Pages

26 Ağustos 2022

Jacques Roux

Jacques Roux, Fransız Devrimi öncesinde onun ileride halkı kışkırtacak bir lider olacağını ifade eden veya doğuştan isyancı olduğunu ortaya koyan bir geçmişe sahip değildi.

Roux, 1752 yılında Fransa’nın batısındaki Angoulême kentinin yakınında bulunan Saint-Cibard de Pransac kasabasında dünyaya geldi. Ondan başka on iki çocuğu daha bulunan babası Gratien Roux, bir piyade bölüğünde subaylık yapmış bir isimdi. Jacques doğduğunda, babası Pransac Markisi’ne bağlı bir yargıç yardımcısı olarak çalışıyordu.

Jacques Roux, şehirde bulunan Lazarusçu tarikatına bağlı papaz okulunu bitirdikten sonra, on beşinde başını tıraş ederek papaz oldu ve kendisine Angoulême papazlık bölgesinde papaz olarak çalışma imkânı sunuldu. 20 yaşında bizatihi papaz okulunda ders vermeye başlayan Roux, sonrasında felsefe ve fizik eğitimi aldı.

1785’te Angoulême kentinin yeni piskoposu D’Albignac de Castelnau’nun kendisini terfi ettireceğini umarken, bu isteğinin yerine getirilmemesi üzerine papaz okulundan ayrıldı Saintes yakınlarında bulunan, Montausier ailesine ait şatoda kilise görevlisi olarak çalışmaya başladı. Bir yandan da Roux, Sainte-Radegonde papazlık bölgesinde papaz olarak görev yaptı. Yaklaşık 1.500 kişinin yaşadığı Cozes köyünde 1787-1788 arası dönemde çalışma yürüttü.

Roux, Fransız Devrimi patlak verdiğinde, nüfusu nispeten daha az olan Saint-Thomas de Cosnac’ta papazlık yapıyordu. Eldeki kanıtların da ortaya koyduğu biçimiyle, Roux 1789’u olumlu karşılamış, hatta onun döneminde Saint-Thomas’taki vaiz kürsüsü tarihinde ilk kez devrimci propaganda alanına dönüşme imkânı bulabilmişti.

Nisan 1790’da Cosnac köyünde halk köylü isyanına katıldı. Beş altı yüz kadar köylü belirli alanlara getirilen vergileri protesto etti, civardaki iki şatoyu yağmalayıp ateşe verdi, toprak ağasını ve Bordo meclisi adına bölgede bulunan bir memuru hırpaladı. Asayiş, ancak yüz kadar isyancı gözaltına alındıktan sonra sağlanabildi.

Soruşturmayı yürütmekle görevli amir, tüm suçu Roux’nun üzerine attı. İddiaya göre Roux, kilise cemaatine “tüm toprağın eşit olarak herkese ait olduğunu” söylüyor, cemaati derebeyine verilmesi gereken haracı vermemeleri yönünde teşvik ediyordu. Şans eseri Roux, isyanın patlak verdiği günlerde başka bir yerde olduğuna dair bir delil sununca, yargılanmaktan kurtuldu. Ama bu suçlama, onun terfi şansını ortadan kaldırdı. Roux’ya göre, buna kendisinin Paty’ye yönelik husumeti sebep olmuştu. Ambleville’de papazlık yapmak isterken, bu isteğinin gerçekleşmesine piskoposa bağlı papazlar mani olmuş, kendisine altı ay hak mahrumiyeti cezası vermişlerdi. Ama bu sayede Roux, Saintonge’da bulacağı imkânlardan daha fazlasına kavuştu.

1790 yazında devrim sonrası kurulan Kurucu Meclis ile Kilise çatışma içerisine girdi. Bu çatışma sebebiyle ruhban sınıfı ikiye bölündü: Bir yanda Kurucu Meclis ve devrim yanlısı kilise mensupları, diğer yanda ise karşı-devrime manevi destek sunan, ona liderlik eden “dik başlı” kilise mensupları duruyordu.

Kasım 1790’da Roux, bulunduğu şehre duyduğu nefretle, bavulunu toplayıp Paris’e gitti. Burada Cordeliers Kulübü’ne girdi ve devrimci mahfillerde konuşmalar yapıp bildiriler kaleme almak suretiyle önemli bir isim hâline geldi. Sadece kendisinin bildiği sebeplere bağlı olarak Roux, Paris’te Renaudi ismini kullandı.

27 Kasım günü kurucu meclis seküler din adamlarına anayasaya sadakat yemini etmeleri talimatında bulununca, birçok rahip bu talimata karşı geldi. Bunun üzerine geçim imkânları ellerinden alındı. Bu koşullarda hem çıkarı hem de içine girdiği eğilim gereği, vicdanen içi rahat olan Roux, söz konusu yemini Paris’teki Aziz Sulpice Kilisesi’nde etti ve devrime karşılıksız bağlı olduğunu söyledi. Kısa bir süre sonra bunun ödülünü alan Roux, Saint-Nicolas des Champs bölgesinin rahibi oldu.

Paris’in on iki eski papazlık bölgesinden biri olan Saint-Nicolas’ta beş bin kadar Parisli yaşıyordu. Bu insanların önemli bir kısmı, Saint Martin des Champs Manastırı duvarlarının aşağısında kalan nüfusu kalabalık bir gecekondu mahallesinde ikamet ediyordu. Oldukça etkileyici olan kilise, büyük ve taş bir binadan ibaretti. On beşinci yüzyılda inşa edilmiş olan kilise, genelde mimari özelliğine bağlı olarak, “yüz sütunlu kilise” olarak biliniyordu.

Roux, yeni ortama hızla ayak uydurdu. Ara sıra ev işlerini halletsin diye bir dul kadınla anlaştı. Auguste Masselin isminde yetim bir oğlan çocuğunu evlat edindi. Belki de bu adımları, devrimin rahiplere uyguladığı dinsel sebeplerle evlenmeme durumuna son vermelerine yönelik baskıyı savuşturmak ve aile babası olarak yurttaşlık görevlerini yerine getirmek için atmıştı.

Biyografisine ait diğer detaylar, onun evinde köpek beslediğini, rutin işlerini yaptığını, ara sıra o çok sevdiği arpını çaldığını söylüyor.

Jacques Roux, terfi etmesi sayesinde St. Nicolas semtinin Rue Aumaire mahallesine bağlı bölgede başka on küsur kadar rahiple paylaştığı bir binanın ikinci katında yaşama imkânı buldu.

Kendisine verilen yeni görevlerin Roux’yu epey etkilediğini söylemek gerekiyor. Taşra rahibi olarak yoksulluğa ve sefil koşullara alışkın olan Roux, Gravilliers’deki gecekondularda daha ağır koşullarla yüzleşti. Bu dönemden önce kaleme aldığı yazıları daha edebi ve soyut. İlkesel olarak devrime bağlı olan Roux, bu bağ sayesinde özgürlük ve eşitlik ilkelerinin uygulanması fikrine daha fazla örgütlendi. Hatta 1790’da aşağıdaki iyimser sözleri içeren bir insan hakları beyannamesi taslağı hazırladı.

“Tüm ölümlüler eşittir.
Onları ayıran, doğumdan gelen hakları değil
sahip oldukları erdemleridir.
Her türden devlette hukuk herkesi kapsamalıdır.
İster havari isterse devrim şehidi
Kim olursa olsun, ölümlüler hukuk önünde eşittir.”

Yeni görevlendirme sonrası kafasındaki özgürlük ve eşitlik fikrinin yerini Gravilliers’de mücadele içerisinde olan yoksulların toplumsal adalet ve özgürlük ile ilgili somut taleplerine dair fikirler aldı. Bu dönüşüm süreci dâhilinde Roux’nun bir rahip olarak edindiği deneyim, onun hayatında önemli bir rol oynadı. Zira on sekizinci yüzyıl Paris’inde bir işçi mahallesinde rahip olmak, kişiyi insanın en sefil hâllerine şahit olmaya zorluyordu.

Bu süre zarfında Roux’nun vaiz ve propagandacı olarak edindiği itibarı hızla arttı. İlk kez Mayıs 1792’de verdiği[14] Fransa’yı ve Özgürlüğü Kurtarmak İçin Gerekli Araçlar başlıklı o oldukça etkili olan vaazı öyle popüler oldu ki Roux, sonrasında aynı konuşmayı bir kez daha yapsın diye Paris’in kırk sekiz bölgesinin onuna ait meclislerin genel toplantısına, ayrıca Saint-Eustache, Sainte-Marguerite, Saint-Antoine ve Notre Dame Katedrali’ne davet edildi.

Bu dönemde Roux, solun bazı önde gelen liderleriyle bağ kurdu. Bu isimlerden biri, kendisinin hayran olduğu Marat idi. Öyle ki onu taklit etme çabasından dolayı Jacques Roux’ya “Küçük Marat” deniliyordu.

18 Mart 1792’de Vincent, Verrières ve Momoro ile birlikte Cordeliers Kulübü tarafından Marat’nın Yurttaşlar Okulu çalışmasının reklâm ve basım işlerinde görevlendirildi. Kısa bir süre sonra, 3 Mayıs günü, Marat soruşturmadan kaçmak adına geçici süre saklanmak zorunda kalınca, onu Rue Aumaire’deki evinde Roux sakladı.

1792 yılı boyunca Roux, Gravilliers bölgesinde hummalı bir çalışma içerisine girdi. Baldırıçıplaklar arasında epey taraftar toplayan Roux, bölgedeki işleri yürüten politik açıdan hareketli kesimleri örgütledi. Bu çalışmanın sonucunda Roux, 1792 güzünde bölge temsilcisi seçildi. Önce Tuileries sarayına yönelik devrimci saldırı sonrası sarayı savunan kralcıların yargılanacağı olağanüstü mahkemeyi yönetecek heyete iştirak etti, ardından Paris Departmanı’na bağlı ikinci dereceden seçiciler meclisine, son olarak da Paris şehrinin belediye konseyini ifade eden Komün genel konseyine girdi. Yapılan seçimde Roux, Gravilliers Genel Meclisi’ndeki üç yüz insanın kırk altısının oyunu aldı. Meclisle ilgili yapılan seçimde iki, departmanla ilgili seçimde ise yediden fazla oy alamadı. Bu kurullar içerisinde en fazla seçici mecliste faydalı olan Roux, çok çalışmasına rağmen, seçicilerin kendisini meclise vekil olarak göndermesini veya en azından Paris Departmanı’nın idaresine seçmesini sağlayamadı.

Roux, kralcıları yargılayacak mahkeme heyetinden alındı. Ruhban sınıfı karşıtı çalışmaların yürütüldüğü bir dönemde Roux, rahiplerin kanının dökülmesini istemedi. Bu sebeple Roux, Komün’deki göreviyle yetinmek zorunda kaldı.

Komün içerisinde önemli görevler üstlenen Roux, 20 Ocak 1793 günü eski rahip Claude Bernard ile birlikte, Kral’ın 21 Ocak günü gerçekleştirilecek idamında komünün temsilcisi olarak bulundu.

Bugün hâlâ Kral Louis’nin son saatlerinde Roux’nun rolü ve yeri konusunda birçok uydurma hikâye anlatılıyor. Örneğin Louis-Marie Prudhomme (1752-1830), Roux’nun 20 Ocak günü akşamı hapishanede görevlendirildiğini, görevininse kral ve ailesinin tüm gece boyunca devrimci şarkılar söyleyerek uyutulmaması olduğunu söylüyor. Kralın uşağının aktardığına göre, ertesi günün sabahı Roux, kralın kraliçenin yanına gitme isteğini reddediyor. Uşak Cléry’nin aktardığı bir başka hikâyede ise birkaç hafta öncesinde hapishaneyi denetleyen Roux’nun dişinin ağrıdığını söyleyen krala, “merak etme, o ağrıyı fazla çekmeyeceksin” cevabını verdiğinden bahsediliyor.

Gerçekten de Roux’nun üyesi olduğu Tapınak Hapishanesi konseyi, 22 Aralık 1792 günü kralın diş sorununu ele aldı ve diş hekimine ihtiyaç olmadığına karar verdi. Bu anlamda uşağın anlattığı hikâye, o kadar da temelsiz değil.

Kralın idam edildiği dönemde önde gelen bir isim olmasına, komünün kendisine birçok önemli görev ve sorumluluk vermesine karşın Roux, Paris belediyesince her daim sıradan bir isim olarak görüldü. Paris yönetimindeki hâkim grubun merkezinde Savcı Chaumette, onun yerine gelen Hébert ve belediye başkanı Pache gibi isimler bulunuyordu. Bu adamlar, Roux’yu şüpheli bir isim olarak görüyorlardı. Roux ise söz konusu isimleri devrimin kaymağını yiyen, iktidar ve kârı temel alan özel bir imparatorluk kurma derdinde olan kişiler olarak değerlendiriyordu.

Belediye binasındaki klik ile Roux arasındaki çelişki, sonrasında daha da derinleşti. Chaumette ve Hébert gibi din adamı karşıtı ve ateist isimler, Roux’ya şüpheyle yaklaşıyorlar, onu eski rejimin yeni dönemle çelişen artığı olarak değerlendiriyorlardı. Roux’nun hapishanede çalıştığı iki aylık dönem boyunca ülkeyi Hristiyanlıktan arındırma çalışması yürütenler, Roux’nun başında olduğu Saint Nicolas Kilisesi dâhil başkentteki birçok kiliseyi kapattılar.

Jacques Roux’nun hayat hikâyesini kaleme alan, esasen ruhban sınıfı ve Katoliklik karşıtı olan yazarlar, hâliyle, Roux’nun Katolik eğitiminin ve rahiplik mesleğinin o fikirlerinin oluşumunda ve toplumsal radikalizmindeki niteliğin belirlenmesinde oynadığı rolü küçümseme eğiliminde olageldiler. Bu noktada söz konusu yazarların sundukları kanıtların tatmin edici olmadığını ve alabildiğine muğlâk olduğunu belirtmek gerek.

Temmuz 1793’te Jakoben liderler, Roux’yu itibarsızlaştırmaya karar verdiklerinde, Marat çıkarttığı Publiciste Parisien gazetesinde okurlara Roux’nun 1792’de yaptıkları sohbet esnasında kendisine rahipliğin sırf geçimini sağlamak için yaptığı bir iş olduğunu, kendisinin de tıpkı Marat gibi devrimci gazetecilik yapmak istediğini itiraf ettiğini söyledi. Öte yandan Roux, açıktan rahiplikten hiç vazgeçmediği gibi, Ağustos 1793’te tutuklanana dek Saint Nicolas papazı olarak cemaat içinde yardım toplamayı sürdürdü, risalelerinden elde ettiği parayı yoksullara dağıttı, mahalle kilisesinde vaazlar verdi, papaz evinde kalmaya devam etti, muhtemelen sadece papazlık maaşıyla geçindi. İçine düştüğü o son kötü durumda bile Roux, elinde böyle bir imkân varken, rahiplik denilen o “ölüme sebep olan kader”den kurtulma gereği duymadı, insanlar, onun üzerindeki kıyafetinden zerre rahatsız olmadılar, ondan şüphe dahi duymadılar.

Anayasaya bağlı kilisenin şemsiyesi altına girmeye ayak direyen asi din adamlarını “papacı şarlatanlar” olarak nitelendiren Roux, bu insanlara karşı ne sempati ne de merhamet duyuyordu. Roux, bu din adamlarını her zaman halkın düşmanı olarak gördüğü aristokratlarla ve spekülatörlerle bir tutuyordu.

Öte yandan hâkim Aydınlanma geleneği içerisinde kalan Roux, dine yönelik saygısını hiç yitirmiyor, bu nedenle, batıl inançlara teslim olmuş halkı oradan çıkartıp, ona rehberlik ve hocalık edecek bir tür din adamı grubunun ortaya çıkmasını savunuyordu:

“Rahiplik bir mal varlığı hâline gelmiştir. Kişi suç işlemek istemiyorsa, gerçek ahlakın ilkelerini açıktan savunmalı, zorbalığı mahkûm etmelidir. Bu türden bir rahip, toplumdan nefret etmez. Yirmi beş milyon insanın bir anda bir düşünceye bağlanması mümkün değildir. Yeryüzündeki tüm şehirlerde sunaklara, kurbanlara ve dini törenlere rastlanır, tüm bu mal varlığı hâline gelmiş alanlarda şarlatanlık kural hâlini almıştır.”

Anayasaya bağlı din adamları gibi Roux da reforma tabi tutulmuş Hristiyanlığın anavatan ve özgürlük gibi devrimci inançlarla uzlaştırılabileceğine inanıyordu. “Anavatan, vicdan ve Tanrı, işte budur bizim dinimiz” diyen Roux da tıpkı Robespierre gibi ateizmden nefret ediyor ve onun her iki itikadı tehdit eden bir sapkınlık olduğunu düşünüyordu.

Roux’nun Saint Nicolas’ta uyguladığı ibadetin ne kadar Katolik olduğu tabii ki tartışmalı bir konu. Yazılarında Tanrı’nın adını bolca zikreden Roux’nun Nantes’daki Hatiplik Okulu’ndan mezun olmuş olup dini eğitim almış olan Fouché’den farklı olarak, ölümden sonra hayata inanan biri olduğunu belirtmek gerekiyor. Öte yandan Roux’nun ekmek şarap ayini yapmaya devam edip etmediğine veya günah çıkartma ayini yapıp yapmadığına ilişkin delillerin eksik olduğunu belirtelim.

Ağustos’ta hapiste olduğu için Roux, 1793 güzünde iyice yoğunlaştırılan, Paris’teki din adamlarına yönelik olarak yürütülen “Hristiyanlıktan arındırma” kampanyası yüzünden vicdan azabı yaşamaktan kurtuldu. Ama Kasım ayının başında Roux, tıpkı Öfkeliler [Enragés] Hareketi liderlerinden Jean-François Varlet gibi, kampanyayı yürütenlere hapishaneden destek sundu, din adamlarının bir cephanelik hâlini almış olan kilise hukukunun sunduğu zırhtan, cüppelerden ve isim levhalarından arındırılmalarına, eski “şarlatanlar”ın toplu hâlde tövbe ediyor oluşlarına dair memnuniyetini dile getirdi.

Roux’nun bu akıl dinine ne ölçüde ihtida ettiğini bilmiyoruz. Bu dönüşümün altına sırf taktiksel gerekçelerle mi imza attı, bu konuda bir hükümde bulunmak gerçekten zor.[43] Zira Roux o dönemde ölüm tehdidiyle karşı karşıyaydı, üstelik hapishane hücresinin anahtarları da Hébert ve Chaumette’in elindeydi. Ama gene de bu akıl dini, ondaki sivil din anlayışıyla pek çelişmediği için, ondaki putkırıcılık eğiliminin somut ve gerçek bir eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Buradan şu tespiti yapmak mümkün: Roux, hep Deist bir isim olarak faaliyet yürüttü, o, belki de özgürce düşünen bir Hristiyan’dı, ama pek de Katolik olarak nitelendirilemeyecek bir isimdi.

Ama gene de bu denkleme kimi önemli faktörleri eklemek gerekiyor. Angoulême’de aldığı ilk eğitim, Lazarusçuların sunduğu örneklik ve ürettiği gelenekler, her şeyin ötesinde, bir çeyrek yüzyıl boyunca tarikatlarda gelişen düşünce alışkanlıkları.

Jacques Roux'nun kendisini Gravilliers’deki yoksullarla tanımlamasında Lazarusçuların yoksulluğu yücelten yaklaşımlarının rolü neydi? Tefecileri, gıda stokçuları ve spekülatörleri mahkûm eden yaklaşımının ondaki Katoliklik kaynaklı tefeciliğe yönelik şüpheyle ve alıcı-satıcı arasında ahlaki ilişkiler kurulması, fiyatların adil bir biçimde belirlenmesi gerektiğini söyleyen Thomist (Akinolu Thomas’a ait) anlayışla bağı neydi? Roux, konuşmalarında ve yazılarında tefeciliği sürekli en ağır dille eleştiren bir isimdi.

Ama onu ilk elden harekete geçiren şey, temelde öğretisel veya teorik değil, pratik bir itkiydi. 1792 ve 1793 yıllarında Roux’nun cemaatindeki birçok isim, açlık çeken insanlardı. Az çok geliri olanlar bile sıkıntı çekiyorlardı. Roux gibi kimi insanlarsa sabit bir gelirle veya az buçuk bir yatırımla ayakta kalmaya çalışıyorlardı.

Bu koşullar, herkes için açık olan kimi sebeplerin birer sonucuydu. Öncelikle enflasyon, kontrol altında değildi. Devrimin bastığı para değer kaybediyordu. İkinci sebep, sadece saraya ve Paris sosyetesine giden lüks malları üreten sektörlerde gözlemlenen işsizlik düzeyiydi. Üçüncü sebepse savaş sebebiyle gıda ve hammaddedeki kıtlık, bunun sonucunda fiyatlardaki artıştı. Süreç içerisinde ortaya çıkan vurguncular, spekülatörler, paradan para kazananlar, mal stoklayıp, bunları fahiş fiyatlarla satan stokçular, yaşanan güçlükleri daha da derinleştirdiler.

Roux, bu sorunlara onları kapsamlı ele alan değil de halkı gözeten çözümler öneriyordu. Konuşma ve yazılarında zaman zaman az da olsa kurumların inşasını gözeten öneriler sunan, bu anlamda hububat ticaretinin devlet eliyle yapılmasına, düşük fiyatlarla ürün satan belediye dükkânlarına, gönüllü askerlerinin bakmakla yükümlü olduğu kişilere verilecek emekli maaşına işaret eden Roux, Haziran 1793’te fiyatların kontrol altına alınmasına karar verildiği dönemde, azami ekmek fiyatının düşürülmesi önerisini dillendiriyordu. Örneğin 31 Mayıs 1793 tarihinde mecliste yapılan, muhtemelen Roux tarafından yapılmış olan bir konuşmada, “geliri 1.500 lirayı aşan insanlara özel savaş vergisi getirilmesi, buradan elde edilen paranın gönüllü askerlere ve ailelere aktarılması” önerisi dillendiriliyordu. Bu önerilerinde Roux, daha çok baldırıçıplaklardaki önyargılara ve öfkeden kaynaklanan temel bir yaklaşıma sırtını yaslıyordu. Bu öneriler, bir yandan da spekülatörlerin dövülmesini, onlara devrimci terörün uygulanmasını, böylece yoksullar yaşayabilsin diye fiyatların düşürülmesini içeriyordu.

Bu program, 1792 yılında yayımlanan Fransa’yı ve Özgürlüğü Kurtarmak İçin Gerekli Araçlar ve Mayıs 1792’de yayımlanan Kral Louis’nin Yargılanması, Stokçuların, Spekülatörlerin ve Hainlerin Soruşturulması Üzerine isimli risalelerde dile getirildi. Aralık 1792’de Meclis’teki güçlü isimler, bu son risaleden öyle çok etkilendiler ki halka bu risalenin bir ay boyunca haftada iki kez okunmasına ve Paris’teki tüm seksiyonlara ve kulüplere bir nüshasının temin edilmesine karar verdiler.

Temmuz-Kasım 1793 arası dönemde Marat’nın çıkarttığı Publiciste de la république française isimli yayının yönetmenliğini Roux üstlendi. Gazetenin ilk birkaç sayısında genel olarak Marat’nın üslubu taklit ediliyordu, fakat 29 Temmuz tarihinden sonraki sayılarda bu Marat’cı üslup terk edildi. Toplamda gazete, sadece 25 sayı çıkabildi.

Tekelcilere, stokçulara açtığı savaş sayesinde Roux, epey popüler bir isim hâline geldi. Baldırıçıplaklar içerisinde ciddi bir destekçi kitleye kavuşan Roux, Şubat 1793’te patlak veren isyanlar için gerekli gerekçeyi temin etti. Bu isyanlarda halk, kendi “azami” fiyat listesini yürürlüğe koydu, manavları boşalttı, dükkânları talan etti. Roux, bu isyancıları açıktan savundu. Hatta 27 Şubat günü Gravilliers genel meclisi, tüm bölge halkının büyük bir gösteri düzenlemesini, kitlenin “spekülatörlere ölüm” pankartı ardında Paris’te yürümesini önerdi. Ama bu karar, oy çokluğuna ulaşılamadığından, alınamadı. Kaçınılmaz olarak bu gelişme, Roux ile Fransız hükümeti arasındaki ipleri gerdi. Hükümet, yokluğu durumunda cumhuriyetin ekonomik gücünün yok olmasına sebep olacak olağan ticari faaliyeti koruma yoluna gitti.

Haziran 1793’te anayasa konusunda süren tartışma ile birlikte çelişki iyice derinleşti. 2 Haziran’daki Jakoben darbesi sonrası meclis, kabul edilmesi mümkün olmayan devrimci bir formülü içeren demokratik bir anayasanın hazırlanması ile yeni rejime herkesin kabul edeceği ahlaki bir temel temin etmek için kolları sıvadı. Ama bu anayasa, barışa dek işlerlik kazanamadı. Anayasa, 24 Haziran günü onay aldı, ama ertesi gün kutlamalar, tören alayları, kutlama konuşmaları ve sadakat açıklamalarına tahsis edildi. Bu bayram havasının orta yerinde Jacques Roux, Gravilliers ve Bonne Nouvelle seksiyonlarının ortak heyetinin ve Cordeliers Kulübü’nün başı olarak, meclise gelip herkesi rahatsız eden görüşlerini dile getirdi. Vekiller, ekonomi politikalarının ağır bir dille eleştirilmesine tanık oldular. Meclisin tekelcilerin ve spekülatörlerin doğal sığınağı hâline geldiğini söyleyen Roux, yeni hazırlanan anayasayı spekülasyonu yasa dışı ilân etmediği, halka karşı suç ve günah işleyenleri cezalandırmadığı için eleştiriyordu.

Roux bu suçlamalarını, Evêche’de düzenlenen, kırk sekiz Paris seksiyonuna ait delegelerin katıldığı toplantıda da yineledi. Roux’nun konuşması, esasen hem meclisle hem de başındaki Jakoben liderlerle mücadele edileceğinin delili idi. Saldırıya uğrayan Dağ grubu vekili Thuriot, doğal olarak Saint Nicolas papazı ile Vendée’nin karşı devrimci rahipleri arasında paralellik kuruyordu.

Roux’ya karşı başlatılan bu kampanyayı Robespierre de ciddiye aldı. Birkaç gün sonra Jakoben Kulübü’nü devletin üç baş düşmanı konusunda uyarma gereği duydu: “Avusturya ve İspanya, İngiliz başbakanı William Pitt ve ülkenin başına musallat ettiği göçmenler ve bir de Jacques Roux.”

1793 yazının o çok önemli iki ayı boyunca Paris’te Robespierre’in başını çektiği, meclisin baskın grubu Dağ ile baş sözcüsünün Jacques Roux’nun olduğu, Paris seksiyonlarının uç devrimcileri arasında bir savaşa tanıklık edildi.

Bu çatışma dönemi, bir ölçüde devrimci taktiklerin yeni duruma uyarlanmasına ilişkin adımları içeriyordu. 1793 bahar ayları süresince Jakobenler, verdikleri iktidar mücadelesinde uçta gördükleri devrimci isimlerin desteğini almışlardı. Artık şimdi otoritenin pekiştirilmesi ve düzensizliğe yol açan, isyan etme potansiyeli taşıyan güçlerin tasfiye edilmesi gerekiyordu.

Söz konusu çatışma, bir yandan da belirli bir ilke meselesine dairdi. Ne Robespierre ne de Jacques Roux, tüccarları ve iş adamlarını seven isimlerdi. Robespierre, bu insanları utandırıp veya korkutup erdemli olmaya, cumhuriyet için çalışmaya zorlamak derdindeydi. Roux ise bu türden bir dönüşüm konusunda Robespierre kadar ümitli değildi. Onun ufkunun genişliğini daha çok her gün fırınların önünde sıra olmuş, oturduğu o yoksul mahalledeki viranelerde açlık çeken insanlar tayin ediyordu. Bu sebeple Roux’nun üzerine bastığı politik zemin de dardı. Bu zeminin sınırlarını ise ilkin en rezil vurguncu isimlerin kıyımdan geçirilerek alınacak intikam ve tüccarlarla esnafı ticaretlerini erdemli bir biçimde, kâr aracı olarak değil de yoksullara yönelik toplumsal hizmet olarak yürütmeye zorlamak için uygulanacak kanunlara ve terörist eylemlere dair fikir tayin ediyordu. Fransa’yı yöneten Jakobenlerse bu projelerin düzenin sağlanıp toplumun güven altına alınmasına, ayrıca cumhuriyetin bekasına dönük politikayla uzlaştırılabilir bir tarafı olmadığını düşünüyorlardı. Bu sebeple Jakobenler, Jacques Roux ve yoldaşlarının tasfiyesini birincil gereklilik olarak gördüler.

Robespierre’in Jakoben kulübünde yaptığı konuşmanın hemen ardından Jacques Roux’nun altındaki toprak parça parça kaymaya başladı. Burada başvurulan yöntemler, kapsam itibarıyla, günümüze has totaliter partilerin başvurdukları yöntemlere benziyorlardı.

30 Haziran günü Robespierre ve Hébert, Cordeliers Kulübü’nde bir toplantı tertipleyip Roux’yu kulüpten atmaya karar verdi. 1 Temmuz günü komün bünyesinde faal olan genel konsey, Roux’nun faaliyetlerini oybirliğiyle kınama kararı aldı. Böylelikle Roux, Eylül başında konseydeki koltuğundan oldu.

4 Temmuz günü Marat’nın çıkarttığı Publiciste gazetesi, “sahte yurtseverlerin aristokratlardan ve kralcılardan daha tehlikeli” olduğunu söyledi. Herkes, bu satırlarda Roux’ya işaret edildiğini biliyordu.

Son darbeyi indirmek adına, 7 Temmuz günü Gravilliers bölgesinde faal olan devrimci komite, yardım fonlarının zimmete geçirilmesi konusunda bir soruşturma başlattı. Bu soruşturma kapsamında Roux’nun elli üç yaşındaki hizmetçisinin gözünü korkutup, onun rahibin 55 lira gibi az miktarda parayı cebine indirdiğiyle ilgili iddiaları doğrulaması için uğraştılar. Tüm bunlara rağmen Roux, henüz en ağır darbeyi yememişti.

Roux’nun Marat’dan koptuğu dönemde ikili arasında birçoklarının tanık olduğu bir ağız kavgası yaşanmıştı. Bu olay sonrası Marat, 14 Temmuz günü Jironden harekete mensup Charlotte Corday tarafından öldürülünce Roux, tüm şüpheleri üzerine çekti. Aldığı bu son darbeyle devrimci, yıkım süreci içerisine girdi.

Serbest kaldıktan sonra Roux, kendisini sorgulayanlara savaş açtı. Ülkedeki gıda durumunun birden kötüleşmesiyle birlikte devrim, Ağustos ayı başında oldukça kritik bir aşamaya girmişti. Belediyeyi gıda krizini kötü yönetmekle eleştiren Roux, yeniden Hébert ve Chaumette ile çatışma içerisine girdi. 22 Ağustos günü Roux, komün polisi tarafından bir kez daha tutuklandı ve uyarı amaçlı bir ceza dâhilinde, birkaç günlüğüne Conciergerie Hapishanesi’ne konuldu. 27 Ağustos günü hapisten çıkan Roux, Gravilliers bölgesinin kendisini yeniden kırk sekiz Paris bölgesinin bağlı olduğu merkez komitesine seçmesiyle büyük bir zafer elde etti. 5 Eylül günü yeni bir devrimci ayaklanma planının yürürlüğe konulması konusunda Jakoben Kulübü’nden yardım isteyen bu komite, ilk iş olarak Roux gibi şüpheli bulduğu unsurları tasfiye etti. Roux, bir kez daha tutuklandı. Kendisini bu sefer gönülsüzce tutuklayan Gravilliers bölgesi devrimci komitesi, Roux’yu Sainte Pélagie Hapishanesi’ne gönderdi.

Tüm bu sürece rağmen Roux’nun politik nüfuzu bütünüyle ortadan kalkmadı. Roux hapisteyken, Jakobenlerin uyguladığı terörü yumuşak ve verimsiz bulduğuna dair yorumlar içeren yazılar kaleme aldı. Hatta bu dönemde Publiciste gazetesinin yedi sekiz sayısının yayın yönetmenliği işini bizatihi hapiste üstlendi. Yazdığı yazılarda, spekülatörlere ve devletle iş tutanlara, ayrıca Jakoben diktatörlüğünün attığı adımlara, şüpheliler kanununa, bölgelerin elindeki özgürlükleri kısıtlayan Eylül kararnamelerine, bölgelere ve taşra komünlerine bağlı devrimci komitelerin elindeki yetkilerin artırılmasına yönelik eleştirilerini aktardı.

Öte yandan Roux’ya destek sunan Gravilliers bölgesinden isimler de tutsak liderlerinin çıkarttığı risale ve gazetelerin satış işini organize ediyor, onun serbest kalması için faaliyet yürütüyor, komünün ve Jakobenlerin bölge meclisindeki, bölge komitelerindeki ve Eylül kararnamelerine tepki olarak kurulmuş olan, halkın desteklediği Bölge Derneği içindeki muhalefeti susturma çabalarına karşı koyuyordu.

Jacques Roux’nun ışığı, esasen Gravilliers bölgesinde faal olan dokuz jakrucu ismin tutuklandığı 26 Kasım günü söndü. Devrimci komite, Jacques Roux’nun “uydu”su olan kişilerin tutuklanması kararı aldı. Bu olaydan kısa bir süre önce Roux, Publiciste gazetesinin 271. sayısını yeni tamamlamıştı. Bu son sayıya yazdığı yazıda Roux, Robespierreciler karşısında yenildiğini, onlara itaat etmek zorunda kaldığını kabul ediyordu. O yazıda, tüm ümitsiz hâliyle, şunları söylüyordu:

“Doğru yoldan hiç sapmadım, bu yüzden kalbim her daim pirüpak kaldı. Eşitlik fikrinin yoldaşları, bana sadece yürümem gereken yolu gösterdiler. Onların çabalarına destek olmak, benim için en büyük şereftir.”

Bu yakarış içeren ifadeleri kimse işitmedi. Roux hapisten çıkamadı. Onun etkisine ait son izleri silmek için mahkeme süreci uzatıldıkça uzatıldı. 12 Ocak günü bir polis sorgusu esnasında, kısa süre içerisinde devrim mahkemesine çıkartılacağını öğrendi. Kamuoyu önünde bu şekilde aşağılanmaktansa Roux, yarına, özgürlüğün yoldaşlarının mutlu olacakları o yarına olan inancıyla, bıçağı kendisine sapladı. İlk intihar girişiminde başarılı olamayan Roux, bir ay sonra, Bicêtre Hapishanesi’nin hastanesinde tedavi altındayken, 10 Şubat günü kendisini bir kez daha bıçakladı ve bu sefer öldürücü darbeyi indirdi. Na’aşı alınıp Gentilly Mezarlığı’na gömüldü.

Roux, kendi döneminde Parisli yoksulların en önemli sözcüsü hâline birkaç sebebe bağlı olarak gelebilmişti. Ta devrimin başında bile Varlet, hep hamlığın izini üzerinde taşıyorken, onun arkasındaki isim olan Roux, uzun süre vaaz vermeyi, otorite sahibi olduğu, saygı gördüğü konumlarda hocalık yapmayı sürdürdü. Hiç şüphe yok ki devrimci hatiplik üzerine kurulu yeni kariyerinde karşısında bir kitle bulması, oldukça değerli bir imkândı.

Roux, önemli liderlik vasıflarına sahip bir isimdi. Gravilliers bölgesindeki jakrucular, kendisine uzun süre bağlı kaldılar. O, belirli bir felsefeyi değil, esasen doğal bir gücü temsil ediyordu. Olumlu görülebilecek veya kurucu bir yaklaşımı esas alan çok az şey önerdi. Bunun yerine, sömürüye karşı kendilerini korumaları ve yeterince karınlarını doyurmaları konusunda yoksullara, baldırıçıplaklara güvence sunan bir politik sisteme dair az çok sezgisel olan talepleri dillendirmekle yetindi. Onun kılıcından en çok da dönemin idarecileri nasibini aldı. O idareciler, Roux’daki gücü ve öfkeyi görmezden gelemediler. Komün ve devrimci hükümet, sözde ve eylemde, aldığı tedbirlerde, hayatı iniş çıkışlarla dolu olan Saint Nicolas papazının ruhundan çok şey ödünç aldı.

Robert Barrie Rose
1965

[Kaynak: The Enragés: Socialists of the French Revolution, Melbourne University Press, s. 36-48.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder