Pages

18 Haziran 2022

Yalı Kavağı


İsmail Saymaz, “eski şef”i Kemal Okuyan’ın Ümit Özdağ ile ilgili sözünü aktarıyor.[1] Okuyan’ın kendisine, “Ümit Özdağ’ın Erdoğan ile gizli bir anlaşma yaptığını” söylediğini yazıyor. Bunu duyan Ümit Özdağ, “devlet adına operasyonlar düzenlemiş bir devlet memuru” olarak, TKP içerisinde kulağı olduğunu, parti kongresine giden heyetin içinde birilerinin boğazdaki yalıları göstererek, “bunlarda biz oturacağız” dediğini söylüyor.[2] Bunun üzerine Kemal Okuyan, verdiği cevapta, çark etme çabası dâhilinde, “anlaştıklarını düşündüğümü söyledim. ‘Anlaştılar’ demedim” diyor.[3] Devamında da boğazdaki yalılarda oturmayı düşünen arkadaşlarının listesini Ümit Özdağ’dan istiyor ve bu arkadaşlarını eğitime sokacağını söylüyor.

Eğitim meraklısı Okuyan, kendi kurduğu örgütün içindeki Ümit Özdağ kulaklarını kesemez. O yalılarda oturmayı düşünen yoldaşlarını partiden atamaz. O “zenginlik el değiştirsin türü bir hedefi” olmayan partinin sahibidir. Dolayısıyla zenginleri kızdıramaz.

Ayrıca, Okuyan’ın partisi, o yalılara çok da uzak değildir. O boğazdaki yalılardan birinin sahibi, uzun süre TKP genel sekreterliği yapmıştır. Washington doğumlu Okuyan da o yalılara yabancı sayılmaz.

Genel Sekreter, o kişileri partiden atamaz, çünkü parti, son yirmi yıldır orta sınıfta görülen, zenginlere yönelik hasedi örgütlemekten başka bir şey yapmamıştır. TKP; proletaryaya dönük kinin, burjuvaziye dönük hasedin somutlaşmış hâlidir. Bu çizgiden vazgeçemez. Ona bahşedilmiş kum havuzu, bu kadarına izin vermektedir.

Bu sebeple Okuyan, çıktığı bir TV programında kendisine “iktidara geldiğinizde ne yapacaksınız?” diye sorulduğunda, “biz komünistiz, üretim araçlarını kamulaştıracağız, burjuva diktatörlüğünü yıkıp, proletarya diktatörlüğünü kuracağız” diyememiş, sadece üç beş şirkete el koyacaklarını söyleyebilmiş, orta sınıftaki patronlara yönelik hasedi ve kızgınlığı örgütlemeye çalışmıştır. Üstelik bu lafı, ancak Selin Sayek Böke’nin “beşli çeteyi kamulaştıracağız” lafının üzerine, o lafa sırtını yaslayarak edebilmiştir. Okuyan, bu lafıyla, CHP limanından bir türlü ayrılamadığını göstermiştir. CHP mayasındaki proletaryaya dönük kin, burjuvaziye dönük haset, TKP’nin hamurunu karmıştır.

CHP, batıda, bilhassa Avrupa’da yaşanan dönüşüm gereği, sosyal demokrasi ile liberalizm arasındaki cereyana kapılmıştır. Avrupa komünist partileri de aynı cereyana esir olmuşlardır. Bu resmi Avrupa KP’lerinin çizgisine bağlanan TKP, kurulduğu gün, bu cereyandan çıkmayacağına dair devlete söz vermiştir. Dolayısıyla, onun sosyal demokrasiyi ve liberalizmi karşıya atması, mümkün değildir. Avrupa’ya baktığı, Avrupa’da devletin basit birer ideolojik aygıtına dönüşmüş KP’lerine benzemek istediği için o, asla komünist olamaz. “Üretim araçlarını kamulaştıracağız” diyemez, sınıfsal-politik ve devrimci-politik hatta örgütlenemez, o hattı örgütleyemez.

O nedenle TKP yöneticisi, “buradaki göçmenleri örgütleyeceğiz, bak Yunanlı yoldaşlarımız örgütlemiş” der.[4] Göçmen anlaşması gereği Avrupa’ya elit, ehil, seçilmiş isimlerin geçmesine izin vardır. TKP, bu tür bir arıtma tesisi görevi görme niyetindedir. Semtevleri, bunun için, içteki sömürgenin ehlileştirilmesi, nezihleştirilmesi için kurulmuştur. Bu nezihleştirme operasyonunun parçası olarak TKP’nin, o göçmenlerin kinini ve derdini örgütleyip, düşmanın üzerine hücum etme gibi bir amacı yoktur. O, bugün “göçmenler çete kuruyorlar, kendilerine az maaş veren işyerlerine saldırıyorlar” diyen Ümit Özdağ ile yan yanadır. 

Özdağ, devlet adına yürüttüğü operasyon dâhilinde, “sokak köpeklerinden kaçıp kamyon altında kalan kız çocuğu” haberine atıfta bulunarak, bir Afgan’dan kaçarken ölen gençle ilgili yalan haberi paylaşan, mülteciyi köpek olarak görendir. Zafer Partisi karşıdaki, dıştaki; TKP, SYKP, DSİP gibiler içteki düşmandır. Onlar, göçmenlerdeki kini ve derdi zararsız hâle getirmek, burjuvazinin dişine uygun kıvama sokmak için vardırlar. Göçmen konferanslarının sebebi budur.

Ümit Özdağ, TKP’ye komünist parti ehliyeti ve icazeti veren devletin memurudur. O ehliyetin ve icazetin verildiği tarihle, Nâzım Hikmet’in eserlerinin bir bankaya satıldığı tarih, aynıdır. O bankaya yakışır bir parti kurulmalıydı, kurulmuştur. Eserlerin satışına itiraz edemeyen bir parti, bugün Nâzım’ı satmaya devam edebilmektedir. Bu parti, “Moskova’daki mezarı ziyaret eden Livaneli, Nebil Özgentürk, Kardeş Türküler ve Rus-Türk İşadamları Birliği’nin” partisidir.[5]

Dolayısıyla, bir TKP’linin “yoksullaştırma operasyonu var” demesinin bir anlamı yoktur. Çünkü bu parti, yoksullaştırma operasyonunun yürütüldüğü pandemi sürecinde devlete ve sermayeye hizmet etmiş, onların emirlerini yerine getirmiştir.[6] Bizzat bu sürece müdahil olması gereken bir sağlık sendikasının yöneticisinin, aradan onca zaman geçtikten sonra “a evet, yoksullaştırma operasyonu yürütülüyor!” demesinin bir anlamı yoktur. Bu laf, örgütün yoksulları kandırma görevini yerine getirmek için edilmiştir. “Altı ay kapanma, maske ve biyonteek!” diye bağıran bu arkadaşlar, perde gerisinde yürüyen operasyona karşı hiçbir şey yapmamışlardır. “Milli gelirde işçinin payının düşüşü” konusunda kıllarını kıpırdatmamışlardır. Çünkü onlar, yalılarda oturma hayali kuran, burjuvaziye haset eden solculardır. O yalılara halel getirecek tek bir laf edemezler, tek bir eylem ortaya koyamazlar. Bu tür örgütler, o yalıları yıkmak için değil, o yalılardaki estetiği idrak edebilecek özel bireyler imal etmek için kurulmuşlardır.

Eren Balkır
13 Haziran 2022

Dipnotlar
[1] İsmail Saymaz, “Kira Artışına Yüzde 25 Sınır Uygulanamaz”, 9 Haziran 2022, Halk.

[2] “Ümit Özdağ’dan Kemal Okuyan’a”, 10 Haziran 2022, T24.

[3] “Kemal Okuyan’dan Ümit Özdağ’a Yanıt”, 13 Haziran 2022, Sol.

[4] Aydemir Güler, “Göçmenler Örgütlenir mi?”, 11 Haziran 2022, Sol.

[5] Eren Balkır, “Kızıl Elma”, 3 Haziran 2016, İştiraki.

[6] Eren Balkır, “Liberal ve Faşist TKP”, 27 Şubat 2021, İştiraki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder