dünya Bankası tarafından teşvik edildiğine hiç şüphe yok. Komplo
teorileri bir yana konulacak olursa, DEF’in belirli bir etkiye sahip olduğu
açık. Büyük Reset projesinin ana taleplerinden biri de yoksul ülkelerde devletin
yakıt konusunda sağladığı sübvansiyonların kesilmesi. Hükümet, sübvansiyonları keseceğini
duyurunca, binlerce Haitili, sokaklara dökülüp otomobil lastiği yakarak yolları
kapattı. Wall Street Journal’ın konuştuğu bir kamyon şoförü “halkın sabrı
taştı” diyor.
IMF
sözcüsü, bana gönderdiği epostada, kurumun fosil yakıt sübvansiyonlarındaki
kesintileri savunuyor oluşuna destek sunduğunu söylüyordu. “IMF, yakıt reformu
konusunda Haiti hükümetinin belirlediği hedeflere destek sunuyor. Ayrıca IMF,
yakıt sübvansiyonlarında zaman içerisinde yapılacak kesintilerin birkaç
yıl içerisinde gerçekleştirilmesini öneriyor. Bu konuyla ilgili hazırlık süreci
dikkatle yürütülmeli, öncelikle nakliye sektöründe çalışanlar gibi zarar
görecek kesimlere yardımlar sunulmalı, ayrıca sübvansiyon reformunun
gerekçeleri ve hedefi net bir dille anlatılmalı.” [vurgu özgün metne ait]
Fakat
IMF, fosil yakıt sübvansiyonlarında yapılacak her türden kesintinin yurttaşları
öfkelendireceğini biliyor olmalı.
2018’de
Haiti hükümeti, IMF’ten gelen, Dünya Bankası, Avrupa Birliği ve Amerikalılar
Arası Kalkınma Bankası’ndan alınacak 96 milyon dolar karşılığında yakıt
sübvansiyonlarını kesme talebini kabul etti. Bunun üzerine gösteriler düzenlendi
ve bu gösterilerin ardından başbakan istifa etti. 2014’te Haiti hükümeti, Dünya
Bankası’nın tavsiyesi üzerine, yakıt fiyatları yanında, sağlık ve eğitim harcamalarını
da artırdı. IMF’in tavsiyesi üzerine atılan bu adım da grevlere yol açtı. Bu grevler,
hükümeti 2015’te yakıt sübvansiyonlarını yeniden temin etmek zorunda bıraktı.
Bu
sürece sadece Haiti’de tanık olunmadı. 2005’ten beri kırkın üzerinde ülkede
yakıt sübvansiyonları veya enerji fiyatlarındaki artışlar sonrası isyanlar
yaşandı. 2019’da Ekvador, bu yılın başında Kazakistan, 2012’de Nijerya, 2010’da
Bolivya, 2005’te Endonezya isyanlara sahne oldu. Araştırmacıların dile getirdiği
biçimiyle, “asıl ilginç olansa, hikâyenin her yerde neredeyse aynı şekilde
yaşanıyor olması. Eylem de eylemsizlik de benzer sonuçlara yol açıyor.”
Bu
noktada akla şu soru geliyor: Madem yakıt sübvansiyonlarının kesilmesi,
toplumsal karışıklığa ve hükümetlerin yıkılmasına sebep oluyor, o zaman DEF, BM
ve Dünya Bankası, neden yoksul ülkelerden bu kesintiyi yapmasını istiyor?
Küresel
Elitlerin Enerjiyle İlgili Mücadelesi
2017’de
Dünya Bankası bünyesinde çalışan ve ismi pek bilinmeyen bir kurum olan Enerji
Sübvansiyonu Reformu Tesisi, yakıt sübvansiyonlarını kaldırma konusunda 2014’te
Haiti’de ortaya konulan çabalardaki sorunlarla ilgili bir rapor yayımladı. Bu
raporda kurum, Haiti hükümetinin yakıt sübvansiyonlarını kesme planını asıl
hazırlayanın kendisi olduğunu itiraf etti. Enerji Sektörü Yönetimi Yardım
Programı (ESMAP) yakıt fiyatlarındaki artışların farklı toplumsal kesimler
üzerindeki etkilerini öngörmek amacıyla ekonomi sahasına yönelik simülasyonlar
hazırladı, hükümet yetkilileriyle atölyeler tertipledi, bakanlıklararası reform
komitesine toplumsal ve politik huzursuzlukları giderecek araç ve yöntemleri
üretecek kadrolar dâhil edildi.
Rapor
öyle berbat ki Dünya Bankası’nın bu raporun yayınlanmasına izin vermesine
şaşırdığımı belirtmeliyim.
Michael Shellenberger
22
Eylül 2022
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder