Jacques
Roux, Fransız Devrimi öncesinde onun ileride halkı kışkırtacak bir lider
olacağını ifade eden veya doğuştan isyancı olduğunu ortaya koyan bir geçmişe
sahip değildi.
Roux,
1752 yılında Fransa’nın batısındaki Angoulême kentinin yakınında bulunan
Saint-Cibard de Pransac kasabasında dünyaya geldi. Ondan başka on iki çocuğu
daha bulunan babası Gratien Roux, bir piyade bölüğünde subaylık yapmış bir
isimdi. Jacques doğduğunda, babası Pransac Markisi’ne bağlı bir yargıç
yardımcısı olarak çalışıyordu.
Jacques
Roux, şehirde bulunan Lazarusçu tarikatına bağlı papaz okulunu bitirdikten
sonra, on beşinde başını tıraş ederek papaz oldu ve kendisine Angoulême
papazlık bölgesinde papaz olarak çalışma imkânı sunuldu. 20 yaşında bizatihi
papaz okulunda ders vermeye başlayan Roux, sonrasında felsefe ve fizik eğitimi
aldı.
1785’te
Angoulême kentinin yeni piskoposu D’Albignac de Castelnau’nun kendisini terfi
ettireceğini umarken, bu isteğinin yerine getirilmemesi üzerine papaz okulundan
ayrıldı Saintes yakınlarında bulunan, Montausier ailesine ait şatoda kilise
görevlisi olarak çalışmaya başladı. Bir yandan da Roux, Sainte-Radegonde
papazlık bölgesinde papaz olarak görev yaptı. Yaklaşık 1.500 kişinin yaşadığı
Cozes köyünde 1787-1788 arası dönemde çalışma yürüttü.
Roux,
Fransız Devrimi patlak verdiğinde, nüfusu nispeten daha az olan Saint-Thomas de
Cosnac’ta papazlık yapıyordu. Eldeki kanıtların da ortaya koyduğu biçimiyle,
Roux 1789’u olumlu karşılamış, hatta onun döneminde Saint-Thomas’taki vaiz
kürsüsü tarihinde ilk kez devrimci propaganda alanına dönüşme imkânı
bulabilmişti.
Nisan
1790’da Cosnac köyünde halk köylü isyanına katıldı. Beş altı yüz kadar köylü belirli
alanlara getirilen vergileri protesto etti, civardaki iki şatoyu yağmalayıp
ateşe verdi, toprak ağasını ve Bordo meclisi adına bölgede bulunan bir memuru
hırpaladı. Asayiş, ancak yüz kadar isyancı gözaltına alındıktan sonra
sağlanabildi.
Soruşturmayı
yürütmekle görevli amir, tüm suçu Roux’nun üzerine attı. İddiaya göre Roux,
kilise cemaatine “tüm toprağın eşit olarak herkese ait olduğunu” söylüyor,
cemaati derebeyine verilmesi gereken haracı vermemeleri yönünde teşvik
ediyordu. Şans eseri Roux, isyanın patlak verdiği günlerde başka bir yerde
olduğuna dair bir delil sununca, yargılanmaktan kurtuldu. Ama bu suçlama, onun
terfi şansını ortadan kaldırdı. Roux’ya göre, buna kendisinin Paty’ye yönelik
husumeti sebep olmuştu. Ambleville’de papazlık yapmak isterken, bu isteğinin
gerçekleşmesine piskoposa bağlı papazlar mani olmuş, kendisine altı ay hak
mahrumiyeti cezası vermişlerdi. Ama bu sayede Roux, Saintonge’da bulacağı
imkânlardan daha fazlasına kavuştu.
1790
yazında devrim sonrası kurulan Kurucu Meclis ile Kilise çatışma içerisine
girdi. Bu çatışma sebebiyle ruhban sınıfı ikiye bölündü: Bir yanda Kurucu Meclis
ve devrim yanlısı kilise mensupları, diğer yanda ise karşı-devrime manevi
destek sunan, ona liderlik eden “dik başlı” kilise mensupları duruyordu.
Kasım
1790’da Roux, bulunduğu şehre duyduğu nefretle, bavulunu toplayıp Paris’e
gitti. Burada Cordeliers Kulübü’ne girdi ve devrimci mahfillerde konuşmalar
yapıp bildiriler kaleme almak suretiyle önemli bir isim hâline geldi. Sadece
kendisinin bildiği sebeplere bağlı olarak Roux, Paris’te Renaudi ismini
kullandı.
27
Kasım günü kurucu meclis seküler din adamlarına anayasaya sadakat yemini
etmeleri talimatında bulununca, birçok rahip bu talimata karşı geldi. Bunun
üzerine geçim imkânları ellerinden alındı. Bu koşullarda hem çıkarı hem de
içine girdiği eğilim gereği, vicdanen içi rahat olan Roux, söz konusu yemini
Paris’teki Aziz Sulpice Kilisesi’nde etti ve devrime karşılıksız bağlı olduğunu
söyledi. Kısa bir süre sonra bunun ödülünü alan Roux, Saint-Nicolas des Champs
bölgesinin rahibi oldu.
Paris’in
on iki eski papazlık bölgesinden biri olan Saint-Nicolas’ta beş bin kadar
Parisli yaşıyordu. Bu insanların önemli bir kısmı, Saint Martin des Champs
Manastırı duvarlarının aşağısında kalan nüfusu kalabalık bir gecekondu
mahallesinde ikamet ediyordu. Oldukça etkileyici olan kilise, büyük ve taş bir
binadan ibaretti. On beşinci yüzyılda inşa edilmiş olan kilise, genelde mimari
özelliğine bağlı olarak, “yüz sütunlu kilise” olarak biliniyordu.
Roux,
yeni ortama hızla ayak uydurdu. Ara sıra ev işlerini halletsin diye bir dul
kadınla anlaştı. Auguste Masselin isminde yetim bir oğlan çocuğunu evlat
edindi. Belki de bu adımları, devrimin rahiplere uyguladığı dinsel sebeplerle
evlenmeme durumuna son vermelerine yönelik baskıyı savuşturmak ve aile babası
olarak yurttaşlık görevlerini yerine getirmek için atmıştı.
Biyografisine
ait diğer detaylar, onun evinde köpek beslediğini, rutin işlerini yaptığını,
ara sıra o çok sevdiği arpını çaldığını söylüyor.
Jacques
Roux, terfi etmesi sayesinde St. Nicolas semtinin Rue Aumaire mahallesine bağlı
bölgede başka on küsur kadar rahiple paylaştığı bir binanın ikinci katında
yaşama imkânı buldu.
Kendisine
verilen yeni görevlerin Roux’yu epey etkilediğini söylemek gerekiyor. Taşra
rahibi olarak yoksulluğa ve sefil koşullara alışkın olan Roux, Gravilliers’deki
gecekondularda daha ağır koşullarla yüzleşti. Bu dönemden önce kaleme aldığı
yazıları daha edebi ve soyut. İlkesel olarak devrime bağlı olan Roux, bu bağ
sayesinde özgürlük ve eşitlik ilkelerinin uygulanması fikrine daha fazla
örgütlendi. Hatta 1790’da aşağıdaki iyimser sözleri içeren bir insan hakları
beyannamesi taslağı hazırladı.
“Tüm ölümlüler eşittir.
Onları ayıran, doğumdan gelen hakları değil
sahip oldukları erdemleridir.
Her türden devlette hukuk herkesi kapsamalıdır.
İster havari isterse devrim şehidi
Kim olursa olsun, ölümlüler hukuk önünde eşittir.”
Yeni
görevlendirme sonrası kafasındaki özgürlük ve eşitlik fikrinin yerini
Gravilliers’de mücadele içerisinde olan yoksulların toplumsal adalet ve özgürlük
ile ilgili somut taleplerine dair fikirler aldı. Bu dönüşüm süreci dâhilinde
Roux’nun bir rahip olarak edindiği deneyim, onun hayatında önemli bir rol oynadı.
Zira on sekizinci yüzyıl Paris’inde bir işçi mahallesinde rahip olmak, kişiyi
insanın en sefil hâllerine şahit olmaya zorluyordu.
Bu
süre zarfında Roux’nun vaiz ve propagandacı olarak edindiği itibarı hızla arttı.
İlk kez Mayıs 1792’de verdiği[14] Fransa’yı ve Özgürlüğü Kurtarmak İçin
Gerekli Araçlar başlıklı o oldukça etkili olan vaazı öyle popüler oldu ki
Roux, sonrasında aynı konuşmayı bir kez daha yapsın diye Paris’in kırk sekiz
bölgesinin onuna ait meclislerin genel toplantısına, ayrıca Saint-Eustache,
Sainte-Marguerite, Saint-Antoine ve Notre Dame Katedrali’ne davet edildi.
Bu
dönemde Roux, solun bazı önde gelen liderleriyle bağ kurdu. Bu isimlerden biri,
kendisinin hayran olduğu Marat idi. Öyle ki onu taklit etme çabasından dolayı
Jacques Roux’ya “Küçük Marat” deniliyordu.
18
Mart 1792’de Vincent, Verrières ve Momoro ile birlikte Cordeliers Kulübü
tarafından Marat’nın Yurttaşlar Okulu çalışmasının reklâm ve basım işlerinde
görevlendirildi. Kısa bir süre sonra, 3 Mayıs günü, Marat soruşturmadan kaçmak
adına geçici süre saklanmak zorunda kalınca, onu Rue Aumaire’deki evinde Roux
sakladı.
1792
yılı boyunca Roux, Gravilliers bölgesinde hummalı bir çalışma içerisine girdi.
Baldırıçıplaklar arasında epey taraftar toplayan Roux, bölgedeki işleri
yürüten politik açıdan hareketli kesimleri örgütledi. Bu çalışmanın sonucunda
Roux, 1792 güzünde bölge temsilcisi seçildi. Önce Tuileries sarayına yönelik
devrimci saldırı sonrası sarayı savunan kralcıların yargılanacağı olağanüstü
mahkemeyi yönetecek heyete iştirak etti, ardından Paris Departmanı’na bağlı
ikinci dereceden seçiciler meclisine, son olarak da Paris şehrinin belediye
konseyini ifade eden Komün genel konseyine girdi. Yapılan seçimde Roux,
Gravilliers Genel Meclisi’ndeki üç yüz insanın kırk altısının oyunu aldı.
Meclisle ilgili yapılan seçimde iki, departmanla ilgili seçimde ise yediden
fazla oy alamadı. Bu kurullar içerisinde en fazla seçici mecliste faydalı olan
Roux, çok çalışmasına rağmen, seçicilerin kendisini meclise vekil olarak
göndermesini veya en azından Paris Departmanı’nın idaresine seçmesini sağlayamadı.
Roux,
kralcıları yargılayacak mahkeme heyetinden alındı. Ruhban sınıfı karşıtı
çalışmaların yürütüldüğü bir dönemde Roux, rahiplerin kanının dökülmesini istemedi.
Bu sebeple Roux, Komün’deki göreviyle yetinmek zorunda kaldı.
Komün
içerisinde önemli görevler üstlenen Roux, 20 Ocak 1793 günü eski rahip Claude
Bernard ile birlikte, Kral’ın 21 Ocak günü gerçekleştirilecek idamında komünün
temsilcisi olarak bulundu.
Bugün
hâlâ Kral Louis’nin son saatlerinde Roux’nun rolü ve yeri konusunda birçok
uydurma hikâye anlatılıyor. Örneğin Louis-Marie Prudhomme (1752-1830), Roux’nun
20 Ocak günü akşamı hapishanede görevlendirildiğini, görevininse kral ve
ailesinin tüm gece boyunca devrimci şarkılar söyleyerek uyutulmaması olduğunu
söylüyor. Kralın uşağının aktardığına göre, ertesi günün sabahı Roux, kralın
kraliçenin yanına gitme isteğini reddediyor. Uşak Cléry’nin aktardığı bir başka
hikâyede ise birkaç hafta öncesinde hapishaneyi denetleyen Roux’nun dişinin
ağrıdığını söyleyen krala, “merak etme, o ağrıyı fazla çekmeyeceksin” cevabını verdiğinden
bahsediliyor.
Gerçekten
de Roux’nun üyesi olduğu Tapınak Hapishanesi konseyi, 22 Aralık 1792 günü
kralın diş sorununu ele aldı ve diş hekimine ihtiyaç olmadığına karar verdi. Bu
anlamda uşağın anlattığı hikâye, o kadar da temelsiz değil.
Kralın
idam edildiği dönemde önde gelen bir isim olmasına, komünün kendisine birçok
önemli görev ve sorumluluk vermesine karşın Roux, Paris belediyesince her daim
sıradan bir isim olarak görüldü. Paris yönetimindeki hâkim grubun merkezinde
Savcı Chaumette, onun yerine gelen Hébert ve belediye başkanı Pache gibi
isimler bulunuyordu. Bu adamlar, Roux’yu şüpheli bir isim olarak görüyorlardı.
Roux ise söz konusu isimleri devrimin kaymağını yiyen, iktidar ve kârı temel
alan özel bir imparatorluk kurma derdinde olan kişiler olarak değerlendiriyordu.
Belediye
binasındaki klik ile Roux arasındaki çelişki, sonrasında daha da derinleşti.
Chaumette ve Hébert gibi din adamı karşıtı ve ateist isimler, Roux’ya şüpheyle
yaklaşıyorlar, onu eski rejimin yeni dönemle çelişen artığı olarak değerlendiriyorlardı.
Roux’nun hapishanede çalıştığı iki aylık dönem boyunca ülkeyi Hristiyanlıktan
arındırma çalışması yürütenler, Roux’nun başında olduğu Saint Nicolas Kilisesi
dâhil başkentteki birçok kiliseyi kapattılar.
Jacques
Roux’nun hayat hikâyesini kaleme alan, esasen ruhban sınıfı ve Katoliklik
karşıtı olan yazarlar, hâliyle, Roux’nun Katolik eğitiminin ve rahiplik
mesleğinin o fikirlerinin oluşumunda ve toplumsal radikalizmindeki niteliğin
belirlenmesinde oynadığı rolü küçümseme eğiliminde olageldiler. Bu noktada söz
konusu yazarların sundukları kanıtların tatmin edici olmadığını ve alabildiğine
muğlâk olduğunu belirtmek gerek.
Temmuz
1793’te Jakoben liderler, Roux’yu itibarsızlaştırmaya karar verdiklerinde,
Marat çıkarttığı Publiciste Parisien gazetesinde okurlara Roux’nun
1792’de yaptıkları sohbet esnasında kendisine rahipliğin sırf geçimini sağlamak
için yaptığı bir iş olduğunu, kendisinin de tıpkı Marat gibi devrimci
gazetecilik yapmak istediğini itiraf ettiğini söyledi. Öte yandan Roux, açıktan
rahiplikten hiç vazgeçmediği gibi, Ağustos 1793’te tutuklanana dek Saint
Nicolas papazı olarak cemaat içinde yardım toplamayı sürdürdü, risalelerinden
elde ettiği parayı yoksullara dağıttı, mahalle kilisesinde vaazlar verdi, papaz
evinde kalmaya devam etti, muhtemelen sadece papazlık maaşıyla geçindi. İçine
düştüğü o son kötü durumda bile Roux, elinde böyle bir imkân varken, rahiplik
denilen o “ölüme sebep olan kader”den kurtulma gereği duymadı, insanlar, onun
üzerindeki kıyafetinden zerre rahatsız olmadılar, ondan şüphe dahi duymadılar.
Anayasaya
bağlı kilisenin şemsiyesi altına girmeye ayak direyen asi din adamlarını
“papacı şarlatanlar” olarak nitelendiren Roux, bu insanlara karşı ne sempati ne
de merhamet duyuyordu. Roux, bu din adamlarını her zaman halkın düşmanı olarak
gördüğü aristokratlarla ve spekülatörlerle bir tutuyordu.
Öte
yandan hâkim Aydınlanma geleneği içerisinde kalan Roux, dine yönelik saygısını
hiç yitirmiyor, bu nedenle, batıl inançlara teslim olmuş halkı oradan çıkartıp,
ona rehberlik ve hocalık edecek bir tür din adamı grubunun ortaya çıkmasını
savunuyordu:
“Rahiplik bir mal varlığı
hâline gelmiştir. Kişi suç işlemek istemiyorsa, gerçek ahlakın ilkelerini
açıktan savunmalı, zorbalığı mahkûm etmelidir. Bu türden bir rahip, toplumdan
nefret etmez. Yirmi beş milyon insanın bir anda bir düşünceye bağlanması mümkün
değildir. Yeryüzündeki tüm şehirlerde sunaklara, kurbanlara ve dini törenlere
rastlanır, tüm bu mal varlığı hâline gelmiş alanlarda şarlatanlık kural hâlini
almıştır.”
Anayasaya
bağlı din adamları gibi Roux da reforma tabi tutulmuş Hristiyanlığın anavatan
ve özgürlük gibi devrimci inançlarla uzlaştırılabileceğine inanıyordu.
“Anavatan, vicdan ve Tanrı, işte budur bizim dinimiz” diyen Roux da tıpkı
Robespierre gibi ateizmden nefret ediyor ve onun her iki itikadı tehdit eden
bir sapkınlık olduğunu düşünüyordu.
Roux’nun
Saint Nicolas’ta uyguladığı ibadetin ne kadar Katolik olduğu tabii ki
tartışmalı bir konu. Yazılarında Tanrı’nın adını bolca zikreden Roux’nun Nantes’daki
Hatiplik Okulu’ndan mezun olmuş olup dini eğitim almış olan Fouché’den farklı
olarak, ölümden sonra hayata inanan biri olduğunu belirtmek gerekiyor. Öte
yandan Roux’nun ekmek şarap ayini yapmaya devam edip etmediğine veya günah
çıkartma ayini yapıp yapmadığına ilişkin delillerin eksik olduğunu belirtelim.
Ağustos’ta
hapiste olduğu için Roux, 1793 güzünde iyice yoğunlaştırılan, Paris’teki din
adamlarına yönelik olarak yürütülen “Hristiyanlıktan arındırma” kampanyası
yüzünden vicdan azabı yaşamaktan kurtuldu. Ama Kasım ayının başında Roux, tıpkı
Öfkeliler [Enragés] Hareketi liderlerinden Jean-François Varlet gibi,
kampanyayı yürütenlere hapishaneden destek sundu, din adamlarının bir
cephanelik hâlini almış olan kilise hukukunun sunduğu zırhtan, cüppelerden ve
isim levhalarından arındırılmalarına, eski “şarlatanlar”ın toplu hâlde tövbe
ediyor oluşlarına dair memnuniyetini dile getirdi.
Roux’nun
bu akıl dinine ne ölçüde ihtida ettiğini bilmiyoruz. Bu dönüşümün altına sırf
taktiksel gerekçelerle mi imza attı, bu konuda bir hükümde bulunmak gerçekten
zor.[43] Zira Roux o dönemde ölüm tehdidiyle karşı karşıyaydı, üstelik
hapishane hücresinin anahtarları da Hébert ve Chaumette’in elindeydi. Ama gene
de bu akıl dini, ondaki sivil din anlayışıyla pek çelişmediği için, ondaki
putkırıcılık eğiliminin somut ve gerçek bir eğilim olduğunu söyleyebiliriz.
Buradan şu tespiti yapmak mümkün: Roux, hep Deist bir isim olarak faaliyet
yürüttü, o, belki de özgürce düşünen bir Hristiyan’dı, ama pek de Katolik
olarak nitelendirilemeyecek bir isimdi.
Ama
gene de bu denkleme kimi önemli faktörleri eklemek gerekiyor. Angoulême’de
aldığı ilk eğitim, Lazarusçuların sunduğu örneklik ve ürettiği gelenekler, her
şeyin ötesinde, bir çeyrek yüzyıl boyunca tarikatlarda gelişen düşünce
alışkanlıkları.
Jacques
Roux'nun kendisini Gravilliers’deki yoksullarla tanımlamasında Lazarusçuların
yoksulluğu yücelten yaklaşımlarının rolü neydi? Tefecileri, gıda stokçuları ve
spekülatörleri mahkûm eden yaklaşımının ondaki Katoliklik kaynaklı tefeciliğe
yönelik şüpheyle ve alıcı-satıcı arasında ahlaki ilişkiler kurulması,
fiyatların adil bir biçimde belirlenmesi gerektiğini söyleyen Thomist (Akinolu
Thomas’a ait) anlayışla bağı neydi? Roux, konuşmalarında ve yazılarında
tefeciliği sürekli en ağır dille eleştiren bir isimdi.
Ama
onu ilk elden harekete geçiren şey, temelde öğretisel veya teorik değil, pratik
bir itkiydi. 1792 ve 1793 yıllarında Roux’nun cemaatindeki birçok isim, açlık
çeken insanlardı. Az çok geliri olanlar bile sıkıntı çekiyorlardı. Roux gibi
kimi insanlarsa sabit bir gelirle veya az buçuk bir yatırımla ayakta kalmaya
çalışıyorlardı.
Bu
koşullar, herkes için açık olan kimi sebeplerin birer sonucuydu. Öncelikle
enflasyon, kontrol altında değildi. Devrimin bastığı para değer kaybediyordu.
İkinci sebep, sadece saraya ve Paris sosyetesine giden lüks malları üreten
sektörlerde gözlemlenen işsizlik düzeyiydi. Üçüncü sebepse savaş sebebiyle gıda
ve hammaddedeki kıtlık, bunun sonucunda fiyatlardaki artıştı. Süreç içerisinde
ortaya çıkan vurguncular, spekülatörler, paradan para kazananlar, mal stoklayıp,
bunları fahiş fiyatlarla satan stokçular, yaşanan güçlükleri daha da
derinleştirdiler.
Roux,
bu sorunlara onları kapsamlı ele alan değil de halkı gözeten çözümler
öneriyordu. Konuşma ve yazılarında zaman zaman az da olsa kurumların inşasını
gözeten öneriler sunan, bu anlamda hububat ticaretinin devlet eliyle
yapılmasına, düşük fiyatlarla ürün satan belediye dükkânlarına, gönüllü
askerlerinin bakmakla yükümlü olduğu kişilere verilecek emekli maaşına işaret
eden Roux, Haziran 1793’te fiyatların kontrol altına alınmasına karar verildiği
dönemde, azami ekmek fiyatının düşürülmesi önerisini dillendiriyordu. Örneğin
31 Mayıs 1793 tarihinde mecliste yapılan, muhtemelen Roux tarafından yapılmış
olan bir konuşmada, “geliri 1.500 lirayı aşan insanlara özel savaş vergisi
getirilmesi, buradan elde edilen paranın gönüllü askerlere ve ailelere
aktarılması” önerisi dillendiriliyordu. Bu önerilerinde Roux, daha çok baldırıçıplaklardaki önyargılara ve öfkeden kaynaklanan temel bir yaklaşıma sırtını
yaslıyordu. Bu öneriler, bir yandan da spekülatörlerin dövülmesini, onlara
devrimci terörün uygulanmasını, böylece yoksullar yaşayabilsin diye fiyatların
düşürülmesini içeriyordu.
Bu
program, 1792 yılında yayımlanan Fransa’yı ve Özgürlüğü Kurtarmak İçin
Gerekli Araçlar ve Mayıs 1792’de yayımlanan Kral Louis’nin Yargılanması,
Stokçuların, Spekülatörlerin ve Hainlerin Soruşturulması Üzerine isimli
risalelerde dile getirildi. Aralık 1792’de Meclis’teki güçlü isimler, bu son
risaleden öyle çok etkilendiler ki halka bu risalenin bir ay boyunca haftada
iki kez okunmasına ve Paris’teki tüm seksiyonlara ve kulüplere bir nüshasının
temin edilmesine karar verdiler.
Temmuz-Kasım
1793 arası dönemde Marat’nın çıkarttığı Publiciste de la république
française isimli yayının yönetmenliğini Roux üstlendi. Gazetenin ilk
birkaç sayısında genel olarak Marat’nın üslubu taklit ediliyordu, fakat 29
Temmuz tarihinden sonraki sayılarda bu Marat’cı üslup terk edildi. Toplamda
gazete, sadece 25 sayı çıkabildi.
Tekelcilere,
stokçulara açtığı savaş sayesinde Roux, epey popüler bir isim hâline geldi.
Baldırıçıplaklar içerisinde ciddi bir destekçi kitleye kavuşan Roux, Şubat
1793’te patlak veren isyanlar için gerekli gerekçeyi temin etti. Bu isyanlarda
halk, kendi “azami” fiyat listesini yürürlüğe koydu, manavları boşalttı,
dükkânları talan etti. Roux, bu isyancıları açıktan savundu. Hatta 27 Şubat
günü Gravilliers genel meclisi, tüm bölge halkının büyük bir gösteri
düzenlemesini, kitlenin “spekülatörlere ölüm” pankartı ardında Paris’te
yürümesini önerdi. Ama bu karar, oy çokluğuna ulaşılamadığından, alınamadı. Kaçınılmaz
olarak bu gelişme, Roux ile Fransız hükümeti arasındaki ipleri gerdi. Hükümet,
yokluğu durumunda cumhuriyetin ekonomik gücünün yok olmasına sebep olacak
olağan ticari faaliyeti koruma yoluna gitti.
Haziran
1793’te anayasa konusunda süren tartışma ile birlikte çelişki iyice derinleşti.
2 Haziran’daki Jakoben darbesi sonrası meclis, kabul edilmesi mümkün olmayan
devrimci bir formülü içeren demokratik bir anayasanın hazırlanması ile yeni
rejime herkesin kabul edeceği ahlaki bir temel temin etmek için kolları sıvadı.
Ama bu anayasa, barışa dek işlerlik kazanamadı. Anayasa, 24 Haziran günü onay
aldı, ama ertesi gün kutlamalar, tören alayları, kutlama konuşmaları ve sadakat
açıklamalarına tahsis edildi. Bu bayram havasının orta yerinde Jacques Roux,
Gravilliers ve Bonne Nouvelle seksiyonlarının ortak heyetinin ve Cordeliers
Kulübü’nün başı olarak, meclise gelip herkesi rahatsız eden görüşlerini dile
getirdi. Vekiller, ekonomi politikalarının ağır bir dille eleştirilmesine tanık
oldular. Meclisin tekelcilerin ve spekülatörlerin doğal sığınağı hâline
geldiğini söyleyen Roux, yeni hazırlanan anayasayı spekülasyonu yasa dışı ilân
etmediği, halka karşı suç ve günah işleyenleri cezalandırmadığı için
eleştiriyordu.
Roux
bu suçlamalarını, Evêche’de düzenlenen, kırk sekiz Paris seksiyonuna ait
delegelerin katıldığı toplantıda da yineledi. Roux’nun konuşması, esasen hem
meclisle hem de başındaki Jakoben liderlerle mücadele edileceğinin delili idi.
Saldırıya uğrayan Dağ grubu vekili Thuriot, doğal olarak Saint Nicolas papazı
ile Vendée’nin karşı devrimci rahipleri arasında paralellik kuruyordu.
Roux’ya
karşı başlatılan bu kampanyayı Robespierre de ciddiye aldı. Birkaç gün sonra
Jakoben Kulübü’nü devletin üç baş düşmanı konusunda uyarma gereği duydu:
“Avusturya ve İspanya, İngiliz başbakanı William Pitt ve ülkenin başına
musallat ettiği göçmenler ve bir de Jacques Roux.”
1793
yazının o çok önemli iki ayı boyunca Paris’te Robespierre’in başını çektiği,
meclisin baskın grubu Dağ ile baş sözcüsünün Jacques Roux’nun olduğu, Paris
seksiyonlarının uç devrimcileri arasında bir savaşa tanıklık edildi.
Bu
çatışma dönemi, bir ölçüde devrimci taktiklerin yeni duruma uyarlanmasına
ilişkin adımları içeriyordu. 1793 bahar ayları süresince Jakobenler, verdikleri
iktidar mücadelesinde uçta gördükleri devrimci isimlerin desteğini almışlardı.
Artık şimdi otoritenin pekiştirilmesi ve düzensizliğe yol açan, isyan etme
potansiyeli taşıyan güçlerin tasfiye edilmesi gerekiyordu.
Söz
konusu çatışma, bir yandan da belirli bir ilke meselesine dairdi. Ne
Robespierre ne de Jacques Roux, tüccarları ve iş adamlarını seven isimlerdi.
Robespierre, bu insanları utandırıp veya korkutup erdemli olmaya, cumhuriyet
için çalışmaya zorlamak derdindeydi. Roux ise bu türden bir dönüşüm konusunda
Robespierre kadar ümitli değildi. Onun ufkunun genişliğini daha çok her gün
fırınların önünde sıra olmuş, oturduğu o yoksul mahalledeki viranelerde açlık
çeken insanlar tayin ediyordu. Bu sebeple Roux’nun üzerine bastığı politik
zemin de dardı. Bu zeminin sınırlarını ise ilkin en rezil vurguncu isimlerin
kıyımdan geçirilerek alınacak intikam ve tüccarlarla esnafı ticaretlerini
erdemli bir biçimde, kâr aracı olarak değil de yoksullara yönelik toplumsal
hizmet olarak yürütmeye zorlamak için uygulanacak kanunlara ve terörist
eylemlere dair fikir tayin ediyordu. Fransa’yı yöneten Jakobenlerse bu
projelerin düzenin sağlanıp toplumun güven altına alınmasına, ayrıca cumhuriyetin
bekasına dönük politikayla uzlaştırılabilir bir tarafı olmadığını düşünüyorlardı. Bu sebeple Jakobenler,
Jacques Roux ve yoldaşlarının tasfiyesini birincil gereklilik olarak gördüler.
Robespierre’in
Jakoben kulübünde yaptığı konuşmanın hemen ardından Jacques Roux’nun altındaki
toprak parça parça kaymaya başladı. Burada başvurulan yöntemler, kapsam
itibarıyla, günümüze has totaliter partilerin başvurdukları yöntemlere
benziyorlardı.
30
Haziran günü Robespierre ve Hébert, Cordeliers Kulübü’nde bir toplantı
tertipleyip Roux’yu kulüpten atmaya karar verdi. 1 Temmuz günü komün bünyesinde
faal olan genel konsey, Roux’nun faaliyetlerini oybirliğiyle kınama kararı
aldı. Böylelikle Roux, Eylül başında konseydeki koltuğundan oldu.
4
Temmuz günü Marat’nın çıkarttığı Publiciste gazetesi, “sahte
yurtseverlerin aristokratlardan ve kralcılardan daha tehlikeli” olduğunu söyledi.
Herkes, bu satırlarda Roux’ya işaret edildiğini biliyordu.
Son
darbeyi indirmek adına, 7 Temmuz günü Gravilliers bölgesinde faal olan devrimci
komite, yardım fonlarının zimmete geçirilmesi konusunda bir soruşturma
başlattı. Bu soruşturma kapsamında Roux’nun elli üç yaşındaki hizmetçisinin
gözünü korkutup, onun rahibin 55 lira gibi az miktarda parayı cebine
indirdiğiyle ilgili iddiaları doğrulaması için uğraştılar. Tüm bunlara rağmen
Roux, henüz en ağır darbeyi yememişti.
Roux’nun
Marat’dan koptuğu dönemde ikili arasında birçoklarının tanık olduğu bir ağız
kavgası yaşanmıştı. Bu olay sonrası Marat, 14 Temmuz günü Jironden harekete
mensup Charlotte Corday tarafından öldürülünce Roux, tüm şüpheleri üzerine
çekti. Aldığı bu son darbeyle devrimci, yıkım süreci içerisine girdi.
Serbest
kaldıktan sonra Roux, kendisini sorgulayanlara savaş açtı. Ülkedeki gıda
durumunun birden kötüleşmesiyle birlikte devrim, Ağustos ayı başında oldukça
kritik bir aşamaya girmişti. Belediyeyi gıda krizini kötü yönetmekle eleştiren
Roux, yeniden Hébert ve Chaumette ile çatışma içerisine girdi. 22 Ağustos günü
Roux, komün polisi tarafından bir kez daha tutuklandı ve uyarı amaçlı bir ceza
dâhilinde, birkaç günlüğüne Conciergerie Hapishanesi’ne konuldu. 27 Ağustos
günü hapisten çıkan Roux, Gravilliers bölgesinin kendisini yeniden kırk sekiz
Paris bölgesinin bağlı olduğu merkez komitesine seçmesiyle büyük bir zafer elde
etti. 5 Eylül günü yeni bir devrimci ayaklanma planının yürürlüğe konulması
konusunda Jakoben Kulübü’nden yardım isteyen bu komite, ilk iş olarak Roux gibi
şüpheli bulduğu unsurları tasfiye etti. Roux, bir kez daha tutuklandı. Kendisini
bu sefer gönülsüzce tutuklayan Gravilliers bölgesi devrimci komitesi, Roux’yu
Sainte Pélagie
Hapishanesi’ne gönderdi.
Tüm
bu sürece rağmen Roux’nun politik nüfuzu bütünüyle ortadan kalkmadı. Roux hapisteyken,
Jakobenlerin uyguladığı terörü yumuşak ve verimsiz bulduğuna dair yorumlar
içeren yazılar kaleme aldı. Hatta bu dönemde Publiciste gazetesinin yedi
sekiz sayısının yayın yönetmenliği işini bizatihi hapiste üstlendi. Yazdığı yazılarda,
spekülatörlere ve devletle iş tutanlara, ayrıca Jakoben diktatörlüğünün attığı
adımlara, şüpheliler kanununa, bölgelerin elindeki özgürlükleri kısıtlayan
Eylül kararnamelerine, bölgelere ve taşra komünlerine bağlı devrimci
komitelerin elindeki yetkilerin artırılmasına yönelik eleştirilerini aktardı.
Öte
yandan Roux’ya destek sunan Gravilliers bölgesinden isimler de tutsak
liderlerinin çıkarttığı risale ve gazetelerin satış işini organize ediyor, onun
serbest kalması için faaliyet yürütüyor, komünün ve Jakobenlerin bölge meclisindeki,
bölge komitelerindeki ve Eylül kararnamelerine tepki olarak kurulmuş olan,
halkın desteklediği Bölge Derneği içindeki muhalefeti susturma çabalarına karşı
koyuyordu.
Jacques
Roux’nun ışığı, esasen Gravilliers bölgesinde faal olan dokuz jakrucu ismin
tutuklandığı 26 Kasım günü söndü. Devrimci komite, Jacques Roux’nun “uydu”su
olan kişilerin tutuklanması kararı aldı. Bu olaydan kısa bir süre önce Roux, Publiciste
gazetesinin 271. sayısını yeni tamamlamıştı. Bu son sayıya yazdığı yazıda Roux,
Robespierreciler karşısında yenildiğini, onlara itaat etmek zorunda kaldığını
kabul ediyordu. O yazıda, tüm ümitsiz hâliyle, şunları söylüyordu:
“Doğru yoldan hiç
sapmadım, bu yüzden kalbim her daim pirüpak kaldı. Eşitlik fikrinin yoldaşları,
bana sadece yürümem gereken yolu gösterdiler. Onların çabalarına destek olmak,
benim için en büyük şereftir.”
Bu
yakarış içeren ifadeleri kimse işitmedi. Roux hapisten çıkamadı. Onun etkisine ait
son izleri silmek için mahkeme süreci uzatıldıkça uzatıldı. 12 Ocak günü bir
polis sorgusu esnasında, kısa süre içerisinde devrim mahkemesine
çıkartılacağını öğrendi. Kamuoyu önünde bu şekilde aşağılanmaktansa Roux, yarına,
özgürlüğün yoldaşlarının mutlu olacakları o yarına olan inancıyla, bıçağı
kendisine sapladı. İlk intihar girişiminde başarılı olamayan Roux, bir ay
sonra, Bicêtre
Hapishanesi’nin hastanesinde tedavi altındayken, 10 Şubat günü kendisini bir
kez daha bıçakladı ve bu sefer öldürücü darbeyi indirdi. Na’aşı alınıp Gentilly
Mezarlığı’na gömüldü.
Roux,
kendi döneminde Parisli yoksulların en önemli sözcüsü hâline birkaç sebebe
bağlı olarak gelebilmişti. Ta devrimin başında bile Varlet, hep hamlığın izini
üzerinde taşıyorken, onun arkasındaki isim olan Roux, uzun süre vaaz vermeyi,
otorite sahibi olduğu, saygı gördüğü konumlarda hocalık yapmayı sürdürdü. Hiç şüphe
yok ki devrimci hatiplik üzerine kurulu yeni kariyerinde karşısında bir kitle
bulması, oldukça değerli bir imkândı.
Roux,
önemli liderlik vasıflarına sahip bir isimdi. Gravilliers bölgesindeki
jakrucular, kendisine uzun süre bağlı kaldılar. O, belirli bir felsefeyi değil,
esasen doğal bir gücü temsil ediyordu. Olumlu görülebilecek veya kurucu bir
yaklaşımı esas alan çok az şey önerdi. Bunun yerine, sömürüye karşı kendilerini
korumaları ve yeterince karınlarını doyurmaları konusunda yoksullara, baldırıçıplaklara güvence sunan bir politik sisteme dair az çok sezgisel olan
talepleri dillendirmekle yetindi. Onun kılıcından en çok da dönemin idarecileri
nasibini aldı. O idareciler, Roux’daki gücü ve öfkeyi görmezden gelemediler.
Komün ve devrimci hükümet, sözde ve eylemde, aldığı tedbirlerde, hayatı iniş
çıkışlarla dolu olan Saint Nicolas papazının ruhundan çok şey ödünç aldı.
Robert Barrie Rose
1965
[Kaynak: The Enragés: Socialists of the French Revolution, Melbourne University Press, s. 36-48.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder