Bu
makale, Afrikalı-Amerikalı radikallerle Fidel Castro’nun başta olduğu Küba
arasında altmışlı ve yetmişli yıllar boyunca kurulan politik ve kültürel
ilişkilere dair kısa bir inceleme sunuyor.
Siyah
özgürlük hareketinin radikal kanadı ile devrimci Küba arasındaki ilişkiler, ABD’de
ve dünya genelinde beyaz olmayan insanlar için oldukça önemli olan bir dönemde
kuruldu. Bu dönemde Montgomery Otobüs Boykotu’nun başarıyla sonuçlanması ve 1957’de Little Rock
şehrinde dokuz Siyahînin liseye yazılmasıyla ortaya çıkan krize verilen
tepkilerin olumlu sonuç vermesi ardından insan hakları eylemleri hız kazanmış,
bir yandan da 1955 yılında Afrikalı-Amerikalıları epey etkileyen bağımsızlar
hareketinin doğmasını sağlayan Bandung Konferansı toplanmıştı. Birçok
tarihçinin de ortaya koyduğu biçimiyle, İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’de
açığa Siyah özgürlük hareketi ve Üçüncü Dünya’da başlayan dekolonizasyon süreci,
onlarca yıl önce W. E. B. Du Bois, Marcus Garvey ve Hubert Harrison’ın
öngördüğü “kara ırkların doğuşu” ile bağlantılı gelişmelerdir.[1].Burada bu
bahsini ettiğimiz tarihyazımının açtığı yoldan ilerleyeceğiz ve Afrikalı-Amerikalıların
devrimci Küba ile ilişkilerini dekolonizasyon denilen tarihsel bağlam
içerisinde değerlendireceğiz.
Üçüncü
Dünya’da yaşanan bağımsızlık savaşları Afrikalı-Amerikalıların epey dikkatini
çekti, ama öte yandan Sierra Maestra’da (1956-1958) yıllarca süren, ABD
destekli diktatör Fulgencio Batista’ya karşı sürdürülen gerilla savaşı ve
Castro’nun başını çektiği isyan, siyahî Amerikalıların ilgisine bir süre mazhar
olamadı. Bunun muhtemel sebebi, siyahîlerin çıkarttığı New York Amsterdam News isimli,
epey okuru bulunan gazetenin, melez olan Albay Batista’yı insan hakları savunucusu
olarak takdim etmesi, ayrıca ellilerde cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı dönemde
Afrikalı-Kübalı halkın önemli kazanımlar elde ettiğinin düşünülmesiydi.[2]
ABD’deki
siyahî basın, Castro’nun önderlik ettiği isyan sürecine başta ilgi göstermedi,
fakat Batista ordusunun yenilmesi sonrası, devrimci Küba, birçok
Afrikalı-Amerikalıya ilham kaynağı oldu. Bunun dört sebebi vardı.
1.
Devrimcilerin arasında beyazlar, siyahîler ve melezler vardı. Hareket, ırkları
bir araya getirmeyi bilmişti. Örneğin Afrikalı-Kübalı Juan Almeida Bosque,
isyan ordusunun önde gelen generallerinden biriydi.
2.
Birçok Afrikalı-Amerikalı, Küba devrimini ABD müdahalesinden kurtulmak ve
bağımsızlaşmak için verilen bir savaş olarak görüyordu. Neticede Fidel Castro,
devrimci Küba’nın ABD’yle kurulmuş tüm politik ve ekonomik bağımlılık ilişkilerini
kesip attığını açıklamıştı.
3.
Devrimin üzerinden daha iki ay bile geçmeden Küba lideri, halkın önüne çıkıp,
yeni hükümetin asli amaçlarından birinin Küba toplumundaki ayrımcılığın ve ırkçılığın
kökünü kazımak olduğunu açıkladı.[3]
4.
Küba Devrimi, bir Üçüncü Dünya devrimiydi ve Castro’nun Küba’sı, Bandung
Konferansı sonrası Afrika ve Asya ülkelerini içine alan hareketin yanında yer
almıştı.[4]
Ocak
1959’da, devrimin zaferinden birkaç gün sonra, o dönem Castro’ya destek olan
Siyahî Kongre üyesi Adam Clayton Powell, Küba lideriyle ABD-Küba ilişkilerinin
geleceğini konuşmak ve o dönem Amerikan basınında epey yer bulan ve hakkında
olumsuz haberlerin yapıldığı, Batistacıların öldürülmesi meselesini tartışmak
için Havana’ya gitti.[5] Toplantılarda Castro’dan olumlu yönde etkilenen Powell’a
Castro, “devrimin komünist değil, milliyetçi bir devrim olduğu, Kübalıların
Washington’la iyi ilişkiler kurmak istedikleri” konusunda güvence verdi. Bu
görüşmenin bir sebebi de Powell’ın Castro ile Amerikan başkanı Dwight
Eisenhower’ı bir araya getirmek istemesiydi, ama Powell, bu konuda başarılı
olamadı.[6]
Siyahî
basının Küba devrimine alkış tuttuğu bir dönemde, 1960 yılının başında, insan
hakları hareketinin birçok lideri, Castro hükümetinden uzak durmayı tercih
etti. O dönem McCarthycilik bitmiş olsa da ABD dış politikasını eleştiren her
tutum, “Amerikanizm karşıtlığı” ile ilişkilendiriliyordu. Hatta o dönemde Ulusal
Siyahların İlerlemesi Derneği gibi birçok Siyahî derneği, Washington’ın Castro’nun
“Sovyet yanlısı bir komünist” olduğu iddiasını paylaşıyordu.[7] Bu anlamda eski
ağır sıklet boks şampiyonu, Afrikalı-Amerikalı Joe Louis’in Castro ile bir
araya gelmesi, önemli bir olaydı.
Devrimin
birinci yıldönümünü kutlamak amacıyla Küba’ya giden Louis, Aralık 1959’da Castro’yla
Havana’da bir araya geldi. Bu buluşmanın neticesinde Louis, Afrikalı-Amerikalı
turistlerin Küba’ya gelmelerini sağlamak için başlatılan kampanyaya katkı sundu. Bu
çalışma dâhilinde Küba hükümeti, Afrikalı-Amerikalılara ait basın kuruluşlarına
verilecek reklâmlar için 287.000 dolarlık bir bütçe ayırdı.[8]
Louis
ABD’ye döndüğünde, basın kendisini ağır bir dille eleştirdi ve onu komünist
hükümeti desteklemekle suçladı.[9] Eski boks şampiyonuna karşı yürütülen
kampanyanın neticesinde Louis, Küba hükümetiyle yaptığı anlaşmayı feshetmek
zorunda kaldı.
İnsan
hakları hareketinin birçok liderinin Küba Devrimi’ne karşı geliştirdiği
ihtiyatlı tutumu ülkenin kuzey ve doğu sahilindeki kentlerde faaliyet yürüten
siyahî radikaller paylaşmıyorlardı. Bu isimler, Fidel Castro’yu, Che Guevara’yı
ve Küba Devrimi’ni övmeye devam ettiler.
Örneğin
Harlem’de Küba’ya yönelik destek, Afrikalı-Amerikalı milliyetçiler arasında çok
güçlüydü. Bu isimlerin önemli bir bölümü, merkezi Manhattan’da bulunan Küba İçin
Oyun Adil Olsun Komitesi adında farklı ırk ve milletlerden insanların kurdukları
örgüte katıldı.[10] Komitenin ilk başta belirlediği amaç, hiç de radikal bir
amaç değildi. Komite üyelerinin tek isteği, “devrimle ilgili gerçekleri
anlatmak” ve Küba ile iyi komşuluk kurulmasını öngören bir politikanın yürürlüğe
girmesini sağlamaktı. Buna karşın devlet kurumları ve medya, komiteyi komünizme
sıcak bakan, devrimcilerden esinlenmiş bir yapı olarak değerlendirdi.[11]
Komiteyle
iyi ilişkiler kurmak adına, 1960 yazında Castro, komite üyesi bazı siyahî
üyeleri 26 Temmuz kutlamalarına davet etti. Daveti kabul edenler arasında Robert
Williams, Harold Cruse, John Henrik Clarke[12], LeRoi Jones (Amiri Baraka) ve
Julian Mayfield gibi, sonrasında Siyah Güç Hareketi’nin ideolojisine önemli
katkılar sunacak olan birçok siyahî radikal de vardı.
Havana’ya
gelen heyet, Castro ve Juan Almeida Bosque ile bir araya geldi. Hatta söz
konusu etkinlik süresince Küba lideriyle aynı sahneyi paylaştılar. Küba
seyahatleri sonrası bu isimler, devrimin ırklararası eşitliği savunduğuna iyice
ikna oldular ve Küba hükümetini açıktan savunmaya başladılar.[13]
Eylül
1960’ta tertiplenen on beşinci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Malcolm X ve
Fidel Castro’nun tarihsel buluşması için gerekli sahneyi teşkil etti. Castro ve
Küba delegesi, Manhattan’a 18 Eylül’de geldi. Şehirdeki birçok otel, ülkeye
“düşman” olduğunu düşündükleri bir heyete barınma imkânı sunmayı reddetti.
Castro’nun “gidip Central Park’ta kalacağız” tehdidini savurmasına tanık
olunan, gerilimin tırmandığı o birkaç saatin ardından Kübalılar, Malcolm X’in
Harlem’deki Theresa Oteli’nde kalmaları için yaptığı daveti kabul ettiler. Bu
siyah mahallesine geldiklerinde Castro’yu kendilerini ABD hükümetinin değil, bu
üçüncü dünya liderinin hükümetinin temsil ettiğini düşünen binlerce insan
karşıladı. Otele varınca Fidel, Malcolm X’i odasında kabul etti.[14] Yarım
saatlik buluşma esnasında iki lider, ABD’deki siyahların mücadelesi, (Mayıs
1960’taki seçimleri kazandıktan sonra tutuklanan) Kongo lideri Patrice Lumumba
ve Castro’nun BM Genel Kurulu’nda dekolonizasyon ve üçüncü dünyaya odaklanan
konuşması üzerine sohbet etti.[15] Castro’nun militan siyah hareketinin bu önde
gelen liderleriyle buluşması, sembolik bir anlama sahipti. Buluşma, siyahî
radikalizmi ile devrimci Küba arasında kurulan ittifakı bir biçimde tasdikliyordu.
Birkaç
ay sonra, Nisan 1961’de, ABD’nin desteklediği Domuzlar Körfezi çıkartmasına
tepki olarak, otuz Afrikalı-Amerikalı aydın ve eylemciden oluşan bir grup, “Afrikalı-Amerikalıların
Vicdanî Beyanı” isimli bir belge yayınladı.[16] Aralarında W. E. B. Du Bois’in
de bulunduğu grup, ABD hükümetini, genelde üçüncü dünyaya yönelik pederşahi
davranışı, özelde Küba’ya karşı geliştirdiği yeni-sömürgecilik üzerine kurulu
yaklaşımı üzerinden kınadı. Bildirinin tespit ettiği biçimiyle, adanın işgalini
destekleyen güçler, siyahî Amerikalıların insan haklarını ve yurttaşlık
haklarını kabul etmeye yanaşmayan politik ve toplumsal güçlerdi.
Siyah
radikalizmi ile devrimci Küba arasında altmışların başında işleyen dinamiğin en
aydınlatıcı örneklerinden biri Robert Williams’tı. Ekim 1961’de Siyahların
İlerlemesi Derneği’nin eski üyesi Williams, Kuzey Carolina’nın Monroe kentinde
beyaz bir çifti kaçırma suçlamasıyla yargılandığı dava esnasında, bu iftira kampanyasından
kaçmak için Küba’ya gitmeye karar verdi. Küba’ya geldiğinde o, adada zaten
tanınmaktaydı. Williams’ı Castro ve Che karşıladı. Küba hükümeti, Williams’ın
bir radyo programı hazırlamasına ve bir broşür yayınlamasına katkı sundu. Bu
ikisi, siyah enternasyonalizminin ABD genelinde yayılmasını sağlayan önemli
birer kanal hâline geldi. Williams’ın Castro ve Che ile iyi ilişkiler kurmasına
karşın, bazı Kübalı komünistler, onun ülkede yürüttüğü çalışmaları eleştirdiler.
Sovyetler ile kurulan ittifak sonucu Küba hükümetine nüfuz elde etmeye başlayan
komünistler, komünist olmayan siyah bir devrimci olan Williams’ın Afrikalı-Kübalılar,
bilhassa doğu bölgesindekiler arasında ayrılıkçı duyguları kışkırtacağından
korkuyorlardı. Bunun dışında Kübalı komünistler, tek muhtemel devrimin komünist
proleter (ve çok ırklı) bir devrim olacağına inanıyorlardı. Onlara göre,
kapitalizm yenilince ırksal meseleler de ortadan kalkacaktı.[17] Williams’ın
1966’da Küba’yı terk edip Çin’e gitmesinin ana sebebi, Williams’ın devrimci ve
ayrılıkçı yaklaşımı ile Kübalı komünistlerin görüşleri arasındaki uyuşmazlıktı.
Altmışlarda
Küba devrimini destekleyen birçok siyahî devrimci, Guevara’nın fokoculuğunu övüyor,
gerilla stratejisini ırkçı zulme verilecek yegâne cevap olduğunu düşünüyordu.[18]
Bazı tarihçilerin de dile getirdiği biçimiyle, Guevara, Afrikalı-Amerikalılardaki
radikal ideolojilere sempatiyle yaklaşmaktaydı. Ayrıca o, 1964’te Küba’yı adına
BM Genel Kurulu’na katılmak üzere gittiği New York’ta Malcolm X’in mücadelesine
destek verdi.[19] Dolayısıyla Guevara, 1965’te Küba’yı terk ettiğinde, Afrikalı-Amerikalılar
da Castro hükümeti içerisinde kendilerine yönelik en güçlü desteği de yitirmiş
oldular. Sonrasında Küba’yla sadece kendisini sosyalist veya komünist olarak
tanımlayanlar ilişki kurdular (bu konudaki önemli bir istisna, Stokely
Carmichael’in 1967’deki ziyaretidir).
Küba’yla
en önemli ilişkileri kurmuş olan Afrikalı-Amerikalı örgütü, Kara Panter
Partisi’ydi. Parti, Küba devriminden ve Che’nin fokoculuğundan ilham alan,
devrimci Marksist bir örgüttü. Partiyi Bobby Seale ile birlikte kuran Huey P.
Newton’ın otobiyografisinde şu cümleye rastlanmaktaydı:
“Castro’ya göre, gerilla
savaşı iyi bir propaganda yöntemidir. Richmond sokaklarında silâhlarla yürümek
de bizim propaganda yöntemimizdi.”[20]
Birçok
Kara Panter üyesine göre, Küba, sosyalist bir sistemin tüm yurttaşlarına eşit
fırsatlar sunma konusunda nasıl başarılı olabileceğine dair mükemmel bir
örnekti.[21] Sosyalist Küba, aynı zamanda John Edgar Hoover’ın Karşı İstihbarat
Programı [COINTELPRO] üzerinden yürütülen yasadışı faaliyetlerden kaçmak
isteyen birçok Kara Panter üyesi için güvenli bir liman olarak iş gördü.
1967-68’den itibaren onlarca parti üyesi Küba’ya sığındı. Küba’da yaşayan Afrikalı-Amerikalılar
arasında Eldridge Cleaver, Huey P. Newton ve Assata Shakur gibi, hareketin
önemli kimi liderleri de vardı.
Cleaver,
Küba’ya 1968’de geldi. Amacı, hakkında çıkartılan tutuklama kararı sonrası
olası baskılardan kurtulmaktı. Adada sekiz ay kaldı. Onun hikâyesi bilhassa
ilginçti, çünkü Kara Panter Partisi’nin Enformasyon Bakanı olarak, onun Küba
hükümeti ile kurulan ittifaktan ciddi beklentileri mevcuttu. O, Kübalıların Afrikalı-Amerikalı
devrimcilerin eğitimi için askerî bir kamp kuracağını umuyordu. Proje başarısız
oldu, zira Kübalılar, (böylesi bir seçimin uluslararası sonuçları olacağı
düşüncesiyle) Afrikalı-Amerikalıların kurtuluş mücadelesine dönük politik
desteklerinin askerî bir desteğe dönüşmesini istemediler.[22]
Huey
P. Newton ise Oakland’da bir fahişeyi öldürme suçlaması üzerine 1974’te Küba’ya
geldi. Newton, Santa Clara’dan çıkmasa da yeni lider Elaine Brown ile yaptığı
telefon görüşmeleri üzerinden partiyi yönetmeyi sürdürdü.[23]
Partinin
eski bir militanı ve Siyahların Kurtuluş Ordusu’nun üyesi olan Assata Shakur,
1979’da hapishaneden kaçtı ve 1984’te Castro hükümetinin siyasi iltica talebini
kabul etmesi üzerine Küba’ya geldi.[24]
Siyahîlerin
kurtuluş mücadelesi esnasında başka isimler de Castro’nun resmî misafiri olarak
Küba’ya geldiler. Siyah hareketi savunma örgütü üyelerinden Stokely Carmichael,
bunlardan biriydi. 1965 sonrası Küba hükümetinden resmî davet alan tek komünist
olmayan Afrikalı-Amerikalı oydu. Temmuz 1967’de Carmichael, Latin Amerika
Dayanışma Konferansı’nın örgütlenme sürecine katıldı. Che’nin isminin ve
mücadelesinin anıldığı bu konferans, onun faaliyetlerini öven konuşmalara
tanıklık etti. Söz konusu konuşmalarda, Che’nin faaliyetlerinin Üçüncü Dünya
devrimcileri ve aynı zamanda devrimci Siyahîler için önemli bir ilham kaynağı
olduğu üzerinde duruldu.[25]
Son
olarak adaya, komünist parti üyesi ve siyahların özgürlüğü için mücadele eden
bir isim olan Angela Davis geldi. Davis, devrime yönelik dayanışma duygularını
ifade etmek adına, 1972’de hapisten çıkması üzerine Küba’yı ziyaret etti.
Ziyaret, yüz binlerce insanın “Angela Davis’e özgürlük” kampanyası yürüttüğü ve
kampanyanın muazzam bir başarı elde ettiği bir dönemde gerçekleşti. Bu kampanya
sayesinde Davis, siyahîlerin özgürlük hareketinin en önemli isimlerinden biri
hâline geldi.[26]
Sonuç
Bu
kısa makalenin de ortaya koyduğu biçimiyle, altmışların başında birçok radikal
siyahî, Küba Devrimi’ni Amerika kıtasında ABD emperyalizmine karşı mücadele
eden bir Üçüncü Dünya devrimi olarak görmüştür. Bir yandan bu siyahî militanlar,
kendi ülkelerinde etnik milliyetçiliği benimserlerken, diğer yandan da ülke
dışında Üçüncü Dünya enternasyonalizmini desteklemişlerdir.
John
Henrik Clarke, siyahî entelektüellerden oluşan bu grubu “yeni Afrikalı-Amerikalı
milliyetçiler” olarak adlandırıyor.[27] Bazı tarihçilerse Siyah Güç
eylemlerinin Robert Williams, Harold Cruse, LeRoi Jones ve Malcolm X gibi ilk dönem
siyahî milliyetçilerin (bir anlamda enternasyonalistlerin) ideolojilerinden
beslendiğini, hareketin insan hakları mücadelesinin yanı başında gelişip
serpildiğini ifade ediyorlar.[28]
Bu
tarihyazımının açtığı yoldan ilerleyen bir isim olarak ben, 1959 Küba Devrimi’nin
altmışların başında Siyah Güç hareketinin büyüdüğü sürece damgasını vuran, onu
etkileyen ve yönünü tayin eden sosyalizm, üçüncü dünyacılık ve antiemperyalizm
gibi bir dizi enternasyonalist ideolojinin gelişiminde önemli bir yere sahip
olduğunu söylüyorum.
Afrikalı-Amerikalıların
devrimci Küba ile ilişkisi konusunda şu tespiti yapmak mümkün: bu ilişkiler,
her iki taraf için de önemli sonuçlara yol açmıştır. Afrikalı-Amerikalıların
eylemlerine destek sunmak suretiyle Castro, Üçüncü Dünya’nın dikkatini ABD’nin
aşil topuğu olan ırkçı ayrımcılık meselesine çekmiş, Soğuk Savaş’ın temelde propaganda
savaşı olarak yürütüldüğü dönemde propaganda sahasında o dönem için önemli bir
zafer elde etmiştir.
1960
ve 1964’te toplanan Birleşmiş Milletler genel kurulları, bu zaferin şahididir.
Bu toplantılarda Castro ve Che, ABD’yi Afrikalı-Amerikalı yurttaşlarına
ayrımcılık uygulamakla suçlamıştır. Siyahî Amerikalıların radikalizmiyle
ittifak kurması neticesinde Castro, aynı zamanda kendisini büyük lider ve Küba’nın
kurtarıcısı olarak gören Afrikalı-Kübalılar nezdinde sahip olduğu konumu da
güçlendirmiştir. Bu destek sayesinde Afrikalı-Kübalılar, Castro’yu dünya genelinde
siyahîlerin haklarının savunucusu olarak görmeye başlamışlardır.
Siyahî
Amerika ile kurulan ittifak ve ABD’deki ırk ayrımcısı rejim ile Küba’da
ırklarüstü toplum arasındaki çarpıcı fark da Castro’nun Üçüncü Dünya’da olumlu
bir imaj edinmesini sağlamış, bu imaj, Küba’nın bir dizi Afrika ülkesiyle ilişkilerine
olumlu yönde tesir etmiştir.
Birçok
Afrikalı-Amerikalı için Küba Devrimi, ırk sorununun ırkçı ayrımcılık meselesine
ilk elden çözüm sunmasa bile, ancak yukarıda alınıp aşağıya doğru tatbik
edilecek kararlarla çözüme kavuşturulabileceğini, tüm Amerikalı yurttaşlara
eşit haklar verilebileceğini göstermiştir.
Küba
ile kurulan ittifak sayesinde birçok siyahî radikal, emperyalizme ve
sömürgeciliğe karşı “kara ırklar”ın dünya genelinde verdikleri mücadelelerle
Afrikalı-Amerikalıların insan hakları mücadelesini birbirine bağlamak suretiyle,
kendi mücadelelerini uluslararasılaştırmıştır. Küba hükümeti ile kurulan ittifak
sayesinde Eldridge Cleaver, Robert Williams ve Stokely Carmichael gibi birçok
siyahî Amerikalı, Üçüncü Dünya liderleriyle bir araya gelme ve onlarla işbirliği
kurma imkânına kavuşmuştur. Onlar için Küba, Afrika ve Asya arasında uzanan “köprü”dür.
Afrikalı-Amerikalılarla
Küba arasında kurulan ilişkiler, bir yandan da Üçüncü Dünya’nın ABD’deki
ırkçılık sorununa dikkat kesilmesini, iki kesimin Eisenhower, Kennedy ve
Johnson gibi Amerikan başkanlarının insan hakları konusunda belirledikleri
siyasetlere bir biçimde baskı uygulama imkânına kavuşmalarını sağlamıştır.
Son
olarak şu önemli hususa değinmek gerekmektedir. FBI Başkanı Edgar Hoover’ın
kurduğu, birçok siyah güç örgütünün zayıflatılması için kullanılan COINTELPRO [Karşı
İstihbarat Programı] denilen projenin yasadışı faaliyetler yürüttüğü dönemde, onlarca
Afrikalı-Amerikalı, Küba’yı güvenli bir sığınak olarak görüp bu ülkeye
gitmiştir.
Alberto Benvenuti
2015
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Borstelmann, Thomas. The Cold War and the Color Line: American Race
Relations in the Global Arena. Cambridge: Harvard UP 2001; Yayına Hazırlayan:
Plummer, Brenda Gayle, Window on Freedom. Race, Civil Rights and Foreign
Affairs 1945-1988. Chapel Hill: U of North Carolina P, 2003; Bush,
Roderick. The End of White World Supremacy: Black Internationalism and the
Problem of the Color Line. Philadelphia: Temple UP, 2009.
[2]
“Discrimination Against Negroes in Cuba Fading.” New York Amsterdam News
10 Aralık 1938: s. 8; “Cuban President Urges Race to Join All-Out Victory
Effort.” New York Amsterdam News 19 Aralık 1942: s. 7.
[3]
Küba’da ırk ayrımcılığı, ABD’nin güneyinde olduğu gibi kurumsal bir yapı arz
etmiyordu, ancak gene de devrim öncesinde kamusal alanın belirli kesimlerinde
ve belirli sektörlerde ırk ayrımcılığı söz konusuydu. Bkz.: De la Fuente,
Alejandro. A Nation for All: Race, Inequality and Politics in
Twentieth-Century Cuba. Chapel Hill: U of North Carolina P, 2001.
[4]
Castro, Fidel. “Speech at the Fifteenth Session of the United Nations General
Assembly.” Official Records. New York: United Nations, 1961, s. 118.
[5]
“Adam Powell Lands in Cuba.” Daily Defender 21 Ocak 1959: s. 1.
[6]
Powell, Adam Clayton. Adam by Adam: The Autobiography of Adam Clayton Powell.
New York: Dafina, 2002, s. 196.
[7]
Lissner, Will. “Castro is Failing to Lure Negroes.” New York Times 31 Temmuz
1960: 1; Harold Cruse, “Cuba and the North American Negro: A Study in Two Revolutionary
Perspectives.” N.d. Box 4, folder 2. Harold Cruse Papers, Tamiment Lib.-Robert
F. Wagner Labor Archives, Elmer Holmes Bobst Lib., New York.
[8]
“Racial Integration Advances in Cuba.” Daily Defender 10 Mayıs 1960: s. 12;
“Register Joe as Tourist Promoter.” Daily Defender 26 Mayıs 1960: s. 3.
[9]
“Joe Louis Agency Engaged in Cuba.” New York Times 26 Mayıs 1960: 4; “Louis
Works for Cuba.” New York Mirror 26 Mayıs 1960: s. 1.
[10]
Mealy, Rosemary. Fidel & Malcolm X: Memories of a Meeting.
Melbourne: Ocean P, 1993.
[11]
Fair Play for Cuba Committee. “What is Really Happening in Cuba?” New York
Times 6 Nisan 1960; “How the Fair Play for Cuba Committee Was Formed.” Fair
Play 6 Mayıs 1960: s. 4.
[12]
Cruse, Harold. “The American Negro and the Cuban Revolution: A Critical Essay.”
N.d. Box 3, folder 19. Harold Cruse Papers, Tamiment Lib.-Robert F. Wagner Labor
Archives, Elmer Holmes Bobst Lib., New York; Jones, LeRoi. “Cuba Libre.” Evergreen
Review. 4.15 (1960). Rpt. in Home: Social Essays. By Jones. New York:
Akashic, 2009, s. 23-78.
[13]
Frankel, Max. “Cuban in Harlem.” New York Times 20 Eylül 1960: s. 1.
[14]
Matthews, Ralph D. “Going Upstairs: Malcolm X Greets Fidel.” New York
Citizens Call 24 Eylül 1960: s. 1; Gleijeses, Piero. Conflicting Missions:
Havana, Washington and Africa, 1959-1976. Chapel Hill: U of North Carolina P,
2002.
[15]
“A Declaration of Conscience by Afro-Americans.” Baltimore Afro-American,
22 Nisan 1961: s. 16.
[16]
Williams, Robert F. Negroes With Guns. New York: Marzani and Munsell,
1962.
[17]
Cohen, Robert Carl. Black Crusader: A Biography of Robert Franklin Williams.
New York: Radical, 2008.
[18]
Williams, Robert F. “USA: The Potential of a Minority
Revolution.” The Crusader 5.4 (1964): s. 1-6; “USA: The Potential of a Minority
Revolution. Part II.” The Crusader 7.1 (1965): s. 1-8.
[19]
X, Malcolm. Malcolm X Speaks:Selected Speeches and Statements. Yayına
Hazırlayan: George Breitman. New York: Merit, 1965, s. 102.
[20]
Newton, Huey P. Revolutionary Suicide. New York: Penguin, 2009, s. 153.
[21]
Newton, Huey P. “Message of Solidarity to Our Cuban Comrades.” The Black
Panther 9 Ağustos 1971: s. 8.
[22]
Cleaver, Eldridge. “On Exile and Return to United States.” 1976. Box 2, folder
86. Eldridge Cleaver Papers, The Bancroft Lib., University of California,
Berkeley; Cleaver, Eldridge. “Slow Boat to Cuba.”
N.d., Box 2, folder 31. Eldridge Cleaver Papers, The Bancroft Lib., University
of California, Berkeley; Reitan, Ruth. The Rise and the Decline of an
Alliance: Cuba and African American Leaders in the 1960s. East Lansing:
Michigan State UP, 1999.
[23]
Walker, Alice. “Secrets of the New Cuba.” 1977. Box 144, folder 23. Alice
Walker Papers, Robert W. Woodruff Lib., Emory University, Atlanta; Brent,
William Lee. Long Time Gone: A Black Panther’s True-Life Story of His Hijacking
and Twenty-Five Years in Cuba. Lincoln: toExcel, 2000, s. 222-240.
[24]
Shakur, Assata. Assata: An Autobiography. Chicago: Lawrence Hill, 2001,
s. 266-274.
[25]
“Envia Carmichael mensaje al Comandante guerrillero Ernesto Guevara.” Granma
2 Ağustos 1967: s. 1; Meluzá, Pedro. “Conferencia de Prensa de Stokely
Carmichael.” Granma 2 Ağustos 1967: s. 6.
[26]
“Ofrecen Homenaje a Angela Davis.” Granma 2 Ekim 1972: s. 1; Pita
Astudillo, Felix. “El verdadero sueno americano.” Granma 4 Ekim 1972: s.
5.
[27]
Clarke, John Henrik. “The New Afro-American Nationalism.” Freedomways 1.3
(1961): s. 285-95.
[28]
Woodard, Komozi. “Amiri Baraka, the Congress of African People,and Black Power
Politics From the 1961 United Nations Protest to the 1972 Gary Convention.” The
Black Power Movement: Rethinking the Civil Rights-Black Power Era. Yayına
Hazırlayan: Peniel Joseph. New York: Routledge,2006. s. 55-77; Joseph, Peniel. Waiting
’Til the Midnight Hour: A Narrative History of Black Power in America. New
York: Holt, 2006.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder