Pages

01 Mayıs 2022

Yaşasın 1 Mayıs

Stalin’in aşağıdaki yazısı, Nisan 1912’de Moskova’da bildiri olarak basılıp dağıtıldı. Tiflis’te bulunan yasal bir matbaada gizli olarak basılan bildirinin tüm nüshaları sonrasında St. Petersburg’a gönderildi.

● ● ●

 

Yoldaşlar,

Geçen yüzyılın sonlarında tüm ülkelerin işçileri, bugünün, 1 Mayıs’ın her yıl kutlanmasına karar verdiler. 1889’da düzenlenen tüm ülkelerin sosyalistlerinin katıldığı Paris Kongresi’nde işçiler 1 Mayıs’ı, doğanın kış uykusundan uyandığı, ağaçların ve tepelerin yeşil bir örtüyle kaplandığı, çayırların ve tarlaların çiçeklerle bezendiği, güneş ışığının daha sıcak olduğu, havayı dirilişin neşesinin kapladığı, doğanın kendisini dansın ritmine ve sebep olduğu sevince teslim ettiği o günü özel olarak seçtiler. 1 Mayıs, İşçilerin tüm insanlığı baharla buluşturduğunu, kapitalizmin prangalarını kırdığını, yani işçilerin hürriyet ve sosyalizm temelinde dünyayı yenileme görevini ifa ettiklerini açıktan ve yüksek sesle ilân etmeye karar verdikleri gün.

Her sınıfın kendince özel bulduğu bayramları var. Asiller, kendi bayramlarını kutladılar. O günlerde köylüleri soymanın “hak”ları olduğunu söyleyip durdular. Burjuvazinin de kendi bayramları var. O günlerde burjuvazi, işçileri sömürmenin kendi “hak”kı olduğu iddiasını savunmak için kılıflar örüyor. Ruhban sınıfı da kendi bayramlarını kutluyor. O da emekçiler yoksulluk içerisinde geberirken, hiçbir iş yapmayan zenginlerin lüks içerisinde debelendiği mevcut sistemi kutsuyor.

İşçilerin de kendi bayramı olmalı ve o gün işçiler, “herkese iş, herkese özgürlük, herkese eşitlik” demeli. Bu bayram, 1 Mayıs bayramıdır.

İşte işçiler bu kararı ta 1889 yılında verdiler.

O günden beri işçilerin yürüttükleri sosyalizm mücadelesinin şiarı, 1 Mayıs günü yapılan tüm mitinglerde ve gösterilerde daha gür bir biçimde işitiliyor. İşçi hareketinin meydana getirdiği umman giderek daha fazla büyüyor, ona Avrupa ve Amerika’dan Asya’ya, Afrika’dan Avustralya’ya birçok yeni ülke ve devlet katılıyor. Eskiden zayıf olan uluslararası işçi derneği, kısacık ömrü dâhilinde güçlü bir uluslararası kardeşlik teşkilâtına dönüştü, o bugün dünyanın her yerinde düzenli olarak kendi kongrelerini tertipliyor, milyonlarca işçiyi bir araya getiriyor. Proletaryanın öfkesi denizdeki dev dalgalar misali yükseliyor, kapitalizmin kalelerini giderek daha fazla tehdit ediyor. Büyük Britanya, Almanya, Belçika ve Amerika gibi yerlerde kısa süre önce tanık olunan o büyük kömür madencileri grevi, dünya genelinde sömürücülerin ve muktedirlerin yüreklerine korku salan o büyük grev dalgası, sosyalist devrimin çok da uzakta olmadığının bir delilidir.

“Biz, altın buzağıya tapmıyoruz!” Biz, burjuvazinin ve zalimlerin hükümranlığını istemiyoruz! Kapitalizme ölüm, yoksulluk ve katliama dair korkular son bulsun! Yaşasın emeğin hükümranlığı, yaşasın sosyalizm!

Tüm ülkelerin sınıf bilinçli işçileri, bugün tam da bunu söylüyorlar.

Zafere olan güvenleri, sakinlikleri ve sahip oldukları kudretle işçiler, bugün vaat edilmiş topraklara, şanlı sosyalizme, Karl Marx’ın “tüm ülkelerin işçileri, birleşin!” olarak ifade ettiği o büyük çağrıyı adım adım uygulamaya koyarak yürüyorlar.

Bugün özgür ülkelerde işçiler 1 Mayıs’ı bu şekilde kutluyorlar.

Kendi konumlarının farkına varmaya başlayan ve yoldaşlarının gerisinde kalmak istemeyen Rus işçileri, başka ülkelerdeki yoldaşlarının oluşturduğu koroya her daim katılmayı bildiler, onca şeye, çar hükümetinin baskılarına rağmen, 1 Mayıs’ı o ülkelerin işçileriyle birlikte kutladılar. Karşı-devrimin gününü gün ettiği, partinin dağıldığı, sanayinin buhranla yüzleştiği, kitlelerin siyasete ilgisini yitirdiği son iki üç yıllık dönem boyunca Rus işçileri, işçilerin o şanlı bayramını eskiden olduğu gibi kutlamaya devam ettiler. Ne var ki ülkedeki canlanma kısa süre önce başlamıştı. Ekonomik grevlere ve işçilerin politik gösterilerine, İkinci Meclis’te sosyal demokrat vekillerin yeniden işitilen sesleri eşlik etti. Yirmiden fazla şehir kıtlıktan etkilendiği için köylüler arasında görülen hoşnutsuzluk arttı. Yüz binlerce tezgâhtar, kendisini “yenilemiş” olan Rus tutucularının sistemine karşı gösteriler düzenledi. Tüm bu gelişmelerin de ortaya koyduğu gibi, o insanı deli eden uyuşukluk hâli dağılıyor, yerini ülkedeki, bilhassa proletaryadaki politik canlanmaya bırakıyor. Tam da bu sebeple, bu yıl Rus işçileri, 1 Mayıs günü başka ülkelerdeki yoldaşlarına ellerini uzatabilirler, uzatmalıdırlar. Tam da bu sebeple 1 Mayıs’ı şu veya bu şekilde onlarla birlikte kutlamalıdırlar.

Rus işçileri, bugün özgür ülkelerdeki yoldaşlarıyla bir olduklarını, altın buzağıya tapmadıklarını, tapmayacaklarını beyan etmelidirler.

Bunun dışında, tüm ülkelerin işçilerinin genel taleplerine bir de kendi talepleri olan, çarlığın yıkılması ve yerine demokratik bir cumhuriyetin kurulması talebini eklemelidirler.

“Biz, zalimlerin oturduğu tahtlardan nefret ediyoruz!” Biz, şehitler kervanına hürmet ediyoruz!” Eli kanlı çara ölüm! Toprak ağalarına ölüm! Fabrikalardaki, atölyelerdeki ve madenlerdeki efendilerin iktidarına ölüm! Köylülere toprak, işçilere sekiz saatlik işgünü! Rusya’nın tüm yurttaşları için demokratik cumhuriyet!

Bugün aynı zamanda Rus işçileri bu taleplerini de dillendirmeli.

Rus liberalleri, çarlık düzeninin Rusya’da kendisini tahkim ettiği, halkın temel ihtiyaçlarını karşılayabildiği konusunda kendilerine ve başkalarına güvence veriyorlar, bu konuda yalan söylüyorlar, bu anlamda, Çar Nikola’ya köpeklik ediyorlar.

Her fırsatta devrimin öldüğü, bizim kendisini “yenilemiş” bir sistemde yaşadığımız konusunda aynı teraneyi tekrarlayıp duran Rus liberalleri, hilekârdan ve riyakârdan başka bir şey değildirler.

Etrafınıza bakın! Uzun zamandır çile çekmekte olan Rusya, “yenilenmiş”, “iyi yönetilen” bir ülke gibi mi duruyor?

Demokratik bir anayasadan yoksun olan ülkede idam sehpaları ve zulüm üzerine kurulu bir rejim hüküm sürüyor!

Halk meclisi yerine kara yüzlü toprak ağalarının içi kara meclisi var!

“İnsan haklarının sarsılmaz temelleri” yerine, 17 Ekim Manifestosu’nun vaat ettiği konuşma, toplanma, örgütlenme, basın ve grev hürriyeti yerine birileri takdir yetkilerini kullanıyor, bu haklardan yararlanılmasına mani olunuyor, gazeteler kapatılıyor, yayın yönetmenleri sınır dışı ediliyor, sendikalar susturuluyor, mitingler dağıtılıyor!

Kişi dokunulmazlığı hak olarak görülmüyor, onun yerine mahkûmlar dayaktan geçiriliyor, yurttaşlara saldırılar düzenleniyor, Lena’daki altın madenlerinde görüldüğü üzere, grevcilerin eylemi kanla bastırılıyor!

Köylülerin ihtiyaçları karşılanmıyor, bunun yerine, köylüleri topraklardan çıkartma ve başka yere sürme politikası uygulanıyor!

Ülkeyi sağlam bir düzene sahip idareyle tanıştırmak yerine halk, levazım subaylarının ülkeyi soyup soğana çevirdiği, demiryolu baş müdürlüklerinin soyulduğu, orman bakanlığının soyulduğu, donanma bakanlığının soyulduğu bir düzene mahkûm ediliyor!

Hükümet mekanizmasını düzene ve disipline kavuşturmak yerine mahkemeler sahtekârlıkla dönüyor, suçları soruşturma dairesinde rüşvet ve dolandırıcılık hüküm sürüyor, gizli polis müdürlükleri cinayeti ve provokasyonu iş hâline getiriyor!

Rusya’nın uluslararası planda önemli bir yere sahip olması için uğraşılmıyor, bunun yerine, Yakındoğu’da ve Uzakdoğu’da Rus “siyaseti” ülkeyi rezil eden yanlışlara sürükleniyor. Rusya, zaten kan kaybetmekte olan İran’ın içişleri dâhilinde kasap ve yağmacı rolünü oynuyor!

Kendi vatandaşına güvenli ve huzurlu bir hayat sunmayan devlet, köylülerde ve kasabalarda otuz milyon civarında köylünün açlıktan ölmesine, şehirlerde çok sayıda insanın intihar etmesine sebep oluyor.

Ahlaki durumu iyileştirmek, halkın saf ve temiz bir ahlakla ahlaklanmasını sağlamak yerine devlet, resmi ahlakın kaleleri olan manastırlarda ahlaksızlığın kökleşmesini sağlıyor!

Tasvir etmeye çalıştığımız resmi, Lena’daki altın madenlerinde acımasızca kurşunlanan yüzlerce işçi tamamlıyor!

Halkın kazanmış olduğu özgürlükleri yok eden, idam sehpalarına ve idam mangalarına tapan, takdir yetkisi ve hakları önleme pratiğini icat eden devletiyle, halkı soyan levazım subaylarıyla, hırsız mühendisleri ve polisiyle, katil gizli polisiyle, ahlaksız Rasputinleriyle tüm bu insanlar, “Rusya’yı yenilediklerinden bahsediyorlar!

Bugün bu insanlar, küstahlık edip Rusya’nın iyi durumda olduğunu ve devrimin öldüğünü söyleyebiliyorlar!

Hayır yoldaşlar, milyonlarca köylünün açlık çektiği, işçilerin greve gittiler diye kurşunlandığı bir yerde devrim, insanlığın yüz karası olan Rus çarlığı yeryüzünden sökülüp atılana dek yaşamaya devam edecektir.

Bugün, bu 1 Mayıs günü biz, her mitingde, her toplantıda, her gizli birliktelikte, artık hangisi uygunsa, vaadimizi şu veya bu şekilde dillendirmeliyiz: Çarlık monarşisini tümüyle yıkıp, Rusya’yı kurtaracak olan Rus devriminin gelişini karşılayacağız!

O vakit yurtdışındaki yoldaşlarımıza ellerimizi uzatalım ve onlarla birlikte şu sloganları haykıralım:

“Kahrolsun Kapitalizm! Yaşasın Sosyalizm!”

Rus devriminin üzerinde “Kahrolsun Çarlık Monarşisi! Yaşasın Demokratik Cumhuriyet!” yazan bayrağını yukarı kaldıralım.

Yoldaşlar! Bugün 1 Mayıs’ı kutluyoruz. Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın Uluslararası Sosyal Demokrasi!

Yaşasın Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi!

RSDİP Merkez Komitesi

J. V. Stalin
Nisan 1912
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder